deneme

20 Eylül 2017 Çarşamba

SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ – ÇALIŞMA HAKKININ GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ VE İŞSİZLİĞİN YOK EDİLDİĞİ ÜLKE



SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ –
ÇALIŞMA HAKKININ GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ VE İŞSİZLİĞİN YOK EDİLDİĞİ ÜLKE

TEMEL GÖSTERGELER

(100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ)

5. Makale

Kapitalizmde “çalışma hakkı” bir temel insan hakkı olarak sunulmaktadır. Kimler bu talebe sahip çıkıyor, gerçekleşmesi için mücadele ediyor veya etmiş diye sorduğumuzda karşımıza küçük burjuva çevreler ve sosyal demokratlar; sosyal demokrasinin etkisi altında olan sendikalar çıkmaktadır. İlk bakışta tamamen doğru bir talep olarak gözüküyor. Hele kitlesel işsizliğin yaygın olduğu günümüzde işsizlik bağlamında bu talepten daha doğru başka talep de olamaz! Sosyal demokrat ve revizyonist anlayışa göre bu talep, milyonlarca insanın var oluşunun teminatı olarak algılanıyor; öyle ki diğer bütün temel hakların gerçekleşmesi için ön koşul olarak görülüyor. Gerçekten de insanca bir yaşam için çalışmak her insanın hakkı olmalıdır. Engels'in dediği gibi insanı insan yapan; hayvanlar aleminden ayrılmamızı sağlayan iş/çalışmak değil miydi? Öyle ki, çalışmak insanın gelişmesi için temel öneme sahip olduğu için “çalışma hakkı” BM-İnsan Hakları Açıklamasına da alınmıştı. Bu açıklamanın 23. maddesinde şöyle denir: “Her insan çalışma, meslek seçimi özgürlüğü, uygun ve tatmin edici çalışma koşulları ve işsizliğe karşı korunma hakkına sahip olmalıdır”.

Burada temel soru veya sorun şu: Anayasal olarak kabul edilmiş dahi olsa kapitalizmde çalışma hakkı gerçekleşebilir mi? Bu mümkün müdür? Burjuva toplum (kapitalizm), sınıflı bir toplumdur. Bu nedenle hakim hukuk, hakim toplumsal ilişkileri ifade eder; hakim hukuk, hakim sınıf olan burjuvazinin hukukudur, bu hukuk da üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanır; bu mülkiyeti korumak için vardır. Bu durumda, işsizliğe neden olan koşullar hukuk aracılığıyla ortadan kaldırılamaz. Bu, burjuvaziye kendini ortadan kaldır demek anlamına gelir. Bu nedenle, sömürü hakkı üzerine kurulmuş toplumsal bir düzende çalışma hakkını teminat altına almak imkansızdır; hem sömürü hakkı hem de çalışma hakkı aynı zamanda bir arada gerçekleşemez; bunlar birbirlerini dışlar. Burjuva toplumda ön plana çıkartılan, çalışma hakkı değil, iş gücünün sömürüsüdür; çünkü iş gücü sömürüsü, kapitalizmin temel çelişkisi (üretimin toplumsal karakteri ile ona özel el koyuş arasındaki çelişki), çalışmayı veya çalışma hakkını insan yaşamının birincil temel koşulu olarak teminat altına almayı imkansız kılmaktadır. Üretim araçlarının burjuva mülkiyette olması toplumun refahı için üretimin önünde engeldir; kapitalizmde üretim kâr, daha fazla kâr amaçlıdır, toplumsal refah amaçlı değildir. Burjuva düzenin amacı; var oluş nedeni, sermayenin çıkarlarını korumaktır. Bu nedenle Marks, burjuva toplumda sömürü ve kâr bağlamında analiz yaparken şu sonuca varır:

Haziran günlerinden önce kaleme alınan ilk anayasa tasarısında, “çalışma hakkı” proletaryanın devrimci isteklerinin özetlendiği bu ilk acemice formül henüz bulunuyordu. Bunu yardım hakkına çevirdiler, oysa, hangi modern devlet yoksullarını şu ya da bu biçimde beslemez! Çalışma hakkı, burjuva anlamda, mantıksızlıktır, boş, acınacak bir istektir. Ama çalışma hakkının gerisinde, sermaye üzerindeki iktidar vardır, sermaye üzerindeki iktidarın gerisinde üretim araçlarına sahip çıkmak, onları birleşmiş işçi sınıfına bağımlı kılmak, yani ücretli işin, sermayenin ve bu ikisi arasındaki karşılıklı ilişkilerin kaldırılması vardır. “Çalışma hakkı”nın arkasında Haziran ayaklanması vardı. Gerçekte devrimci proletaryayı yasa dışı kılan bu Kurucu Meclis, ilke olarak, anayasanın bir formülünü, yasaların yasasını reddetmek ve “çalışma hakkı”nı aforoz etmek zorundaydı”(1).

Marks, Engels'e yazdığı 1857 tarihli mektubunda çalışma hakkını üzerine “çalışma hakkına karşı ateşlice ortalığı velveleye veren kapitalistler şimdi her tarafta hükümetlerden kamusal destek talep ediyorlar...yani devletin sırtına dayanarak kâr etme hakkını geçerli kılıyorlar” diye yazar (2).
Aynı konu üzerine Engels de şunu söyler:
Çalışma hakkı Fransız sosyalisti Fourier tarafından ortaya çıkartılmıştır...Fourieristler, tam da tehlikeli olmayışından dolayı (bu) safsatayı yaygınlaştırdılar.

1848'de Parisli işçiler, mutlak teorik kafa bulanıklığından dolayı (ve) oldukça pratik, oldukça az ütopik, oldukça gerçekleşebilir gözüktüğü için bu talebi kabullendiler.
Hükümet ise bu talebi kapitalist toplumun gerçekleştirebileceği yegâne tarzda gerçekleştirdi...devlet işletmelerinde.
Çalışma hakkı 1861-64 pamuk krizi döneminde burada, Lancashire'de şehir işletmelerinde aynı biçimde gerçekleştirildi.
Ve Almanya'da keza açlık ve dayak (anlamına gelen) işçi kolonilerinde gerçekleştiriliyor; buna şimdi darkafalı bayılıyor.
Tekil talep olarak çalışma hakkı asla başka türlü gerçekleştirilemez.
Bunun kapitalist toplum tarafından gerçekleştirilmesi talep ediliyor. Bu toplum bu talebi ancak kendi varoluş koşulları içinde gerçekleştirebilir ve bu toplumdan talep edildiğinde, bu koşullarda edilen taleptir, yani devlet işletmeleri ve iş evleri talep edilmektedir” (3).

“Çalışma hakkı” sloganı, güncel politika anlamında da olsun, taktik olarak da algılansın tamamen yanlış olan, tamamen ideolojik olan bir slogandır. İki sistem arasındaki uzlaşmaz çelişkiyi ifade eder; devrim ile reform, özel mülkiyet ile toplumsal mülkiyet arasındaki aynılaşma veya farklılık ne ise onu ifade eder. Bu slogan kulağa, duygulara hitap edebilir, ama bu düzeni savunmanın, reforme edilmiş özel mülkiyet, sömürü düzeninin yanında olmak anlamına gelir. Bu slogan kullanılmaya başlanınca arkası gelecektir. Bu sistem iş gücünü satana; işçiye işgücünü özgürce satma hakkını tanıyor, ama sistemin kendisi “çalışma hakkı” diye bir hak tanımıyor; “işgücünü özgürce satabilirsin, ama alıp almamak veya hangi koşullarda satın alıp almamak bana bağlıdır” diyor. “Çalışma hakkı” talep edilince sistemin herkese iş bulmak zorunda olduğunu, özel sektör bulmazsa devlet “baba”nın bulmak zorunda olduğunu savunulmuş oluyor. Ötesinde bunu savununca kapitalizmde işsizliğin ortadan kaldırılabileceği savunulmuş oluyor. Öyle ya “çalışma hakkı” gerçekleşirse ortada işsiz kalmaz vs.
Bu talep, güncel veya perspektif olarak, nasıl kullanılırsa kullanılsın, hangi anlam yüklenirse yüklensin küçük burjuva -daha doğrusu küçük burjuva sosyalistlerinin bir talebidir.
Fransız sosyalisti Fourier tarafından ortaya atılmıştır ve sonuç itibariyle şunu talep eder: kapitalistler iş vermezse, devletin zor yoluyla da olsa çalıştırmasını; özel sermaye tarafından olmuyorsa devlet tarafından sömürülmeyi talep etmektir.

“Çalışma hakkı” ancak sosyalizmde; üretim araçlarının toplumsal mülkiyette olduğu ve üretimin toplumun refahı için yapıldığı koşullarda gerçekleşir. Nitekim Sovyetler Birliği Anayasasında bu hak kapsamlı olarak yer alır ve uygulanır. Orada şöyle deniyordu: Anayasa (1936 Anayasası) “Çalışma hakkını sadece ilan etmez. Bilakis, Sovyet toplumunda krizlerin olmadığı gerçeğinin, işsizliğin yok edildiği gerçeğinin yasal teyidiyle teminat altına alır” ve 1947 Anayasasında da “SSCB vatandaşları, çalışma hakkına; yani işin nicel ve nitel durumuna göre ücretlendirmedeki güvence altına alınmış çalışma hakkına sahiptir”(madde 118).

Sosyalizm, işi sömürüden kurtarır, onu özgürleştirir. Bu bir devrimdir ve ilk denemesini; başarılı uygulamasını Sovyetler Birliği'nde görüyoruz. Sovyet insanı, Ekim Devriminden sonra sosyalizmin inşa sürecinde kendisi için çalışmayı (üretmeyi) toplum için çalışmayı öğrenmiştir. Sosyalizmde sömürücülere ve başkaca asalaklara yer yoktur; yani sosyalizmde başkasının sırtından yaşamın tadını çıkartma imkanı yoktur. Sosyalizmde hiç kimse, payına düşen işi başkasını sırtına yıkamaz. Bu nedenle Sovyet Anayasasında çalışmak, çalışabilecek durumda olan her Sovyet vatandaşının görevi ve onuru olarak tanımlanır. Bu anlamda “çalışmayan yememelidir” sosyalizmin temel bir ilkesidir.

Sosyalizmde, somutta da Sovyetler Birliği'nde iş (çalışma veya sıkça yanlış kullandığımız kavramla ifade edecek olursak “emek”) insanların yegane var oluş, geçim kaynağıdır. Sosyalizmde hem toplumun hem de insanların refahı çalışmaya bağlıdır. Bu nedenle Sovyet insanı hem kendi refahı hem de toplumun refahı için çalıştığının bilincindeydi. Bu nedenle çalışma sosyalizmde toplumsal bir mesele olarak görülmelidir ve Sovyetler Birliği'nde de insanlar çalışmayı toplumsal bir mesele, halkın bir meselesi olarak görmüşlerdir.

Sosyalizmin en önemli kazanımlarından birisi de çalışma hakkının uygulanmasıdır; gerçekleştirilmesidir. Çalışma hakkı ve işin niceliğine ve niteliğine göre ücretlendirme Sovyet Anayasasında her vatandaşın dokunulamaz hakkı olarak yer alıyordu. Sovyetler Birliği, kapitalizmin sürekli refakatçisi olan işsizliği; işçi sınıfının ayaklarına vurulmuş o korkunç prangayı ortadan kaldırmıştır.

TEMEL GÖSTERGELER

1-SSCB'de işsizliğin yok edilişi

SSCB vatandaşları, çalışma hakkına sahiptirler; yani işinin niceliğine ve niteliğine göre ücretlendirilmiş garantili çalışma hakkı.

Çalışma hakkı, ekonominin sosyalist örgütlenmesiyle, Sovyet toplumunun üretici güçlerinin sürekli büyümesiyle, ekonomik krizlerin olasılığının ortadan kaldırılmasıyla ve işsizliğin yok edilmesiyle sağlanır.


1930'un IV. çeyreğinde işsizlik tamamen yok edilmişti.
SSCB'de işsizlik 1930 sonunda tamamen yok edildi. SSCB'nin sürekli yükselen ekonomisi, sistematik işgücü ikmalini talep ediyordu.

Kapitalist ülkelerde işsizlik kronik kitlesel bir görünümdür. 1956 yılında ABD'de resmi, bütün işsizler kategorisini kapsamayan verilere göre 2,5 milyondan fazla işsiz ve 11 milyonun üzerinde de kısa süreli çalışan işçi tespit edilmişti.

2-Ekonomide işçi ve ücretli memur sayısında gelişme

Sosyalizmde iş verimliliğinin sürekli artışını işçilerin ve ücretli memurların devamlılık arz eden sayısal çoğalması takip etmiştir.


*)Belirtilen bu veriler, ticaret ve zanaatçılık kooperatiflerinin üyelerini kapsamamaktadır; bunların sayısı 1956'da 1,2 milyondu.

İşçi ve ücretli memurların sayısı SSCB'de sürekli artmıştır. 1957 yılında SSCB'de işçi ve ücretli memurların sayısı 1913'e göre 40 milyon, yani 4 mislinden fazla artmıştı.

3-Ekonomide faal nüfusun sektörlere göre dağılımı


Sovyet iktidarı döneminde çalışanlar içinde sektörel yeni gruplama gerçekleşmiştir.

Sanayileşme ile bağlam içinde sanayi ve inşatta çalışanların sayısı, ekonomide çalışanları toplam sayısına göre 1956'da 1913'e nazaran neredeyse 3,5 misli artmıştır.

Tarımın kolektifleştirilmesi ve mekanizasyonu, iş verimliliğinin önemli bir artışı için garanti oluyor; bununla bağlam içinde tarımda faal kişilerin payı, 1913 yılında yüzde 75'ten 1956 yılında yüzde 43'e gerilemiştir.

Sovyet iktidarı döneminde demiryolu, suyolu ve havayolu ağı genişletilmiştir. Çarlık Rusya'sı döneminde hiç önemli olmayan motorlu ve elektromotorlu araçlarla ulaşım güçlü bir canlılık kazanmıştır. Ulaşımcılıkta çalışanların payı, 1956'da 1913'e göre 3 misli artmıştır.

Sovyet halkının eğitim seviyesini yükseltmeye yönelik tedbirlerin ardından ve tıbbi bakımın genişletilmesi ve iyileştirilmesiyle eğitim ve sağlık sektörlerinde çalışanların payı 1956'da 1913'e göre 9 misli artmıştır.

4-Sovyet aydınının bileşimi


Çarlık Rusya'sında 1897 nüfus sayımına göre yalaşık 700 bin aydın vardı.
Çarlık Rusya'sı toplam aydınlarından eğitim ve sağlık alanlarının payına düşen kaylaşık 270 bindi.; geriye kalanların çoğunluğu memurlardan, hakimlerden, avukatlardan, muvazzaf subaylardan, çiftlik beylerinden ve fabrikatörlerden oluşmaktaydı.

SSCB'de, Sovyet iktidarı koşullarında gerçekten halka bağlı yeni bir aydın oluşmuştu. Sadece bilimde, eğitimde ve sağlıkta, kültür ve aydınlama örgütlerinde faal olan aydınların sayısı şimdiki durumda 4,3 milyondur. Ekonomide faal olan öğrenciler de dahil toplam aydın sayısı 15,5 milyondur.
Sovyet aydınlarının sayısal gücü üzerine atıf yapılan verilerde orta derecede meslek eğitimi almış ve işyerini terk etmeksizin (çalışarak, çn.) orta dereceli meslek okullarında ve yüksek okullarda eğitim gören işçilerin ve başkaca faaliyet kategorilerinin büyük sayısı yer almamaktadır.

Aydınların sayısal çok güçlü bir artışı ülkenin eski geri kalmış bölgelerinde kaydedilmektedir. Örneğin Özbek kökenli aydın sayısının oldukça az olduğu Özbek Cumhuriyeti'nde 1956 sonunda sadece, yüksek okul ve orta derecede meslek okulu eğitimli faal uzman sayısı 164 bindi. Kazakistan'ın da devrimden önce hemen hiç kendi aydını yoktu; ama 1956 sonundan Kazak Cumhuriyeti'nde yüksek okul ve orta derecede meslek okulu eğitimli uzman sayısı 230 bindi.

5-Kalifiye uzman alanında durum

Sovyet iktidarı döneminde milyonlarca kalifiye uzman yetiştirilmiştir.


1913'te Çarlık Rusya'sında yüksek okul ve orta derecede mesleki eğitim almış uzmanların toplam sayısı sadece 200 bindi.1956 sonunda Sovyet ekonomisinde 6,3 milyon yüksek okul ve orta derecede mesleki eğitim almış uzman çalışmaktaydı; bu, Çarlık Rusya'sındaki toplam uzman sayısıyla karşılaştırıldığında neredeyse 33 misli bir artıştır.

SSCB ekonomisi bugün yüz binlerce mühendise, tarım uzmanına, doktora ve teknisyenlerden, pedagoglardan ve başkaca uzmanlardan oluşan milyonluk bir orduya sahiptir.


Sovyet iktidarı altında ekonominin ve kültürün bütün dallarında yüksek kalifiye kadrolar yetiştirilmiştir.


Yüksek okul ve orta dereceli mesleki eğitimli uzmanların sayısı 1940-1956 bütün ekonomi dallarında artmıştır.

Sanayi işletmelerinde ve şantiyelerde 1956'da 1,1 milyon uzman sayılmıştır; 1940'daki duruma göre 3 misli bir artış.

1 Aralık 1956'daki duruma göre MTİ'lerde ve kolhozlarda 291 bin uzman çalışmaktaydı; 1940'daki duruma göre 10 misli artış.

Toplam 6,3 milyon uzmandan 1 Aralık 1956'da 3,4 milyonu, yani yarısından çoğu sağlık sisteminde, eğitim sisteminde ve bilimsel araştırma enstitülerinde faaldi.

*
Dipnotlar:
1)K. Marks; Fransa'da Sınıf Savaşı, Türkçe, s. 63.
2)K. Marks; Engels'e mektup (1857), C. 29, s. 229.
3)Engels'in Bernstein'a mektubu (1884), C. 36, s.151/152.

Temel Göstergeler kısmı ”RAKAMLARLA SOVYET İKTİDARININ 40 YILI” kitabından alınmış çevridir.

*

6. Makale:

SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ – KÜLTÜR DEVRİMİ ÜLKESİ
TEMEL GÖSTERGELER
(100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ)

7. Makale:

SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ -KADIN DEVRİMİ ÜLKESİ
TEMEL GÖSTERGELER
(100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ)

8. Makale:

SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ – HALKIN MADDİ REFAHININ ARTTIĞI ÜLKE
TEMEL GÖSTERGELER
(100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ)

9. Makale:
100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİNİN ÖĞRETTİKLERİ –
ÇIKARTILMASI GEREKEN DERSLER