deneme

25 Kasım 2019 Pazartesi

KOMÜNİST TOPLUM ÜZERİNE - MARX-ENGELS-LENİN-STALİN


KİTAP TANITIMI


MARX-ENGELS-LENİN-STALİN


KOMÜNİST TOPLUM ÜZERİNE


 
                   Ankara, 2019
 
ÖNSÖZ

Sosyalizme, proletarya diktatörlüğüne, SSCB’de inşa edilen sosyalizme ve nihayetinde bilimsel komünizme karşı düşmanlık, anti-propaganda; genel kavramıyla ifade edecek olursak ant-komünizm sadece burjuvazi tarafından örgütlenmiş, “bilimsel” savlarla beslenerek sürdürülen bir kara çalma mücadelesi değildir. Burjuvazi bu çabasında başarılı olmak, dünya çapından işçi sınıfı ve emekçi yığınları “ikna” ederek kendi safında tutmak için her yol ve yöntemi denemiştir, denemektedir. Komünizm ideolojisini; çağımızdaki anlamıyla Marksizm-Leninizmi çarpıtmak, işine yarayacak biçimde başkalaştırmak için enstitüler kurmuş, sayısız “Marksolog”lar yetiştirmiştir, yetiştirmektedir. Burjuvazinin ötesinde başka güçler de bilimsel komünizme; sosyalizmin teori ve pratiğine; sosyalist inşaya, proletarya diktatörlüğüne, Marksist-Leninist devrim teorisine saldırmaktan geri durmamışlardır, durmuyorlar. Bu “başka güçler”in başında E. Bernstein’dan başlayarak bütün renkleriyle revizyonizm ve “tarihin ukalası” diyebileceğimiz Troçki ve troçkistler gelmektedir. Bunların bir kısmı karşımıza Sovyet modern revizyonizminin artıkları olarak çıkarken, bir kısmı Troçkizm olarak, üçüncü bir kısmı da “radikal demokrasi” şemsiyesi altında sayısız “post-Marksist” görüşlerin savunucuları olarak çıkmaktalar.
Burada bu çevrelerin karşıdevrimci teori ve pratiklerini anlatmaya gerek yok; amacımız da bu değil. Şu kadarını belirtmekle yetinelim: Bütün çabaları Sovyet modern revizyonistleri açısından Marx, Engels ve Lenin’in görüşlerini; Troçkistler aşısından da Marx’ın görüşlerini farklı, kendi “doğru”ları doğrultusunda yorumlamak, görüşlerini bu otoritelerden yaptıkları alıntılarla “kanıtlamak” için alıntıları bağından, ne zaman hangi konuda niçin söylendiğinden, yazıldığından kopartmaktır. Revizyonistler bu yöntemle, örneğin zora dayalı devrimi reddederek, parlamentarizme sarılmışlardır. Troçkistler ise proletarya diktatörlüğü başka, sosyalizm başka diyerek akıllara durgunluk verircesine Marx’ın, Engels’in ve Lenin’in bu konudaki görüşlerini hiçbir veriye dayanmaksızın reddedebilmişlerdir. Tabii, istediğiniz kadar Marx, Engels ve Lenin’den sosyalizmde siyasi örgütlenme, proletarya diktatörlüğü üzerine alıntılar yapıp görüşler aktarabilirsiniz. Bu çabanız onlar açısından kesinlikle inandırıcı olmayacaktır; ‘kapitalizmden sosyalizme geçmek için proletarya diktatörlüğüne ihtiyaç vardır. Proletarya diktatörlüğü sonrası parasız-pulsuz, devletsiz, sınırsız sosyalizmdir’ denecektir, Lenin’in ifadesiyle Rusya devriminin “hergele”si Troçki’nin görüşlerine sadık kalınarak.
Esas itibariyle bu çevrelerin anti-komünist teorik ve pratik faaliyetleri göz önünde tutularak, dünya proletaryasının önderlerinin -Marx, Engels, Lenin, Stalin- bilimsel komünizm, komünizmin ilk evresi (sosyalizm, proletarya diktatörlüğü, proleter demokrasi); komünizmin üst evresi hakkında yapmış oldukları değerlendirmeleri, tanımlamaları derledik. Bu derlemede yer alan görüşler bu çevrelerin konuya ilişkin olarak savundukları her bir görüşün demagojiden, çarpıtmadan ibaret olduğunu gösterecektir.
-Marx’ın politik ekonomi bağlamında -özellikle Kapital’de- kullandığı iş, çalışma, Türkçeye “emek” olarak çevrilmiş. Ama emek ile iş/çalışma bir ve aynı değildir. Örneğin, emeğin ücretlendirilmesi yoktur ama işgücünün ücretlendirilmesi vardır. Yani kapitalizmde işçi, emeğini değil, işgücünü satmaktadır. Bu nedenle de ücretlendirilen iştir/ çalışmadır. Emeğin ise değeri yoktur*.
-Bu bağlamda şunu da belirtelim: Aslında “emeğin” değeri yokturdan hareketle Marx ve Engels‘in kullandıkları “emek”, yani iş, çalışma kavramları “işgücü” anlamında kullanılmıştır.
Türkçeye “emek” olarak çevrilen her yerde iç/çalışma kavramları kullanılmıştır.
Derlemenin sistematiğine gelince:
-Marx, Engels, Lenin ve Stalin’in sosyalizm ve komünizm üzerine söyledikleri şüphesiz ki, sadece buraya aktardıklarımla sınırlı değildir. Çok kapsamlı olmamasına dikkat ederek, önem verdiğim anlayışlarına burada yer verdim.
-İç içe girmiş görüşlerden dolayı bazı alıntılar, anlayışlar, farklı alt başlıklar altında yinelenmiş olabilir. Bunun nedeni, o alıntılarda, anlayışlarda ifade edilenlerin farklı başlıklar altında açıklanmaya çalışılan noktalara açıklık getirmesinden dolayıdır. Bu türden tekrarları azaltmaya çalıştım.
-Bazı alıntılar üzerine yorum/açıklama karışımı notlara da yer verdim. Bu notlar söylenenin anlaşılmasını kolaylaştırma amacıyla eklenmiştir.
-Derleme her ne kadar üç bölümden oluşsa da her bir bölümde diğer bölümlerle ilgili olan anlayışlar da var. Ayrıştırmak kolay olmadı. Ama derlemenin sistematiğini kapitalizmden sosyalizme ve komünizme doğru gelişmenin nesnelliğini göstermeyi kolaylaştırıcı biçimde hazırladım.
-Her bir alıntı başlığı, o anlayışın nereden alındığını göstermek içindir.
-Derleme Almanca kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
-Bazı çevrilerden yararlandığımı da belirteyim. Bu vesileyle Türkçeye çevride büyük sorunların olduğunu bir kez daha görmüş oldum. Bu çevriler içinde en okunabilir, güvenilir olanlar İnter Yayınları tarafından çevrilmiş olanlardır.
Bu çalışmayı kitaplaştıran yayınevinden arkadaşlara teşekkürler.
İbrahim Okçuoğlu,
Kasım, 2019


GİRİŞ
Komünist Manifesto’nun ilk yayınlandığı tarihi (1848) çıkış noktası olarak alırsak komünizm, o günden bugün 171 senedir burjuvazi tarafından kesintisiz olarak sürekli inkar edilmiş, yok sayılmış, kabul edilme zorunluluğu karşısında çarpıtılmış, dönem dönem de Marx ile özdeşleştirilmiş, ama “Marx haklı mıydı?” türünden sorularla içi boşaltılarak ele alınmıştır.
Revizyonistler de komünizmi, Marx ve Engels’in düşüncelerini savunma adına kendi paylarına düşen karalamadan, çarpıtmaktan geri kalmamışlardır. Bu işe E. Bernstein ile başlanmış, K. Kautsky ve 1920’li yıllarda sonradan karşımıza Post-Marksizm olarak çıkacak olan “Batı-Marksizmi” ve Troçkizm ile devam edilmiştir. Bunların bir kısım devamcıları SSCB’nde XX. Parti Kongresinden sonra (1956) Sovyet modern revizyonistleri olarak karşımıza çıkmıştır. Her biri kendi adına koro halinde Marx, Engels ve Lenin’in düşüncelerini emperyalist burjuvazinin kabul edebileceği biçimde yorumlamaktan usanmamışlardır. Stalin’i ise, kabul etmek bir yana, Hitler ile aynı kefeye koyarak burjuvaziye hizmet etmişlerdir.
Burjuvaziyi ve Marksizm ve sonrasında da Marksizm-Leninizm sapkınlarını bu denli korkutan komünizm nedir? Bu denli korkmasaydı dünya burjuvazisi komünizme karşı mücadele etmek için enstitüler, dernekler vb. kurmazdı, “Marksolog”lar yetiştirmezdi, “sol” gözüken dostlarını her bakımdan desteklemezdi? Peki, burjuvazinin aklını başından alan komünizm nedir? Sadece bir ütopya mı, hiç bir zaman gerçekleştirilemeyecek olan bir hayal mi? Yoksa hiçbir zaman gerçekleştirilemeyecek olan bir düşünce mi?
İnsanlık, bilimsel komünizmi şimdiye kadar yaşamamıştır; hiçbir yerde uygulaması görülmemiştir. Ama uygulanabilirliği her zaman kanıtlanmıştır. Burjuvaziye göre insan, yapısal olarak, doğasal olarak kötü niyetlidir, toplumsal paylaşımcı değildir. Ama tarih bunun tersini göstermiştir. Paris Komünü, burjuvazinin bu yönlü düşüncelerini çürütmüştür. Ekim Devrimi, sosyalizmin kurulabildiğini ve komünizme doğru ilerlendiğini göstermiştir. Burjuvaziyi çıldırtan, komünizme karşı inkar ve çarpıtmalarını kapsamlaştırarak ve derinleştirerek sürdürmesine yol açan işte tam da bu gerçekliktir.
Sosyalizm/komünizmin gerçekleşebilirliğinin maddi zeminini bizzat kapitalizm üretmektedir. Kapitalizm, onun en yüksek aşaması olan emperyalizm, bizzat kapitalizmin, emperyalizmin yok edilmesine, sömürü, kar sisteminin yıkılmasına, üretim araçlarının toplumsallaşmasına doğru ilerlemektedir. Yani sosyalizmin / komünizmin maddi zeminini hazırlamaktadır.
Yoğunlaşan sömürü, açlıktan dolayı milyonlarca insanın ölmesine yol açan yoksulluk, arkası gelmeyen talan savaşları, devasa boyutlara varan silahlanma harcamaları, dünya çapında sürekli artan işsizlik ve kitleselleşmiş kronik işsizlik, günümüzde kapitalizm / emperyalizmin gerçekliğidir. Aynı zamanda dev adımlarla ilerleyen teknolojik gelişme, devasa boyutlara varmış zenginlik de kapitalizm / emperyalizmin bir gerçekliğidir. Yani bir taraftan milyarlarca insanın sefaleti, yoksulluğu, açlığı, diğer taraftan da üretim araçlarının özel mülkiyetine sahip olan bir avuç burjuvazinin zenginliği. Bu dünyanın “efendileri” katlediyorlar, talan ediyorlar, zenginlikleri çarçur ediyorlar; insanlığı ve doğayı çıkarları için öldürüyorlar ve sonunda da “bu sistemden daha iyi bir sistem yok, bu sistemi kabul etmeliyiz” diyorlar. “Tarihin sonu geldi” derken tam da bu gerçekliklerinin kabul edilmesini istiyorlardı. Bunun karşısında “bu dünyanın lanetlileri”; işçi sınıfı ve emekçi yığınları, katledilmeyi, talan edilmeyi, efendilerin çıkarları için savaşmayı, kendilerinin ürettiği zenginliklerin çarçur edilmesini kabul etmiyorlar, “başka bir dünya” istiyorlar.
Ama “başka bir dünya” istemek yetmiyor; bu dünyanın açık seçik tanımlanması gerekir. Hangi amaçla kapitalizme / emperyalizme karşı mücadele edildiği, yok edilmesi gerektiği tanımlanmalıdır, bilince çıkartılmalıdır. Bu bağlamda sosyalizmin, komünizmin amacının ne olduğu kavranmalıdır.
Sosyalizm/komünizm, baskının son bulması; insanların kapitalizm / emperyalizm pisliğinden kurtulmaları, ekonomi ve toplumsal yaşamın her alanını, baskıcı müdahale olmaksızın planlı olarak düzenlemeleri, özgüven içinde yaşamı kolektif olarak örgütlemeleri demektir.
Sosyalizm/komünizm, yoksulluğun ortadan kaldırılması, ürünlerin ekonomik krizden vb. nedenlerden dolayı imha edilmesinin maddi nedenlerinin yok edilmesi ve bunun yerini kar amaçlı olmayan, toplumun ihtiyaçlarına göre bilimsel planlanmış üretimin almasıdır.
Sosyalizm/komünizm, sömürünün son bulması; işgücünün meta olmaktan, alınır-satılır olmaktan çıkması, bilinçli olarak komünlerde birleşen üreticilerin işgücünün toplumsal amaç için harcanan işgücüne dönüşmesi demektir.
Sosyalizm/komünizm, işçi sınıfı ve emekçi yığınların uluslararası dayanışması; sınırları ortadan kaldırması, dünya toplumunu kurma mücadelesi demektir.
Sosyalizmi, komünizmi istemek yetmiyor; istemenin ötesine geçmek gerekir. Aslında sosyalizm/komünizm araştırılmaksızın kapitalizme, emperyalizme karşı savunulması, ondan daha ileri bir toplumsal düzen oluşu herkes için anlaşılır, açık-seçik olarak gösterilemez. Bu nedenle kapitalizme, emperyalizme karşı mücadelede öncelikle ne istediğimizi anlamak ve anlatmak için sosyalizmin, komünizmin bilimsel araştırılması kaçınılmazdır. Aşağıdaki derlemenin buna hizmet edeceğine inanıyorum.
Komünist toplumun temel özellikleri
Komünist toplumun kaçınılmaz temel özelliği, kullanılan teknik bakımından sadece kolektif olabilecek üretimin artık kapitalistler tarafından sömürü olarak kullanılma olanağının ortadan kalkmış olmasıdır, artık özel mülkiyette olamayacağıdır. Zaten çağımızda bir bütün olarak büyük üretim “toplumsal” olmuştur. Bu demektir ki, emperyalist çağda üretim, artık, birbirinden kopuk işletmeler tarafından üretilmemektedir. Artık hakim olan, küçük işletmecilik değildir. Artık söz konusu olan, zaten toplumsallaşmış üretimi toplumsal planlama ve kontrol altına almaktır. Ancak bu koşullarda sömürü ortadan kaldırılabilir, üretim üreticilerin çıkarları doğrultusunda üretilebilir ve paylaşılabilir. Kapitalizmi, emperyalizmi imha edebilecek eleştirinin nesnel gücü, kurulması için komünist toplumun maddi zeminini oluşturacak hedef, “mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi”dir; üretim araçlarının özel / kapitalist / burjuva mülkiyetinin ortadan kaldırılmasıdır.

Komünizm sınıfsız ve devletsiz bir toplum düzenidir
Nihayetinde komünizm, sınıfsız toplumdur; bu toplum düzeninde insanlar arasından sınıfsal ayrım olmayacaktır. Bu nedenle komünizm, sınıfsız toplum olarak tanımlanır. İnsanların, üretim araçlarına sahip olanlar ve bu araçlara sahip olmayanlar diye ayrışması komünizmde olmayacaktır. Komünizmde öncelikle sömüren ve sömürülen temelinde ana sınıflara bölünmüşlük olmayacaktır. Bu sınıfsal ayrışma, komünist toplumun ilk aşaması olan sosyalizmde sonlandırılmış olacaktır. İşçi ve köylü arasındaki “sınıfsal” farklılaşmanın ortadan kaldırılmasının adımları sosyalizm sürecinde atılmış olacaktır. Toplumun, komünizmin üst aşamasına geçtiğinde bu “sınıfsal” ayrımda ortadan kaldırılmış olacaktır. Bu ayrımın yok edilmesi için uzun bir sürecin gerekli olduğu aşikardır. İşçi ve köylü arasındaki “sınıfsal” ayrımın ortadan kalkması, sanayi ile tarım arasındaki temel farklılığın ortadan kalkması, sınıfsal temel özelliklerin aynılaşması anlamına gelir. Bunda ise üretim teknolojisinde devasa ilerleme belirleyici rol oynayacaktır. Yani bu farklılığın yok olmasında ideallerin veya komünist ahlak anlayışının rolü talidir veya doğrudan belirleyici değildir. Komünist toplumun üst aşamasında insanlar, aynı işleri yapabilecek duruma geleceklerdir; her türden üretim aracına özel mülkiyet temelinde sahiplik yok edildiği için bütün insanların üretim araçları karşısında ilkesel ve pratikteki eşitliği gerçekleştirilmiş olacaktır. Bu sürecin ilk adımları sosyalizmin inşası döneminde; komünizmin ilk evresinde atılır.
Sosyalizmin inşası, komünist hedeflerin gerçekleştirilmesi için olmazsa olmaz maddi temelin atılmış olması anlamına gelir. Ancak, komünizmin ilk aşamasından ikinci, nihai aşamasına geçişi kolaylaştıran, zorlaştıran veya kısaltan, uzatan koşullar göz önünde tutulmalıdır. Kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasından dolayı, ne kadar olgunlaşmış olursa olsun tek tek ülkelerde sosyalizmin inşası, bütün dünyada sosyalizmin kapitalizmi kuşatmadığı sürece devam edecektir. Burada kapitalizm gerçekliği, tekil ülkelerde sosyalizmin inşasını zorlaştıran, komünizmin ikinci aşamasına geçişi uzatan faktörleri içerir. Bir bütün olarak tekil ülkelerde sosyalizmin inşası, büyük zorlukları, çetin mücadeleleri ve inşa sürecini uzatan koşullarla karakterize edilir. Bunun tipik örneği SSCB’de sosyalizmin inşasıdır.
Bütün dünyada sosyalizmin, kapitalizmi kuşattığı, kapitalizmin yeniliyor olduğu ama henüz yok edilmediği andan itibaren -bu an bir süreçtir- sosyalizmin inşası önünde kapitalizme özgü direnç odakları pek etkili olmayacağından dolayı sosyalizmin inşası nispeten kolay ve kısa sürede gerçekleştirilerek komünizmin ikinci, nihai aşamasına geçilebilir.
Sosyalizmin inşasında ve komünizme geçişte eşitsiz gelişme yasasından kaynaklı bu iki süreç göz önünde tutulursa SSCB’de sosyalist devletin, ordunun neden güçlendirilmesi gerektiği, neden işçi sınıfı ve köylülük arasındaki “sınıfsal” farkların kısa zamanda yok edilemediği, neden ulusal farklılıkların hemen yok edilemediği anlaşılır.
Devletin parça parça, tedricen ölüp gitmesi, insanların üretimlerini ve yaşamlarını kendi ellerine almaları, özyönetimle, komünlerle üretimi yönetmeleri ve paylaşmaları; kendi yaşamlarını ortaklaşa planlamaları vs. ancak bütün dünyanın sosyalist olmasıyla hızlanacak komünizmin üst aşamasına geçiş süreçleridir.
Komünizmin ne anlama geldiğini somutlaştırmak gerekir:
1- Dünya çapında insanlığın sömürü ve baskıdan kurtulması; sömürü ve baskı mekanizmalarının yok edilmiş olması demektir.
2- Komünizm, insanlığın, kapitalizm döneminden kalma, burjuvazinin kışkırtmalarının ürünü olan dünya çapında halklar, farklı milliyetler, uluslar arasındaki bütün tarihsel çatışmaları geride bırakmış, bunlardan arınmış olmaları demektir.
3- Komünizm, anlamını kaybettiği için sınırların kaldırılması demektir. Ulusal baskı olmayacağı, ulusal farklılıklar olmayacağı için bütün ülkeler ve uluslar dünya çapında komünist toplum olarak kaynaşacaklardır.
4- Komünizmde insan türünün birliği, insanların düşünce ve eyleyişi temelinde sağlanmış olacaktır.
5- Komünizm, aynı zamanda insan ve doğanın bütünleşmesi demektir.
6- Komünizm, toplumun gereksinimlerine göre planlanmış, bilimsel örgütlenmiş ve yüksek teknolojiye dayanan ekonomi demektir.
7- Sınıfların ve devletin olmadığı, üretim araçlarının herkese ait olduğu bir toplum ancak, o toplumu oluşturan insanların kendi geleceklerini kendi ellerine nasıl aldığının açık seçik olması durumunda düşünülebilir.
8- Komünist toplumda her bir bireyin özgür gelişmesi herkesin özgür gelişmesinin koşuludur.
Tabii ki, komünizmin özellikleri bu sekiz noktadan ibaret değildir...
Sosyalist/komünist toplumda hurafelerin, dinin veya kendiliğindenci mücadelede iktidara tapışın ve bu mücadelede muzaffer olanın artık hiçbir anlamı yoktur. Artık esas olan, iyi temellendirilmiş, maddi zemini olan savlardır; herkesin anlayabileceği, anlaşılır savlardır. Teknoloji ve bilimin bugünkü gelişme seviyesi dahi dünyanın en ücra köşesiyle iletişim, gereksinim ve tüketimin temininde ciddi sorunlar oluşturmayacak derecede gelişmiş durumdadır. Gıda maddeleri ve başkaca tüketim maddeleri daha büyük kapsamda üretilebilmekte, depolanmakta ve dağıtılmaktadır.
Ancak, mevcut kapitalist/emperyalist sistemin azami kar kaygısından dolayı saçmalığı da her dünyalı tarafından anlaşılmaktadır. Örneğin, sistem bir taraftan gereğinden fazla gıda maddeleri üretmekte ama diğer taraftan da gıda maddelerine ihtiyaç kronikleşmiştir. Üreten de, gıda maddeleri yokluğunu kronikleştiren de aynı sistemdir. Azami kardan dolayı emperyalist sistemin yarattığı sorunlar sosyalist devrimle hemen çözülecek sorunlardır. Sosyalizm / komünizmde üretim, kar amaçlı olmayacağı, toplumun gereksinimlerine göre planlanacağı, üretileceği ve paylaşılacağı için üretken olmayan harcamalar (ama kapitalizmde azami kar için yapılan üretken olmayan harcamalar) anında kaldırılabilir.
Sosyalist dünyada ve komünist toplumda silahlanma harcamaları olmayacaktır. Kapitalizmde bu üretken olmayan ve yüz milyarlarla ifade edilen silahlanma harcamaları, rekabet ve hakimiyet anlayışının kaçınılmaz bir sonucudur. Kapitalizmin, emperyalizmin bu olmazsa olmazının sosyalist dünyada ve komünizmde yeri yoktur.
Kapitalizmde burjuva düzenin gereksinim duyduğu bürokrasinin, reklamcılığın, sigortacılığın ve bu türden başkaca yapılanmaların da komünizmde yeri yoktur. Sosyalizm, burjuva düzenin üst yapısının yerle bir edilmesi demektir aynı zamanda.

Komünizm, kent ve kır arasındaki zıtlıklar sorununun çözülmesi demektir
Hem dünya çapında hem de tekil ülkelerde kapitalizmin, sömürgeciliğin ve emperyalizmin tarihsel gelişmesiyle kent ve kır arasında temel bir çelişki oluşmuştur. Hem tekil ülkelerde hem de dünya çapında azami kar peşinde olan uluslararasılaşmış sermaye, karlı yatırım alanları arayışı içinde kırsal yaşam adına hiçbir şey bırakmamıştır; uluslararasılaşmış sermaye dünya çapında açlık felaketleri, salgınlar, kuraklık, yıkımlar, kitlesel göçler, yoksulluk üretmiştir. Topraklarından kovulanlar için çekim alanları olan sanayi merkezlerinde işsizlik, yoksulluk, konutsuzluk çalışanlar için günlük yaşamın birer parçası olmuştur.
Sosyalizmle başlayarak komünist toplum, bilim ve teknolojiyi kullanarak hem tekil ülkelerde hem de dünya çapında kır ve kent arasındaki farklılığı planlı çalışmayla yok edecektir.
Komünizm, aynı zamanda kent ve kır arasındaki çelişkinin yok edilmesi zemini üzerinde kurulan toplumdur.
Bu bağlamda kafa ve kol “emeği” arasındaki temel çelişkilerin ortadan kalkması, komünizmin olmazsa olmaz özelliklerindendir.

Sosyalizm, komünizmin, ücretlendirmenin “emeğe” göre ufkunu henüz aşamadığı ilk evresidir.
Herkesten yeteneklerine göre, herkese ihtiyaçlarına göre” talebi, inşa edilmiş komünizmin temel özelliklerinden birisidir.
Sosyalist devrimi gerçekleştiren ülkelerde kapitalizmin gelişmişlik durumuyla bağlam içinde geleceğin komünist toplumunun bazı önemli özellikleri devrim sonrasının ilk yıllarında olmasa da ilk on yıllarında hazırlanabilir ve geliştirilebilir. Unutmamak gerekir ki, devrim sonrası yıllar aynı zamanda eski toplumun kalıntılarıyla yoğun mücadele yıllardır. Bu, “eski” ile “yeni” arasındaki bir varoluş, ölüm-kalım mücadelesidir. Bu yıllarda yeni kurulan proletarya diktatörlüğü, kapitalist/burjuva düzenin geriye kalan yapılarıyla, önyargılarla, insanların alışkanlıklarıyla mücadele etmek zorundadır. Bu dönemde birçok alanda veya konuda adil olanın ne olabileceği tartışılır. Örneğin SSCB’de doğru ücretlendirmenin gerçeklik olabilmesi için on seneden fazla bir zamana ihtiyaç duyulmuştur. Genç Sovyetler Birliği’nde, herkese eşit ücretten -ücret eşitlemeciliğinden- herkesin yaptığı işe; harcadığı işgücüne göre ücret almasına geçilene kadar on seneden fazla bir mücadele verilmiştir. Bu durumda: Sosyalizmde çalışmayan aç kalır, her çalışan yaptığı işin niteliğine göre ve kendi kalifiye durumuna göre farklı ücret alır. Sosyalizmin kuruluş, gelişme döneminde kaçınılmaz olan ücretlendirmedeki farklılık, gelişmesi ilerlemiş, komünizme doğru evrilen sosyalizmde ortadan kalkmak zorundadır.
Mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi”, sosyalizmin bu olmazsa olmaz ilkesi gerçekleştirildiğinde ileriye, komünizmin üst aşamasına doğru devasa tarihsel bir adım atılmış olur. Sosyalizmde çalışanlar ücret olarak aldıklarının yanı sıra, dolaylı olarak sosyal destekler de (okul, sigorta, ulaşım vs.) alırlar; böylece, toplum yararına belli çıktılardan sonra ürettiklerinin karşılığını almış olurlar. Ürettiklerinin karşılığını almak, bireysel olarak harcadığı işgücünün karşılığını almaktır. Sosyalist toplumda bu karşılık, yani ücret, bireyden bireye farklıdır. Öyle de olmak zorundadır. Çünkü toplum henüz “herkesten yeteneklerine göre, herkese ihtiyaçlarına göre” ilkesini -bu komünist ilkeyi- gerçekleştirebilecek gelişme seviyesinde değildir.
Bu sorun neden önemlidir? Marx, “Gotha Programı Eleştirisi”nde (1875) yaşamın devamı için çalışmakla, gereksinim olduğu için çalışmak arasında devasa bir farkın olduğunu da açıklar. Gerçekten de kapitalizmde hiçbir işçi, çalışmanın bir gereksinim olduğundan dolayı çalışmaz; yarın aç kalmamak için zorunlu olarak, sermayenin dayattığı disipline uyarak, sömürülerek, ücret kölesi olarak çalışır. İşçi, çalışmayı böyle tanımıştır. Ama onun henüz bilmediğini, tanımadığını Marx aynı yazısında “yaşamın ilk gereksinimi” olarak tanımlar. Her iki tanımlama farklı iki dünyayı ele verir: Birisi kapitalizm, diğeri komünizm.
İşçi, kapitalizmde sınıf düşmanı için çalışmak zorundayken, komünizmde özgür üretici olarak kendisi için çalışır; ilki sömürü dünyasıdır, ikincisi sömürünün olmadığı, yok edildiği, çalışanın kendi efendisi olduğu dünyadır. Başlangıcı sosyalizmin inşa sürecinde görülse de, çalışma süresi, teknolojinin gelişmesine, planlamaya bağlı olarak komünizmin üst aşamasında giderek kısalır; insanlar geriye kalan zamanlarını istekleri gibi değerlendirebilirler. Süre olarak azalan çalışma zamanı, insanlar için sonuçta, kapitalizmde olduğu gibi bir zorunluluk olmaktan çıkarak bir “zevk” olmaya başlar.
Yüksek teknoloji, planlama vb. sayesinde giderek daha kısa zamanda toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak kapsamda üretim yapılır; insanın gereksinimleri artar ve çeşitlenebilir ama komünist toplumda gerekli olan her ihtiyaç karşılanır. Teknolojik gelişme, uzmanlığı gereksiz kılar, insanlar sürekli bıktırıcı, bezdirici aynı işi, aynı çalışma hareketlerini yapmak zorunda kalmazlar. Bu ve benzeri işbölümü giderek yok olur. Bunun yerini daha çok öğrenme, farklı alanlarda çalışma alır. Unutmayalım ki komünizmde meslek yoktur; herkes her işi yapabilecek durumdadır. Komünizmde çalışma sürecinde çalışmanın yaşam için merkezi anlam taşıdığı noktaya gelinir; bu nokta yaşamın veya günün “çalışma zamanı” ve “serbest zaman” diye ayrımının ortadan kalktığı veya her ikisi arasındaki sınırların birbirine karıştığı noktadır. Bu noktaya gelindiğinde artık herkes kendi yeteneklerine göre istediği kadar çalışır ve yaşamını sürdürmek için de neye gereksinimi varsa onu da toplumdan alır. Komünist bilinçlenme açgözlü olmayı, ölçüsüzlüğü vb. dışlar.
Komünist toplumun bolca güç/enerji rezervleri vardır. Bu toplumda insanlar üstün nitelikli planlama yapabilirler ve çalışabilirler. Bu toplumda insanlar gerçek gereksinimleri karşılayan ürünleri üretirler, oluşan sorunları gerektiği gibi ele alarak çözebilirler. Bütün bunlar “herkesten yeteneklerine göre herkese gereksinimlerine göre” ilkesinin gerçekleştirildiği aşamada, yani komünizmin üst aşamasında mümkün olur.
Kapitalizm/emperyalizmde sanayi ve tarımda çalışan işçi sınıfı ve emekçiler ile bilim, sanat vb. alanda çalışanlar arasında derin bir çatlak vardır. Sınıf mücadelesinde eğitilmiş işçilerin, birtakım burjuva bilim insanlarından daha mantıklı düşündükleri tartışma götürmez. Ancak işçilerin bilimle uğraşmak, bilimsel kazanımları içselleştirmek için yeterli zamanları yoktur. Bu nedenle bütün alanlarda insanlığın bilgi zenginliğini tanımak, ona hakim olmak ve sistematik olarak kullanmak imkanları yoktur.
Ayrıca kapitalizm/emperyalizmde bilim, işçi sınıfı ve emekçi yığınlara karşı silah olarak kullanılmaktadır. Aynı durum sanat ve kültür için de geçerlidir. Önemli olan, işçi sınıfı ve emekçi yığınları sınıf mücadelesinden uzak tutmaktır, burjuva düzenin devamı için onların yanlış bilgi edinmelerini; burjuva ideoloji doğrultusunda kendine, sınıfına yabancılaşmasını sağlamaktır.
Komünist toplumda bilim toplumun hizmetindedir ve insanın bilimsel çalışma yapması önünde hiçbir engel yoktur. Komünist toplumda her insan, çalışan ama aynı zamanda bilim insanı, sanatçı vb. olan insandır. Komünizmde bilim insanı olmak, bilimsel araştırma yapmak bir ayrıcalık değildir.
Komünizmde fiziki çalışma ile zihinsel çalışmanın birbirinden ayrışmışlığı giderek yok olur. Komünist toplumda eğilim fiziki çalışmanın giderek azalması ve zihni çalışmanın ise giderek artması yönündedir. Gençlikten itibaren çok yönlü eğitim ve öğretim; mümkün olan her çalışma, faaliyet alanında bilgi ve yeteneklerin edinilmesi, yüksek üretim seviyesi nedeniyle mümkün olacaktır. Komünizmde yüksek üretim seviyesi, aynı zamanda zorunlu çalışma zamanının giderek azalmasını, komünist bir atmosferde çalışmanın ve öğrenmenin kopmaz bağıntılı olması anlamına gelir.
Komünizm, çalışmanın “zevk” olduğu, çalışarak öğrenilen özgür toplumdur. Komünizmde çok yönlü eğitim almış yetişmiş insan, son kertede meslek olgusunu ortadan kaldıran insan demektir. Maddi değerlerin üretiminde çalışan komünist insan, aynı zamanda heykeltraştır, mimardır, mühendistir vs. Komünizmde üretim ile bilim ve sanat arasındaki zıtlık, fiziki çalışma ve zihni çalışma arasındaki çelişkinin ortadan kalkmasıyla yok olacaktır.
Komünist toplumda din ve başkaca hurafelere yer yoktur. Komünist toplumda birey olarak insan, artık dine sakinleşme aracı, “halkın afyonu” olarak ihtiyaç duymaz. Din, egemenlerin iktidar aracı değildir artık. Çünkü komünist toplumda, dini “halk için afyon” olarak kullanacak hakim sınıf yoktur.

Komünist toplumda etnik aidiyete göre ayrımcılığın, milliyetçiliğin de yeri yoktur.
Şüphesiz ki, emperyalist çağda emperyalist baskı, boyunduruk, işgal altında olan ulusların emperyalizme karşı özgürlüğü ve bağımsızlık mücadelesine belli bir tarihsel yerindelik ve haklılık veren milliyetçiliğin; tarihsel olarak kapitalizm çerçevesinde yer alan bu ideolojinin de komünizmde yeri olmayacaktır. İnsanları etnik kökenine göre bölen, birleştirmeyen bu ideoloji komünizmde tarihin çöplüğüne atılmış olacaktır.

Komünizm, çelişkilerle, mücadelelerle dolu bir toplumdur.
Çalışmanın, mücadelenin, çelişkilerin olmadığı bir toplum düşünülemez. Bu nedenle komünist toplum, çalışmayla, çelişkileriyle, mücadeleleriyle var olan bir toplumdur. Şüphesiz ki, komünist toplumda insanlık, sömürüden, baskıdan, savaşlardan, dinden, milliyetçilikten kendini kurtarmıştır ve aynı zamanda çalışmak ve mücadele etmek zorundadır. Ancak, komünist toplumda insanların doğa ile mücadelesi ve kendi aralarındaki mücadele; bu, insanlık var olduğu sürece hiç sonlanmayacak mücadele, niteliksel olarak başka bir karaktere sahip olacaktır. İnsanlar arasındaki mücadele, sınıflı toplumlarda olduğu gibi sınıf mücadeleleri, silahlı mücadele olmayacaktır; komünist toplumda insanlar arasındaki mücadele, savlarla, tecrübelere, farklı bilimsel gelişme seviyesine dayalı, farklı ilgilere dayalı görüşlerle sürdürülen ve sonuçta çözüm yolunun bulunduğu mücadeleler olacaktır. İnsanların doğa ile mücadelesi, insanların uzun vadeli çıkarları doğrultusunda uzun vadeli planlanmış doğanın bilinçli dönüşümü amacını güdecektir. Doğa ile bu “mücadele”nin kapitalizm/emperyalizmde doğayı yok etme “mücadele”si ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
Komünist toplum, sınıfların, sınırların, devletin, farklı ulusların, baskının olmadığı bir dünya toplumdur. Böyle bir toplum mücadele etmeksizin; kapitalist/emperyalist sistem yıkılmaksızın, ilk aşaması olan sosyalist toplum kurulmaksızın mümkün değildir. Böyle bir toplumu kurmak zor değildir; “zor” olan, mevcut kapitalist/emperyalist sistemi yıkmaktır.
Komünist idealler için mücadele etmeye değer...
Katedilmesi gereken mesafe bakımından şimdilik hayal de olsa, özlemin mücadelemize güç veriyor komünizm diyebiliyor muyuz?
Bunu diyebiliriz, demeliyiz, çünkü komünistlerin ufku, güneşin bile dolaşamayacağı kadar geniştir, büyüktür...


İÇİNDEKİLER

Önsöz 9
Giriş 12

Bölüm-I
I- KOMÜNİZMİN BİRİNCİ EVRESİ – SOSYALİZM / PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜ 23
Kapitalizmden sosyalizme geçişin zorunluluğu 23
Sosyalizm 25
Sosyalizmin gerekliliği 27
1-Komünist Toplumun Birinci Evresi Üzerine Marx 29
Paris Komünü (1871) 29
Paris komünü demokratik işçi iktidarıydı 29
Komün’ün yasama gücü 37
Komün‘ün yenilgisi – Paris işçilerine yapılan
katliam 38
2-Kapitalizmden komünizme geçiş 42
3-Komünist Toplumun Birinci Evresi Üzerine Lenin 51
4-Paris Komünü Üzerine Stalin 55
II-KOMÜNİZME GEÇİŞİN ÖN KOŞULLARI ÜZERİNE STALİN 59
A- 1930’LU YILLARIN SONUNDA
(XVIII. PARTİ KONGRESİ SÜRECİNDE, 1939) 59
XVIII. Parti Kongresi sürecinde sorunu ele alışı 59
B- 1950'Lİ YILLARIN BAŞINDA (1951-1952) 66
Sosyalizmden Komünizme geçişin temel ön
koşulları 66
1-Birinci temel ön koşul 67
2-İkinci temel ön koşul 67
Kolhoz mülkiyetinin ulusallaştırılması savı 69
Üretim araçlarının kolektif ekonomilere satılması
önerisi 70
3-Üçüncü temel ön koşul 73

Bölüm-II
I- SINIFSIZ TOPLUM/KOMÜNİZM ÜZERİNE 81
Sınıfsız Toplum, Kapitalizmin, Maddi ve Düşünsel
Kazanımlarıyla Birlikte Tarihsel Bir Ürünüdür 81
Bireysel ve Geleneksel Üretimi, Toplumsal ve Bilim
Tarafından Yönetilen Üretime Dönüştürmek
Kapitalistlerin Tarihsel Göreviydi 86
İşbölümünü ve Çalışma Disiplinini Genelleştirmek de
Kapitalistlerin Tarihsel Görevlerindendi 87
Üretimin Yönlendiricisi Olarak Kendilerini Gereksiz
Kılmak da Kapitalistlerin Tarihesel Görevlerindendi 88
Özgür Toplum - Kendini Yöneten Ekonomi 90
Komünizmde Daimi Meslek Yoktur 93
Kendini Yöneten Ekonomi, İşi Herkese Dağıtır –
Zorunlu Çalışma Süresi Asgari Seviye İle
Sınırlandırılır 96
Kendi Kendini Yöneten Ekonomi, Sömürüsüz Bir
Ekonomidir, İşin Ürünü, Yani Emek Çalışana Aittir 99
Ortak Emek Asla “Eşit Paylaşılmaz” 102
Kendi Karar Alan Toplumda Ekonomi
Para Olmaksızın İşler 104
Kendi Geleceklerini Kendileri Belirleyen Bireyler
İdari Denetim Veya da Devlet Vasiliği İstemezler Veya
Bunlara İhtiyaçları Yoktur 105
Sonuç 107
II- KOMÜNİST TOPLUMUN ÜST EVRESİ ÜZERİNE LENİN 108

Bölüm-III
KOMÜNİST TOPLUMUN TEMEL ÖZELLİKLERİ 117
I- KOMÜNİZMİN GENEL ÖZELLİKLERİ 117
1- Bilimsel Komünizm 117
2- Komünist toplumun genel özellikleri 117
Komünist toplumun -ilk evresi sosyalizmin-
özellikleri 119
3-Sosyalizm ile komünizm arasındaki fark 122
Sosyalist mülkiyetten komünist mülkiyete geçişi ve
komünist çalışmanın karakteri 124
Sosyalizmde işin örgütlenmesi 126
Sosyalist ve komünist çalışma/iş 127
Sosyalist çalışmadan komünist çalışmaya geçiş 128
II- KOMÜNİZMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ 130
1-Komünizmde üretim araçları özel mülkiyette değildir –
Komünizmde üretim araçları toplumsal, kolektif
Mülkiyettedir 130
2- Komünizm; sınıfların, devletin, ulusun, baskının
olmadığı toplum – Komünizm; özgürce birleşmiş çalışan
insanların toplumu ve ekonomisi 132
Komünizm; sınıfların ve devletin olmadığı toplum 132
Komünizm ulus farklılığının ortadan kalkması demektir;
sosyalizm bunun ilk adımıdır 143
Kadın Özgürlük Mücadelesi-Burjuva Ailenin
Yok Edilmesi 150
3- Komünizm, toplumun ihtiyaçlarına göre planlanmış,
bilimsel örgütlenmiş ve yüksek teknolojiye dayanan
ekonomi demektir 154
4-Komünizm; şehir ve kır arasında, sanayi ve tarım
arasında, kafa ve kol işi arasında çelişkinin olmadığı
toplumdur 160
5- Komünist toplumda ürünler “Herkesten yeteneklerine
göre, herkese ihtiyaçlarına göre” ilkesine göre paylaşılır-
Çalışma komünist toplumda yaşamın ilk ihtiyacı
haline gelir 162
6- Bir parça ekmek derdinden, varlıklı olana,
elinden iş gelir” olana yaltaklanma zorunluluğundan
kurtulan kişilik, gerçekten özgür olacaktır 168
III- KOMÜNİST 168
1-Komünistler işçi sınıfının kurtuluşunun ebeleridir 168
2-Komünistler toplumsal ilişkilerin analizcileridir 169
3-Komünistler işçi sınıfının politikacılarıdır 171

*Bkz.: İ. Okçuoğlu;
-Türkiye‘de Kapitalizmin Gelişmesi, 1950-1991, 3. Kitap. Genişletilmiş 2. baskı, Ceylan Yayınları, 2001, s. 585-606 -Bölüm X, Marksizmde Kategori ve Kavramların Yeri.
-Kapitalizm ve Sosyalizmde İşin Sınıfsal Karakteri, Töz Yayınları, Nisan 2019, 3. bölüm.