KİTAP
TANITIMI
MARX-ENGELS-LENİN-STALİN
KOMÜNİST
TOPLUM ÜZERİNE
Ankara, 2019
ÖNSÖZ
Sosyalizme,
proletarya diktatörlüğüne, SSCB’de inşa edilen sosyalizme ve
nihayetinde bilimsel komünizme karşı düşmanlık,
anti-propaganda; genel kavramıyla ifade edecek olursak ant-komünizm
sadece burjuvazi tarafından örgütlenmiş, “bilimsel” savlarla
beslenerek sürdürülen bir kara çalma mücadelesi değildir.
Burjuvazi bu çabasında başarılı olmak, dünya çapından işçi
sınıfı ve emekçi yığınları “ikna” ederek kendi safında
tutmak için her yol ve yöntemi denemiştir, denemektedir. Komünizm
ideolojisini; çağımızdaki anlamıyla Marksizm-Leninizmi
çarpıtmak, işine yarayacak biçimde başkalaştırmak için
enstitüler kurmuş, sayısız “Marksolog”lar yetiştirmiştir,
yetiştirmektedir. Burjuvazinin ötesinde başka güçler de bilimsel
komünizme; sosyalizmin teori ve pratiğine; sosyalist inşaya,
proletarya diktatörlüğüne, Marksist-Leninist devrim teorisine
saldırmaktan geri durmamışlardır, durmuyorlar. Bu “başka
güçler”in başında E. Bernstein’dan başlayarak bütün
renkleriyle revizyonizm ve “tarihin ukalası” diyebileceğimiz
Troçki ve troçkistler gelmektedir. Bunların bir kısmı karşımıza
Sovyet modern revizyonizminin artıkları olarak çıkarken, bir
kısmı Troçkizm olarak, üçüncü bir kısmı da “radikal
demokrasi” şemsiyesi altında sayısız “post-Marksist”
görüşlerin savunucuları olarak çıkmaktalar.
Burada
bu çevrelerin karşıdevrimci teori ve pratiklerini anlatmaya gerek
yok; amacımız da bu değil. Şu kadarını belirtmekle yetinelim:
Bütün çabaları Sovyet modern revizyonistleri açısından Marx,
Engels ve Lenin’in görüşlerini; Troçkistler aşısından da
Marx’ın görüşlerini farklı, kendi “doğru”ları
doğrultusunda yorumlamak, görüşlerini bu otoritelerden yaptıkları
alıntılarla “kanıtlamak” için alıntıları bağından, ne
zaman hangi konuda niçin söylendiğinden, yazıldığından
kopartmaktır. Revizyonistler bu yöntemle, örneğin zora dayalı
devrimi reddederek, parlamentarizme sarılmışlardır. Troçkistler
ise proletarya diktatörlüğü başka, sosyalizm başka diyerek
akıllara durgunluk verircesine Marx’ın, Engels’in ve Lenin’in
bu konudaki görüşlerini hiçbir veriye dayanmaksızın
reddedebilmişlerdir. Tabii, istediğiniz kadar Marx, Engels ve
Lenin’den sosyalizmde siyasi örgütlenme, proletarya diktatörlüğü
üzerine alıntılar yapıp görüşler aktarabilirsiniz. Bu çabanız
onlar açısından kesinlikle inandırıcı olmayacaktır;
‘kapitalizmden sosyalizme geçmek için proletarya diktatörlüğüne
ihtiyaç vardır. Proletarya diktatörlüğü sonrası
parasız-pulsuz, devletsiz, sınırsız sosyalizmdir’ denecektir,
Lenin’in ifadesiyle Rusya devriminin “hergele”si Troçki’nin
görüşlerine sadık kalınarak.
Esas
itibariyle bu çevrelerin anti-komünist teorik ve pratik
faaliyetleri göz önünde tutularak, dünya proletaryasının
önderlerinin -Marx, Engels, Lenin, Stalin- bilimsel komünizm,
komünizmin ilk evresi (sosyalizm, proletarya diktatörlüğü,
proleter demokrasi); komünizmin üst evresi hakkında yapmış
oldukları değerlendirmeleri, tanımlamaları derledik. Bu derlemede
yer alan görüşler bu çevrelerin konuya ilişkin olarak
savundukları her bir görüşün demagojiden, çarpıtmadan ibaret
olduğunu gösterecektir.
-Marx’ın
politik ekonomi bağlamında -özellikle Kapital’de- kullandığı
iş, çalışma, Türkçeye “emek” olarak çevrilmiş. Ama emek
ile iş/çalışma bir ve aynı değildir. Örneğin, emeğin
ücretlendirilmesi yoktur ama işgücünün ücretlendirilmesi
vardır. Yani kapitalizmde işçi, emeğini değil, işgücünü
satmaktadır. Bu nedenle de ücretlendirilen iştir/ çalışmadır.
Emeğin ise değeri yoktur*.
-Bu
bağlamda şunu da belirtelim: Aslında “emeğin” değeri
yokturdan hareketle Marx ve Engels‘in kullandıkları “emek”,
yani iş, çalışma kavramları “işgücü” anlamında
kullanılmıştır.
Türkçeye
“emek” olarak çevrilen her yerde iç/çalışma kavramları
kullanılmıştır.
Derlemenin
sistematiğine gelince:
-Marx,
Engels, Lenin ve Stalin’in sosyalizm ve komünizm üzerine
söyledikleri şüphesiz ki, sadece buraya aktardıklarımla sınırlı
değildir. Çok kapsamlı olmamasına dikkat ederek, önem verdiğim
anlayışlarına burada yer verdim.
-İç
içe girmiş görüşlerden dolayı bazı alıntılar, anlayışlar,
farklı alt başlıklar altında yinelenmiş olabilir. Bunun nedeni,
o alıntılarda, anlayışlarda ifade edilenlerin farklı başlıklar
altında açıklanmaya çalışılan noktalara açıklık
getirmesinden dolayıdır. Bu türden tekrarları azaltmaya çalıştım.
-Bazı
alıntılar üzerine yorum/açıklama karışımı notlara da yer
verdim. Bu notlar söylenenin anlaşılmasını kolaylaştırma
amacıyla eklenmiştir.
-Derleme
her ne kadar üç bölümden oluşsa da her bir bölümde diğer
bölümlerle ilgili olan anlayışlar da var. Ayrıştırmak kolay
olmadı. Ama derlemenin sistematiğini kapitalizmden sosyalizme ve
komünizme doğru gelişmenin nesnelliğini göstermeyi
kolaylaştırıcı biçimde hazırladım.
-Her
bir alıntı başlığı, o anlayışın nereden alındığını
göstermek içindir.
-Derleme
Almanca kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
-Bazı
çevrilerden yararlandığımı da belirteyim. Bu vesileyle Türkçeye
çevride büyük sorunların olduğunu bir kez daha görmüş oldum.
Bu çevriler içinde en okunabilir, güvenilir olanlar İnter
Yayınları tarafından çevrilmiş olanlardır.
Bu
çalışmayı kitaplaştıran yayınevinden arkadaşlara teşekkürler.
Kasım,
2019
GİRİŞ
Komünist
Manifesto’nun ilk yayınlandığı tarihi (1848) çıkış noktası
olarak alırsak komünizm, o günden bugün 171 senedir burjuvazi
tarafından kesintisiz olarak sürekli inkar edilmiş, yok sayılmış,
kabul edilme zorunluluğu karşısında çarpıtılmış, dönem
dönem de Marx ile özdeşleştirilmiş, ama “Marx haklı mıydı?”
türünden sorularla içi boşaltılarak ele alınmıştır.
Revizyonistler
de komünizmi, Marx ve Engels’in düşüncelerini savunma adına
kendi paylarına düşen karalamadan, çarpıtmaktan geri
kalmamışlardır. Bu işe E. Bernstein ile başlanmış, K. Kautsky
ve 1920’li yıllarda sonradan karşımıza Post-Marksizm olarak
çıkacak olan “Batı-Marksizmi” ve Troçkizm ile devam
edilmiştir. Bunların bir kısım devamcıları SSCB’nde XX. Parti
Kongresinden sonra (1956) Sovyet modern revizyonistleri olarak
karşımıza çıkmıştır. Her biri kendi adına koro halinde Marx,
Engels ve Lenin’in düşüncelerini emperyalist burjuvazinin kabul
edebileceği biçimde yorumlamaktan usanmamışlardır. Stalin’i
ise, kabul etmek bir yana, Hitler ile aynı kefeye koyarak
burjuvaziye hizmet etmişlerdir.
Burjuvaziyi
ve Marksizm ve sonrasında da Marksizm-Leninizm sapkınlarını bu
denli korkutan komünizm nedir? Bu denli korkmasaydı dünya
burjuvazisi komünizme karşı mücadele etmek için enstitüler,
dernekler vb. kurmazdı, “Marksolog”lar yetiştirmezdi, “sol”
gözüken dostlarını her bakımdan desteklemezdi? Peki,
burjuvazinin aklını başından alan komünizm nedir? Sadece bir
ütopya mı, hiç bir zaman gerçekleştirilemeyecek olan bir hayal
mi? Yoksa hiçbir zaman gerçekleştirilemeyecek olan bir düşünce
mi?
İnsanlık,
bilimsel komünizmi şimdiye kadar yaşamamıştır; hiçbir yerde
uygulaması görülmemiştir. Ama uygulanabilirliği her zaman
kanıtlanmıştır. Burjuvaziye göre insan, yapısal olarak, doğasal
olarak kötü niyetlidir, toplumsal paylaşımcı değildir. Ama
tarih bunun tersini göstermiştir. Paris Komünü, burjuvazinin bu
yönlü düşüncelerini çürütmüştür. Ekim Devrimi, sosyalizmin
kurulabildiğini ve komünizme doğru ilerlendiğini göstermiştir.
Burjuvaziyi çıldırtan, komünizme karşı inkar ve çarpıtmalarını
kapsamlaştırarak ve derinleştirerek sürdürmesine yol açan işte
tam da bu gerçekliktir.
Sosyalizm/komünizmin
gerçekleşebilirliğinin maddi zeminini bizzat kapitalizm
üretmektedir. Kapitalizm, onun en yüksek aşaması olan
emperyalizm, bizzat kapitalizmin, emperyalizmin yok edilmesine,
sömürü, kar sisteminin yıkılmasına, üretim araçlarının
toplumsallaşmasına doğru ilerlemektedir. Yani sosyalizmin /
komünizmin maddi zeminini hazırlamaktadır.
Yoğunlaşan
sömürü, açlıktan dolayı milyonlarca insanın ölmesine yol açan
yoksulluk, arkası gelmeyen talan savaşları, devasa boyutlara varan
silahlanma harcamaları, dünya çapında sürekli artan işsizlik ve
kitleselleşmiş kronik işsizlik, günümüzde kapitalizm /
emperyalizmin gerçekliğidir. Aynı zamanda dev adımlarla ilerleyen
teknolojik gelişme, devasa boyutlara varmış zenginlik de
kapitalizm / emperyalizmin bir gerçekliğidir. Yani bir taraftan
milyarlarca insanın sefaleti, yoksulluğu, açlığı, diğer
taraftan da üretim araçlarının özel mülkiyetine sahip olan bir
avuç burjuvazinin zenginliği. Bu dünyanın “efendileri”
katlediyorlar, talan ediyorlar, zenginlikleri çarçur ediyorlar;
insanlığı ve doğayı çıkarları için öldürüyorlar ve
sonunda da “bu sistemden daha iyi bir sistem yok, bu sistemi kabul
etmeliyiz” diyorlar. “Tarihin sonu geldi” derken tam da bu
gerçekliklerinin kabul edilmesini istiyorlardı. Bunun karşısında
“bu dünyanın lanetlileri”; işçi sınıfı ve emekçi
yığınları, katledilmeyi, talan edilmeyi, efendilerin çıkarları
için savaşmayı, kendilerinin ürettiği zenginliklerin çarçur
edilmesini kabul etmiyorlar, “başka bir dünya” istiyorlar.
Ama
“başka bir dünya” istemek yetmiyor; bu dünyanın açık seçik
tanımlanması gerekir. Hangi amaçla kapitalizme / emperyalizme
karşı mücadele edildiği, yok edilmesi gerektiği tanımlanmalıdır,
bilince çıkartılmalıdır. Bu bağlamda sosyalizmin, komünizmin
amacının ne olduğu kavranmalıdır.
Sosyalizm/komünizm,
baskının son bulması; insanların kapitalizm / emperyalizm
pisliğinden kurtulmaları, ekonomi ve toplumsal yaşamın her
alanını, baskıcı müdahale olmaksızın planlı olarak
düzenlemeleri, özgüven içinde yaşamı kolektif olarak
örgütlemeleri demektir.
Sosyalizm/komünizm,
yoksulluğun ortadan kaldırılması, ürünlerin ekonomik krizden
vb. nedenlerden dolayı imha edilmesinin maddi nedenlerinin yok
edilmesi ve bunun yerini kar amaçlı olmayan, toplumun ihtiyaçlarına
göre bilimsel planlanmış üretimin almasıdır.
Sosyalizm/komünizm,
sömürünün son bulması; işgücünün meta olmaktan,
alınır-satılır olmaktan çıkması, bilinçli olarak komünlerde
birleşen üreticilerin işgücünün toplumsal amaç için harcanan
işgücüne dönüşmesi demektir.
Sosyalizm/komünizm,
işçi sınıfı ve emekçi yığınların uluslararası dayanışması;
sınırları ortadan kaldırması, dünya toplumunu kurma mücadelesi
demektir.
Sosyalizmi,
komünizmi istemek yetmiyor; istemenin ötesine geçmek gerekir.
Aslında sosyalizm/komünizm araştırılmaksızın
kapitalizme, emperyalizme karşı savunulması, ondan daha ileri bir
toplumsal düzen oluşu herkes için anlaşılır, açık-seçik
olarak gösterilemez. Bu nedenle kapitalizme, emperyalizme karşı
mücadelede öncelikle ne istediğimizi anlamak ve anlatmak için
sosyalizmin, komünizmin bilimsel araştırılması kaçınılmazdır.
Aşağıdaki derlemenin buna hizmet edeceğine inanıyorum.
Komünist
toplumun temel özellikleri
Komünist
toplumun kaçınılmaz temel özelliği, kullanılan teknik
bakımından sadece kolektif olabilecek üretimin artık
kapitalistler tarafından sömürü olarak kullanılma olanağının
ortadan kalkmış olmasıdır, artık özel mülkiyette
olamayacağıdır. Zaten çağımızda bir bütün olarak büyük
üretim “toplumsal” olmuştur. Bu demektir ki, emperyalist çağda
üretim, artık, birbirinden kopuk işletmeler tarafından
üretilmemektedir. Artık hakim olan, küçük işletmecilik
değildir. Artık söz konusu olan, zaten toplumsallaşmış üretimi
toplumsal planlama ve kontrol altına almaktır. Ancak bu koşullarda
sömürü ortadan kaldırılabilir, üretim üreticilerin çıkarları
doğrultusunda üretilebilir ve paylaşılabilir. Kapitalizmi,
emperyalizmi imha edebilecek eleştirinin nesnel gücü, kurulması
için komünist toplumun maddi zeminini oluşturacak hedef,
“mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi”dir; üretim
araçlarının özel / kapitalist / burjuva mülkiyetinin ortadan
kaldırılmasıdır.
Komünizm
sınıfsız ve devletsiz bir toplum düzenidir
Nihayetinde
komünizm, sınıfsız toplumdur; bu toplum düzeninde insanlar
arasından sınıfsal ayrım olmayacaktır. Bu nedenle komünizm,
sınıfsız toplum olarak tanımlanır. İnsanların, üretim
araçlarına sahip olanlar ve bu araçlara sahip olmayanlar diye
ayrışması komünizmde
olmayacaktır. Komünizmde öncelikle sömüren ve sömürülen
temelinde ana sınıflara bölünmüşlük olmayacaktır. Bu sınıfsal
ayrışma, komünist toplumun ilk aşaması olan sosyalizmde
sonlandırılmış olacaktır. İşçi ve köylü arasındaki
“sınıfsal” farklılaşmanın ortadan kaldırılmasının
adımları sosyalizm sürecinde atılmış olacaktır. Toplumun,
komünizmin üst aşamasına geçtiğinde bu “sınıfsal” ayrımda
ortadan kaldırılmış olacaktır. Bu ayrımın yok edilmesi için
uzun bir sürecin gerekli olduğu aşikardır. İşçi ve köylü
arasındaki “sınıfsal”
ayrımın ortadan kalkması, sanayi ile tarım arasındaki temel
farklılığın ortadan kalkması, sınıfsal temel özelliklerin
aynılaşması anlamına gelir. Bunda ise üretim teknolojisinde
devasa ilerleme belirleyici rol oynayacaktır. Yani bu farklılığın
yok olmasında ideallerin veya komünist ahlak anlayışının rolü
talidir veya doğrudan belirleyici değildir. Komünist toplumun üst
aşamasında insanlar, aynı işleri yapabilecek duruma
geleceklerdir; her türden üretim aracına özel mülkiyet temelinde
sahiplik yok edildiği için bütün insanların üretim araçları
karşısında ilkesel ve pratikteki eşitliği gerçekleştirilmiş
olacaktır. Bu sürecin ilk adımları sosyalizmin inşası
döneminde; komünizmin ilk evresinde atılır.
Sosyalizmin
inşası, komünist hedeflerin gerçekleştirilmesi için olmazsa
olmaz maddi temelin atılmış olması anlamına gelir. Ancak,
komünizmin ilk aşamasından ikinci, nihai aşamasına geçişi
kolaylaştıran, zorlaştıran veya kısaltan, uzatan koşullar göz
önünde tutulmalıdır. Kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasından
dolayı, ne kadar olgunlaşmış olursa olsun tek tek ülkelerde
sosyalizmin inşası, bütün dünyada sosyalizmin kapitalizmi
kuşatmadığı sürece devam edecektir. Burada kapitalizm
gerçekliği, tekil ülkelerde sosyalizmin inşasını zorlaştıran,
komünizmin ikinci aşamasına geçişi uzatan faktörleri içerir.
Bir bütün olarak tekil ülkelerde sosyalizmin inşası, büyük
zorlukları, çetin mücadeleleri ve inşa sürecini uzatan
koşullarla karakterize edilir. Bunun tipik örneği SSCB’de
sosyalizmin inşasıdır.
Bütün
dünyada sosyalizmin, kapitalizmi kuşattığı, kapitalizmin
yeniliyor olduğu ama henüz yok edilmediği andan itibaren -bu an
bir süreçtir- sosyalizmin inşası önünde kapitalizme özgü
direnç odakları pek etkili olmayacağından dolayı sosyalizmin
inşası nispeten kolay ve kısa sürede gerçekleştirilerek
komünizmin ikinci, nihai aşamasına geçilebilir.
Sosyalizmin
inşasında ve komünizme geçişte eşitsiz gelişme yasasından
kaynaklı bu iki süreç göz önünde tutulursa SSCB’de sosyalist
devletin, ordunun neden güçlendirilmesi gerektiği, neden işçi
sınıfı ve köylülük arasındaki “sınıfsal” farkların kısa
zamanda yok edilemediği, neden ulusal farklılıkların hemen yok
edilemediği anlaşılır.
Devletin
parça parça, tedricen ölüp gitmesi, insanların üretimlerini ve
yaşamlarını kendi ellerine almaları, özyönetimle, komünlerle
üretimi yönetmeleri ve paylaşmaları; kendi yaşamlarını
ortaklaşa planlamaları vs. ancak bütün dünyanın sosyalist
olmasıyla hızlanacak komünizmin üst aşamasına geçiş
süreçleridir.
Komünizmin
ne anlama geldiğini somutlaştırmak gerekir:
1-
Dünya çapında insanlığın sömürü ve baskıdan kurtulması;
sömürü ve baskı mekanizmalarının yok edilmiş olması demektir.
2-
Komünizm, insanlığın, kapitalizm döneminden kalma, burjuvazinin
kışkırtmalarının ürünü olan dünya çapında halklar, farklı
milliyetler, uluslar arasındaki bütün tarihsel çatışmaları
geride bırakmış, bunlardan arınmış olmaları demektir.
3-
Komünizm, anlamını kaybettiği için sınırların kaldırılması
demektir. Ulusal baskı olmayacağı, ulusal farklılıklar
olmayacağı için bütün ülkeler ve uluslar dünya çapında
komünist toplum olarak kaynaşacaklardır.
4-
Komünizmde insan türünün birliği, insanların düşünce ve
eyleyişi temelinde sağlanmış olacaktır.
5-
Komünizm, aynı zamanda insan ve doğanın bütünleşmesi demektir.
6-
Komünizm, toplumun gereksinimlerine göre planlanmış, bilimsel
örgütlenmiş ve yüksek teknolojiye dayanan ekonomi demektir.
7-
Sınıfların ve devletin olmadığı, üretim araçlarının herkese
ait olduğu bir toplum ancak, o toplumu oluşturan insanların kendi
geleceklerini kendi ellerine nasıl aldığının açık seçik
olması durumunda düşünülebilir.
8-
Komünist toplumda her bir bireyin özgür gelişmesi herkesin özgür
gelişmesinin koşuludur.
Tabii
ki, komünizmin özellikleri bu sekiz noktadan ibaret değildir...
Sosyalist/komünist
toplumda hurafelerin, dinin veya kendiliğindenci mücadelede
iktidara tapışın ve bu mücadelede muzaffer olanın artık hiçbir
anlamı yoktur. Artık esas olan, iyi temellendirilmiş, maddi zemini
olan savlardır; herkesin anlayabileceği, anlaşılır savlardır.
Teknoloji ve bilimin bugünkü gelişme seviyesi dahi dünyanın en
ücra köşesiyle iletişim, gereksinim ve tüketimin temininde ciddi
sorunlar oluşturmayacak derecede gelişmiş durumdadır. Gıda
maddeleri ve başkaca tüketim maddeleri daha büyük kapsamda
üretilebilmekte, depolanmakta ve dağıtılmaktadır.
Ancak,
mevcut kapitalist/emperyalist sistemin azami kar kaygısından dolayı
saçmalığı da her dünyalı tarafından anlaşılmaktadır.
Örneğin, sistem bir taraftan gereğinden fazla gıda maddeleri
üretmekte ama diğer taraftan da gıda maddelerine ihtiyaç
kronikleşmiştir. Üreten de, gıda maddeleri yokluğunu
kronikleştiren de aynı sistemdir. Azami kardan dolayı emperyalist
sistemin yarattığı sorunlar sosyalist devrimle hemen çözülecek
sorunlardır. Sosyalizm / komünizmde üretim, kar amaçlı
olmayacağı, toplumun gereksinimlerine göre planlanacağı,
üretileceği ve paylaşılacağı için üretken olmayan harcamalar
(ama kapitalizmde azami kar için yapılan üretken olmayan
harcamalar) anında kaldırılabilir.
Sosyalist
dünyada ve komünist toplumda silahlanma harcamaları olmayacaktır.
Kapitalizmde bu üretken olmayan ve yüz milyarlarla ifade edilen
silahlanma harcamaları, rekabet ve hakimiyet anlayışının
kaçınılmaz bir sonucudur. Kapitalizmin, emperyalizmin bu olmazsa
olmazının sosyalist dünyada ve komünizmde yeri yoktur.
Kapitalizmde
burjuva düzenin gereksinim duyduğu bürokrasinin, reklamcılığın,
sigortacılığın ve bu türden başkaca yapılanmaların da
komünizmde yeri yoktur. Sosyalizm, burjuva düzenin üst yapısının
yerle bir edilmesi demektir aynı zamanda.
Komünizm,
kent ve kır arasındaki zıtlıklar sorununun çözülmesi
demektir
Hem
dünya çapında hem de tekil ülkelerde kapitalizmin, sömürgeciliğin
ve emperyalizmin tarihsel gelişmesiyle kent ve kır arasında temel
bir çelişki oluşmuştur. Hem tekil ülkelerde hem de dünya
çapında azami kar peşinde olan uluslararasılaşmış sermaye,
karlı yatırım alanları arayışı içinde kırsal yaşam adına
hiçbir şey bırakmamıştır; uluslararasılaşmış sermaye dünya
çapında açlık felaketleri, salgınlar, kuraklık, yıkımlar,
kitlesel göçler, yoksulluk üretmiştir. Topraklarından kovulanlar
için çekim alanları olan sanayi merkezlerinde işsizlik,
yoksulluk, konutsuzluk çalışanlar için günlük yaşamın birer
parçası olmuştur.
Sosyalizmle
başlayarak komünist toplum, bilim ve teknolojiyi kullanarak hem
tekil ülkelerde hem de dünya çapında kır ve kent arasındaki
farklılığı planlı çalışmayla yok edecektir.
Komünizm,
aynı zamanda kent ve kır arasındaki çelişkinin yok edilmesi
zemini üzerinde kurulan toplumdur.
Bu
bağlamda kafa ve kol “emeği” arasındaki temel çelişkilerin
ortadan kalkması, komünizmin olmazsa olmaz özelliklerindendir.
Sosyalizm,
komünizmin, ücretlendirmenin “emeğe” göre ufkunu henüz
aşamadığı ilk evresidir.
“Herkesten
yeteneklerine göre, herkese ihtiyaçlarına göre” talebi, inşa
edilmiş komünizmin temel özelliklerinden birisidir.
Sosyalist
devrimi gerçekleştiren ülkelerde kapitalizmin gelişmişlik
durumuyla bağlam içinde geleceğin komünist toplumunun bazı
önemli özellikleri devrim sonrasının ilk yıllarında olmasa da
ilk on yıllarında hazırlanabilir ve geliştirilebilir. Unutmamak
gerekir ki, devrim sonrası yıllar aynı zamanda eski toplumun
kalıntılarıyla yoğun mücadele yıllardır. Bu, “eski” ile
“yeni” arasındaki bir varoluş, ölüm-kalım mücadelesidir. Bu
yıllarda yeni kurulan proletarya diktatörlüğü,
kapitalist/burjuva düzenin geriye kalan yapılarıyla, önyargılarla,
insanların alışkanlıklarıyla mücadele etmek zorundadır. Bu
dönemde birçok alanda veya konuda adil olanın ne olabileceği
tartışılır. Örneğin SSCB’de doğru ücretlendirmenin
gerçeklik olabilmesi için on seneden fazla bir zamana ihtiyaç
duyulmuştur. Genç Sovyetler Birliği’nde, herkese eşit ücretten
-ücret eşitlemeciliğinden- herkesin yaptığı işe; harcadığı
işgücüne göre ücret almasına geçilene kadar on seneden fazla
bir mücadele verilmiştir. Bu durumda: Sosyalizmde çalışmayan aç
kalır, her çalışan yaptığı işin niteliğine göre ve kendi
kalifiye durumuna göre farklı ücret alır. Sosyalizmin kuruluş,
gelişme döneminde kaçınılmaz olan ücretlendirmedeki farklılık,
gelişmesi ilerlemiş, komünizme doğru evrilen sosyalizmde ortadan
kalkmak zorundadır.
“Mülksüzleştirenlerin
mülksüzleştirilmesi”,
sosyalizmin bu olmazsa olmaz ilkesi gerçekleştirildiğinde ileriye,
komünizmin üst aşamasına doğru devasa tarihsel bir adım atılmış
olur. Sosyalizmde çalışanlar ücret olarak
aldıklarının yanı sıra, dolaylı olarak sosyal destekler de
(okul, sigorta, ulaşım vs.) alırlar; böylece, toplum yararına
belli çıktılardan sonra ürettiklerinin karşılığını almış
olurlar. Ürettiklerinin karşılığını almak, bireysel olarak
harcadığı işgücünün karşılığını almaktır. Sosyalist
toplumda
bu karşılık, yani ücret, bireyden bireye farklıdır.
Öyle de olmak zorundadır. Çünkü toplum henüz “herkesten
yeteneklerine göre, herkese ihtiyaçlarına göre” ilkesini -bu
komünist ilkeyi- gerçekleştirebilecek gelişme seviyesinde
değildir.
Bu
sorun neden önemlidir? Marx, “Gotha Programı Eleştirisi”nde
(1875) yaşamın devamı için çalışmakla, gereksinim olduğu için
çalışmak arasında devasa bir farkın olduğunu da açıklar.
Gerçekten de kapitalizmde hiçbir işçi, çalışmanın bir
gereksinim olduğundan dolayı çalışmaz; yarın aç kalmamak için
zorunlu olarak, sermayenin dayattığı disipline uyarak,
sömürülerek, ücret kölesi olarak çalışır. İşçi, çalışmayı
böyle tanımıştır. Ama onun henüz bilmediğini, tanımadığını
Marx aynı yazısında “yaşamın ilk gereksinimi” olarak
tanımlar. Her iki tanımlama farklı iki dünyayı ele verir: Birisi
kapitalizm, diğeri komünizm.
İşçi,
kapitalizmde sınıf düşmanı için çalışmak zorundayken,
komünizmde özgür üretici olarak kendisi için çalışır; ilki
sömürü dünyasıdır, ikincisi sömürünün olmadığı, yok
edildiği, çalışanın kendi efendisi olduğu dünyadır.
Başlangıcı sosyalizmin inşa sürecinde görülse de, çalışma
süresi, teknolojinin gelişmesine, planlamaya bağlı olarak
komünizmin üst aşamasında giderek kısalır; insanlar geriye
kalan zamanlarını istekleri gibi değerlendirebilirler. Süre
olarak azalan çalışma zamanı, insanlar için sonuçta,
kapitalizmde olduğu gibi bir zorunluluk olmaktan çıkarak bir
“zevk” olmaya başlar.
Yüksek
teknoloji, planlama vb. sayesinde giderek daha kısa zamanda toplumun
ihtiyaçlarını karşılayacak kapsamda üretim yapılır; insanın
gereksinimleri artar ve çeşitlenebilir ama komünist toplumda
gerekli olan her ihtiyaç karşılanır. Teknolojik gelişme,
uzmanlığı gereksiz kılar, insanlar sürekli bıktırıcı,
bezdirici aynı işi, aynı çalışma hareketlerini yapmak zorunda
kalmazlar. Bu ve benzeri işbölümü giderek yok olur. Bunun yerini
daha çok öğrenme, farklı alanlarda çalışma
alır. Unutmayalım ki komünizmde meslek yoktur; herkes her işi
yapabilecek
durumdadır. Komünizmde çalışma sürecinde çalışmanın yaşam
için merkezi anlam taşıdığı noktaya gelinir; bu nokta yaşamın
veya günün “çalışma zamanı” ve “serbest zaman” diye
ayrımının ortadan kalktığı veya her ikisi arasındaki
sınırların birbirine karıştığı noktadır. Bu noktaya
gelindiğinde artık herkes kendi yeteneklerine göre istediği kadar
çalışır ve yaşamını sürdürmek için
de neye gereksinimi varsa onu da toplumdan alır. Komünist
bilinçlenme açgözlü olmayı, ölçüsüzlüğü vb. dışlar.
Komünist
toplumun bolca güç/enerji rezervleri vardır. Bu toplumda insanlar
üstün nitelikli planlama yapabilirler ve çalışabilirler. Bu
toplumda insanlar gerçek gereksinimleri karşılayan ürünleri
üretirler, oluşan sorunları gerektiği gibi ele alarak
çözebilirler. Bütün bunlar “herkesten yeteneklerine göre
herkese gereksinimlerine göre” ilkesinin gerçekleştirildiği
aşamada, yani komünizmin üst aşamasında mümkün olur.
Kapitalizm/emperyalizmde
sanayi ve tarımda çalışan işçi sınıfı ve emekçiler ile
bilim, sanat vb. alanda çalışanlar arasında derin bir çatlak
vardır. Sınıf mücadelesinde eğitilmiş işçilerin, birtakım
burjuva bilim insanlarından daha mantıklı düşündükleri
tartışma götürmez. Ancak işçilerin bilimle uğraşmak, bilimsel
kazanımları içselleştirmek için yeterli zamanları yoktur. Bu
nedenle bütün alanlarda insanlığın bilgi zenginliğini tanımak,
ona hakim olmak ve sistematik olarak kullanmak imkanları yoktur.
Ayrıca
kapitalizm/emperyalizmde bilim, işçi sınıfı ve emekçi yığınlara
karşı silah olarak kullanılmaktadır. Aynı durum sanat ve kültür
için de geçerlidir. Önemli olan, işçi sınıfı ve emekçi
yığınları sınıf mücadelesinden uzak tutmaktır, burjuva
düzenin devamı için onların yanlış bilgi edinmelerini; burjuva
ideoloji doğrultusunda kendine, sınıfına yabancılaşmasını
sağlamaktır.
Komünist
toplumda bilim toplumun hizmetindedir ve insanın bilimsel çalışma
yapması önünde hiçbir engel yoktur. Komünist toplumda her insan,
çalışan ama aynı zamanda bilim insanı, sanatçı vb. olan
insandır. Komünizmde bilim insanı olmak, bilimsel araştırma
yapmak bir ayrıcalık değildir.
Komünizmde
fiziki çalışma ile zihinsel çalışmanın birbirinden
ayrışmışlığı giderek yok olur. Komünist toplumda eğilim
fiziki çalışmanın giderek azalması ve zihni çalışmanın ise
giderek artması yönündedir. Gençlikten itibaren çok yönlü
eğitim ve öğretim; mümkün olan her çalışma, faaliyet alanında
bilgi ve yeteneklerin edinilmesi, yüksek üretim seviyesi nedeniyle
mümkün olacaktır. Komünizmde yüksek üretim seviyesi, aynı
zamanda zorunlu çalışma zamanının giderek azalmasını, komünist
bir atmosferde çalışmanın ve öğrenmenin kopmaz bağıntılı
olması anlamına gelir.
Komünizm,
çalışmanın “zevk” olduğu, çalışarak öğrenilen özgür
toplumdur. Komünizmde çok yönlü eğitim almış yetişmiş insan,
son kertede meslek olgusunu ortadan kaldıran insan demektir. Maddi
değerlerin üretiminde çalışan komünist insan, aynı zamanda
heykeltraştır, mimardır, mühendistir vs. Komünizmde üretim ile
bilim ve sanat arasındaki zıtlık, fiziki çalışma ve zihni
çalışma arasındaki çelişkinin ortadan kalkmasıyla yok
olacaktır.
Komünist
toplumda din ve başkaca hurafelere yer yoktur. Komünist toplumda
birey olarak insan, artık dine sakinleşme aracı, “halkın
afyonu” olarak ihtiyaç duymaz. Din, egemenlerin iktidar aracı
değildir artık. Çünkü komünist toplumda, dini “halk için
afyon” olarak kullanacak hakim sınıf yoktur.
Komünist
toplumda etnik aidiyete göre ayrımcılığın, milliyetçiliğin
de yeri yoktur.
Şüphesiz
ki, emperyalist çağda emperyalist baskı, boyunduruk, işgal
altında olan ulusların emperyalizme karşı özgürlüğü ve
bağımsızlık mücadelesine belli bir tarihsel yerindelik ve
haklılık veren milliyetçiliğin; tarihsel olarak kapitalizm
çerçevesinde yer alan bu ideolojinin de komünizmde yeri
olmayacaktır. İnsanları etnik kökenine göre bölen,
birleştirmeyen bu ideoloji komünizmde tarihin çöplüğüne
atılmış olacaktır.
Komünizm,
çelişkilerle, mücadelelerle dolu bir toplumdur.
Çalışmanın,
mücadelenin, çelişkilerin olmadığı bir toplum düşünülemez.
Bu nedenle komünist toplum, çalışmayla, çelişkileriyle,
mücadeleleriyle var olan bir toplumdur. Şüphesiz ki, komünist
toplumda insanlık, sömürüden, baskıdan, savaşlardan, dinden,
milliyetçilikten kendini kurtarmıştır ve aynı zamanda çalışmak
ve mücadele etmek zorundadır. Ancak, komünist toplumda insanların
doğa ile mücadelesi ve kendi aralarındaki mücadele; bu, insanlık
var olduğu sürece hiç sonlanmayacak mücadele, niteliksel olarak
başka bir karaktere sahip olacaktır. İnsanlar arasındaki
mücadele, sınıflı toplumlarda olduğu gibi sınıf mücadeleleri,
silahlı mücadele olmayacaktır; komünist toplumda insanlar
arasındaki mücadele, savlarla, tecrübelere, farklı bilimsel
gelişme seviyesine dayalı, farklı ilgilere dayalı görüşlerle
sürdürülen ve sonuçta çözüm yolunun bulunduğu mücadeleler
olacaktır. İnsanların doğa ile mücadelesi, insanların uzun
vadeli çıkarları doğrultusunda uzun vadeli planlanmış doğanın
bilinçli dönüşümü amacını güdecektir. Doğa ile bu
“mücadele”nin kapitalizm/emperyalizmde doğayı yok etme
“mücadele”si ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
Komünist
toplum, sınıfların, sınırların, devletin, farklı ulusların,
baskının olmadığı bir dünya toplumdur. Böyle bir toplum
mücadele etmeksizin; kapitalist/emperyalist sistem yıkılmaksızın,
ilk aşaması olan sosyalist toplum kurulmaksızın mümkün
değildir. Böyle bir toplumu kurmak zor değildir; “zor” olan,
mevcut kapitalist/emperyalist sistemi yıkmaktır.
Komünist
idealler için mücadele etmeye değer...
Katedilmesi
gereken mesafe bakımından şimdilik hayal de olsa, özlemin
mücadelemize güç veriyor komünizm diyebiliyor muyuz?
Bunu
diyebiliriz, demeliyiz, çünkü komünistlerin ufku, güneşin bile
dolaşamayacağı kadar geniştir, büyüktür...
İÇİNDEKİLER
Önsöz 9
Giriş 12
Bölüm-I
I-
KOMÜNİZMİN BİRİNCİ EVRESİ – SOSYALİZM / PROLETARYA
DİKTATÖRLÜĞÜ 23
Kapitalizmden
sosyalizme geçişin zorunluluğu 23
Sosyalizm 25
Sosyalizmin
gerekliliği 27
1-Komünist
Toplumun Birinci Evresi Üzerine Marx 29
Paris
Komünü (1871) 29
Paris
komünü demokratik işçi iktidarıydı 29
Komün’ün
yasama gücü 37
Komün‘ün
yenilgisi – Paris işçilerine yapılan
katliam 38
2-Kapitalizmden
komünizme geçiş 42
3-Komünist
Toplumun Birinci Evresi Üzerine Lenin 51
4-Paris
Komünü Üzerine Stalin 55
II-KOMÜNİZME
GEÇİŞİN ÖN KOŞULLARI ÜZERİNE
STALİN 59
A-
1930’LU YILLARIN SONUNDA
(XVIII.
PARTİ KONGRESİ SÜRECİNDE, 1939) 59
XVIII.
Parti Kongresi sürecinde sorunu ele alışı 59
B-
1950'Lİ YILLARIN BAŞINDA (1951-1952) 66
Sosyalizmden
Komünizme geçişin temel ön
koşulları 66
1-Birinci
temel ön koşul 67
2-İkinci
temel ön koşul 67
Kolhoz
mülkiyetinin ulusallaştırılması savı 69
Üretim
araçlarının kolektif ekonomilere satılması
önerisi 70
3-Üçüncü
temel ön koşul 73
Bölüm-II
I-
SINIFSIZ TOPLUM/KOMÜNİZM ÜZERİNE 81
Sınıfsız
Toplum, Kapitalizmin, Maddi ve Düşünsel
Kazanımlarıyla
Birlikte Tarihsel Bir Ürünüdür 81
Bireysel
ve Geleneksel Üretimi, Toplumsal ve Bilim
Tarafından
Yönetilen Üretime Dönüştürmek
Kapitalistlerin
Tarihsel Göreviydi 86
İşbölümünü
ve Çalışma Disiplinini Genelleştirmek de
Kapitalistlerin
Tarihsel Görevlerindendi 87
Üretimin
Yönlendiricisi Olarak Kendilerini Gereksiz
Kılmak
da Kapitalistlerin Tarihesel Görevlerindendi 88
Özgür
Toplum - Kendini Yöneten Ekonomi 90
Komünizmde
Daimi Meslek Yoktur 93
Kendini
Yöneten Ekonomi, İşi Herkese Dağıtır –
Zorunlu
Çalışma Süresi Asgari Seviye İle
Sınırlandırılır 96
Kendi
Kendini Yöneten Ekonomi, Sömürüsüz Bir
Ekonomidir,
İşin Ürünü, Yani Emek Çalışana Aittir 99
Ortak
Emek Asla “Eşit Paylaşılmaz” 102
Kendi
Karar Alan Toplumda Ekonomi
Para
Olmaksızın İşler 104
Kendi
Geleceklerini Kendileri Belirleyen Bireyler
İdari
Denetim Veya da Devlet Vasiliği İstemezler Veya
Bunlara
İhtiyaçları Yoktur 105
Sonuç 107
II-
KOMÜNİST TOPLUMUN ÜST EVRESİ ÜZERİNE LENİN 108
Bölüm-III
KOMÜNİST
TOPLUMUN TEMEL ÖZELLİKLERİ 117
I-
KOMÜNİZMİN GENEL ÖZELLİKLERİ 117
1- Bilimsel Komünizm 117
2- Komünist toplumun genel özellikleri 117
1- Bilimsel Komünizm 117
2- Komünist toplumun genel özellikleri 117
Komünist
toplumun -ilk evresi sosyalizmin-
özellikleri 119
3-Sosyalizm
ile komünizm arasındaki fark 122
Sosyalist
mülkiyetten komünist mülkiyete geçişi ve
komünist
çalışmanın karakteri 124
Sosyalizmde
işin örgütlenmesi 126
Sosyalist
ve komünist çalışma/iş 127
Sosyalist
çalışmadan komünist çalışmaya geçiş 128
II-
KOMÜNİZMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ 130
1-Komünizmde
üretim araçları özel mülkiyette değildir –
Komünizmde
üretim araçları toplumsal, kolektif
Mülkiyettedir 130
2-
Komünizm; sınıfların, devletin, ulusun, baskının
olmadığı
toplum – Komünizm; özgürce birleşmiş çalışan
insanların
toplumu ve ekonomisi 132
Komünizm;
sınıfların ve devletin olmadığı toplum 132
Komünizm
ulus farklılığının ortadan kalkması demektir;
sosyalizm
bunun ilk adımıdır 143
Kadın
Özgürlük Mücadelesi-Burjuva Ailenin
Yok
Edilmesi 150
3-
Komünizm, toplumun ihtiyaçlarına göre planlanmış,
bilimsel
örgütlenmiş ve yüksek teknolojiye dayanan
ekonomi
demektir 154
4-Komünizm;
şehir ve kır arasında, sanayi ve tarım
arasında,
kafa ve kol işi arasında çelişkinin olmadığı
toplumdur 160
5-
Komünist toplumda ürünler “Herkesten yeteneklerine
göre,
herkese ihtiyaçlarına göre” ilkesine göre paylaşılır-
Çalışma
komünist toplumda yaşamın ilk ihtiyacı
haline
gelir 162
6-
Bir parça ekmek derdinden, varlıklı olana,
“elinden
iş gelir” olana yaltaklanma zorunluluğundan
kurtulan
kişilik, gerçekten özgür olacaktır 168
III-
KOMÜNİST 168
1-Komünistler
işçi sınıfının kurtuluşunun ebeleridir 168
2-Komünistler
toplumsal ilişkilerin analizcileridir 169
3-Komünistler
işçi sınıfının politikacılarıdır 171
*Bkz.:
İ. Okçuoğlu;
-Türkiye‘de Kapitalizmin Gelişmesi, 1950-1991, 3. Kitap.
Genişletilmiş 2. baskı, Ceylan Yayınları, 2001, s. 585-606
-Bölüm X, Marksizmde Kategori ve Kavramların Yeri.
-Kapitalizm ve Sosyalizmde İşin Sınıfsal Karakteri, Töz
Yayınları, Nisan
2019, 3. bölüm.