deneme

Syriza etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Syriza etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Temmuz 2015 Pazartesi

YUNANİSTAN'DA EZİLENLERİN HÜKÜMETİ SYRIZA'NIN SONU



YUNANİSTAN'DA EZİLENLERİN HÜKÜMETİ SYRIZA'NIN SONU

Bu yazı tamamlandığında AB maliye banaklarından sonra 12 Temmuzda AB hükümet ve devlet başkanlarının toplanacağı ve Yunanistan sorununu ele alacağı açıklanmıştı. Sonradan AB Bölgesi devlet ve hükümet başkanlarının toplanacağı açıklandı ve 12 Temmuzda başlayan bu toplantı 16 saatlik bir maraton pazarlıktan sonra 13 Temmuzda sonlandı. Avro Bölgesi Yunanistan'a “demek referandum, demek bana karşı gelmek” demeden kin ve nefretini kustu. Özellikle Almanya, Avro Bölgesi'nin ve para birimi olarak avronun geleceğini göz önünde tutarak, Yunanistan'dan yükselen direnişin diğer GIIPS ülkeleri tarafından örnek alınmasını engellemek, bir nevi ders vermek için acımasızca saldırdı ve Yunanistan'a dayatılan koşulların ağırlaştırılması için elinden geleni yaptı. Sonuç ortada: Yunanistan sömürge durumuna düşürüldü. Çipras, AB diktatörlüğüne, acımasız tasarruf tedbirlerine ve ülkenin AB komisyonu, Avrupa Merkez Bakası ve IMF'den oluşan “Üçlü”nün yönetimine verilmesine boyun eğdi. Böylece Yunanistan fiilen bu “Üçlü”nün sömürge hakimiyetine girmiş oldu.

14 Haziran 2015 Pazar

HDP’NİN SEÇİM ZAFERİ - DAHA YOLUN BAŞINDAYIZ



HDP’NİN SEÇİM ZAFERİ - DAHA YOLUN BAŞINDAYIZ

HDP ile Türkiye seçimler tarihinde bir ilk yaşanmıştır. İdeolojileri, sınıfsal duruşları, toplum anlayışları farklı olan ama bütün farklılıklarına rağmen HDP’de bir araya gelen güçler, 7 Haziran seçimlerinden büyük bir zaferle çıktılar. Bu, 60’lı yıllarda TİP’in parlamentoya girmesiyle pek karşılaştırılamayacak bir olgudur. Ne de olsa TİP, kendisi açısından belli bir ideolojiyi ve o doğrultuda bir mücadeleyi temsil ediyordu. HDP’nin böyle bir iddiası yok. Buna karşın HDP, belli susamışlıkların, özgürlük ve demokrasinin, isteklerin, “yeter artık”ların ifadesi olarak küçümsenemeyecek bir zafer kazanmıştır. Parti formasyonundaki bu cephe hareketinde yer alan güçlerin ortaklaştırdığı gündemlerin başında Kürt ulusal sorununun çözümü; kutuplaştırmaya, ötekileştirmeye, etnik, dinsel ve cinsel ayrımcılığa karşı, özgürlük, demokratik ve ekonomik haklar için mücadele gelmekteydi. Dolayısıyla bu seçimde demokrasiden, özgürlükten barıştan yana olanlar HDP olarak bir araya gelmişlerdi. Bu nedenle de kazanılan zafer aslında bütün halkın; onu oluşturan bütün toplumsal sınıf ve tabakaların; işçilerin, köylülerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların, etnik ve dinsel baskıya maruz kalanların ortak zaferidir. Bu, çözüm sürecinden, yeni bir anayasadan, etnik ve dinsel farklılığa bakmaksızın bir arada yaşamaktan yana olanların ortak zaferidir.

2 Şubat 2015 Pazartesi

YUNANİSTAN'DA “POST-MARKSİZM”İN ZAFERİ! EZİLENLERİN HÜKÜMETİ...


YUNANİSTAN'DA “POST-MARKSİZM”İN ZAFERİ!

EZİLENLERİN HÜKÜMETİ...

Yunanistan'da 25 Ocakta yapılan erken seçimlerde Syriza'nın en çok oyu alarak hükumeti kurması yeryüzünde bütün ilericileri, devrimcileri, komünistleri sevindirmiştir. Yunan halkının, daha doğrusu seçmenlerinin bu kararı, ülkelerini protektorata çeviren IMF, AB ve Avrupa Merkez Bankası'ndan oluşan Üçlü'nün diktasına, dayatmalarına indirilen bir tokat olmuştur. Bu Üçlü bütün dünyanın gözü önünde uluslararası sermayenin çıkarları için nelerin yapılabileceğini göstermiş; bütün Yunan halkını siyasi ve ekonomik olarak esir almıştı. Syriza, bu Üçlü'ye her şeye muktedir değilsiniz, bu gidişi değiştirebiliriz diyerek sürdürdüğü mücadeleden ve son olarak da seçimlerden büyük bir zafer elde etmiştir. Yunan işçi sınıfının, emekçilerinin, evet ezilenlerinin bu zaferi bizim de zaferimizdir. Ama unutmamak gerekir ki, bu bir seçimdir ve hükümet olmaya devam etmek de verilen vaatlerin yerine getirilmesine bağlıdır. Hal böyle olmasına rağmen yeryüzünden yükselen sevinç çığlıkları, o coşku adeta Yunan seçmenlerini ve bizzat Syriza'yı bile şaşırtmıştır. Küçük burjuvazi coştu, güce tapınmada sınır tanımadığını bir kez daha gösterdi, sınıfı falan unuttu! Sanki “Arap Baharı”nın ilk günlerini yaşıyoruz. O dönem de aynı çevreler coşkuda, güce tapınmakta sınır tanımıyorlardı, sınıfı falan bir kenara atmışlardı. Bu “bahar”ın aktörlerine bolca akıl veriyorlardı; neyi nasıl yapmaları gerektiğini ayrıntılı olarak anlatıyorlardı. Şimdi de öyle bir durum söz konusu; Syriza'nın koalisyon konusunda doğru adım atıp atmadığını, öne sürülen talepleri gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceğini, programının nasıl olması gerektiğini, taktik açıdan şöyle mi böyle mi yapması gerektiğini yazıp çiziyorlar. Syriza ve Çipras'ın bundan haberi var mı, orasını bilemem, ama uluslararası alanda Post-Marksizm'in, yani “radikal demokrasi“nin savunuculuğunu yapan medyadan adı komünistlere kadar uzanan geniş bir yelpazede durumdan vazife çıkartmanın gereği yerine getiriliyor. Öyle ki, Eğe'nin batı yakasındaki zafer, doğu yakasında daha heyecan uyandırıcı oluyor. Belki de bu, bir şey yapamamaktan kaynaklanan çaresizliğin bir yansımasıdır. Kim bilir, belki de şimdi çare A. Çipras ve Syriza olacak.