ROJAVA'DA
DEVRİM VE YAŞAM
Rojava
devrim ve yaşamı; devriminin kazanımlarını ve sorunlarını
yerinde görme imkanım oldu. Mayıs sonu Haziran başı (2014)
Cezire Kantonunda ICOR delegasyonu olarak yapılan birçok görüşmeden
ve izlenimlerden çıkartılması gereken dersler var. Tabii bunların
hepsini burada ele almanın imkanı yok. Önemli gördüğüm,
dikkati çeken bazı konuları ve sorunları ele almakla yetineceğim.
Dış
dünyada -diyelim ki Rojava dışındaki dünyada- bu devrim hakkında
oldukça olumlu düşünenlerin, onu bir umut, bir ışık olarak
görenlerin yanı sıra bu devrimi, özgün yanlarını
anlayamamanın, görememenin sonucu olarak olumsuz düşünenler de
var. Bu çevreler genellikle kafalarında canlandırmış oldukları
devrim kalıbına tıpa tıp uygun düşen bir devrimi Rojava'da
göremedikleri için eleştirilerinde oldukça acımasız
olabiliyorlar. Hangi çevrelerdir, kimlerdir bunlar sorusunu burada
açmanın bir anlamı olmadığı gibi, “eleştirileri”nin
hepsini buraya aktarmanın da bir anlamı yok. Ama en çok dikkati
çeken ve duyarlı insanlar tarafından da dile getirilen iki noktayı
belirtmeden geçmeyeceğim. Bunlardan birisi orada devrim olmamıştır,
Esad rejimi çekilmiş, anlaşmalı olarak yerini Kürtler
doldurmuştur. İkincisi orada proletarya yok ki, devrim yapılmış
olsun. Rojava'da Esad rejimi çekildi ve anlaşmalı olarak yerini
Kürtler doldurdu diye bir şey yok; en azından Kobani'de 18/19
Haziran 2012 süreci bunun böyle olmadığını gösterdiği gibi
sonraki gelişmeler de bu anlayışta olanların ne denli önyargılı
olduklarını, yanlış düşündüklerini göstermektedir. Diğer
taraftan diyelim ki, öyle oldu; Esad rejimi çekildi ve anlaşmalı
olarak Kürtler de yönetimi ele aldı. Peki, bu düşüncede
olanlar, ellerine böyle bir fırsat geçerse değerlendirmeyecekler
mi? Örneğin Türkiye'de veya İran'da veya Almanya'da rejim
çekilince yönetimi ele almayacaklar mı? Çatışmadık, zor
kullanmadık, rejim kendisi gitti, bu devrim sayılmaz mı
diyecekler? Orada proletarya yok ki, devrim yapılmış olsun
anlayışına gelince: Doğru Rojava'da sınıf olarak proletaryadan
pek bahsedilemez. Ama orada devrim için mücadele eden tek özne
proletarya değil; Kürt ulusu, başkaca azınlıklar Rojava'da
özgürlük ve demokrasi için mücadele ediyorlar. Bu anlayışta
olanlar Rojava'nın veya Ortadoğu'nun toplumsal yapısını ya
tanımıyorlar veya da görmek istemiyorlar.
Devrimin
kazanımları, bu ve benzer düşüncede olanların ne denli bir
yanılgı içinde olduklarını göstermektedir.
Önce
Suriye'de Kürt nüfusunun yoğunlaşma alanlarına ve kanton
oluşumuna bakalım*.
Farklı
açılardan Rojava devriminin kazanımlarını mücadele içinde
olanlar anlatıyorlar:
Başkent
Amude'de Cizire Kantonu Yasama Meclisi Eşbaşkanı Hakem Xelo'yu
dinleyelim
Tarihi
boyunca bir çok devrimler oldu, Roma'dan Atina'dan Fransız
devrimine kadar insanlık için iyi bir miras bırakıldı. Başkan
Apo'nun çıkışı Ortadoğu halkları ve dünya için iyi bir
başlangıç oldu. Kapitalizm olgusuna karşı geliştirdiği
felsefesine Rojava devrimi bir dayanak oldu. Üç yıldan beri onun
felsefesini uygulamaya çalışıyoruz.
Tabii
daha önceleri de devrim deneyimleri oldu ve bir noktaya kadar
gerçekleştirildi. Ama bu devrimler emperyalizme karşı alternatif
olamadılar. Rojava'da diğer devrimlerin sorunlarını
çözebileceğimize inanıyoruz.
Ortadoğu'da
başlayan halkların baharı, halklar için despotizme karşı bir
başkaldırdıydı. Bu bizim için iyi bir şanstı. Halkların
umudunu gerçekleştirmek için, Ortadoğu'da gelişen devrimler
bizim için güç oldu. Devrimleri gerçeğe dönüştürmek
istiyoruz, Ortadoğu'nun zenginliği vardır, kültürleri zengin,
kendi deneyimlerimizle bunu daha da zenginleştirmek istiyoruz.
Üçüncü
yol ayrı bir okumadır bizim için. Yer ve iktidar değişimi olarak
görünüyor, fakat bu, bir zihniyet devrimi olması gerekiyor.
Birlikte
yeni toplumu nasıl oluştururuz? Zihniyet boyutuna baktık.
Demokratik özerklik üzerine toplumu nasıl inşa edebiliriz diye
yoğunlaştık. Nasıl güçlü alternatif bir toplum olacak, bir çok
meclis, kurum kuruldu...
Apo'nun
felsefesiyle devrimi inşa ediyoruz. Bu felsefe şimdiye kadar pek
anlaşılamadı/kavranmadı. Marksist-Leninistler teoride her şeyi
araştırdılar, ama Apo'nun felsefesi var.
Rojava
devrimi sadece bir halk devrimi değildir, o aynı zamanda bir kadın
devrimidir.
Esas
olan, nasıl bir toplum oluşturacağımızdadır. Halklarla bir
sözleşme yaptık, onun esasını oluşturduk. Bu proje kapsamında
bize Arap ve Kürt milliyetçileri saldırdılar, aynı zamanda
İslamcılar da saldırdılar. Bu saldırılara rağmen kendimizi
savunabildik. Bütün saldırılara rağmen burası Suriye'de en
güvenli olan yerdir.
1963'ten
beri Suriye'de Baas burjuva bir iktidar oluşturdu. Bu, baskıcı
bir rejimdi. Suriye, İsrail'e karşı Filistinlilerin yanında
olmakla dünyadaki devrimcileri kandırdı ve gerici bir diktatörlük
oldu.
Rojava
gerçeğinin dünyaya yansıtılmasını istiyoruz...
Suriye'de
muhalefetin durumu nedir, devrimci güçlere bunu yansıtabilmek
önemlidir. Konuşmakla değil, kendimizi pratikte görmek istiyoruz.
Demokratik
özerkliği dünya çapında tanıtmak istiyoruz. Gerçek fotoğrafı
yansıtmanızı istiyoruz.
Burada
bir güven, halk ortamı var.
Biz
bu tecrübeyle başlarken bir çok saldırı vardı (Esad rejimi,
Türkiye, İslamcılar). Böyle zor bir tecrübe oldu, ama buna
rağmen devrimi gerçekleştirdik. Dünya halklarının bunu tanıması
önemlidir.
Toplumsal
sözleşme 82 maddeden oluşuyor. Her kesimin (etnik topluluklar)
taleplerini ifade ettiğine inanıyoruz. Burada sadece bir Kürt
otonomisi yok; burada çok halklı bir otonomi var.
Sözleşmenin
dışında meclis iç tüzüğü ve partiler kanunu var. Neye
dayanarak bu yasaları oluşturduk? Daha çok dünya devrimlerinden
ders çıkardık ve kendimiz de katkı yaptık. Bir yerden kopyalama
yapmıyoruz, var olanlardan yararlanıyoruz ve kendi tecrübelerimizi
değerlendiriyoruz.
Meclisimizin
değişik partilerden 80 üyesi var. Tartışmalarda herkes görüşünü
açıkladı. En demokratik meclis olduğuna inanıyoruz, çünkü
herkes içinde yer alıyor: Partiler, bağımsızlar. Herkes kendini
rahatlıkla ifade edebiliyor.
Zorluklarımız
çok, saldırılar çok, fakat tecrübeleri sürdüreceğiz.
Saldırılara rağmen başaracağımıza inanıyoruz.
Devrim
zaten tüm sorunların cevabını oluşturmaya çalışıyor.
Bunlardan birisi işte ekonomik sorundur.
Özel
mülkiyete karşı değiliz, fakat bir sınırı olması gerekir.
Dolaysıyla toplumsal ekonomi diyoruz; herkesin yararlanabileceği
bir ekonomi. Özel mülkiyete karışmıyoruz, fakat sınırı olması
gerekiyor.
Ekolojik
yanı da var tabii, onun geliştirilmesi gerekiyor.
Üretimimiz
daha çok toplumun ihtiyaçlarına göredir. Kar hırsına dayalı
değildir. Zaten kapitalizme karşı, ahlaki toplum yaratmaya
çalışıyoruz, ahlaki birey oluşturmaya çalışıyoruz.
Zenginleşme,
para değil de ahlakı esas alan sistem geliştirmeye çalışıyoruz.
Para ihtiyaçtır, ama her şey para değildir.
Sovyetler
özel mülkiyeti ortadan kaldırdı. Özel mülkiyeti ortadan
kaldırmıyoruz, belli bir çerçevesi olması gerekir.
Özetçe:
Özel mülkiyet sınırlandırılacak ve toplumsal mülkiyet
geliştirilecek.
Kota
sorunu: Kota zaten halkların kendini temsil etmesi için vardır.
Yüzde 40 cinsiyet kotası. Etnik gruplar kotası yüzde 10 ve
mezhepsel kotası da yüzde 5.
Toplumsal
sözleşmeyi oluştururken zorluklar çektik, kavgalar olmadı ama
tartışmalar oldu. Bu anlamda herkes görüşünü ifade etti, çok
tartışma olmadı, baskı olmadı, uzlaşma temelinde yaptık;
seçimle değil de tüm etnik gruplarla, partilerle uzlaşma
temelinde anayasayı oluşturduk.
Cizire
Kantonu Hükümet Başkanı
Ekrem Heso
anlatıyor
Rojava
barışçıl, kendini savunma, devrim yolunda ilerlemektedir. Savaşın
başlangıcında komiteler olarak örgütlendik. Cizire
parlamentosunda 22 Komite (bakanlı) var. Seçim yoluyla oluşmuş
bir parlamento değil. 4 ay içinde seçimler yapılacak.
Halkın
birliğinin oluşturulması, üç ana halk grubunun (Kürtler,
Araplar ve Süryaniler) birbirleriyle ilişkilenmeleri üzerine
sürekli tartışmalar oldu. Özyönetim kurmak istiyoruz. İktidar
organları olmayacak; ortak yaşamı geliştirmeye çalışıyoruz.
Komitelerin
(bakanlıkların) sorunları nasıl ele aldıklarına gelince:
Örneğin tarımda komünal zeminde halk ile ortaklaştırılmış
çalışma yapılmaktadır. Hükümet, sorunların orada çözülemediği
durumlarda yardımcı olmaktadır.
İnşa
sürecinde oldukça çok sorunlarla karşı karşıyayız. Çocuklar
kaçırılıyor, onların güvenlik sorunu var. Bütün çocukların
okula gitme sorunu var. Öğretmenlerin de korunması
gerekmektedir...
Dış
dünya sorunlarımızı ele almalıdır ve yardım etmelidir...
Amude'de
asayiş merkezi
Tev-Dem
Yürütme Konseyi üyesi İlham Ehmed Tev-Dem ve Rojava devrimi
üzerine anlatıyor
Tev-Dem
bir demokratik toplum hareketidir. Bu sistemde Tev-Dem ve Batı
Kürdistan halk meclisi var. Batı Kürdistan halk meclisinde
herkesin temsilcisi var ve bağımsızlar da yer alıyor. Tev-Dem bu
meclisin yürütme organıdır.
Halk
Meclisinin yürütme organı Kürtlerdedir, fakat programına göre
herkes katılabilir. Bu sistem komünlere dayanır, temeli komündür;
şehirlerde, kasabalarda, köylerde ihtiyaca göre kuruluyor, kadın,
gençlik, meslek komünü vs. Yani Tev-Dem demokratik bir kitle
örgütüdür. İnşası komünlerle başlar; her komün yaklaşık
25-30 kişiden oluşur. Komünler içinde komiteler yer alır.
Örneğin sağlık, eğitim vs. Komiteler her iki haftada bir
toplanırlar ve kararlar alırlar.
Komünlerin
üzerinde yerel meclisler, şehir, bölge meclisleri vardır. Komün
meclisleri var, hepsinin kendi komiteler var, eğitim, sağlık vs.
Yürütme
sürekli bir araya gelir, gündemdeki konuları tartışır.
Afrin'in
257 üyelik kendi meclisi var. Rojava'yı kapsayan Rojava halk
meclisi 300 kişiden oluşuyor.
Eş
başkanlık sistemi esas alınıyor, hem yürütmede hem de mecliste.
Bağımsız
yargı sistemi de var.
Toplumsallık
esas alınıyor, katılımın esası yeteneğe ve gönüllülüğe
göredir. Doğrudan demokratik bir sistemdir.
Kendi
öz gücüyle hareket eder, özgürce kendisini yürütmesi
gerekiyor. Her bölge kendisine yetebiliyor. Sistemin zihniyet
temeli, fikri esası, demokratik politik bir topluma dayanmaktır.
Bu,
devlete karşı bir sistemdir; ama devleti ortadan kaldırmıyor,
yetkilerini daraltıyor. Sistem ne kadar genişlerse, devlet de o
kadar daralıyor ve politik, demokratik bir toplum kendini o düzeye
getirebiliyor.
Sovyetlere
biraz benziyor. Sovyetler Birliği'nde devlet, yaşamı yukarıdan
aşağıya örgütlemeye çalıştı, oysa bu aşağıdan yukarıya
doğru olması gerekirdi.
Tev-Dem'de
partiler yer alıyorlar. Koordinasyonda üç partili sürekli hazır
bulunur. Partiler sisteme onay verdikten sonra her aşamada yer
alabilirler. Siyasi, ekonomi, kadın komiteleri var, bu komiteler
içinde parti olarak yer alıyorlar.
PYD
mücadele etmiş, güç kazanmış, dolayısıyla etkili. Diğer
partiler de örgütlü oldukları alanlarda etkili olabilirler. Kim
daha çok yerellerde örgütlüyse, o kadar temsil ediliyor.
Yöneten
Tev-Dem'dir, partiler değil. PYD, Tev-Dem'de sadecede siyasi bir
partidir.
Tev-Dem
bir cephedir, toplum hareketidir. Tev-Dem her zaman PYD'nin dediğini
yapmayabilir.
Tev-Dem'i
yukarıdan aşağı anlatalım: Eş başkanlık, yürütme, halk
meclisi, komünler, komün temsilcileri mecliste yer alıyor.
Örneğin bir semtte 10 komün var. Her komün, temsilcilerinin bir
araya gelmesiyle meclis oluşturuluyor, hepsinin toplamı da şehir
meclisini oluşturuyor.
Kamışlı
özyönetim örneği.
Demokratik
özyönetim: Tev-Dem birçok işi hükümete devretti. Örneğin
savunma, iç işleri, asayiş, sosyal, belediye.
Tev-Dem'in
görevi bitmedi, aksine geliştiriliyor.
Tev-Dem
daha çok Kürtlerin gücü var, ama yönetim herkesi kapsıyor.
Tev-Dem,
parlamentoda yer alıyor, parlamentoda bir bloktur. Tev-Dem
parlamentoyu hazırladı, onun üyesidir ve ruhudur. Tev-Dem bu
sistemi proje olarak önerdi ve diğer partilerle paylaştı ve kabul
etmelerinden sonra oluşturuldu.
Farklı
ihtiyaçlardan dolayı komün oluşturuluyor. Tartışıp karar
alıyorlar, sorunu gideriyorlar. Örneğin eğitim komünü var, bir
köyün neye ihtiyaçları var diye soruyor, eğitim programları
hazırlanıyor, proje oluşturuluyor.
Toplumsal
dayanışmanın bir biçimidir bu.
Toplum
ekonomisi daha çok kooperatiflere dayanıyor. Ayrıca, bölgede
şirketlerle halka hizmet sunmak amaçlanıyor, toplumsal ekonomiyi
örgütlenmeye çalışıyoruz.
Tev-Dem
ilkesel olarak özel mülkiyete karşı değildir, ama tekelleşmeye
karşı bir tutumu var. Kooperatiflerin amacı tekelleşmeye karşı
çıkmaktır, bunun için kooperatifler önemlidir.
Toprak
ağalarının sayısı çok azdır.
Zaten
eğitim, bilinçlendirme esas alınıyor. Diğer yönüyle mülkü
fazla olanlara bir dengeleme uygulanıyor.
Üç
kantonun birleşmesini düşünelim, kendi kendini idare eden bir
yapıya sahip olurlar. Şu andaki durumda yatırımlara ihtiyacımız
var. Rekabeti kontrol altında tutacağız, halkı, toplumu
etkilemesine izin vermeyeceğiz.
Toplumsal
mülkiyetin yaygınlaşmasına gelince: Devlet mülkü üretimdedir,
halk yararlanabiliyor. Gelişmesi henüz yeterli değildir. Ama
gelişmesi için çalışıyoruz.
Ambargodan
dolayı dışarıdan bir şey getirilemiyor, çadır bile alamıyoruz,
o yüzden geliştiremiyoruz.
Demokratik
konfederalizm dünya çapında
bir önem kazanacak, projenin çekirdeği Rojava'dır.
Tev-Dem'de
PYD'nin yanı sıra başkaca 5 parti ve küçük gruplar da yer
almaktadır. Bu partiler şunlardır: Liberal Parti, Kürdistan
Komünist partisi, Demokratik Barış Partisi, Kürdistan Yurtsever
Birliği, Suriye Demokratik Topluluğu. Kadın Hareketi ve gençlik
hareketi de bu çatı örgütünde yer alıyorlar. Önceleri sadece
PYD, Tev-Dem'i oluşturuyordu. Diğerleri daha sonra katıldılar.
Kamışlı'da
Esad rejimi sadece bir bölgede var. (Türkiye sınır kapısı ve
aynı zamanda Kamışlı havaalanı rejimin elinde. Buradaki güçler
Kamışlı'nın diğer kesimlerine giremiyorlar, ama özerk yönetim
güçleri oraya giriyor). Bu güç daha ziyade sembolik anlamlıdır,
etkisi yoktur. (Başka bir sohbette şu söylendi: Bu gücü derhal
çıkartabiliriz, bize saldıracak durumları yok, ama bunu bugün
yapmanın devrime hiçbir yararı olmayacaktır).
Kamışlı'da
halkın yüzde 70'i PYD'yi destekliyor.
Burada
gerçekten devrim yaşanıyor.
Kamışlı
Heleliye semti meclis başkanı anlatıyor
Demokratik
alternatif Apo'nun bir projesidir. Bu, toplumsal bir alternatiftir.
Bu, temel bir komün sistemidir. Heleliye'de sekiz komün var. Her
bir komünün farklı komiteleri var; örneğin sağlık, gençlik,
politika, eğitim, güvenlik vs. Örneğin güvenlik komitesi sokağın
güvenliğini sağlıyor, hırsızlığa karşı mücadele ediyor.
Siyasi komitenin görevi haftada bir ihtiyaca göre durum açıklaması
yapmak oluyor; ne yapılması gerektiği açıklanıyor.
Kendi
sorumluluklarını yerine getirmeyince halk evinde eleştiri gündeme
geliyor.
Bu
komünlerde, komitelerde kadın-erkek karışıktır. Her birinin
eşbaşkanlığı var. Bu sekiz komünün her birinden beş kişi bir
araya gelir ve meclisi oluşturur. Eşbaşkanlardan Kamışlı
yürütmesi oluşmaktadır (14 kişi).
Komünler
bir sorunu çözemezlerse bir yukarıya iletirler.
Kamışlı'da
yedi meclis var.
Her
mecliste her gün başka bir komün çalışır. O gün çalışan
komün aynı zamanda nöbet de tutar. Komünlerin farklı görevleri
var; örneğin ihtiyaçlar komünü, ekmek komünü, mazot vb. temini
komünü, çocuklarla ilgilenen komünü, sokağın sorunlarıyla
ilgili olan sokak komünü vs.
Semt
insanları her an meclise gelebilirler. Meclis, Tev-Dem'in bir
bileşenidir. Semt sakinleri meclisi kabullendiler. Başkan sürekli
olarak kapı kapı dolaşıyor ve insanları harekete geçirmeye
çalışıyor. Çoğunun hangi partiden olduğunu, siyasal
pozisyonunu biliyor.
Denetim
alttan oluyor, üstten iktidar denetimi yok, halk denetimi
sağlıyor...
Burada
çalışanların hepsi gönüllü. Gönüllü yapıldığı için,
tüm insanlar halk evi çalışanlarından memnundur, çünkü özel
çıkarları yok, insanlar memnun kalıyorlar.
Özel
sorunlar olunca, kadın kurumu, dil kurumu müdahale ediyor, yine
meclis yolu ile gerçekleşiyor (örneğin şiddet kullanma ya da
eğitim sorunları). Şu an kanton yönetimi oluşturuldu, çalışma
bakanlığı var, çalışamayan bakanlığa iletiliyor.
Şu
ana kadar demokratik özerkliği benimseyenler arasında Meclisin
üstesinden gelemeyeceği sorunlarla karşılaşmadık. Ama karşı
çıkanlar sorun çıkartıyorlar, sistemin oturmasını engellemeye
çalışıyorlar.
Aşiret
ilişkiler vardı, kan kanla temizlenirdi.
İşin
başında ekonomik eksiklikler var, projeler üretmek gerekiyor.
Yapılan iş gönüllülüğe dayandığı için zorluk çekiyoruz.
Demokratik
özerklik ile parti olma çerçevesinden çıktık, halk örgütlenmesi
olduk. Dar parti anlayışından çıkıp, halk örgütü olduk.
Mutluyuz,
sistemi geliştireceğimize inanıyoruz.
Bilinçli
olarak sistemi içeriden bozma durumu: Ben meclis başkanıyım,
sokağın komününü oluştururken tek tek kapıları çaldım,
herkesi çağırdık, sokağı biliyoruz. Bazı insanların
katılmayacaklarını biliyorduk, ama yine de davet ettik. Sonra niye
şu bu insan sorumlu diye sorgulamaya başladılar. Biz de “gel,
buyur, sen yap, bu işe davet ettik zaten” diyoruz.
Demokratik
özerkliğin özelliği, parti üyesinin komün başkanı
olamamasıdır, bağımsız olması lazım, meclis başkanı bağımsız
olması lazım; meclisin herhangi bir partiye bağlanmasını
istemiyoruz.
Sayım
çalışması başlatıldı; kaç kadın, kaç işsiz, kaç ev var
vs. Ama bütünlüklü bir sonuç henüz alınamadı.
Elektrik
sorunu var, yüz kişi bir araya gelip jeneratör almaya çalışıyoruz.
Her
semtin halk belediyesi var (temizlik vb. örgütleniyor).
Belediyeler, Meclise bağlı değiller, ama kendi aralarında
koordine oluyorlar.
Belediyelerde
merkezi örgütlenme: Kamışlı merkez belediyesi var. Semt
meclisleri talimatı, perspektifi daha çok oradan alıyorlar.
Önceleri Meclisler hizmet sunuyorlardı; çöp sorunu vb. vardı.
Belediye oluşana kadar Meclis yapıyordu bu işleri. Bu düşünceyi
daha çok Tev-Dem üretti.
Belediyeler,
yerel yönetim bakanlığına bağlıdır. Belediye biraz resmi
yönetime bağlı bir kurumlaşma.
Haftalık
mesai akışı: Haftalık olarak komün sorunu buraya aktarılıyor,
burada yapılan toplantı sonuçları Kamışlı genel meclisine
götürülüyor, oradan da Tev-Dem genel meclisine aktarılıyor.
Pazartesi günleri toplantı var. Haftada bir gün üyeler çağrılır,
semt sakinler için eğitim, tartışmalar yapılır.
Kamışlı
merkez belediye eşbaşkan anlatıyor
(Bu
belediye 2-3 hafta önce bir IŞİD intihar timi tarafından
saldırıya uğradı ve 10 kişi öldürüldü. Kamışlı belediye
başkanı da yaralandı).
Rojava'da
çalışmalar kömünlerde başladı, sokaklarda, mahallelerde
oluştu. Baas rejimi döneminde Kürt semtleri ihmal edilmekteydi.
Rojava ile kitlesel bir “ufak işler” çalışması komünlerde
başladı. Bu kömünler ekmek, su vb. gibi temel sorunları çözmeye
çalışıyordu. Güvenlik boşluğu vardı. Hizmet verememek şehirde
bir çok hastalığa neden oldu, sokaktaki çöpler bulaşıcı
hastalıklar yaydı.
Sorumlu
birimler araba, traktör tutarak çöp toplamaya başladılar,
mahallede ufak tefek para yardımları toplandı. Yerel komünler
temizlik işini örgütlediler, hastalıkların önünü almak için
uzak yerlere taşımaya çalıştılar. Temizlik işlerinin yüzde
60'ı başarıldı.
Temel
sorunumuz ekmek ve su sorunuydu. Ekmek ve un teminini rejim
engelliyordu. Devlet bunu, halkın daha çok ekmek sorunuyla
uğraşalım, devrimi bir kenara atalım diye yapıyordu. Ama
sorunlardan devrim bilinci oluştu.
Kamışlı'da
yedi semt var. Her semtte 50 binden fazla insan yaşıyor. Küçük
semtlerde belediyeler birleştirildi. Yedi semti oluşturan
belediyeler, 17 Mayıs 2013'te gerçekleştirilen konferansla şimdiki
özyönetimi belirlediler.
Belediye
için uzmanlaşmış kişiler yetiştirilmeye çalışıldı.
İşlerimizi yürütebilmek için 24 komitemizin olması gerekiyor,
fakat şu an 15 komite oluşturuldu.
Hemen
her alanda çalışma yapıldı; asayişten önce özel güvenlik
örgütlenmeleri vardı, mafyalara karşı dükkan sahipler korundu.
Ticaret yapan, dışarıdan pazara mal getirip yüksek fiyatlarla
satmak isteyenlere karşı tedbir komitesi müdahale etti.
Dört
nokta üzerinde duruldu: Trafik, ekmek, elektrik ve su.
Çözülmesi
gereken sorunlardan birisi de ekolojiydi, çevre korumasıydı.
Bozulmuş olan gıda maddeleri buraya getirtilmeye çalışıldı
buna karşı çıkıldı.
Gençleri
ahlaksızlaştıran ortama, hastalıklara, uyuşturucuya karşı
çetelerle mücadele edildi. Söz konusu bu sorunların yüzde 90'ı
çözüldü. Devlet, toplumu bozmaya çalıştı, biz de
tedbirlerimizi aldık. Çarşıda, pazarda halk, insanlar bizimle
çalıştılar, yardımcı oldular, gözlemlediler.
Semtlerin
korumasını meclis yapıyor, biz daha çok çarşıyı, merkezi
pazarı koruyoruz. Burada şu komiteler devreye giriyorlar:
Ceza
komitesi: Yanlış yapanı, kadınları taciz edenleri
cezalandırıyor. Pazarda fiyatları denetliyor, lokantaları kontrol
ediyor. Zabıta ile koordineli çalışıyor. Su nasıl veriliyor,
nasıl çıkartılıyor buna bakıyor, daha temiz suyun akışını
sağlıyor.
Uzmanlaşmış
arkadaşlar var: Yol yapımı komitesi var. Temizlik komitesi var.
Çevre/ekoloji komitesi var. Daha öncesinde komite örgütlenmesi
yoktu; konferansta komiteler oluştu. Kendi imkanlarımız ve
varlıklı insanların desteği ile, tekniği alıp, elektriği
sağladık.
Elektrik
kesilmişti, ambargo var, çeteler, Türkiye, Güney Kürdistan
etrafımızı kuşatmıştı. Kaçakçılar vasıtasıyla
jeneratörler getirildi; bunları daha çok sağlık sektörüne
verdik. Elektrik sorununu komite üstlendi, zorluklar vardı,
jeneratörler çok fazla pahalıydı, halka elektrik sunulmaya
çalışıldı. Elektrik komitesi çalışması çok zordu.
Aynı
zamanda ulaşım da zordu. Daha önce şehir içi ulaşımda
otobüsler kullanılıyordu. 13 minibüs hattı var. Konferanstan
sonra trafik sorunu ayrı bir komiteye verildi. Pazarın güvenliğini
sağlamak için özel güvenlik var.
Zabıta:
fiyatların güvenliğini sağlıyor.
Ruhsat
komitesi: Vergi topluyor.
Teknik
komitesine daha çok mühendisler (elektrik, jeoloji mühendisleri),
mimarlar katılıyor. Bu komitede daha ziyade uzmanlaşmış kişiler
yer alıyor. Mühendisler dışında diğer uzmanlaşmış kişiler
yardımcı oluyorlar.
Hukuk
komitesi var. Ceza limiti var: 25 milyon liraya kadar ceza kesiyor.
Bu ceza limitinin aşılması durumunda mahkeme devreye giriyor.
Maliye,
teknik, basın komitesi de var.
Kanalizasyon
komitesi var: Nasıl yapılacak, nereye akıtılacak vb. temel
sorunları çözmeye çalışıyor. Burada da uzmanlaşmış kişiler
yer alıyorlar.
İlişkiler
komitesi var, görevi: Bir yerde belediye yoksa ve ihtiyaç varsa,
belediye oluşturuyor, belediyeleri geliştirmeyi amaçlıyor.
Söz
konusu bu komiteler her semtte ve merkezi belediyede var.
Kadın-erkek,
eşbaşkan sistemi uygulanıyor.
Çalışma
koşulları:
Baştan
beri gönüllülük esastı, maddi bir destek verilmiyordu. Merkezde
olan arkadaşlar olarak gece geç saatlere kadar çalışıyorduk.
Sadece
güvenlik ve temizlik görevlilerine maddi destek veriliyordu,
diğerleri gönüllüydü. Maddi destek yeni yeni verilmeye başlandı.
Belediye
gelirleri, ceza gelirleri belediye ihtiyaçlarını karşılıyor:
Belediye gelirleri daha ziyade su taşıması (su tankerleri),
elektrik tamiri vb. için kullanıldı. Son dönemde çalışmalar
biraz oturdu ve çalışanlara yardım ediliyor, ama bazıları hiç
yardım almıyor.
Dışarıdan
bakanlar çalışmanın ciddiyetini görüyorlar ve zannediyorlar ki
ücret alıyoruz, ama düşündükleri gibi değil.
Bu
belediye bakanlığa bağlıdır.
Daha
çok Kuzey Kürdistan belediyeleriyle ilişkilerimiz var. Belediye
kardeşlikleri oluşturmaya çalışıyoruz, ama Türkiye engelliyor.
Belediye
iç tüzüğünü oluştururken birçok ülkenin örneğine baktık
ve kendi anlayışımızı oluşturduk.
Kamışlı
belediyesi buralarda en çok iş yapan belediyelere bir örnektir.
Koşullara uygun belediye kanun iç tüzüğünü oluşturduk.
Demokratik belediyecilik yapmaya çalıştık. Baas rejimi
anlayışından kurtulmayı hedefledik. Belediye anlayışını
ranttan, çalıp-çırpmaktan kurtardık. Bu kantonda 42 belediye
var, ayda bir toplantı yapıyorlar, kardeş belediyeler. Bu
toplantıya eşbaşkanlar katılıyor.
Savunma
Bakanlığı. YPG basın sözcüsü komutan anlatıyor
YPG
çok özel koşullarda oluşturuldu. Suriye devrimi barışçıl
başladı, ondan sonra bir silahlı çatışmaya dönüştü. Bu
temelde diğer silahlı güçler Suriye'de oluşturuldu. Bu olumsuz
etkiledi Suriye devrimini; birçok yerde güvenlik boşluğu oluştu
ve Kürt halkının durumu tehlikeye girdi. Bu temelde ihtiyaç
duyuldu halk savunmasına ve YPG oluşturuldu. Savunma temelinde
oluşturuldu, savunma gücüdür, saldırı amaçlı güç değildir.
Bizim yaklaşımımız Kürt sorununun barışçıl çözümüdür.
Batı Kürdistan devrimi sadece silahla olmayacaktır.
YPG,
sadece Kürt etnik grubundan oluşturulmadı. YPG'ye katılım
gönüllülük esasına göredir. Herkes gönüllü katılıyor.
Tehlikeler anlatılıyor, hangi tehlikeyle karşı karşıya olunduğu
halklara anlatılıyor, bu temelde bunu anlayarak katılıyorlar.
Özyönetim
silahlı savunmada sınırlı kalıyor, Kızıl Ordu, Ekim Devrimi
sonrasında savunma dışında da çalışma yürütüyordu. YPG esas
görevi savunmadır. Herkes katılabiliyor, siyasi bir çizgiye
dayanmıyor, ulusal bir güçtür.
YPG'nin
yapısında birçok değişiklik yaptık; ilk başta, hükümet
oluşturulmadan önce, daha ziyade bir merkez yönlendiriyordu. Daha
sonra, üç kanton oluşturulduğunda, her kantonun kendi YPG
komutanlığı oluşturuldu. Sadece bir genel komutanlık var. Her
kantonda YPG savunma komisyonuna (bakanlığına) bağlandı.
Yıllık
olarak YPG konferansı düzenleniyor. Konferanslardan sonra yeni
düzenlemeler olabilir. Her kantonda bir YPG meclisi var, o
meclislerin görevi; oradaki YPG'de eğitim yapılıyor, taktik
anlayışlar geliştiriliyor, savaşması öğretiliyor. Her kantonun
yönetimi var.
YPG'de
farklı etnik gruplara gelince: İlk başta katılanlar daha çok
Kürt kökenliydi, fakat bir süre sonra Süryani askeri meclisi
özerk bir güç olarak YPG'ye katıldı. Sadece bir yerde Süryani
birliği var, diğer yerlerde iç içe geçmiş durumda.
YPG'de
taburlar var, her tabur 30-35 kişiden oluşuyor.
Til
Koçer'de Arap etnik grubu yerleşik. Ora halkı daha çok Arap
olduğu için bir askeri güç oluşturdular. YPG onları
destekliyor, eğitiyor, onlar YPG içinde yer alıyorlar. Til Koçer
bu kantona bağlı, özerk durumları var; dışında değil içinde,
ama özgünlüklerini koruyorlar.
Herkes
Suriye devriminin doğru yoldan saptığını anladı; o artık
özgürlük devrimini amaçlayan bir hareket değildir. Onun iktidar
savaşına dönüştüğünü, milliyetçiliğin, mezhepçiliğin
egemen olduğunu herkes anladı.
Siyasi
ve askeri okular...Rojava toplamına bakarsanız 50 okul sadece bir
bölgede olabilir, genelinde sayı daha fazladır. Bu okullarda
askeri eğitim veriliyor, silahı profesyonel kullanmak, taktik
dersler vs. Siyasi eğitimlerde ahlaki yöne ağırlık veriliyor.
YPG
yapılanması: YPG 3 temel nokta üzerine örgütleniyor:
1)
Profesyonel güçler: Özel kuvvetler; bunlar 24 saat mücadele
içinde olan insanlar. Asıl savaşı bu güçler vermektedir.
2)
Yarı profesyonel güçler: Bir kısmı halk unsurlarından oluşan
güçler; 15 gün savaşıyorsa, 15 gün normal yaşamına dönüyor
ve savaş dışında, kontrol noktalarında vs. görev alıyor.
3)
Halk unsurlarından oluşan güçler: Savaş başladığında bu
güçler, her zaman harekete geçebilirler. Savaş olmadığı zaman
bunlar “uyuyan güçler”dir. Tam teçhizatlıdırlar. Emir
geldiğinde hazırdırlar. Kendi yönetimleri var.
Silahlar:
Tanklar, toplar, ağır silahlar var. Ama verilmiyor, çünkü tamiri
zor. Daha çok orta ağırlıklı silahlar, tanklara karşı füzeler
kullanılıyor.
Devletin
terk ettiği alanlarda yeterli silah yoktu. Daha çok “silah
piyasası”ndan silah satın alıyoruz. Bazen bize karşı
savaşanlardan da silah satın alıyoruz.
Türkiye
sınırında Esad askerleri... Suriye bize karşı savaşacak
durumunda değildir, de facto bir durum var. Burada, Kamışlı'da
askerin varlığı semboliktir, ne bizim onları vurma amacımız var
ne de onların güçleri bize yetiyor. Fakat herhangi bir saldırı
olursa gereken cevabı veririz. En son Heseke güzel bir örnektir.
YPG,
devlet gittikten sonra geldi, uzlaştılar vs.
deniyor...Kazanımlarımızı karalamak istiyorlar. Bugün Rojava'da
binlerce kurum, kuruluş var. Tarihte ilk kez bir güç devletin
dışında kendi öz gücüyle örgütleniyor.
Bu
değişikliklerin hepsi zihniyet devrimi değilse nedir?
Örnek:
YPG olarak istesek Heseke'de rejimi çıkartabiliriz, karşılığı
ne olabilir, bize ne getirir? Kürt sorunu çözülür mü? Sorunun
özü siyasidir, ayrı bağımsız devlet kurma amacımız yoktur.
Burada ne kadar değişiklik yaparsak yapalım, başkente (Şam
kastediliyor) bağlıyız. Ulaşmak istediğimize ulaştık. Bizim
acımız diğerlerinden farklıdır.
Bizim
sorunumuz rejimledir, Kürtlerin gerçekliğini kabul etmesidir; bu
gerçeklik kendi topraklarında yaşayan bir halktır, o halkın
kendi kendini yönetmesidir. Esad kişiliği ile sorunumuz yok.
İsteklerimizi kimin yerine getirdiği bizim için önemli değil,
esas sorunu zihniyete karşı çıkanlar oluşturmaktadır. Kürtlerin
haklarını tanıyan kişi Suriye için de yararlı olacaktır. Diğer
halkların hakkı da tanınır o zaman...
Kadın
cephesi... Kadın kotası yüzde 35. Özgün örgütlemesi var, YPJ.
Farklı
insanlar katılıyor. Bazı yerlerde daha çok kadınlar, bazı
yerlerde 70 yaşındaki kadın ve erkekler savaşabiliyor. Bunun
manevi değeri var. Bu, YPG'nin halkla birleştiğinin göstergesidir.
Serekaniye
köy katliamı:
Serekaniye'de
çatışma var, olağanüstü bir durum. Bu sabah IŞİD iki köyde
katliam yaptı; çocukları, kadınları katletti. Öyle gösteriyor
ki, birçok cephede saldırıya geçmişler, tüm taburlar hareket
halinde.
Kobani
çember içinde, daha önce vahşi saldırılar vardı, fakat halkın
ve YPG'nin direnişi sayesinde geri çekildiler, yoğun çatışmalı
bir durumu yok. Kobani'de çıkanlara izin var, ama girmek yasak.
Navenda
Rojava ya Lêkolînên Stratejîk (NRLS) merkezi
2
yıl önce kuruldu, ama bir yıldır faaliyet sürdürüyor. Bu, bir
stratejik araştırma merkezidir. Genel anlamda Suriye devrimi ve
özelde de Kürt devrimi başladığında daha öncesinde hiç
olmayan böyle bir faaliyet sürdürmek gerekir diye düşündük.
Araştırmalar ve siyasi analizler çoğu kez kişisel hislere göre
yapılmaktaydı.
Kürt
halkının bu kuruma ihtiyacı var, çünkü tarihi boyunca
bilgilendirilmediği için hep haksızlığa uğramıştır.
Beyrut
ve Amman'da başka merkezlerle de ilişkilerimiz var. Politika,
ekonomi, toplum ve güvenlik alanlarında faaliyet sürdürüyoruz.
Projeler
hazırlıyoruz. Ekonomi, politika, tarih üzerine komisyonlarımız
var. Anketler düzenlendi. İlk proje demokratik özerklikti. Bu konu
üzerine bir anket düzenledik (evet diyen, karşı olan ve tarafsız
kalan sorularıyla 18-26, 25-40 ve 40 yaşı üzerinde olanlar diye
insanları yaş kategorisine ayırdık). Kamışlı, Amude, Derik,
Heseke, Serekaniye ve başka yerlerde ve köylerde yaklaşık 1000
kişiye sorduk. Sonuçları basına açıkladık: Yüzde 71'i
özerklik sistemine evet diyor; yüzde 5'i hayır diyor. Geriye kalan
kısım ise başka bir sistem istiyor.
İkinci
proje ekonomi, Cizire Kantonunda fiyatlar ve beslenme üzerine bir
çalışmaydı.
Kadın
bakanlığıyla birlikte boşanmış, evlenmemiş, çalışan ve
çalışmayan kadınlar üzerine bir proje geliştirdik.
Burada
üyeler için eğitim de var; haftada bir politika, tarih, bazen
edebiyat üzerine 3-4 saatlik okumalar yapıyoruz. Ayda bir Cezire
Kantonu üzerine bir rapor hazırlıyoruz.
Dergimiz
(Kürt Araştırması) Arapça yayımlanmaktadır.
Başka
merkezlerle ilişkilerimiz var. Politikamız, Mezopotamya olarak
Esad'dan, Saddam'dan ve diğerlerinden başkalarının da olduğunu
göstermektir.
Kadın
hareketine büyük saygımız var, başkalarıyla paylaşmak için
ondan öğrenmeye çalışıyoruz.
Rojava'da
hemen her şey, insanlar da yeni. Pratikte her şey yeni. Ekonomide
sorunlar var, çalışanlar ücret alamıyorlar. Günde 10 saat
çalışmaya herkes razı değil. Bu kantonda halkın yüzde 60'ı
Rojava; yüzde 20'si Barzani yanlısı ve yüzde 20'si de karışık.
Kürt
Dil, Edebiyat ve Tarih Kurumu
Eğitim
veriliyor, dışa yönelik üç aylık eğitim çalışmaları var.
Şu andaki süreçte öğretmenler eğitiliyor. Bu eğitim bir nevi
yatılı oluyor. Yatılı olmayan devre de var.
Rojava
eğitim sisteminde değişimler: Şimdiye kadar ciddi değişim
olmadı, Kürtçe dersi eğitim programına eklenmedi, eksik
materyallerden dolayı bir gelişim sağlanamadı. İlk okuldan 7.
sınıfa kadar programlar hazır, önceki rejimde milliyetçilik
dersi vardı, onu kaldırdık, yerine demokratik ulus dersi gelecek.
Bir
grup arkadaş eğitim kitabı hazırlıyor. Eski rejimin dersleri
Arapçaydı. diğer dillerde eğitim henüz gerçekleştirilmedi,
program var, ama materyallerin tercümesi henüz yapılamadı.
Afrin
ve Kobani'de akademiler var. Üniversite tartışmaları var ama daha
açılmadı. Cizire Kantonunda akademi ve yüksek okul açıldı.
Yüksek
okulu açmak için hazırlık var, eğitim branşları var.
Üniversite eğitimi için yurt dışından profesörler çağrılıyor.
Üniversite
tartışması var, fakat zemin oluşturmamız gerekiyor, kitap basmak
gerekiyor, toplumu yeniden inşa eden hareket olarak normal
ülkelerdeki gibi değil, düşünsel bir yenilenme yaratmak
zorunludur. Meslek sahibi insanlar var. Onlar üzerinden bu eğitimi
hazırlamayı düşünüyoruz.
Eğitim
verecek insanları kendi yanımızda, kendi çabamızla eğiterek
hazırlıyoruz. İki devre eğitim görüldü. İlkine 36 ve
ikincisine de 40 kişi katıldı. Verilen dersler:
Kürt
dil dersi/tarihi
Toplum
bilimi (Sosyoloji)
Jineoloji
İnsanlar
daha önceki sistemde eğitildiler ama zihniyet devrimini
önemsiyoruz. Bizim okullarımızda oluşturmaya çalıştığımız
eğitim sistemiyle dini, gerici düşünceleri yıkmak istiyoruz.
Abdullah Öcalan eğitimimizin temel kaynağıdır. Geçen sene APO
dünyanın en etkin 100 insan arasına seçildi.
Eski
okul sistem:
Daha
önce Süryani, Kürt ve Arap çocukları arasında çelişkiler
vardı. Bu çelişkileri yıkmak istiyoruz. Okullarda askeri
disipline benzeyen oturmuş bir şekillenme vardı. Şimdi ise doğal,
çocuğun kendisini daha rahat ifade edebileceği, çocuk-öğretmen
arasında yoldaşça ilişkinin sağlanması için öğretmenleri
psikolojik olarak eğitiyoruz.
Genelde
her ülkede, özellikle Ortadoğu'da tektipleştirme vardı; tek dil,
tek bayrak. Şimdi her dilde eğitmeye çalışıyoruz. Özellikle
Süryani dili eskiden Mezopotamya'da hakim olan dillerdendi, şimdi
nadir konuşuluyor. Gelişmesi için özel önem gösteriyoruz.
Öğretilmiş
erkeklik konusunda: Eskiden cinsiyetçi mantık vardı, şimdi
paylaşırken bile normal bir arkadaşlık, her şeyden önce bir
insan olarak görmede değişiklik var. Erkek, kadını görünce ilk
olarak cinsellik aklına geliyordu, şimdi o zihinsel değişim
gerçekleşti.
Belediyecilik
projesi var, Kuzeye gidip eğitim alabiliyoruz. Kuzeyde Kurdi-der
var, onlar yardımcı oluyorlar.
Kitap
toplama yardımları geldi.
PYD
Eşbaşkanı Asya Abdullah anlatıyor
Rojava
devriminin karşı karşıya kaldığı sorunlar... Rojava'nın
sorunları Suriye sorunun bir parçasıdır. Bugün Suriye genelinde
ve Rojava'da savaş var, en tehlikeli şey toplum için bu savaşın
varlığıdır. En önemli gördüğümüz şey, savaşın
durmasıdır. Siyasal anlamda da Suriye sorunu bölgesel ve
uluslararası soruna dönüştü.
Uluslararası
güçlerin çelişkileri Suriye iç durumunu da, savaş durumu da
etkiliyor. En önemli sorun demokratikleşme sorunudur. Eğer
demokratikleşme süreci başlarsa bu, savaşı da önler. Diğer bir
sorun, Suriye modeli nasıl bir model olacak sorunudur. Suriye modeli
tüm Suriye halkını ilgilendiriyor. Rojava'yı da ilgilendiriyor.
Suriye'nin
geleceğinin projeleri pek belli değil, biz üçüncü yolu izledik.
Suriye'nin temel sorunu toplum sorunudur. Üçüncü çizgi dediğimiz
toplumsal sorunları çözen çizgidir. Diğer bir sorun da Suriye'de
yürütülen savaşın biçimidir. Rejim kendi iktidarını sürdürmek
için savaşıyor. Diğer yandan ÖSO var, fakat etkisi yoktur. IŞİD
denetimi alanına giren bölgeler var, bundan dolayı tehlikeli bir
savaştır. Bu toplumu çok etkiliyor. Göçmeler de bu sorunlar
arasında.
Bizim
için Rojava stratejik konumundadır. Bizim de Rojava olarak
yaşadığımız sorunlar var. Rojava üzerine çok hesaplar
yapılıyor. Bu hesaplar birkaç noktada toplanabilir: Kürtlerin
kopması; eski zihniyette olanlar böyle düşünüyor. Biz üçüncü
yolu temsil ettiğimiz için en çok baskı bize yapılıyor. Rejim
tarafı, muhalefet tarafı ve radikal kesimler bize saldırıyorlar.
Kürt halkına karşı bir yerde (diğer parçalarda) var olan tutum
Rojava'da da uygulanıyor. Böyle düşünen bölgesel güçler daha
çok çetelere güç veriyorlar.
Bölgeler
kurtarılmış bölgelerdir. Yapılan saldırılar, topluma,
demokrasiye karşı saldırılardır. Özellikle Türkiye bize karşı
çıkıyor. Barzani de buna dahil. Şu an Güney Kürdistan'da
yapılan KDP müdahalesini Türk devleti üstlendi.
Rojava'nın
önemli sorunu radikal çete gruplarının varlığıdır. Rojava
savunma pozisyonundadır, saldırıda değildir. Suriye'deki savaş
bütün toplumu etkiliyor; toplumun çıkarları için burada
savaşıyoruz.
Ekonomi,
politika örgütleniyor, hem dışarıda hem içeride bu
örgütleniyor. Rojava'nın sınır kapıları Güney Kürdistan,
Türkiye, Irak'a açılıyor, ama hepsi kapalı.
Herkes
demokratikleşmeden bahsediyor, fakat en çok Rojava bunu yapıyor.
Dışarıdakiler
ambargo uygulayarak tutumlarını gösteriyorlar. Kobani'de iki aydır
suyu kestiler, elektrik de öyle. Bunun karşısında sessizlik de
var. Kürt bölgelerine karşı böyle farklı bir yaklaşım
sergileniyor. Humus'ta ambargo varken herkes yardıma koşuyordu,
Kobani'de vahşi saldırılar var, ama kimse bir şey yapmıyor.
Onlarca insan Kobani'ye giriş-çıkışlarda katlediliyor, infaz
ediliyor. Birkaç gün önce öğretmen katledildi. Halep'te Kürt
mahalleleri rejimin saldırılarına uğruyor, ama kimse ses
çıkartmıyor. Kürtlerin uzun yıllardan bu yana mücadelesi var,
bu mücadeleler demokratik güçlerin temelini oluşturmaktadır.
Rojava
cephesi:
Solcular
zayıf kalıyorlar. Bu cephe ağır hareket ediyor, güçlenmesi
gerekiyor. Demokratikleşmeye ihtiyaç var. Rojava sorunu
uluslararası sorunudur. Biz herkesle ilişki kurmaya çalışıyoruz.
Rojava devrimi kimseye karşı değildir, kendisini Suriye'den
koparmak istemiyor. Sadece Kürtler için değil, tüm Suriye için
iyi bir örnektir.
Merkezden
yönetimin zamanı geçti; din, mezhep eksenli sistem Suriye'de artık
yürümeyecek. Örneğin ne Alevileri ne Sünnileri yalnız
yürütemezler, Kürtler olarak buna izin vermeyiz. Çözüm de
demokratik modeldir, Cizire örnektir, herkes içinde yer alıyor,
üç resmi dil kullanılıyor. Aslında Suriye'nin genel yapısı
Rojava gibidir. Hristiyan, Arap, Alevi vs. temsil ediliyorlar.
Halep'te dört etnik grubu var: Kürt, Arap, Türkmen ve
Hristiyanlar. Ancak toplumu bir araya getirerek çözüm buluruz.
Biz bunun içinde kanton modelini düşünüyoruz ve çözüm, Suriye
muhalif güçlerinin Kürtlerle bir araya gelmesidir. Koordinasyon
diye bir güç var.
Kadının
rolü:
Rojava
devriminde kadının rolü bütün kadınlar için önemli dayanak
oldu. Kadın gelişmesi toplumsal gelişmedir. Kadın, toplum ve
özgürlük sorununu birlikte çözüyoruz. Tüm kadın kararlarını
kadınların kendisi alıyor. Her şeyi kadın kendi düşüncesiyle
yürütüyor. Kadın karar merkezinde olmayınca sistemin başarısız
olduğunu düşünüyoruz. Demokratikleşme büyük ölçüde
kadınlara bağlıdır, çünkü bütün merkezi sistemler kadının
inkarı üzerine oluşturuldu. Kadını güçlendirerek saldırıları
boşa çıkartıyoruz.
Toplumsal
devrim, zihinsel devrimdir. Bunun için de Rojava üç yıldır
saldırılara karşı toplumun gücü ile ayakta kalabildi ve
yönetimini oluşturuyor. Bir toplum kendini yönetebiliyorsa
özgürlüğüne kavuşabilir.
Üçüncü
yol'un toplumsal güçleri... İki sistemin etkisi var toplumun
üzerinde:
1.
Milliyetçi devlet modeli
2.
Kapitalist modernite
Bu
iki çizgi de toplumsal sorunlara çözüm yolu değildir. Bunlar
toplumun demokratikleşmesini getirmediler, tersini, liberalizmi,
despotizmi vb. getirdiler.
Üçüncü
çizgi toplumun demokratik çizgisidir. Temel gücü toplum gücüdür.
Başarısı toplumun alttan üste örgütlenmesidir. Herkes
özgünlüğüne göre mücadelede yer alabilir. Üçüncü çizgi
sistemlerin daralttığı toplumsal özgürlüğü genişletiyor.
Üçüncü çizgi sivil toplumun örgütlenmesidir.
Toplumun
demokratikleşmesine hizmet eden sistemdir ve toplumsal ekonomiyi
geliştiriyor. Demokratik güçlerin ortaya çıkması gerekiyor.
Topluma doğru anlatırsak, toplum kabul eder sistemi.
PYD
ideolojisi APO tarafından şekillendirildi. İnanıyoruz ki başkan
APO'nun getirdiği çözüm Ortadoğu toplumları için çözümdür.
Değişimin bu noktada olabileceğini düşünüyoruz. Ortadoğu çok
etnikli bir bölgedir. Sorun söyle: 1887 emperyalist ülkeler
Ortadoğu'ya yönlendiler ve anlaşmalarla böldüler. Lozan vs.
sorunun kaynağı haline geldi.
Bu
sınırların yıkılması gerekiyor. Belki federal çözüm
olabilir, fakat kalıcı değildir. Çözüm ancak konfederal
demokratik şeklinde olur.
APO
ve konfederalizm... Sorun,
zihniyet devrimi sorunudur. Sistem zihniyet devrimi ile
oluşturulmazsa eksik kalır. Bu da alttan oluşuyor. Rojava'nın
özellikleri var, Rojava kendi içinde özellikler taşıyor. Üç
kanton var, her üçü de kendi kendini yönetiyor, koordinasyonlar
var, karşılıklı yardımlaşma sağlanıyor, ama esas olan bunu
zihniyetlerin kabul etmesidir.
Kürt
sorununun çözüm stratejisidir bu. Ortak noktaları var Kürtlerin.
Sınırlar konulmadan önce zihinlerinde yoktu öyle bir algı.
Kürtler arasındaki konfederal
yapı gerçekleşirse Ortadoğu'ya örnek olabilir.
Konfederalizmin
gerçekleşmesi: Bugün kapitalist sistem var, ona karşı mücadele
edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tekellere karşı nasıl
mücadele edilecek? Sadece Ortadoğu'dan bahsetmiyoruz, bizim
dışımızda da halklar kurtulmak istiyorlar.
Sistem
toplumun güçlerine dayanarak kendini idare ediyor, kendi isteği
üzerine şekilleniyor. Ekonomik anlamda toplumu birleştiriyor.
Tarihte olan deneylere dayanarak bu söyleniyor. Toplum öz
dinamiklerini ortaya çıkarıyor ve kendi sorunlarını kendisi
çözüyor. Toplum kapitalizmin yarattığı zihniyetten
kurtarılmalıdır; kapitalist sistem daha çok toplumun dinamik
güçlerini (gençlik ve kadın) ortadan kaldırıyor, bu yüzden
konfederal sistem gençliği
ve kadını esas alıyor.
Kapitalizm
biçimsel özgürlük veriyor ve insanı toplumdan kopartıyor,
konfederal sistem tersini
yapıyor. Kapitalizm kadının bedenini kullanıyor, ona bir meta
olarak bakıyor ve toplumu bozuyor. Kadın düşürülürken toplum
da düşürülüyor.
Diplomatik
alanda sorunlarımız var. Rojava devrimi çözümü noktasında
diplomatik, siyasal, hukuksal olarak giremediğimiz yerlere sorunun
çözümü için katkı sunmanızı istiyoruz...
Somut
olarak yaşanan sorunlar... Projeler var, imkansızlıklardan dolayı
gerçekleştirilemiyorlar. Sorunun iki yanı var: Birisi projeleri
örgütlemektir, diğer yanı ise bazı sorunlar projelerle çözülmez,
örneğin kanser büyük sorun. En yaygın hastalıklarımız: Şeker,
kalp, hepatit, kanser. Çocuk aşısı çok yetersiz yapılabiliyor.
Gençlik
konuşuyor
Değişik
gençlik örgütleri anlatıyorlar:
Ciwanen
Şoreşger; Tevgeren Jinen Ciwan – Genç kadınlar hareketi;
Liberal gençlik (Kürdistan Liberal Birliğin gençliği);
Konfederasyon gençliği (öğrenci konfederasyonu); PYD gençliği.
Rojava
devriminde gençliğin rolü...
Ciwanen
Şoreşger: Devrimci gençlik devrimde aktif öncülükle yer alıyor.
Önder APO Ortadoğu devriminde çıkış yolunu gösterdi. Ortadoğu
krizinde Rojava bir çıkış noktasıdır ve binlercesi bu devrimde
yer aldı. Devrimci gençlik adına şehitler düştü. Biz bu devrim
sürecinde her şeye hazırız. Her alanda yer alırız, gerekirse de
şehit düşeriz.
Liberal
gençlik: Katılıyoruz.
PYD
gençliği: Aynı düşüncedeyiz. PYD, önder APO'nun düşüncelerini
benimsediği için Ciwanen Şoreşger ile yakınlığı vardır.
Öğrenci
Konfederasyonu: Daha çok okullarda örgütleniyoruz. Biz de
şehirlerde, okullarda her şeye hazırız.
Jinen
Ciwan: Rojava mücadelesi aynı zamanda kadın mücadelesidir. Genç
kadınlar olarak toplumun en dinamik kesimini oluşturuyoruz ve bu
devrimde rol oynamak istiyoruz.
Gençliğin
özerk örgütlenmesi:
Ciwanen
Şoreşger: Esas itibariyle semtlerde gençliği örgütlüyoruz ve
komün oluşturuyoruz. Komünler değişik amaçlarla kuruluyor:
Spor, savunma... Eğer birimiz seçilirse mecliste de yer alıyoruz.
O mecliste semtin yönelimi belirlenir.
Jinen
Ciwan da Ciwanen şoreşgerin örgütlenme sistemini uyguluyor,
birbirine dayanıyorlar. Onlar da aynı zamanda kendi temsilcilerini
belirliyorlar. Gençliğin örgütlenmesini zihniyet devrimi olarak
görüyoruz. Onu çok önemsiyoruz. Gençlik akademileri var, üç
tane toplam. Bir tanesi sadece kadrolar içindir. Eğitimi, daha çok
zihniyet devrimini ele alıyor. Onun dışında devlet sorununu, APO
felsefesini ele alıyor.
Konfederasyon
gençliği: Toplumu ilerletmek ve değiştirmek istiyoruz. 12
komitemiz var. Komitelerimiz: Basın, kültür, sanat, ilişkiler,
hizmet, dil ve kadını gündeme alıyor. Öğrenci gençliğin
sorunlarını ele alıyoruz, ilişkileniyoruz. Akademimiz var,
zihinsel ve düşünsel devrimi gerçekleştirmek istiyoruz.
PYD
gençliği: Şehir gençlik meclisini örgütlüyoruz ve tüm
kentlerin kanton meclisi var. Üç kanton meclisi Rojava genel
yönetimini oluşturuyor.
Devriminden
sonra gençlerin yaşamı:
Ciwanen
Şoreşger:nDevrimi biz örgütlüyoruz. APO, bir devrimdir ve aynı
zamanda zihniyet devrimine de yol açtı. Eğitimlere katılma isteği
arttı. Artık kendi topraklarımızı savunabiliyoruz.
İki
noktada değişim var: Eğitim ve inanç. Artık devrimi yaşıyoruz.
Eski Baas rejimi altında gençler çürütülüyordu. Şimdi de IŞİD
gibi çeteler bize saldırıyorlar, buna izin vermeyeceğiz. Ambargo
bizi sıkıştırıyor, bu nedenle yeni araçlara, olanaklara
ihtiyacımız var. Kooperatifleri kurmaya çalışıyoruz.
68
kuşağı bizim için önemli deneyim oldu. 68 yaşlıların
iktidarına karşı çıkan bir gelişmeydi. Biz de zihinsel devrim
ile bunu değiştirmek istiyoruz ve Jenokrasiye karşı çıkıyoruz.
Jinen
Ciwan: Örneğin mecliste gençlik kotası belirlenmedi, gerek
duyulmadı (zaten deneyimsizler algısından dolayı).
Çocuk
örgütlenmesi...Evet, semtlerde çocuk evleri var. Orada
eğitiliyorlar...
Kadın
düşünce akademisi
Kadın
akademisi merkezi bir akademi. Cizire Kantonuna bağlı. Buradaki tüm
şehirlerle iletişim içinde. Aynı zamanda Yekitiya Star'a ait.
Akademinin
bulunduğu zemin ideolojiktir. Dolayısıyla eğitim sisteminde bir
zihniyet değişimi toplumun bütünlüğüne dönüktür. Toplumu
kadın eksenli değiştirmeyi düşünüyor. Taşıdığı devrim
ağırlığının yanı sıra bir de topyekun kadın sorununa çözüm
arıyor. Tabi bu konuda zihniyette dönüşüm yaratmak istiyor.
Bizim yürüttüğümüz çalışma işin ideolojik boyutudur, ama
esası devrim ideallerine yaşam vermektir.
Dünya
devrimleri bizim için çok önemlidir. En temel örneklerden birisi
PKK ve PKK kadın özgürlük mücadelesidir. Oradan ideolojik
anlamda büyük güç alıyoruz ve inşa ettiği bir tecrübe var.
Aynı zamanda Ortadoğu kadın hareketinin tecrübelerinden
yararlanıyoruz.
Dünya
kadın hareketleri ve devrim tarihi deneyimleri var. Deneyimlerin
başında şöyle bir gerçek var: Devrimler hep toplumdan gelen
sesti, fakat devrim kendisini somutlaştırırken işin esasından
çıktı, örneğin Fransız devrimi temel bir örnek, yine 68
hareketi de öyle.
Devrim
gerçekleşti, ama devrimi yürütenler devrimin dışında
tutuldular. Özellikle kadınlar. Devrimin esas sahibine seslendik bu
devrimde ve özgür toplumsal bir sistem olarak inşa etmesi
gerekiyor. Yoksa savunmasız devrim, kapitalist modernitenin eline
geçerek karşı devrime dönüşür. Kadın sorununu çözmeden
devrimi gerçekleştiremeyiz, akademinin temel amacı bu.
Tüm
kadınlara sesleniyoruz. Kimileri hiç eğitim görmemiş, mesela
bundan önce Yekitiya Star eğitimi vardı. Cizire'deki bütün
şehirlerden kadınlar geldi. İçinde bazıları 18 yaşında, bazı
anneler 65 yaşında, kimisi üniversiteli, kimisi hiç okul
görmemiş, fakat onlar da yıllarca özgürlük hareketinde yer
aldılar. Çok ciddi tecrübeleri var.
Genelde
öğretmen ve öğrenci konumu var ve öğrencinin söz söyleme
hakkı yoktur. Fakat biz sürekli rol değiştiriyoruz. Herkesin
tecrübesi var ve karşılıklı paylaşım, değişim ve dönüşüm
sağlanıyor. Kimin elinde ne kadar bilgi varsa, onu paylaşıyor ve
bir birilerini tamamlıyorlar. Bu bilgi paylaşımı ile doğru bilgi
ediniyor ve yaşama dönüştürüyor.
Bir
çok ülkede yaşama yansımayan ezber boyutu var eğitimde, bilgi
alınıp kütüphaneye dönüşüyor, yani özgürlük inşa
edilmiyor. Bizim eğitimimiz bunun dışına çıkıyor.
Üç
boyutlu eğitim var:
İnsanlık
oluşum tarihi - Kapitalist moderniteye kadar (19 yy).
Toplumsal
sorunlar nasıl inşa edildi, özgürlük sorunu, sağlık eğitim
(12 başlık altında toplumsal sorunlar ele alınıyor).
Kadın
ve erkek ilişkisi tüm iktidar ilişkilerini belirliyor.
Milliyetçilik
benzer bir durumu ifade ediyor, dincilik, kültürde gericilik
yaklaşımları kadının kölelik tarihini belirliyor.
Jinoloji
ile sorunlara çözüm arayışına giriyoruz.
Eğitimlerin
sonunda hep platformlar ile kendi tarihimizle yüzleşiyoruz. Günlük
yaşamımızı nasıl örgütlediğimize bakıyoruz.
Ortalama
35-40 kişi katılıyor. 20-25 gün sürüyor eğitim. Devrimin
ihtiyaçlarına göre belirleniyor ve daha çok demokratik kurumlara
yönelmeye çalışıyoruz: Belediye, Asayiş, Meclis vs. Hangi
kurumun daha acil eğitime ihtiyacı varsa ona göre planlama
yapılıyor.
Üç
aşamalı eğitimde özel dersler konuyor, örneğin demokratik
özerklikte hukuk ya da özsavunma. Hem teorik, hem pratik eğitimler
veriliyor. Sabahları spor da yapılıyor. Hala savaştayız, silah
eğitimi vermiyoruz, fakat nöbet tutuyoruz. Hala çetelerin
saldırıları oluyor.
Devrim
sürecinde artık herkes silah kullanıyor, karşındaki seni yok
etmeye çalışıyor. Buna dönük kurumsallaşmaya gittik, fakat
güvenliğimizi toplumun dışında tutmadık. Bir seferberlik ilan
edildiğinde herkes savaşıyor. 7'den 70'e güvenlik sisteminde yer
alıyorlar, çocuklar mesela gözcülük yapıyorlar. Bu toplum her
şeyi kendisi yapıyor. Kendi güvenliğimizi kendimiz sağlıyoruz.
Bu bir irade de oluşturuyor, çünkü kendini savunabiliyorsun.
Akşamları
Kürtçe dil dersi var: Bazen film, belgesel izliyoruz. Süryanilere
özel eğitim verildi. Farklı etnik yapıdan kadınlar katılıyor.
Küçük çocuklar da geliyor bazen. Çok farklı insanlar katılıyor,
örneğin Serekaniye'den Arap kadın katıldı, Eşi Al Nusra'da yer
alıyordu. Devrim sürecinde ayrıldılar, iki çocuk ile babasının
evine döndü, mala jin'lerde yer alıyordu, çocuk da katıldı.
Kadınların
devrime hazırlanması...Özgürlük hareketinin geleneği var
burada. Açılış tarihimiz 3 şubat 2013, fakat öncesinde de
kadınların eğitim kültürü vardı evlerinde. Rojava'nın özürlük
hareketi deneyi vardı. Günlük, saatlik eğitimler vardı. Sorunlar
çok yoğun tartışıldı. 30-35 yıllık mücadeleden çıktı
devrim ve son 3 yıl zirve yaşanıyor. Çok ciddi bir devrim deneyi
var. Yoğun bir hazırlığı vardı. Bir kaç koldan hazırlık
yapıldı. Anlık kalkışma değil, bir hazırlık vardı.
Aile
yapısının değişmesi...Kadın Rojava'da biraz daha rahat, fakat
Ortadoğu kadın gerçeğinden farklı değil. Erkeğin belirlediği
sınırları vardı, fakat artık tersi oldu, kadın erkeği
sınırladı. Devrim o saldırganlığın önüne geçti, savaşın
öncü gücüne dönüştü. İdeolojik düzeyde oldu değişim.
Evlerde kadınları artık zor bulursunuz, çünkü her biri devrimin
kurumsallaşması içinde yer alıyor, her yerde ihtiyaç var. Evler
boşaldı, tüm gençler kurumlarda, yaşlılar da devrimin yükünü
taşıyorlar. Geriye düşürmemek istiyorlar, o yüzden sürekli
direniş hali var. Artık eski aile komünal yapıya dönüştü.
İçinde
yer alınan kurumlar... YPJ, Asayiş, Kadın Meclisi, Kadın Basın
Grubu, Kadın Ekonomik Kurumlaşması, Kadının özgün sağlık
kurumlaşması vb. bir çok özgün kurumlar daha var. İhtiyaca göre
kurum örgütlüyoruz; direnen bir kurumlaşma, kendisini geliştiren
ve toplumsal ve kadın sorunlarına çözüm getiren kurumlar
yaratmak istiyoruz. Biz kurumları sabit ele almıyoruz, kurumun
toplum gibi organik olması lazım. Toplumla birlikte değişen
kurumlara ihtiyacımız var.
Üç
kantonda da merkezi kadın akademileri var, aralarında koordinasyon
ve bilgi paylaşımı oluyor. Mala jin'ler de yerel eğitimler
yapıyor ve tüm kadın kurumları kendi eğitimini gerçekleştiriyor.
Tüm Yekitiya Star örgütleri haftalık bir saat eğitim görüyorlar.
Her kentte bir mala jin var. Kadın bilim ve aydınlanma merkezleri
var. Kadın akademileri biraz daha çok uzun vadeli zihniyet
dönüşümleri yapmaya çalışıyor.
Özel
mülkiyeti ortadan kaldırmadan kadının özgürleşmesi...!
Kaygınızı biz de paylaşıyoruz, ama özel mülkiyeti ortaya
çıkartan şey nedir? Eğer kadın sorununu doğru tartışamazsak,
diğer özel mülk sorununu ortadan kaldıramıyoruz.
Ciddi
bir risk. Rusya'da ciddi bir deneyim oldu, sosyal yaşam, toplumsal
yaşam yoktu. Tümden reddetmiyoruz mülkiyeti, çünkü kısa
zamanda çözülmeyecek.
II-İZLENİMLER
Aslında
izlemim olarak anlatılacak çok şey var. Gördüklerimizden,
anlatılanlardan çıkartabileceğimiz çok sonuçlar var. Ama
bunların hepsini burada paylaşmanın da pek anlamlı olacağını
sanmıyorum. Daha kapsamlı bir değerlendirmede ele alınabilirler.
Burada çıplak gözle gördüklerimiz arasında kurumlarını
iyi korunduğunu, “asayiş” örgütlenmesiyle belli bir
sistemin oluşturmuş olduğunu, devrimin bütün temel sorunlarının
ve geleceğin A. Öcalan'ın felsefesine, demokratik konfederalizme
göre açıklandığını, ambargonun etkili olduğunu, kadın
devrimi konusunda Rojava devriminden öğrenilecek çok şey olduğunu
belirtelim ve birkaç izlenimi biraz açalım.
Kürtlerin
Stalingradı Serekaniye
Serekaniye
Kürtlerin Stalingradı olması gerekir; buradaki savaş çok şey
anlatıyor. Şehir delik deşik olmuş. Her tarafta, duvarlarda
mermi izleri, Esad rejiminin bombaladığı, çetelerin havaya
uçurduğu evler. Beş savaş yapılmış. Anlattıklarına göre
aynen Stalingrad'da olduğu gibi cadde cadde, sokak sokak, ev ev, oda
oda savaşılmış. Caddeler ve sokaklar çeteler tarafından
tutulduğu için ilerleme ancak ve ancak girilen evlerin duvarları
yıkılarak sokağa ve caddeye paralel olarak sağlanmış. Bu
nedenle de Kamışlı'ya varana kadar her yerde balyoz toplanarak
savaş alanına gönderilmiş. Serekaniye direnişinde balyozun
anlamı büyük.
Çeteler
girdikleri yerleri talan etmişler, yakıp yıkmışlar.
Kiliseleri
de talan etmişler, bulduklarını alıp götürmüşler.
Birbirlerine çok yakın Süryaniler ve Ermenilere ait üç kilise
kullanılamaz hale getirilmiş.
Serekaniye'de
hastane
Serekaniye'de
hastane ziyareti... (IŞİD çetelerinin 29 Mayısta Tilêleye ve El
Qoncaq köylerine baskın yaparak 7’si çocuk 15 sivil
öldürülmüştü. Bölgede operasyon başlatan YPG güçleri ile
IŞİD çeteleri arasında yaşanan çatışmalarda 84 IŞİD çetesi
öldürülürken, 16 YPG savaşçısı hayatını kaybetmişti.
Yaralananlar da hastaneye kaldırılmışlardı). Yaralı
savaşçıların yanında bir dizi YPG-YPJ savaşçıları da vardı.
Hemen hepsi 18-20 yaşları arasında, gülüyorlar, sorulara cevap
veriyorlar. Enerji ve özgüven dolular. Savaş, sevinç, neşe,
enerji, geleceğe güven ve geleceği kurma umudu bir arada.
Dırbesiye
şehitliği
29
Mayıstaki çatışmalarda şehit düşen 16 YPG ve YPJ savaşçısından
üçünün (İki YPG'li ve bir YPJ'li) sonsuzluğa uğurlanışı.
Şehitlik
7'den 70'e herkesin acıyı kine, enerjiye ve mücadeleye
dönüştürdüğü yer. Bu bir anlayışın; şehitlerle
ilişkileniş anlayışının sonucudur.
Taban
demokrasisi
“Komünal
topluluk”, “demokratik özerklik”,
“konfederalizm”
vb. türünden kavramların hepsi nihayetinde demokrasinin
"yerelleşmesi"ni, “radikal
demokrasi”yi ifade eden
taban
demokrasisi veya “doğrudan demokrasi” üzerinde yükselmesi
gereken toplumsal yapılanmadır. Kürdistan'ın çok uluslu
olmasından kaynaklı “demokratik ulus” anlayışı da bu
çerçevede ele alınmalıdır. Bu kavramların içeriğinin Rojava
devrim sürecinde doldurulmaya, ete-kemiğe büründürülmeye
çalışıldığını görmek mümkündür. Rojava yeni bir toplum
kurmak anlamında gerçekten de bir “inşaat alanı”. Örgütlü
toplumun ortak hareketiyle yeni bir toplum kuruluyor. Bunun nasıl
yapıldığını gözlemlemek mümkün. Bu sorunu Kamışlı'da
Heleliye semtinde meclis başkanının anlatımlarından anladığımız
gibi Cizire Kanton Meclisi toplantısı pratiğinde de görebiliriz.
“Halk Evleri” en taban örgütlenmenin işlerlik kazandığı;
semt insanlarının kendi işlerini doğrudan örgütledikleri, semt
sorunlarını doğrudan çözmeye çalıştıkları kurumlaşma.
Cizire
Kanton Meclisi toplantısı da taban demokrasisinin nasıl
uygulandığını göstermektedir.
Halkın şikayetleri, eleştiriler, sorumluların görmedikleri veya görmek istemedikleri olumsuzluklar komiteler ve komünler üzerinden bu meclise taşınıyor. Tabanın temsilcileri hesap sorabiliyorlar. Sorun neyse o alanda sorumlu olanlar sorulara cevap vermek, açıklama yapmak zorundalar, yanlış varsa özeleştiri veriliyor. Örneğin bu meclisin bir toplantısında daha önce tanıştığımız ve sohbet ettiğimiz içişleri bakanı sorulan soruları cevaplandırmak, açıklamalar yapmak, hesap vermek zorunda kaldı.
Halkın şikayetleri, eleştiriler, sorumluların görmedikleri veya görmek istemedikleri olumsuzluklar komiteler ve komünler üzerinden bu meclise taşınıyor. Tabanın temsilcileri hesap sorabiliyorlar. Sorun neyse o alanda sorumlu olanlar sorulara cevap vermek, açıklama yapmak zorundalar, yanlış varsa özeleştiri veriliyor. Örneğin bu meclisin bir toplantısında daha önce tanıştığımız ve sohbet ettiğimiz içişleri bakanı sorulan soruları cevaplandırmak, açıklamalar yapmak, hesap vermek zorunda kaldı.
Duyarsızlığı
ifade eden ağır atıflar da vardı. Ama hiç kimse ne kendini
temize çıkartmaya çalıştı ne de bağırıp çağırarak
bastırmaya çalıştı. Sorunu açıklama adına bolca konuşma
eğiliminde olanlar da yoktu.
Demokratik
özerklikte belediyecilik anlayışı örneği:
Rojava'da
en büyük sorunlarından birisi de hizmet. Burada belediyelere düşen
görev de oldukça önemli. Su, elektrik, gıda, temizlik, trafik
gibi ana hizmetleri sağlanmasını iç savaş sonucu yaşanan
göçler de zorlaştırmaktadır. Bütün bu sorunları çözmek için
halkın doğrudan katılımını sağlayan, taban demokrasisi
üzerinde yükselen bir bir demokratik özerklik belediyeciliği
geliştirilmekte. Bu belediyeciliğin en gelişmiş halini Kamışlı
merkez belediyesi oluşturmaktadır.
Çalışma
sistemi: Kamışlı'da 7 semt var ve her birinde semt belediyeleri
kurulmuş. Bu belediyelerin üstünde de Kamışlı merkez belediyesi
var. Faaliyet, komiteler üzerinden sürdürülüyor. Gerekli olan
her alanda komite kuruluyor. Örneklersek:
Ceza
komitesi, yol yapımı komitesi, temizlik komitesi, çevre/ekoloji
komitesi, elektrik komitesi, trafik komitesi, hukuk komitesi,
maliye, teknik, basın komitesi, kanalizasyon komitesi, ilişkiler
komitesi, ruhsat komitesi, teknik komitesi (daha çok mühendisler
-elektrik, jeoloji mühendisleri- mimarlar katılıyor. Bu komitede
daha ziyade uzmanlaşmış kişiler yer alıyor).
Söz
konusu merkez belediyede olduğu gibi her semt belediyesinde de var.
Demokratik
özerklikte komünün yeri:
Bir
komünün nasıl örgütlendiği ve çalıştığı rafineri
örneğinde görülebilir. Cizire Kantonu petrol bölgesinde
(Rimelan) Derik yakınında kurulan rafineri komün örgütlenmesinin
en gelişmiş halini temsil etmektedir. Üç vardiya çalışılıyor.
İşçi-teknisyen, mühendis toplam olarak her vardiyada 300,
toplamda da 900 kişi çalışıyor. Bu bir komün. Kendi kendini
yönetiyor. Her şeyi, ham petrolü rafineri yapan kazanları da
kendileri üretmiş; her şeyiyle kendi emekleri. Ancak kendi
tüketimleri kadar mazot (kaliteli) ve kalitesiz benzin (bazı
teknoloji ve hammadde olmadığı için) üretiyorlar. Hem kendi
kendilerini yönetmeleri, komün anlayışlarına göre üretimde
bulunmaları ve hem de kendi deyimleriyle 100 sene öncesinin
teknolojisine göre üretim yapmaları; hiç bir zorluktan
yılmamaları, yaratıcılıkla rafineri inşa etmeleri oldukça
etkileyici.
Rafineri
komünü, her türlü zorluğa, abluka ve ambargoya rağmen istersen
başarabilirsinin, inşa edebilirsinin oldukça anlamlı bir örneğini
teşkil etmektedir.
III-KISA
BİR DEĞERLENDİRME
Kitaplarda
devrim soyuttur, bir anlatımdır; yaşananlardan, tecrübelerden
çıkartılan derslerin, sonuçların anlatımıdır,
teorileştirilmesidir. Rojava'da ise devrim somut. Belki kitaplarda
yazıldığı gibi değil, belki tarihte örneği yoktur. Belki de
bundan dolayı bazıları orada devrim yapılmadı diyebiliyorlar.
Ama orada somutta devrimin nasıl gerçekleştirildiği; hangi
zorlulara karşı mücadele içinde yeni bir düzenin kuruluyor
olduğu gözlenebilir. Rojava devrimi bağlamında önemli gördüğümüz
bazı noktaları ve devrimin bazı temel sorunlarını kısa da olsa
burada açmakta yarar var.
1-
Rojava devrimi ve üçüncü yol anlayışı
Serxwebûn,
sayı 391'de (Temmuz 2014) üçüncü yol veya “üçüncü çizgi”
şöyle tanımlanmaktadır:
“Üçüncü
Dünya Savaşı küresel kapitalizm ile kapitalist modernitenin daha
önce yarattığı ulus devlet statükoculuğu arasında süren bir
savaştır. Bu çatışma bütün gelişmelerin üzerinde etkili
olma, egemen olma ve siyasal gelişmelere yön verme karakterindedir.
İlk iki güç bunlar oluyor.
Üçüncü çizgi, bu iki egemen
sömürücü gücün dışında kalan, halkları, ezilenleri,
demokrasiyi temsil eden, gençlik ve kadın devrimlerini içine alan,
ekolojik olan devrimci demokratik duruş çizgisi oluyor.
Demokratik halk duruşu ideolojik, politik çizgi olarak böyledir.
Politik olarak da halkın ve demokrasinin çıkarlarını savunan, bu
temelde örgütlenip mücadele eden bir politik taktik yaklaşımı
ifade ediyor...Önder Apo...üçüncü çizgiyi geliştirdi, formüle
etti, teorisini, programını, strateji ve taktiklerini
yarattı...Köklü bir farklılığa, ayrılığa kavuşturdu.
Böylece başkalarının kuyruğuna takılmayan, başkalarına hizmet
etmeyen, devletçi iktidarcı sistemden kopan bir felsefik, ideolojik
paradigmasal duruş geliştirdi...Kadın özgürlükçü, ekolojik
demokratik toplum paradigmasının ilk kapsamlı, somut, pratik
uygulanması Rojava Devrimi’nde oldu. Kürdistan’ın genelinde
yürütülen mücadele bu çizgidedir... Üçüncü Dünya
Savaşını yürüten güçler arasındaki çatışmaya alet olmamak,
taraf olmamak, onun dışında kalmak, o çatışmadan
halk özgürlük devrimini geliştirmek için yararlanmak! İşte
Rojava Devrimi’nin politik çizgisi buydu...”(“Rojava
Devrimi üçüncü çizginin zaferidir” yazısından).
Burada
anlatılan şu: Sömürmek, talan etmek, kendi sınıfsal
hakimiyetini kurmak isteyen güçler arasındaki çatışmaya,
iktidar savaşına müdahil olmamak; bu sömürücü, egemen güçlerin
dışında kalmak. Onlar bu savaşlarını sürdürürken, bu savaşa
katılmayanları; yani halkları, ezilenleri, demokrasiden,
özgürlükten yana olanları örgütlemek ve mücadeleye sevk ederek
kendi yönetimlerini kurmak.
Aslında
burada yeni bir şey yok. Uluslararası ve ulusal arenada
birbirlerine karşı egemenlik için mücadele eden, farklı sermaye
gruplarının siyasal temsilcileri olarak çıkar kavgası veren
gerici kamplar her zaman olmuştur. Burada önemli olan, birinin
yanında diğerine karşı tavır almadan, her ikisini de dışlayarak,
her ikisinin de ezdiği, sömürdüğü, yoksulluğa mahkum ettiği
toplumsal sınıf ve tabakaları demokratik ve özgür bir düzenin
kurulması mücadelesi için örgütlemek ve yönlendirmektir.
Rojava
devrimi somutunda bu Suriye'de Esad rejimi ve İslami güçler
(çeteler) arasındaki iktidar kavgası dışında kalmak, onların
arasındaki çelişkilerden kendi yönetimini kurmak için
yararlanmak ve saldırı olursa kendini savunmak.
Üçüncü
yol, sömürücü güçler arasındaki çatışmaya müdahil olmama
anlamının yanı sıra “ne kapitalizm ne de sosyalizm demokratik
konfederalizm” anlamına da
gelir. Burada sistemler mücadelesi söz konusudur. “Kapitalist
modernite”ye karşı mücadele Marksizmin, sosyalizmin aşıldığı
anlayışından ve demokratik konfederalizm
savunusundan farklı olarak ele alınamaz.
Burada
yaptığımız oldukça kısa bir tanımlama. Konuyu somutlaştırmak
için aslında komünizm, ütopik sosyalizm, bilimsel sosyalizm,
anarşizm ve demokratik konfederalizm
gibi kavramları içeriklendirmek ve karşılaştırmak gerekir.
Bunun güncelliği olan bir çalışma olduğunu belirtelim.
2-Rojava
devrimde sınıflar ve devrimin sınıfsal karakteri
Toplumsal
sınıf ve tabakalar söz konusu olunca ister istemez üretim
biçiminin, üretici güçlerin ve üretim ilişkilerinin
karakterinin de belirlenmesi gerekir. Bu anlamda bazı temel
kavramlar:
“...Maddi
varlıkların üretildiği üretim aletleri, bu aletleri harekete
geçiren ve belirli bir üretim deneyimi ve iş becerisi sayesinde
maddi varlıkların üretimini gerçekleştiren insanlar, toplumun
üretici güçlerini oluştururlar. İnsan
toplumunun gelişmesinin bütün aşamalarında, emekçi kitleler,
esas üretici güçtür”.
“Üretebilmek
için birbirleriyle belirli ilişki ve bağlar kurarlar ve doğa
üzerindeki etkileri, üretim, yalnızca bu toplumsal ilişkiler ve
bağlar içinde gerçekleşir. İnsanların maddi varlıkların
üretim süreci içindeki belirli ilişkileri ve bağları, üretim
ilişkilerini oluşturur”.
“Üretim
ilişkilerinin karakteri, üretim araçlarının (toprak, ormanlar,
sular, yeraltı zenginlikleri, hammaddeler, üretim aletleri, işletme
binaları, ulaşım araçları, haberleşme sektörü vs.) kimin
mülkiyetinde bulunduğuna bağlıdır –bu araçları emekçilerin
sömürülmesi için kullanan tekil kişilerin, sosyal grupların ya
da sınıfların mülkiyetinde mi, yoksa toplumun, yani hedefi halk
kitlelerinin, tüm toplumun maddi ve kültürel gereksinimlerini
gidermek olan bir toplumun mülkiyetinde mi? Çeşitli dönemlerin
üretim ilişkileri, araçlarının ve bunun sonucu olarak da
insanlar tarafından üretilen maddi varlıkların toplumun üyeleri
arasında nasıl dağıtıldığını gösterirler. Böylelikle
üretim ilişkilerinin temeli, üretim araçları üzerindeki belirli
bir mülkiyet biçimidir”.
“Üretici
güçler ve üretim ilişkileri, bütünlükleri içinde üretim
tarzını oluştururlar” (SSCB
Ekonomi Enstitüsü Bilimler Akademisi, Politik Ekonomi Ders Kitabı
Cilt: I'den).
Bu
açılardan da baktığımızda Rojava'da, somutta da Cizire
Kantonunda feodalizmin hakimiyetinden ve dolayısıyla feodal
karakterde üretici güçlerden, mülkiyet ilişkilerinden
bahsedilemez. Feodalizm, mülkiyet ilişkileri dışında aşiret
ilişkilerinde, birtakım geleneklerde aranmalıdır. Rojava'da
gelişmiş bir kapitalizmden de bahsedilemez. Ama toplumsal yapılarda
geri seviyede de olsa belirleyici olan kapitalist ilişkilerdir. Bu
nedenle Rojava'da toplumsal sınıf ve tabakalar kapitalist
ilişkilerin yansımalarıdır. Somutlaştırırsak:
Burjuvazi:
Sanayinin olmadığı bir yerde klasik anlamda bir burjuva sınıftan
bahsedilemez. Diğer kantonları bilmiyorum ama Cizire Kantonunda tek
bir sanayi kuruluşunun olmadığı sürekli söylenmiştir. İşte
tam da bu anlamda bir burjuva sınıfının varlığından
bahsedilemez. En fazlasıyla cılız, henüz oluşmakta olan bir
burjuvazi söz konusudur. Böyle bir burjuvazinin gelişen devrimci
sürece damgasını vurması düşünülemez.
Proletarya:
Burjuvazinin olmadığı yerde sanayi kuruluşlarında çalışan bir
işçi sınıfından da bahsedilemez. Ama birkaç kişinin çalıştığı
küçük işyerlerinde, belediyelerde, hastanelerde vb. çalışan
işçiler var. Bunun ötesinde rafineride yüzlerce işçi
çalışmaktadır. Bu durumda oluşmakta olan bir işçi sınıfından
bahsedilebilir.
Feodal
beyler: Toprak ağalığı daha ziyade Kobane Kantonunda var.
Cezire'de pek yaygın değil.
Köylü:En
yaygın toplumsal kesimi oluşturmaktadır. Köylülüğü kendi
içinde kategorilerine ayrıştırma olanağımız yok. Ama ezici
çoğunluğu yoksul emekçi köylülerden oluşmaktadır.
Küçük
burjuvazi: Şehirde (esnaf, zanaatçı, küçük işletmeler,
aydınlar, öğretmenler vs.) ve kırsal alanda küçük ve orta
köylülükten oluşan bu kesim de oldukça yaygın.
Bu
durumda Rojava'da toplumsal yapı feodal olmaktan çıkmış, ama
henüz kesin ayrıntılarıyla kapitalizme tekabül eden sınıfların
oluşmadığı, oluşma sürecinde olduğu bir geçiş toplumu
özelliği taşımaktadır.
Rojava
devrimi bu özellikleri olan bir toplumda gerçekleşiyor ve ona
toplumun bütün kesimleri katılıyor; Rojava devrimi toplumun her
kesiminin katıldığı, esas ağırlığı yoksul/mülksüz ve
çalışan halk yığınlarının taşıdığı bir devrimdir.
Rojava'da
söz konusu olan ulusal demokratik bir devrimdir. Buna halk devrimi
de denebilir. Ama gerçekleştirilmek istenen amaç bakımından
tamamen yeni bir devrim anlayışıdır; tarihte şimdiye kadar
demokratik konfederalist bir
düzen kurmak için devrim yapılmamıştır, en azından ben
bilmiyorum. Ama genel hedefleri bakımında -demokrasi ve özgürlük
için mücadele- demokratik, özgürlükçü ve ulusal kurtuluşçu
yönü ağır basan; belirleyici olan bir devrimdir.
Bu
anlayış kurulmak istenen düzenin sınıfsal karakteriyle de
bağdaşmaktadır:
KCK
Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık şöyle diyor: Rojava
devrimi “yeni bir paradigma temelinde gerçekleştirilen
demokratik konfederalizme dayalı özgürlükçü bir demokratik
özerklik sistemidir. Buradaki demokratik özerklik herhangi bir
özerklik biçimi değildir. Buradaki demokratik özerklikten kasıt,
Kürtlerin kendi kendini yönetmesinin demokratik karakterinin
derinliğidir. Özgürlükçü karakterinin derinliğidir. Tam
özgürlükçü, tam demokratik karaktere sahip bir devrim hedefi
ortaya konmuştur. Bu yönüyle tarihin ulusal demokratik
mücadeleleri içinde en demokratik, en özgürlükçü statüsünü
oluşturmayı hedeflemektedir. Bu bakımdan Rojava’daki demokratik
özerklik herhangi bir bölgesel ve yerel özerklik, kültürel
özerklik, otonomi, federasyon ya da devletle karşılaştırılamayacak
düzeyde, ya da onlar ölçü alınarak değerlendirilmeyecek düzeyde
özgürlükçü ve demokratik bir sistemin ifadesidir.
Rojava’da
demokratik konfederalizme dayalı kendi kendini yönetmenin ifadesi
olan demokratik özerklik pratikleştiğinde dünyada hiçbir
özerkliğin, hiçbir otonominin, hiçbir bağımsız devletin,
hiçbir bağımsız ve özerk yapılanmanın elde edemediği düzeyde
özgürlükçü demokratik bir siyasal statü ve toplumsal yaşam
ortaya çıkacaktır...Tamamen kendini eskiden koparan, yeni ve
özgürlükçü bir yaşam ortaya çıkaran kesinlikle Rojava
devrimidir” (ANF, 30.12.2013, “Rojava devrimi 2013’e
damgasını vurdu”).
Tabi
bu anlamda Rojava devrimi sadece Suriye'de sorunların çözümü
için değil, bütün Ortadoğu için yeni bir formül olarak
sunulmaktadır. Bu konuda KCK Yürütme Konseyi üyesi Murat
Karayılan şunları söylüyor: “Rojava’da
kurulan sistem Suriye’de sorunların çözümü için örnek bir
sistemdir. Suriye muhalefetinin bir parçası olan El Tensîq Heyeti
de Suriye’nin her yerinde kanton sistemiyle çözümün
gelişeceğine dönük karar almış durumda. Çünkü en makul çözüm
budur. Bir de bu kantonların kabul etmiş olduğu toplumsal
sözleşmeler, Ortadoğu’da yeni bir formül anlamına gelmektedir.
İçeriği demokratik ulustur. Yani bütün kültürlerin bir arada
devletsiz yaşamasıdır. İşte bakın, yönetimde kim var; Kürtler
var, Araplar var, Süryaniler var. Bütün diller özgürdür. Yani
kültürler ve halklar üzerinde baskı yok. Özgürlük var. Bu yeni
bir fikirdir, yeni bir modeldir. Bu model bütün Suriye için bir
çözüm perspektifi ve bir örnek olabilir”
(T24, 17 Mart 2014, “AKP seçimden sonra adım atmazsa süreç
biter”).
Rojava
devrimini yeni yapan onun ulusal kurtuluşçu, demokratik, özgürlükçü
olması değildir. Bütün devrimlerde bu vardır. Rojava devriminde
yeni olan, bu temel paradigmaların demokratik konfederalizm
bağlamında ele alınmasıdır. Yeni olan, Rojova devrimine özgün
olan budur.
3-Mülkiyete
bakış
Her
devrimin sınıfsal karakterini mülkiyete bakış belirler. Rojava
devrimi, özel mülkiyete karşı bir devrim değildir. Yapılan
bütün açıklamalarda bu anlayış dile getiriliyor. Devrimin nihai
amacı özel mülkiyeti sınırlandırmak ve toplumsal mülkiyeti
yaygınlaştırmak. Ama bundan özel mülkiyet tamamen
kaldırılacaktır sonuç çıkmıyor: Bu durumda üretim
ilişkilerinin sınıfsal karakterini hem özel mülkiyet ve hem de
toplumsal mülkiyet belirleyecektir sonucu çıkmaktadır. Somut
olarak durum şöyle: Üretim araçlarının mülkiyeti konusunda
ancak yeni yeni düzenlemelere gidiyorlar. Özel mülkiyet, devlet
mülkiyeti, toplumsal mülkiyet (komün) hepsi bir arada var; ama
esas yön, özel mülkiyeti sınırlandırmak, toplumsal mülkiyeti
geliştirmektir deniyor.
“Bu
model”, bu “çözüm perspektifi”, yani “üçüncü çizgi”
şüphesiz ki desteklenmelidir; bu devrimle özdeşleşilmelidir. Ama
yeni olduğu için de analiz edilmelidir, eksiklikleri
gösterilmelidir, giderilmesi için de mücadele edilmelidir. Cemil
Bayık söz konusu açıklamasında bunu şöyle dile getiriyor:
“Kuşkusuz eksiklikleri ve yetersizlikleri olmuştur. Hala Önder
Apo'nun ortaya koyduğu özgürlükçü, demokratik paradigma
derinliğine ve kapsamlıca pratikleşmiş değildir. Hala geleneksel
iktidarcı, devletçi, klasik ulusal kurtuluşçu yaklaşımlar
tümden aşılamamıştır. Bu yönüyle kendi içinde de bir
ideolojik, paradigmasal mücadele geçiren, değişim dönüşüm
geçiren bir karaktere sahiptir. Çünkü yeni bir devrimdir, yeni
bir paradigma temelinde gerçekleştirilen demokratik konfederalizme
dayalı özgürlükçü bir demokratik özerklik sistemidir“.
Aslında burada söz konusu olan “Önder Apo'nun ortaya koyduğu
özgürlükçü, demokratik paradigma derinliğine ve kapsamlıca
pratikleşmiş değildir. Hala geleneksel iktidarcı, devletçi,
klasik ulusal kurtuluşçu yaklaşımlar tümden aşılamamıştır.
Bu yönüyle kendi içinde de bir ideolojik, paradigmasal mücadele
geçiren, değişim dönüşüm geçiren bir karaktere sahiptir”
anlayışından ziyade “Önder Apo'nun ortaya koyduğu
özgürlükçü, demokratik paradigma(nın) derinliğine ve
kapsamlıca” kavranması ve uygulanması için ekonominin
örgütlenmesi gerekir. Giderek sınırlandırılan özel mülkiyet
ve giderek yaygınlaştırılan toplumsal mülkiyet temelinde
ekonominin yeniden yapılandırılması için Rojava'da maddi
varlıkların bir envanterinin çıkartılması gerekir. Kantonlarda
maddi varlıklarının dökümü yapılmaksızın ekonomi yeniden
inşa edilemez. Yönetim ne kadar ekilebilen arazi olduğunu, ne
kadar ve hangi cinsten tarım araç ve gereçlerinin olduğunu;
ekilebilen arazinin köylüler arasında dağılımını; ne kadar
imalathane, fabrika, işletme; genel anlamda üretim birimi olduğunu
ve buralarda çalışanların sayısını tespit etmek zorundadır.
Yani yeni bir ekonomi inşa etmek için eldeki “malzeme”nin
bilinmesi gerekir. Kooperatifçilikle, komünle başlayan ekonomiyi
yeniden inşa çalışmasının derinleştirilmesi için bu maddi ve
insan gücü varlığının bilinmesi ve ona göre planlama yapılması
Rojava'da devrimin “olmazsa olmazı”dır.
KNK
Eş Başkanı Nilüfer Koç bir söyleşisinde “Rojava’da
nasıl bir model öngörülüyor?”
şu cevabı veriyor: “Rojava’daki
model ekonomi, yer altı ve yer üstü zenginliklerin ortak paylaşımı
için toplumsal sözleşmede eşitliği öngörüyor. Rojava’nın
Cizre Kantonu’nda diyelim petrol ve gaz bulunmakta. Bunun yanı
sıra tarım da çok gelişkin, yani tarıma çok elverişli bir
toprağı var. Tüm bunların gelirlerinin ortak dağılımı
üzerinden de bir hem fikirlik var. Yani sadece eşitlik bir siyasal
örgütlülük modelinde ifade edilmedi, ekonomik alanda da bu var ve
bütün bunlar hukuksal ilkelerle de ifade edilmiş. Bu bakımdan bir
bütün olarak Rojava’ya baktığımızda Rojava, Ortadoğu
halklarının aradığı çözümün kendisidir”
(Sendika.org; Nilüfer Koç: “Rojava, Ortadoğu halklarının
aradığı çözümün ta kendisidir”, 17 Haziran 2014).
Tam
da bu eşitliğin sağlanabilmesi; ürünlerin ortak paylaşımı
için öncelikle mülkiyetin toplumsal karakter taşıması gerekir.
“Zenginliklerin ortak paylaşımı”ndan bahsettiğine göre
Nilüfer
Koç burada üretim ilişkileri, kendilerine denk düşen paylaşım
ilişkilerini de belirler diyor. Paylaşımda ortaklığın
olabilmesi için de üretim araçlarının mülkiyetinde ortaklığın
olması gerekir.
Bu ortak
paylaşımın gerçekleştirilebilmesi için, üst yapıda demokratik
konfederalizme tekabül eden
kurumlara kazandırılan işlerliğin tıkanmaması için o
kurumların altyapısını oluşturmak kaçınılmazdır; bu
ertelenecek bir görev değildir. İçerikle biçin, altyapı ile üst
yapı birbiriyle uyumluluk içinde olmak zorundadır. Devrimi
başlangıcında böyle bir uyumluluk olmaz. Ama devrim, ilerlemek ve
derinleşmek için bu uyumluluğu sağlayan adımlar atmak
zorundadır. Bu doğrudan kendi geleceğiyle ilgilidir.
Nasıl
ki, sosyalizm kendine özgü ekonomik ilişkiler, altyapı olmaksızın
varlığını sürdüremezse, demokratik konfederalizm
de kendine özgü ekonomik ilişkileri, altyapıyı kurmaksızın
varlığını sürdüremez.
*
*)
“CEZÎRÊ
Arapça
bir isimdir ve “ada” anlamına geliyor. Coğrafi harita da bir
ada görüntüsü veren Cezîrê, Fırat ve Dicle nehirleri arasında
bulunuyor. Doğusun da, tarihi bir yer olan ve zamanında tarihin
merkezi olup adı stranlara (Endîwerê paytexte – başkenttir
Endîwerê) konu olan Endîwerê ilçesi bulunuyor. Diğer bir tarihi
yer olan “pıra Romanî” de burada bulunuyor. Cizîra Botan ile
komşu olan Endîwerê’nin yüzü Cudi’ye dönüktür. Kentler,
ilçeler Endîwerê’den Rojava’ya doğru sıralanırlar. Dêrik,
Girkê Legê, Rimêlan, Çelaxa, Tirbespiyê, Qamîşlo, Amûdê,
Dirbêsiyê, Serêkanîyê. Bunlar dışında, Güney tarafından ise
Hesekê (Cızîrê resmi olarak bu isimle tanınıyor) ve Tiltemir
ilçesi de bulunuyor. Cizire Kantonu her yönden çok zengindir. Düz
ve verimli bir toprak yapısına sahiptir. Verimliliği ile sadece
Rojava değil bütün Suriye’yi doyuracak bir zenginliğe sahiptir.
Örneğin; yıllardır Suriye’de elde edilen buğdayın %40’ı
Cızîrê ve Rojava’nın diğer bölgelerinden elde ediliyor.
Suriye’nin geneline düşen payda %45’tir. Cezîrê petrol
yönünden de zengindir. Buradaki petrol çoğunlukla Rimêlan ve
Tirbespiyê de bulunuyor. Suriye’de olaylar başlamadan önce,
Suriye’de ki petrolün %60’ı Cezîrê bölgesinden
çıkarılıyordu. Cezîrê, tarihi olarak da Kuzey Mezopotamya’da
ve Altın Hilal bölgesinde yer alınıyor. Cezîrê Kontonu’nun
her tarafının tarih olduğu söylenebilir. EndÎwerê, Aliya
Bölgesi (Dêrik’ten Tirbespiyê kadar), Qamîşlo, Amûdê,
Dirbêsiyê ve Serêkanîyê çok eski zamanlardan beri yaşam
merkezleri olarak biliniyor. Serêkanîyê tarihi ismi “ Waşukanî”
(xwaşkanî- güzel çeşme) milattan önce 1500 lerden itibaren
Mitanilerin başkenti olmuştur. Tarihe derin izler bırakmıştır.
Bu günde bütün zenginlikleri( toplum, kültür, dil, inanç vb.)
ile yaşıyor. Suriye Rejimi1962’den beri Cızîrê üzerine çok
derin ve stratejik siyaset yürütmüştür. Araplaştırma siyaseti
ve asimilasyon başta politik projeler (Arap Kemeri), 1973’den beri
pratiğe konuldu. Sistem bu projeleri ile Cezîrê’yi Kürtlerden
boşaltmak istedi. Bu projeler sonucunda, onlarca Arap köyü kuruldu
ve Kürtlerin toprakları ellerinden alınarak Araplara verildi.
Cezîrê Kontonu’nun nüfusu, göç edenlerle beraber bir buçuk
milyona yakındır.
KOBANÊ
Cezîrê
ve Efrîn arasında yer alan kanton olmasına rağmen, ikisinden de
uzaktır. Şêxler ve Sirrîn adında iki büyük ilçesi ve 300 köyü
bulunuyor. Savaştan kaynaklanan göçlerle beraber nüfusu 250
binden fazladır. Pırsus ve Rıha’nın karşısındadır. Kanton
’un çoğunluğu Kürtler’ den oluşuyor. Arap halkının
yaşadığı, kısmen bulunduğu ilçe ve köylerde bulunuyor.
Kobanê’nin doğusunda Grê Spî (Til Ebyad), batısında da
Cerablus bulunuyor. Bu Kanton’da yer üstü ve yer altı
zenginlikleri bakımından zengindir. Özellikle; buğday, arpa,
mercimek, nohut, pamuk, susam ve biber yönünden yüksek verimliliğe
sahiptir. Kobanêliler su kuyuları açmada da ünlüdürler.
“Hefara” adı verilen makiler sadece Kobanê de değil, tüm
Kürdistan’da iş yapıyor. Fırat suyuna çok yakın olmasına
rağmen, su ihtiyacını kazılan kuyulardan sağlıyor. Kobanê’de
toplumsal yönden kadim aşiretler bulunuyor. Bu aşiretlerden bir
tanesi de Konfederasyon biçiminde örgütlenen Berazî aşiretidir.
Kobanê Kanton’u da tarihi bir yerdir. Miştenûr dağında,
Şıkefta Qîzıkan (Kızlar Mağarası) başta olmak üzere tarihi
yerler bulunmaktadır.
EFRÎN
Rojava
Kürdistanı’nın Batısında bulunan kantondur. Şêrawa,
Cindirêsê, Mabata, Reco, Bilbilê, Şiyê ve Şera adında yedi
ilçesi bulunmaktadır. 365 köyü bulunuyor. Bazı görüşlere göre
yılın her bir günü için bir köy kurulmuştur. Efrîn’in tüm
köy ve ilçeleri Kürtler’den oluşuyor. Efrîn merkezinde çok az
bir sayıda Arap halkı bulunuyor. Mabata ilçesinde Alevi Kürtler,
Qestel Cındo’nun çevresinde ve Ezazê’ye yakın bazı köylerde
de Êzîdî Kürtler yaşıyor. Çoğu Afrinli’nin aynı zaman da
Halep’te de evi bulunuyor. Halep’in Eşrefiye ve Şêx Maksut
mahallelerinde yaşayanların çoğunluğunun Kürtlerden oluşması,
savaşın oraya yönelmesine neden olmuş ve Afrin’e doğru büyük
bir göç başlamıştır. Yarım milyona yakın olan Afrin nüfusu,
bu göçten sonra 700, 800 bine ulaşmış durumdadır. Afrin’de
aşiretlerin etkisini fazla görünür değildir. Afrin Kantonu,
sosyolojik olarak “Kurmancî” dir. Afrîn kültürel olarak
Kürdistan’da özerk bir konuma sahiptir ve tarihi olarak da çok
eskilere dayanır. Afrin’in bazı ilçelerinde, Hûrî ve
Romalılara ait tarihi eserler bulunur. Kela Hûrîyan (Hurilerin
Kalesi) en ünlülerindendir. Başka bir taraftan, Afrîn denilince
ilk akla gelen şey “zeytin” oluyor. Afrin’e yukarıdan
bakılınca, yan yana dizilen zeytin bahçeleri, çok güzel bir
görüntü oluştururlar. Suriye’de elde edilen zeytinlerin % 30’u
Afrin’den elde edilir. Zeytinin dışında çok sayıda meyve ve
yeşillik çeşidi de üretiliyor”.
(Kürdistan
Stratejik Araştırmalar Merkezi; “Rojava Kürdistanı
Kantonlarını Tanıyalım“ 26 Şubat 2014 -
http://www.lekolin.net/haber-3965--ROJAVA-KURDISTANI-KANTONLARINI-TANIYALIM.html)