deneme

14 Temmuz 2020 Salı

“YENİ KAPİTALİZM” - YENİ YÜZYIL


YENİ KAPİTALİZM” - YENİ YÜZYIL

MAHİR SAYIN POLİTİK EKONOMİ BİLİMİNİ ALTÜST EDİYOR

Mahir Sayın “ Feodalizmi top yıktı, kapitalizmi de mürekkep!” yazısında (21 Haziran 2020, Siyasi Haber) üzerinde mutlaka durulması gereken konulara da değinmiş. Değinmiş diyorum, çünkü bir makalede o kadar çok konu ele alınırsa, ancak onlara değinebilirsin. Mahir arkadaş da öyle yapmış.


Önümüzdeki on yıl bunalım yılları” ara başlığı altında şunları yazıyor:
2008 krizi henüz ortada yok iken 2006’da Prof. Dr. Nouriel Roubini, ABD’de ev kredilerinin geri ödemelerindeki sıkıntılara bakarak küresel bir ekonomik krizin gelmekte olduğunu haber vermişti. Şimdi aynı “falcı” 1929 Büyük Buhranı’ndan daha büyük bir buhranın kapıda olduğunu haber veriyor. Aslında bu laf daha önce de edildi. Çapı itibariyle 2008 Krizi’nin 1929’dan büyük olduğu ama müdahaleler sayesinde aynı yıkımın ortaya çıkmasına imkan verilmediği beyan edilmişti. Ne var ki, bu kez Prof. Roubini 2008’de yapılan müdahalelerle etkisi azaltılan krizin bu kez aynı biçimde frenlenemeyeceğini ve önümüzdeki bütün bir on yılı kapsayabileceğini anlatıyor. Anlattıkları bana da makul göründüğünden ...

Mahir Sayın’ın “makul görüp” benimsediği tespitlerin hiçbirisi, gerçekten hiçbirisi “falcı” diyerek sevimli yapmaya çalıştığı profesöre ait değildir. Sıralanan on başlık (1) 2008 krizi öncesinde, kriz sürecinde ve sonrasında sürekli tartışılan konular olmuştur. Hemen her tartışan da bir biçimde genel hatlarıyla aynı görüşleri dile getirmiştir.
ABD Hazine Bakanlığı'na ve IMF’ye danışmanlık yapan Amerikan sermayesinin akıl hocalarından birisi olan Prof. Dr. Nouriel Roubini, kahinlik sayılacak bir iş de yapmamıştır. 2008 dünya ekonomik krizinin kaçınılmazlığını, geliyor oluşunu ortaya koyanlar Marksist-Leninistlerdir. Bir kahin, falcı aramaya gerek yok. Kriz tespiti kahinlik, falcılık işi değildir; nesnel gerçekler, gelişmeler ekonominin seyrini ele verir.
Mahir arkadaşın yazısında bu profesörden ziyade başka konular dikkat çekici.

4. Sanayi Devrimi, yıkım ve çözüm” ara başlığı altında Mahir Sayın şu tespitleri yapıyor:
Prof. Roubini’nin belirtiği 10 yıl aslında süregelen gelişmelerin normal bir sonucu gibi görünüyor. Zira 2008 krizinin üzerinden 12 yıl geçti ve kriz düzelecek iddialarına inat daha da derinleşerek devam ediyor.”

Birinci tespiti: 2008 krizi sonlanmamıştır “daha da derinleşerek devam ediyor”.
2008 krizi ... daha da derinleşerek devam ediyor”, “Çünkü artık 20. Yüzyıl kapitalizmi sermaye birikimini devam ettirme yeteneğini kaybetti.”

İkinci tespiti: 21. yüzyılda ”sermaye birikimini devam ettirme yeteneği”nden yoksun bir kapitalizmle karşı karşıyayız.

Sermayenin birikim yeteneği kazanmak için sürdürdüğü 100 yıllık serüven sonlanıyor:
Her şey geçen yüzyılın başındaki gelişmeleri anımsatıyor. Serbest rekabetçi kapitalizm gelebileceği son noktaya kadar gelip derin bir bunalım içine sürüklenmiş (1873-1896 Büyük Bunalımı) sömürgecilik sayesinde kendisine bir kanal açmış görünürken o da kısa zamanda tükenmiş ve dünya pazarlarının yeniden paylaşımı zorunlu bir hale gelmişti. Çözüm, 2. Sanayi Devrimi’nin derinleştirilmesi, 1. Paylaşım Savaşı, sosyal demokrasinin ihaneti, faşizm, 1929 Büyük Bunalımı ve 2. Paylaşım Savaşı oldu.
Yıkılanlar yıkıldı; dünya pazarı ayakta kalabilenlerin oldu ve kapitalizm reel sosyalizmle rekabet içerisinde yeniden atağa geçti; ve nihayet 3. Sanayi Devrimi ile birlikte de sosyalizmin kalıntılarından da kurtularak tek kutuplu dünya, tarihin sonu, demokrasi, barış, refah derken diktatörlükler, faşist akımların büyümesi, vekalet savaşları, servetin daha az elde toplanması, toplam gelirden çalışanların aldığı payın azalması ile 2008’e kadar geldi.”

Üçüncü tespiti: Kapitalizmde sermaye birikimi ancak “sanayi devrim”leriyle gerçekleştirilebilir.
Kapitalistlerin bu krizi aşabileceklerini iddia ederken gördük ki, tarih 20. Yüzyılın ilk yarısında olanları sanki tekrarlıyor. Benzerlik aslında bir tesadüf değil; zira kapitalizmin 20. Yüzyıla ait sermaye birikim modelleri işlemez oldu.”

Dördüncü tespiti: Kapitalizmde sermaye birikim modelleri vardır. “Kapitalizmin 20. yüzyıla ait sermaye birikim modelleri işlemez oldu.”

Kapitalizm her yerde kapitalizm olduğundan gittikleri yerlerde de aynı yasalar işlemekteydi. Kendi ülkelerindeki durumda da herhangi bir değişim olmazken gidilen ülkelerde de kar oranları artık ilk gittikleri noktada kalmamış, aşağı doğru bir seyre başlamıştı. Bunlardan en önde giden gelişmekte olan ülkeler kısa zaman içerisinde “orta gelir tuzağı” denilen kapana kısıldılar. Artık kar oranları bir kez daha dünya çapında düşme eğilimine girmişti ve bunun yarattığı gerilim 2008 finansal kriziyle patladı.
Aslında dünya burjuvazisi ne olduğunu elbette ki, herkesten iyi biliyordu ve onun için de bu krizin cereyan ettiği tarihler etrafında yeni bir sermaye birikim modelinin geliştirilmesinin peşine düşülmüştü. Krizden üç yıl sonra Almanya Endüstri 4.0 diye adlandırdığı yeni kapitalizmin dayanacağı temeli dünyaya sundu. Aynı tür programlar başka adlarla bütün metropol ülkelerinde de dillendirilmekteydi.”

Beşinci tespiti: 21. yüzyıl “yeni kapitalizm”in yüzyılıdır ve “yeni kapitalizm” ancak ve ancak “yeni bir sermaye birikim modelinin geliştirilmesi”yle mümkün olacaktır. Bu birikim modeli de ifadesini Endüstri 4.0”da bulmaktadır.

Şimdi bu tespitlere sırayla bakalım:

Birinci tespiti: 2008 krizi sonlanmamıştır “daha da derinleşerek devam ediyor”.
Mahir arkadaş Marksist-Leninist kavramlara yabancı olan birisi değildir. Ekonomik kriz, klasik kavramla ifade edecek olursak fazla üretim krizini Marks’ın Kapital’de nasıl açıkladığını; bu kriz konusunda Engels’in, Lenin’in, krizin aşamalarındaki değişim konusunda Stalin’in analizlerini bilmiyor olamaz diye düşünüyorum. Aynı zamanda fazla üretim krizinin neden dönemsel olarak, belli aralıklarla patlak verdiğinin, krizin dönemselliğinin sabit sermaye kıyımıyla doğrudan bağlantı içinde olduğunun ve bir krizin aşılması ve yeni bir kriz çevriminin başlaması için maddi değerler üretiminin kriz öncesindeki seviyesini aşmış olması gerektiğinin de farkındadır diye düşünüyorum.

Marksist-Leninist politik ekonominin ekonomik kriz konusundaki öğretisi bir kenara atılarak Marksizm-Leninizme yabancı anlayış ve kavramlarla, Nouriel Roubini gibi Amerikan sermayesinin bileşeni ve akıl hocalarının görüşleriyle ekonomik kriz Marksist-Leninist politik ekonomi zemininde analiz edilmiş olmaz.

Söz konusu profesörün aklı fikri balon nerede, hangi alanda şişiyor ve patlayacaktırda. Onun ufku balon ve köpükle sınırlı. Bunun ötesinde bu hoca ne dünya sanayi üretiminin ne de tekil ülkelerde sanayi üretiminin seyrini analiz ederek maddi değerlerin üretimi bazında kapitalist ekonominin konjonktür hareketini analiz etmiştir. Etseydi zaten balonun, köpüğün, spekülasyonun maddi değerler üretimindeki krize doğru gidişin birer göstergesi olduğunu söylerdi. O, kendisinden bekleneni yapmıştır; ancak genel geçerli burjuva, küçük burjuva, Post-Marksist çevrelerde “kahin”liği ile yer bulabilir. Gerçekten buluyor da. Kapitalizmin kriz içinde debelendiğini, kurtulamayacağını, 2008 krizinden de çıkamadığını, çökeceğini kanıtlamak için Nouriel Roubini gibilerinden medet umulması çok şaşırtıcı. Gerçekten çok şaşırtıcı.
Bu hocanın doğru olmayan veya kendine has olmayan anlayışlarına bu atıflar neden yapılıyor acaba?
2008 krizi ve sermayenin çevrimsel hareketi neyi gösteriyor?
2008 kriziyle başlayan sermayenin çevrimselliği veya konjonktür hareketi, 2020 yılında sonlanmıştır. Böylece sermaye, 2008-2020 arasında 12 sene süren konjonktür hareketini tamamlamış, 2020 yılı başında patlak veren yeni bir krizle yeni bir konjonktür sürecine girmiştir. Bu, sermayenin 2008 krizinden sonraki çevrimsel hareketidir.

Bir ekonominin krize girmesinin ve çıkmasının göstergeleri olmalıdır. Bu giriş ve çıkış ölçülebilir. Belki söz konusu profesöre de bir faydası olur diye sermayenin 2008 krizinden bu yana konjonktür hareketini, abc’sine indirgeyerek ele alalım.

Ekonominin krize girmesi ve çıkması ölçülebilir; Marksist-Leninist politik ekonomi sürekli, kriz konusunda esas analiz edilmesi gerekenin ne olduğunu ve ölçülebilirliğin hangi verilerle yapılabileceğini ortaya koymuştur. Her kriz sürecinde bu faktörleri tespit etmiş ve analizini yapmıştır.
Bu basit hesaplamayı yapmak; maddi değerler üretimini ölçmek ve bir sonuca varmak için Dünya Bankası’nın sabit fiyatlar üzerinden sanayi üretimi ve GSH verilerini kullanacağız. İsteyen başka verileri, varsa söz konusu “kahin” profesörün verilerini de kullanabilir. Sonuç aynı olacaktır. Aşağıdaki tabloda yer alan verileri (toplama-çıkartma-çarpma-bölme) sonuçlarına göre değerlendirmiş olacağız.

Dünya GSH’sı ve dünya sanayi üretimi bazında sermaye hareketi çevrimi (2000yılı sabit fiyatlarına göre, ABD doları) (2)
Dünya GSH
Trilyon dolar
Dünya sanayi üretimi
Trilyon dolar
2007 yılı
60,5
2007
17,8
2008 yılı
61,1
2008
18,0
2009 yılı
59,4
2009
17,1
2010 yılı
61,4
2010
18,2
2011 yılı
62,9
2011
18,9
2012 yılı
64,0
2012
19,3
2013 yılı
65,3
2013
19,8
2014 yılı
66,7
2014
20,5
2015 yılı
68,2
2015
21,0
2016 yılı
69,4
2016
21,6
2017 yılı
71,1
2017
22,4
2018 yılı
-
2018
23,1

61,1 trilyon dolar, 59,4 trilyondan dolardan daha büyüktür. 61,4 trilyon dolar da hem 61,1 trilyon dolardan hem de 59,4 trilyon dolardan daha büyüktür. 61,1 trilyon dolar, 59,4 trilyon dolardan 1,7 trilyon dolar kadar büyüktür. 61,4 trilyon dolar, 59,4 trilyon dolardan 2,2 trilyon dolar kadar ve 61,1 trilyon dolardan da 0,3 trilyon dolar kadar büyüktür.

2010 sonrasında 61,4 trilyon dolar giderek artmıştır; 61,4 trilyon dolarlık üretim, 2008 ve 2009’daki miktarın gerisine düşmemiştir. Büyümenin sürekli olduğunu göstermek için 2017’ye kadarki verileri de tabloya dahil ettim. Tablo, dünya GSH’sının -sabit fiyatlar üzerinden- 2010’dan sonra sürekli arttığını göstermektedir. Bu artıştaki süreklilik, ekonominin krizden çıkması anlamına gelir.

18 trilyon dolar, 17,1 trilyon dolardan büyüktür, ama 18 trilyon dolar 18,2 trilyon dolardan küçüktür. 2010 sonrasında 18,2 trilyon dolar giderek artmıştır; 18,2 trilyon dolar, 2008 ve 2009’daki üretimin gerisine düşmemiştir. Büyümenin sürekli olduğunu göstermek için 2018’e kadarki verileri de tabloya dahil ettim. Tablo, dünya GSH’sının -sabit fiyatlar üzerinden- 2010’dan sonra sürekli arttığını göstermektedir. Bu artıştaki süreklilik, ekonominin krizden çıkması anlamına gelir.

Tablodan çıkan iki sonuç:
1- Dünya GSH hesaplaması bazında kriz öncesi (2008) dünya GSH’nın en yüksek seviyesi 2010’da aşılıyor.

2- Dünya sanayi üretimi bazında kriz öncesi (2008) en yüksek üretim seviyesi 2010’da aşılıyor:

Ya Prof. Dr. Nouriel Roubini gibilerinin balon, köpük, hayali sermaye, spekülasyon hesaplarına göre kriz değerlendirmesi yaparsınız veya da maddi değerler üretimindeki gelişmeyi kıstas alarak kriz değerlendirmesi yaparsınız. Bir tarafta nesnel gerçeklik, diğer taraftan da ekonominin nesnel yasalarından anlamayan Nouriel Roubini gibileri duruyor. 
 
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlara göre dünya ekonomisinin seyri:
Yıllar
Miktar (Milyon dolar)
% artış-eksiliş - 2008 = 100 (3)
2008
1 818 834
100
2009
1 221 840
67,2
2010
1 422 255
78,2
2011
1 700 082
93,5
2012
1 330 273
73,1
2013
1 451 965
79,8
2014
1 403 865
77,2
2015
2 041 770
112,3
2016
1 983 478
109,1
2017
1 700 468
93,5
2018
1 495 223
82,2
2019
1 539 880
84,7


Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının seyri, sanayi üretiminde olduğu gibi ekonominin durumunu o an için göstermeyebilir. Yukarıdaki grafikte bu türden sermaye yatırımlarının 2008’deki en yüksek seviyesini ancak 2015’te aşabildiğini ve 2017, 2018 ve 2019 yıllarında 2008’deki seviyesinin gerisine düştüğünü göstermektedir. Bu grafik, kriz olgusundan ziyade dünya ekonomisinin nasıl kırılgan olduğunu göstermek bakımından önemlidir.

İşin abc’si bu. Sabit fiyatlar üzerinden maddi değerler üretimi 2008 krizinin aşılmadığını göstermiyorsa neyi gösteriyor? Veya bir ekonominin krizden çıkmasının temel kıstası nedir?
Yani Mahir arkadaş, 2008 krizi sürecinde korkunç boyutlarda sabit sermaye kıyımı ve yeni yatırımların yapılmadığını mı iddia ediyor?
Dünya ekonomisi 2008 krizi sonrasında belli bir canlanma aşamasından inişli-çıkışlı durgunluk aşamasına ve bu aşamanın sonunda da yeni bir kriz aşamasına geçmiştir. Böylece yeni bir çevrim başlamış oldu.
İkinci tespiti: 21. yüzyılda sermaye birikimini devam ettirme yeteneği”nden yoksun bir kapitalizmle karşı karşıyayız.

Aslında bu, kapitalizmi hiç anlamamak demektir. Veya Marks’ın analiz ettiği kapitalizmi hiç anlamamak demektir. Marks, “sermaye birikimini devam ettirme yeteneği”nden yoksun kalacak bir kapitalizm analizi yapmamıştır. Kapitalizm, süreklilik arz eden formasyon dönüşümlerine tabidir; birikim biçiminin genel çerçevesinde ve regülasyonunda sürekli bir değişim söz konusudur. (Erken kapitalizm, tekelci devlet kapitalizmi, neoliberalizm vb.) Bu nedenlerden dolayı kapitalizm, kaskatı bir kristal olmayıp, değişebilen ve sürekli olarak değişen bir organizmadır” (4)

Kapitalizmin sermaye birikimi yeteneğini kaybetmesi, artı değer üretme yeteneğini kaybetmesi anlamına gelir. Bu hale gelmiş kapitalizm, çökmüş kapitalizmdir; üretim biçimi olarak varlığı sonlanmış kapitalizmdir. Marks, Kapital’de böyle bir kapitalizmin analizini yapmıyor.

Artı değerin sermaye olarak kullanılmasına veya artı değerin sermayeye dönüştürülmesine sermaye birikimi denir” (5).

Mahir arkadaş, artı değer artık sermaye olarak kullanılmıyor veya kullanılamıyor ve artı değer artık sermayeye dönüştürülmüyor veya dönüştürülemiyor diyor. Bu konuda yalnız değil; Bu anlayışla kapitalizmi çökerten o kadar çok çevre var ki, saymakla bitmez. Ancak, burada unutulmaması gereken bir nokta var: Marks sermayenin birikim sürecini analiz ederken iki aşamadan/momentten veya iki birikim sürecinden bahseder: Birincisini sermayenin basit yeniden üretimi, ikincisini de sermayenin genişletilmiş yeniden üretimi. İlkinde yeniden üretim yerinde sayar; sadece kullanılmış/tüketilmiş üretim ve tüketim araçları yeniden temin edilir (yerine konur) ve artı değerin tamamı da kapitalist tarafından kişisel ihtiyaçları için tüketilir. Bu süreç kendini hep aynı seviyede yeniler. İkincisinde yeniden üretim asla yerinde saymaz. Üretim süreci genişletilmiş aşama olarak devam eder. Genişletilmiş yeniden üretimde kapitalist, artı değerin bir kısmını kendi kişisel harcamalarına ayırır (Marks buna gelir der), diğer kısmı ise birikime; yani eski sermayeye eklenen sermayeye dönüşür.

Bu süreç, dün de bugün de değişmemiştir, değişmeyecektir de. Aksi taktirde artık dünyamızda Marks’ın tanımladığı bir kapitalizm, sermaye birikimi yoktur; başka bir kapitalizm vardır ve bu kapitalizmin de Marks’ın tanımladığı sermaye birikimine göre hareket etmiyor demektir. Mahir arkadaş bunu kast ediyorsa, açık açık söylemelidir.

Sermaye birikimini devam ettirme yeteneği”nden yoksun kapitalizm, artı değer üretiminden yoksun kapitalizm demektir. Mahir arkadaşın böyle bir anlayışı savunduğunu düşünmüyorum.

Diğer tespitlerine gelince:
Üçüncü, dördüncü ve beşinci tespitleri birbirlerini tamamlıyorlar. Bu nedenle bunları beraber ele almak gerekir.

Üçüncü tespiti: Kapitalizmde sermaye birikimi ancak “sanayi devrim”leriyle gerçekleştirilebilir.
Dördüncü tespiti: “Kapitalizmin 20. yüzyıla ait sermaye birikim modelleri işlemez oldu.” Yani şu anda 12. yüzyılda olduğumuz için işlemez, batmış, çökmüş bir kapitalizmle karşı karşıyayız.
Beşinci tespiti: 21. yüzyıl “yeni kapitalizm”in yüzyılıdır ve “yeni kapitalizm” de ancak ve ancak “yeni bir sermaye birikim modelinin geliştirilmesi”yle mümkün olacaktır. Bu birikim modeli de ifadesini Endüstri 4.0”da bulmaktadır.
Bu durumda:
-Marks’ın analiz ettiği kapitalizm artık tarihe karışmıştır.
-Sanayi devrimi” olmaksızın sermaye birikimi olmaz; 21. yüzyıl “yeni kapitalizm”in yüzyılıdır, bu “yeni kapitalizm” de ancak ve ancak “Endüstri 4.0” diye tanımlanan “sanayi devrimi” zemininde var olabilir.

O zaman önce, sanayi devrimi ve “birikim modeli” yerine kullanılan “sanayi devrimi”yle ifade edilen teknolojik devrim kavramlarına bakalım.

Teknolojik devrim, sanayi devrimiyle eş anlamlı kullanılamaz.

Sanayi devrimi: “John Wyatt 1735’te iplik makinasını icat ettiğinde ve onunla birlikte 18. yüzyılın sanayi devrimini ilan ettiğinde...18. Yüzyılda sanayi devriminin çıkış noktası...iş makinasıdır” (6).

Sanayi devrimi sonucunda kapitalizmin iki ana sınıfı doğmuştur; İşçi sınıfı ve kapitalist sınıf. Sanayi devrimi üzerinden kapitalist sınıf kendi mezar kazıcılarının oluşmasını sağlamışlardı.

İngiltere için 18. yüzyılın en önemli sonucu, proletaryanın oluşmasıydı.” (Marks)

Sanayi devrimi derken Marks, bu kavramın içeriğini sadece teknolojik gelişmeyle; üretimin teknik yanıyla açıklamıyordu. Marks, sanayi devriminin sınıf ilişkilerinde altüst edici etkisini önplana çıkartıyordu.
Teknolojik devrim ile sanayi devrimini eş anlamlı kullanmak, her iki kavram arasındaki farkın görünmez kılınmasını beraberinde getirir; kavramların içeriğini birbirine karıştırır. Burjuvazi daha ziyade 1900’dan sonrası için 2. sanayi devrimi kavramını kullandı. Elektrik ve seri üretim; yani yeni teknoloji elektriğin yoğun kullanımını ve seri üretimi sağladı. Burjuvazi 3. bir sanayi devriminden bahseder oldu 1970’den sonra. Bunun nedeni de mikro-elektroniğin yoğun kullanılmasıdır (7). Burjuvazi şimdilerde ise 4. bir sanayi devriminden bahsetmektedir.

Marks, kapitalizmde sanayi devrimi ve üretimin ve buna bağlı olarak toplumsal ilişkilerin sürekli devrimci altüst oluşu arasında farkın olduğunu anlatmaya çalışır.

Burjuvazi üretim araçlarını, yani üretim ilişkilerini ve yani tüm toplumsal ilişkileri sürekli devrimcileştirmeden var olamaz... Üretimin sürekli altüst oluşu, bütün toplumsal durumların kesintisiz sarsıntıya uğratılması, sürekli çalkantı ve güvensizlik, burjuva dönemi tüm ötekilerden ayırt eden niteliklerdir.”(8).

Marks, sanayi devrimi - teknolojik devrim ve toplumsal ilişkiler arasındaki bağı böyle kuruyor. Ancak bu anlayış her “Marksist”, her “Marksist-Leninist” tarafından kabul görmüyor. Daha ziyade geçen yüzyılın ‘70’li yıllarından bu yana Marksizm-Leninizme sirayet eden ve bugün son derece doğal sayılan Marksizm-Leninizme yabancı birtakım kavramlar üzerinden ekonomi analizleri yapılabilmektedir. (Bu sadece ekonomiyle de ilgili değildir. Yaşamın bütün alanlarında kavram kargaşasını görüyoruz). Bu bağlamda “sermaye birikim modeli” kavramıyla bugün kapitalimin neden var olamayacağı ve hangi koşullarda var olabileceği açıklanmaya çalışılıyor. Açık ki, Mahir arkadaşın da dile getirdiği gibi, kapitalizm ancak günün koşullarına uygun bir “sermaye birikim modeli” ortaya çıkartabilirse varlığını sürdürebilir, çıkartamazsa işi bitmiş demektir; çökecektir, yok olacaktır vs.

Ancak, yukarıda belirttiğim gibi kapitalizmin varlığını devam ettirebilmesi için sermaye birikimini; genişletilmiş yeniden üretimi gerçekleştirmesi gerekir. Ne diyordu Marks? “Artı değerin sermaye olarak kullanılmasına veya artı değerin sermayeye dönüştürülmesine sermaye birikimi denir.” Bu da ancak ve ancak genişletilmiş yeniden üretim sürecinde elde edilebilir. Mahir arkadaş ve onun gibi düşünenler önce sermaye birikimini sağlamak için elzem olan genişletilmiş yeniden üretimin artık mümkün olmadığını söylemeleri gerekir. Yani, kapitalimin üretme, artı değer elde etme ana damarlarının tıkandığını; artı değer üretemediğini, Harvey-vari anlayışla ifade edecek olursak varlığını ilkel birikimle sürdürmek zorunda kaldığını veya Roza Luksemburg’la ifade edecek olursak sanayi merkezleri ile çevre (sanayinin olmadığı ülkeler) arasındaki ürün, hammadde mübadelesi sonlandığı için artık sermaye birikimi gerçekleşmiyor; genişletilmiş yeniden üretim tarihe karıştı demeleri gerekir. Aslında Mahir arkadaş bazen de Luksemburg-vari yazıyor. “Kapitalizm her yerde kapitalizm olduğundan gittikleri yerlerde de aynı yasalar işlemekteydi. Kendi ülkelerindeki durumda da herhangi bir değişim olmazken gidilen ülkelerde de kar oranları artık ilk gittikleri noktada kalmamış, aşağı doğru bir seyre başlamıştı.” Belki farkında olmadan veya da “orta gelir tuzağı”nı kendine dert edindiğinden bunları yazıyor. Çevre ülkelerde de kapitalizm geliştiği için Luksemburg’un kapitalizmin var olması, sermaye birikiminin sağlanması için merkez-çevre arasındaki mübadelenin artık olmadığını anlatıyor Mahir arkadaşımız.

Kapitalizm sürekli sermaye birikim modeli” icat ederek varlığını sürdürmüyor. Dünya proletaryasının büyük önderlerinden R. Luksemburg’un “birikim modeli” icadı da işe yaramadı. Ama onun bu hatasını acımasızca kullananlar işbaşındalar; en azından her ekonomik kriz döneminde işbaşındalar.

Aslında kapitalizmin “birikim modeli” aramasına gerek yok; birikim modeli arayanlar ve icat edenler, kapitalizme varlığını sürdürmesi için yol ve yöntem gösteriyorlar. Ancak, kapitalizmin buna ihtiyacı yok. Neden mi yok? Kapitalizm her dönem, her zaman kendini yenileyebilecek, gerekli, esnekliği gösterebilecek yeteneğe sahip olduğunu göstermiştir. Kapitalizm, varlığını bu yeteneğine borçludur.

Dün olduğu gibi bugün de kapitalizm bu yeteneğini sürekli sergilemiştir. 19. yüzyılda, 20. yüzyılda ve bugün 21. yüzyılda da kapitalizm genişletilmiş yeniden üretimini gerçekleştirdiği için sermaye birikimi sağlayabiliyor. 
 
Sermayenin sermaye olabilmesi için amacı olan artı değeri üretemediğini söyleme cüreti olan varsa buyursun, sermaye artık artı değer üretemiyor ve bundan dolayı da sermaye olmaktan veya Marks’ın tanımladığı sermaye olmaktan çıkmıştır desin...

Kapitalizmin varlığını birikim modeline” bağlamak genişletilmiş yeniden üretim sürecini; artı değer üretimi-sermaye birikimi ilişkisini anlamamak anlamına gelir. Hele hele kapitalizmde sermaye birikimi ancak “sanayi devrim”leriyle gerçekleştirilebilir demek kapitalizmi hiç anlamamak anlamına gelir.
Sanayi devrimi, bir ülkede kapitalizmin geriye dönüşümü mümkün olmayan süreç içinde kapitalizmin hakimiyeti ile bağlam içinde ele alınmalıdır. Sanayi devrimleri, İngiltere’de, ABD’de, Fransa’da feodalizme karşı, ABD’de İngiliz sömürgeciliğine karşı burjuva devrimler sonrasında gerçekleşmiştir. Almanya’da devrim yerine uzun süren reformlar sürecinde gerçekleşmiştir (9) Bugün emperyalist ülkelerin önde gelenleri olan bu ülkelere yeniden sanayi devrimi yaptırmanın ne anlamı var onu bilemem, ama bir anlamı olmalı ki, Mahir arkadaş bu konu üzerinde duruyor.

Ancak teknolojik gelişme bakımından soruna baktığımızda durum şudur. Ülkeler ve tekeller en modern teknolojiyi ne zaman kullanacaklarına bizzat karar veriyorlar. Örnek: İçten yanmalı motor teknolojisinde azami kar elde edildiği müddetçe, Mahir arkadaşın anlattığı “sanayi:4” hiçbir zaman kullanılmayacaktır. Unutmamak gerekir ki, kapitalizmde, büyük üretimde tekellerin elindeki devrimci yenilikler azami kara, işçi sınıfının sömürüsünün azami arttırılmasına hizmet etmek zorundalar. Bu olmuyorsa o devrimci yenilikler çekmecede kalmaya mahkumdurlar.

Teknolojik gelişmeyle kapitalizmde iniş-çıkışları açıklamak; yani kapitalizmin varlığını “sanayi devrimi” diye tanımlanan teknolojik yenilenmelere; teknolojik devrime bağlamak insanın aklına “uzun dalgalar teorisi”ni getiriyor ister istemez.

Nedir bu “uzun dalgalar teorisi”?
Uzu dalgalar“ teorisi kapitalizmin kendiliğinden çökeceği hesabı üzerine kurulmamıştır. Ama aynı zamanda devrim hesabı üzerine de kurulmamıştır. “Dalga“nın iniş ve yükselişine göre işçi sınıfına surfing yaptırır, ama devrim yaptırmaz.

Uzun dalgalar teorisinin önemi nedir?
Kapitalist ekonominin sorunlarına çare bulmakta zorlanan ve iflas etmiş olan burjuva politik ekonomi krizdedir, çaresizdir. Bu nedenle kapitalizme ömür biçmeyen her teoriye sarılmaktadır. Bu nedenle “uzun dalgalar teorisi”ni güncelleştirmiştir. Bu çabasında burjuva politik ekonomi en büyük desteği bir kısım troçkist çevreden ve küçük burjuva akımlardan almaktadır.

Özellikle Keynesçi uygulamaların sona erdiği 1970’li yıllardan bu yana üretilen veya yeniden canlandırılan hiçbir teori, kapitalizmin krizine çare olamamıştır. Neoliberal tezler, Sovyet revizyonizminin çöküşüne eşlik eden yoğunlaştırılmış küreselleşme propagandası ve bu merkezde oluşturulan sayısız küreselleşme teorisi ne kapitalizmin ebediliğini ve ne de Marksizm’in öldüğünü kanıtlayabilmiştir. 
 
Ekonomik kriz ortamı, teori arayışını daha da yoğunlaştırmıştır. Her zaman olduğu gibi bu kriz döneminde de (2008 krizi) malum teori; kapitalizmin kendiliğinden çökeceği teorisi umutsuz “radikal sol” tarafından; yani şu oldukça keskin “Marksist” küçük burjuva tarafından bir daha teori piyasasına sürülmüştür; bunların bir kısmı kapitalizmi çökertirken, bir kısmı 20-30 senelik bir ömür biçmiş, Nelte gibi perişanlar da bir taraftan kapitalizmin kendiliğinden çöktüğünü açıklarken, diğer taraftan da –ne olur ne olmaz diye düşünmüş olabilirler- bu iş “daha ne kadar sürer” diye sormak zorunda kalmışlardır. Ama günün en akıllıları ise uzun dalgalar teorisinin savunucuları olmuştur. Bunlar emperyalist burjuvazinin takdirini kazanmış saygın unsurlar olmuşlardır. Emperyalist merkezlerde; düşünce üretme fabrikalarında, üniversitelerde hiç kimsenin anlamayacağı birtakım formüllerin, ipe sapa gelmez kanıtların eşliğinde uzun dalgalar teorisi uzun uzun anlatılmaya başlanmıştır. Çünkü bu teori nihayetinde kapitalizme ebedilik vermektedir. Şimdiye kadar hiçbir burjuva teori bunu başaramadı, ama uzun dalgalar teorisi, en azından lafta da olsa başardı. Emperyalist burjuvazinin oluk oluk para akıtarak ayakta tuttuğu hiçbir iktisat kurumu, hiçbir ekonomisti doğru analiz yapamadı; tahminlerini kısa bir zaman sonra düzeltmek ve düzeltilmişi yeniden düzeltmek zorunda kaldı. İnanırlıkları kalmadı. Tam da böyle bir zamanda uzun dalgalar teorisi, kapitalizmin imdadına yetişti: Alçalan dalgayı yükselen dalga takip eder; yükselen dalgayı alçalan dalga takip eder, alçalan dalgayı yeniden yükselen dalga takip eder ve bu ebediyen böyle gider. Uzun dalgalar teorisi nihayetinde bunu söylüyor. Yani her çıkışın bir inişi veya her inişin bir çıkışı vardır esprisi, uzun dalgalar teorisidir.

Uzun dalgalar teorisi, öyle sınıf mücadelesiyle falan ilgili değildir; kapitalizm bir çevriminden diğerine geçer; alçalan dalga aşamasındaysa yükselen dalga aşamasına geçer veya tersi, ama her halükarda bu böyle devam eder gider; sürekli gelişim, yükselme içindedir; bazen bir adım geri atar (alçalan dalga), sonra bir adım ileri atar (yükselen dalga); bu arada işçi sınıf da devrim yapacağı yerde dalganın iniş ve çıkışına göre “bir o yana bir bu yana” surfing yapar. Bütün toplum, kötü günleri (alçalan dalga) iyi günlerin (yükselen dalga) takip edeceğini bildiği için sabırla bekler!

Uzun dalgalar teorisi, iradecilik ve kapitalist ekonominin nesnel yasaları:
-Kapitalist ekonomide konjonktürel gelişme; 8-10 senelik çevrimlerin periyodik olarak sürekli yinelenmesi kapitalist ekonominin yasal bir yansımasıdır. Bunun böyle olduğu ve başka türlü olmadığı Marks tarafından kanıtlanmıştır. Ama uzun dalgalarda; 40-60 yıl süren gelişme eğrilerinde böyle bir yasallık yoktur ve bu teorinin savunucuları da bunu kanıtlayamamışlardır. Kondratieff’in konjonktür hareketinde çevrim olarak kabul edilmesini istediği bu uzun dalgalar, kapitalist ekonominin nesnel yasaları tarafından belirlenmemektedir; ne bu dalgaların uzunluğunda ve ne de içsel yapısında kapitalist ekonominin nesnel yasaları bir rol oynamaktadır. Örneğin yeni ülkelerin, evet kıtaların işgal edilmesi, yeni hammadde kaynaklarının bulunması, savaşlar, devrimler uzun dalgalara göre gerçekleşmedi, gerçekleşmiyor. Ama uzun dalgalar teorisine göre gerçekleşiyor deniyor; yani kapitalizmin gelişme sürecinde gündeme gelen dış faktörler, uzun dalgaların karakterini belirleyen faktörler olarak görülmektedir.”(10)
Ortada ne “yeni kapitalizm” ne de onun yeni bir yüzyılı vardır. Doğru ortada yeni bir yüzyıl var; 21. yüzyıl. Doğrudur, yüzyıl yeni. Ancak kapitalizm, kapitalist üretim biçimi emperyalist çağında da olsa hala ve hala kendi iç nesnel yasalarına göre hareket etmektedir; kendi nesnel yasalarına göre dönemsel krizlerine girmektedir ve yine kendi nesnel yasalarına göre krizlerinden çıkmaktadır. Bu gidişatı değiştirecek olan da sınıf mücadelesi sonucunda bu sistemin yıkılmasıdır. Alternatif sosyalizm derken onu yıkacak olan sınıf ve sosyal tabakaların örgütlenmesi gerekir.

Mahir arkadaşın dile getirdiği düşünceler, göstermeye çalıştığım gibi, ne yenidir ne de sadece ona özgüdür. Savunduğu düşünceleri toplamı eklektiktir. Nouriel Roubini hayranlığından giriyor, “uzun dalgalar teorisi”nden çıkıyor. Bu arada Roza Luksemburg’a uğruyor, burjuvazinin “sanayi devrimi” anlayışını içselleştiriyor, yeni bir kapitalizm yaratıyor ve bunu da “dördüncü sanayi devrimine bağlıyor. Ve bu sanayi devrimi (Endüstri 4.0”) gerçekleşmezse kapitalizm de biter, sonu gelmiş olur diyor.

Aslından söylenecek daha çok şey var. Örneğin şu anlayışı yenilir yutulur cinsten değil:

...fabrika ve işyeri adım adım ... cansız emeğin canlısının yerini aldığı ya da işbirliği içinde çalıştıkları yeni türden fabrikalara bıraktı. Ama bu da 2008’e kadar sürdü. Çünkü bu yeni biçim beklenen kar oranlarının sürekli yükselmesini sağlayabilmesi için bu melezlikten kurtulup tümden cansız emekle çalışan “fabrika”ya dönüşmek zorunluluğundaydı.”

Mahir arkadaş makinelere sadece üretim yaptırmıyor, artı değeri de makinelere ürettiriyor. Ne var ki, bu da yeni bir teori değil. Geçen yüzyılın ‘70’li yıllarından bu yana savunulan bir teoridir.
Bu konuyu da ele almak isterim.

*

Kaynak/Açıklama:

1)“1- Borç krizi iflasları tetikleyecek; 2- Salgın sağlık harcamalarını...; 3- Emtia fiyatları ve ücretler düşecek...; 4- Para birimlerinin değeri düşecek, stagflasyon olacak; 5- Dijitalleşme işsizliği artıracak, ücretleri düşürecek; 6- Korumacılık için kısıtlamalar sıkılaşacak; 7- Popülizm yükselecek; 8- ABD ile ÇİN arasındaki ayrışma şiddetlenecek; 9- Siber savaş ve askeri çatışmalar olabilir; 10- 2030’larda belki çözülebilir”.


3)
2008-2012 arası: World Investment Reoprt (WIR), 2014, s. 205.
2014-2019 arası: World Investment Reoprt (WIR), 2020, s. 238.

4) Karl Marks; C. 23 (Kapital, C. I), s. 16.
5) Karl Marks; C. 23 (Kapital; C. 1), s. 605.
6)Karl Marks; C. 23 (Kapital I), s. 392/393
Sanayi devrimi için bkz.: İ. Okçuoğlu; Kapitalizmde Eşitsiz Gelişmenin ve Rekabetin Tarihi -1, Ceylan yayınları, Şubat 2000.

7)Bkz.: İbrahim Okçuoğlu; Kapitalizmin Tarihi, Sınırsız Kitap, 2016 Ankara.
8)K. Marks-F. Engels; C. 4, s. 465, Komünist Manifesto.
9) İ. Okçuoğlu; Kapitalizmde Eşitsiz Gelişmenin ve Rekabetin Tarihi -1

10) İbrahim Okçuoğlu; DÜNYA EKONOMİK KRİZİ (VI) Dünya Ekonomik Krizi (VI)UZUN Dalgalar Teorisi” İle İşçi Sınıfına Surfıng Yaptırılıyor - http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2009/08/2008-dunya-ekonomik-krizi-vi.html)
-Yeni Bir Fazla Üretim Krizine Doğru (I)
Teori Sorunu - Ekonomik Kriz Ve Marksist Konjonktür Teorisi - (http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2018/07/yeni-bir-fazla-uretim-krizine-dogru-i_15.html)