deneme

21 Ocak 2012 Cumartesi

EKONOMİK KRİZİN İDEOLOJİK SİSİNDE YOLUNU ŞAŞIRANLAR (III)


(POSTMODERN “MARKSİST” FELSEFE VE GELECEĞİN TOPLUM BİÇİMİ)

III-POSTMODERN “MARKSİST” FELSEFE VE GELECEĞİN TOPLUM BİÇİMİ

Son olarak, yüksek teknolojiye dayanan neoliberal küreselleşmiş kapitalizmin yeni eleştirmenlerinin veya postmodernizmin ürünü olan ideoloji tasfiyecilerinin konumuza ilişkin toplum dizaynlama anlayışlarını özetlemeye çalışalım.

Anadolu coğrafyasında Marksizme sarılarak Marksizmi reddetmeye çalışanlar, revizyona tabi tutanlar sürekli olmuştur. Bunlar saymakla bitmez. Ama Marksizme Nelte'ci, Kurz'çu (bu her iki vatandaş birer semboldür) tarzda cafcaflı avangardist havalarda saldıran pek çıkmamıştı, en azından ben tanımıyorum. Birincileri klasik dönekler ve revizyonistlerdir; ilkeleri ilkesizliktir, teoride, ideolojide, örgütlenmede tasfiyecilikleri klasiktir. Ataları komünist hareket içinden çıkmıştır; örneğin Bernstein, Kautsky, Troçki gibi. Ama ikincilerinin öyle klasik bir geleneği yok. Onlar moderndir, ataları hiçbir zaman Marksizm-Leninizm yanlısı olmamıştır; Marks'a, Lenin'e hep “eleştirel” bakmışlar, Stalin'i “öcü” olarak görmüşlerdir. Partiyi, sınıfı reddetmişler, devrimi, öznesi sınıftan ve müttefiklerinden oluşmayan kendiliğindenci bir gelişme olarak görmüşlerdir. Bu unsurların Marksizmden bahsederek Marksizmi reddetmeleri bir başkadır. Klasik inkârcılar ve tasfiyeciler, devrimi ve işçi sınıfını hiçbir zaman reddetmemişlerdir, ama ikincileri işçi sınıfının yok olduğunu veya yok olma sürecinde olduğunu savunma derdine düşmüşlerdir. Bunların tarihi yenidir; en fazlasıyla 1970'lerden bu yanadır. Bunlar neoliberalizmin saldırıları karşısında dünyanın değiştiğini sanan, 1990'lı yıllardan sonraki büyük “değişime” ayak uyduran, çözemediği, teslim olduğu sorunları Marksizmin yetmezliği olarak gören, bu nedenle aşılması gerektiğine inanan postmodernistlerdir. Sanılmasın ki, burjuvaziye mal edilen postmodernizmden bahsediyorum. Bu unsurlar devrimci ve komünist hareket içinde de varlar. Bunlar, hangi düşüncelerden ilham aldıklarını söyleme cüretinde olmayacak derecede zavallıdır. Bir Weber ne düşündüğünü açıkça söyledi. Negri ne düşündüğünü açıkça söylüyor, bir Kurz ve Nelte ne düşündüklerini açıkça söylüyorlar. Ama onların düşüncelerinden etkilenerek “yeni” teoriler üretenlerde bu cüret yok. Öyle ki bunlar, kapitalizmi, artı değer üretme kanallarını tıkayarak kendiliğinden çökmeye mahkum ederken; kapitalizm koşullarında “emeği” değersizleştirirken -yani özgürleştirirken- Marksizme de elveda dediklerini açıklayacak cürete sahip değiller. Marksizmi, işçi hareketini, komünist hareketi böyle “tarih” yapıyorlar. Bu unsurlara göre günümüzde “emeğin” değerinden bahsetmek, artı değer üretiminden bahsetmek; yani işçi sınıfından bahsetmek dinozorluktur, tarihin gerisinde kalmaktır. Onlara göre günümüzde kapitalizm, kendi kendine çökecek iç çelişki olgunluğuna ulaşmıştır; artık üretim tarzı kriziyle karşı karşıyayız, artık işçi sınıfının, köylülüğün, gençliğin -ben de ekleyeyim kadınların, çocukların, yaşlıların- var oluş krizi gündemdedir, artık dünya krizi olgunlaşmıştır: “Emek” değersizleşiyor, yani özgürleşiyor, kapitalizm kendi kendine yıkılıyor!