deneme

19 Eylül 2011 Pazartesi

12 EYLÜL DARBESİNİN POLİTİK EKONOMİSİ VE EMPERYALİSTLEŞEN TÜRKİYE (I)



AKP'nin içte iktidar olma mücadelesinin yanı sıra dış politikada sergilediği birtakım ”açılım“lar, Türkiye'de kapitalist gelişmenin ve buna bağlı olarak da burjuvazinin kabuk değiştirdiğini göstermektedir. AKP, hükümet olma mücadelesini geride bırakarak iktidar olmuştur. AKP'yi iktidar yapan onun ne birtakım geleneklerin, dini inançların savunucusu ve uygulayıcısı olmasıdır ne de “liberal” veya ”ileri demokrasi“ye geçişte kararlı olmasıdır; büyük burjuvazinin iki kanadı arasındaki mücadelede; uluslararası tekelci sermaye ile uyumluluk içinde yerli tekelci sermayenin çıkarlarını en iyi bir biçimde savunma mücadelesinde siyasi sorumluluğun ona verilmesidir. Burjuvazi son on yıldan bu yana veya AKP'nin hükümet olmasından bu yana uluslararası politikada ve Türkiye'nin başka ülkelerle ilişkilerinde oldukça cüretkâr hareket etmektedir. Tabi bu, Erdoğan'ın “Kasımpaşalı” olmasıyla açıklanamaz. Burjuvaziyi cüretkârlaştıran birtakım faktörlerin olması gerekir. Bu yazıda bu faktörleri ve ayrıntıya girmeden dış politikadaki “açılım”ların ne anlama geldiğini, uluslararası alanda güç dengelerindeki değişimi ve bu değişimde Türkiye'nin yerini ”emperyalizme bağımlı, yarı sömürge ülke“ perspektifi dışında kısaca ele alacağım.

1 Eylül 2011 Perşembe

LİBYA VE SINIFTA KALANLAR


Şimdi ne olacak? Magrip'ten Maşrık'a genelleştirilen “Arap Baharı”ndan, halk ayaklanmalarından, devrimden vb. bahsedenler şimdi ne diyecekler? Libya'da devrim mi oldu? Halk mı ayaklandı? Kim kimi devirdi? Benzeri sorular çoğaltılabilir.
Libya'da ne oldu?
Şüphesiz ki, Gaddafi rejimine karşı Libya halkının mücadelesinin yanındayız, özgürlük ve demokrasi mücadelesini destekliyoruz. Zaten tartışılan da bu değil. Tartışılan, Libya halkının Gaddafi rejimine karşı mücadelesi, ayaklanması değil. Açık olan şu ki, Libya'da birtakım güçler; “isyancılar”, Batılı emperyalist ülkelerle, NATO güçleriyle sıkı bir ilişki içinde görünüşte Libya halkının çıkarlarını, geleceğini savunan güç olarak hareket ediyorlar. Bu “isyancılar”ın Libya halkının özgürlük ve demokrasi talepleriyle ne derece ilişkili oldukları, kimin adına isyancılık yaptıkları ortadadır. Bu “isyancılar”ın örgütleyicileri ve her bakımdan destekçileri; Alman, Fransız, İtalyan, Amerikan emperyalistleri, bir bütün olarak NATO ve AB, bilinen nedenlerden dolayı bu ülkeyi işgal etmek için Gaddafi rejimine karşı Libya'da bir “iç savaş” çıkartmayı planladılar ve bu planı uygulayacak olanları da örgütlediler. Bundan sonrası kolaydı; Gaddafi rejimine karşı ayaklanan Libya halkı desteklenmeliydi, en azından “insani” nedenlerden dolayı desteklenmeliydi. Öyle de oldu.