deneme

1 Kasım 1999 Pazartesi

KIBRIS SORUNU VE EMPERYALİST DALAŞ


KIBRIS SORUNU VE EMPERYALİST DALAŞ

Ecevit'in ABD'de de kimlerle, hangi konuyu, hangi kapsamda konuşacağı çok önceden tespit edilmişti. Protokolün, ziyaretten önce en ince noktasına kadar hazırlanması ve ele alınacak konuların belirlenmesi ve bu konular hakkında görüşlerin karşılıklı teatisi ziyaret öncesi gerçekleştirilmişti. Ecevit ve Clinton, Ecevit, IMF veya Dünya Bankası hangi konuyu hangi boyutta ele alacaklarını ve kamuoyuna nasıl bir açıklamanın yapılacağını biliyorlardı. Nitekim öyle de oldu. Amerikan emperyalizmi ve Türk devleti, dünya kamuoyuna, özellikle de AB'yle görüşmelerin ne denli olumlu olduğu, Türkiye-ABD arasında "dostluk" ilişkileri olduğu ve Türkiye'nin çok önemli bir ülke olduğu mesajı verilecekti. Bu mesaj verildi. Hal böyle olmasına rağmen Türk medyasında, beklentiler üzerine bolca yorum yapıldı. Umduğunu bulamadı diyenlerin yanı sıra, çetin pazarlıklar yapıldı diyenler de oldu. Her halükarda bu yorumcuların gözden kaçırdıkları gerçek, Amerikan emperyalizminin mali ve siyasi konuları birbirinden ayırarak ele almasıydı. Amerika, devlet olarak doğrudan mali "yardım" vaadinde bulunmadı ve bu biçimdeki "yardım"ın sınırlı olacağını çok önceden açıklamıştı. Amerikan emperyalizmi, mali konularda devreye IMF'yi ve Dünya Bankası'nı soktu ve Türkiye'nin mali talepleri IMF ve Dünya Bankası tarafından ele alındı. Henüz kimin ne dediği pek belli değil. "Deprem yardımı", IMF ile Stand-by sorunu devam ediyor. Her halükarda tahkim yasasının çıkmış olmasını ve Türkiye'de enerji sektöründe yatırımların kaçınılmaz olduğunu göz önüne getirirsek Türkiye'ye gelecek olan yabancı sermaye miktarının birkaç milyar dolarla sınırlı kalmayacağı açıktır. Merkez Bankası Başkanı Erçel'in açıklamasına göre uluslararası piyasalardan Türkiye'ye 2000 yılında 11 milyar dolar ve 2001 yılında da 13 milyar dolar olmak üzere toplam net 24 milyar dolar akacaktır. Bu miktar, azami değildir. Amerikan emperyalizmi, Türkiye'nin mali taleplerine kendi etkisindeki kurumları devreye sokarak sermaye akışı için yeşil ışık yakarak cevap vermiş oldu.

BİR BİLİM DALI OLARAK İSTATİSTİK


BİR BİLİM DALI OLARAK İSTATİSTİK

İki nedenden dolayı böyle bir konu üzerine yazmayı doğru bulduk. Birinci neden, ekonomi üzerine yazılarımızda istatistik göstergeleri/verileri sıkça kullanmamız. İkinci neden de bir bilim dalı olarak istatistiğin kavranmaması. Hatta küçümsenmesi. Anlaşılan o ki, istatistiki veriler, sayılar okunamıyor. Oysa bazen bir tablonun birkaç sayfalık yorumdan daha çarpıcı, daha açıklayıcı, daha öğretici olabileceği düşünülmüyor. Tabii ki bu, bugünün bir sorunu değil. Yılların alışkanlığı, istatistik göstergelere karşı yılların biriktirdiği önemsememe. Bu, aynı zamanda, bir bilim dalı olarak istatistiği kavrayış eksikliğinden dolayı önemsememe anlamına gelir. Bu yazımızda konuya genel hatlarıyla açıklık getirmeye çalışacağız.