KIBRIS
SORUNU VE EMPERYALİST DALAŞ
Ecevit'in
ABD'de de kimlerle, hangi konuyu, hangi kapsamda konuşacağı çok
önceden tespit edilmişti. Protokolün, ziyaretten önce en ince
noktasına kadar hazırlanması ve ele alınacak konuların
belirlenmesi ve bu konular hakkında görüşlerin karşılıklı
teatisi ziyaret öncesi gerçekleştirilmişti. Ecevit ve Clinton,
Ecevit, IMF veya Dünya Bankası hangi konuyu hangi boyutta ele
alacaklarını ve kamuoyuna nasıl bir açıklamanın yapılacağını
biliyorlardı. Nitekim öyle de oldu. Amerikan emperyalizmi ve Türk
devleti, dünya kamuoyuna, özellikle de AB'yle görüşmelerin ne
denli olumlu olduğu, Türkiye-ABD arasında "dostluk"
ilişkileri olduğu ve Türkiye'nin çok önemli bir ülke olduğu
mesajı verilecekti. Bu mesaj verildi. Hal böyle olmasına rağmen
Türk medyasında, beklentiler üzerine bolca yorum yapıldı.
Umduğunu bulamadı diyenlerin yanı sıra, çetin pazarlıklar
yapıldı diyenler de oldu. Her halükarda bu yorumcuların gözden
kaçırdıkları gerçek, Amerikan emperyalizminin mali ve siyasi
konuları birbirinden ayırarak ele almasıydı. Amerika, devlet
olarak doğrudan mali "yardım" vaadinde bulunmadı ve bu
biçimdeki "yardım"ın sınırlı olacağını çok
önceden açıklamıştı. Amerikan emperyalizmi, mali konularda
devreye IMF'yi ve Dünya Bankası'nı soktu ve Türkiye'nin mali
talepleri IMF ve Dünya Bankası tarafından ele alındı. Henüz
kimin ne dediği pek belli değil. "Deprem yardımı", IMF
ile Stand-by sorunu devam ediyor. Her halükarda tahkim yasasının
çıkmış olmasını ve Türkiye'de enerji sektöründe yatırımların
kaçınılmaz olduğunu göz önüne getirirsek Türkiye'ye gelecek
olan yabancı sermaye miktarının birkaç milyar dolarla sınırlı
kalmayacağı açıktır. Merkez Bankası Başkanı Erçel'in
açıklamasına göre uluslararası piyasalardan Türkiye'ye 2000
yılında 11 milyar dolar ve 2001 yılında da 13 milyar dolar olmak
üzere toplam net 24 milyar dolar akacaktır. Bu miktar, azami
değildir. Amerikan emperyalizmi, Türkiye'nin mali taleplerine kendi
etkisindeki kurumları devreye sokarak sermaye akışı için yeşil
ışık yakarak cevap vermiş oldu.