deneme

6 Mayıs 2019 Pazartesi

TÜRKİYE'DE KAPİTALİZMİN GELİŞMESİ, IV. KİTAP


 
KİTAP TANITIMI

TÜRKİYE'DE KAPİTALİZMİN GELİŞMESİ 
(İÇ PAZARIN OLUŞMA SÜRECİ)

TÜRKİYE DEVRİMİNİN DİYALEKTİĞİ
 
IV. KİTAP







  ÖNSÖZ

Ağustos-Kasım 1992'de bu kitaba son hali verilmişti. Baskı işi 2005'e kadar uzadı. Bu arada Maocu arkadaşlarımızın bir bölümü “Sınıf Teorisi” adında bir dergi çıkartmaya başladı. Bu dergide aynı görüşler “döne döne” yeniden anlatılıyor. “Sınıf Teorisi”nde ele aldıkları konuya ilişkin anlayışlarının eleştirisini de ekledim.
Çalışma 2005'te Ceylan Yayınları tarafından baskıya hazır hale getirildi. Basılması için matbaaya gitti, ama basılmadı. Nihayetinde bu çalışmayı yıllarca yok saydım. Sonradan, yıllar sonra Ceylan Yayınları'nın baskıya gönderdiği nüshayı dijital arşivi yeniden düzenlerken olmaması gereken yerde buldum. Ama sene 2015'e gelmişti. Bu arada iki Maocu hareketin sosyo-ekonomik yapı üzerine tartışmalarını okudum. Bu tartışmaları, yöntemleri yanlış olduğu; diyalektik ve tarihsel materyalizmden uzak olduğu için vardıkları sonuçların da kaçınılmaz olarak yanlış olduğunu göstermektedir. Bu nedenle kaybolan ve bulunan dördüncü kitapta sosyo-ekonomik yapı üzerine arkadaşlara yönelttiğim eleştirilere eklemeler yaptım. Bu ekleri, MKP'nin III. Kongre kararlarında konuyla bağlam içinde savunduğu düşünceleri, bu kararlara “Partizan” dergisinin Haziran 2014 tarihli özel sayısında (“Yeni Bir Aşama Olarak MKP III. Kongresi”) verdiği cevabı değerlendirerek yaptım.
Eski versiyonda yapılan birinci değişiklik bu.
İkinci değişiklik “Kızıl Bayrak” çevresinin sosyalist devrim anlayışının eleştirisini çıkartmamdır.
Şimdi, 2019de bu çalışmayı yayınlama imkânı bulabildim. Elinizdeki kitap üç “hamle”nin ürünüdür: İlk hali (1999); ikincisi baskıya hazırlanış ve eklemelerin yapılmış hali (2005); şimdi de 2017'de yeni eklemelerin yapılmış hali.
Tabii aradan bunca zaman geçince, o zaman ele alınan konuların bugün, en azından 20 sene sonra artık bir anlamı kalmamıştır diye düşünebiliriz. “Partizan” varoluşundan bu yana “aynı suda” yıkanıyor, o cephede değişen hiçbir şey yok. “Değişmeyen bir şey varsa o da değişimdir” sözü arkadaşlar nezdinde anlamsız. Ama “Sınıf Teorisi” cephesinde oldukça önemli bir sıçrama yapıldı, ama yanlış yerde konaklanıldı. Bu değişmezliği ve değişimi göstermeye çalışacağım.
Bu kitap da diğer ilk üç kitap gibi tamamen yöntem ve teori üzerine küçük burjuva devrimciliği ile somut olarak da Türkiye'de Maocu örgütlenmelerle bir hesaplaşmadır.
Bu Maocu arkadaşlarla neden bu kadar uğraştığım, neden geçmişe ait, Türkiye gerçekliğini yansıtmayan bu düşünceleri eleştirmekle uğraştığım sorulabilir. Söyleyeyim. Bu arkadaşların siyasi yapılarını devrimci olarak görüyorum. Coğrafyamızda Maocular, mevcut düzene karşı mücadelede küçümsenmemesi gereken bir potansiyeldir. Bu arkadaşlar, Maoizmi savundukları için dünya görüşü ve teori bakımından her ne kadar anti-marksist olsalar da, siyasi duruşları bakımından devrimcidirler. Köhnemiş düzeni yıkmak istiyorlar, bunun için can pahasına mücadele ediyorlar, ama bu işin sosyo-ekonomik, sınıfsal yanını henüz anlamış değiller.
Maoculuk coğrafyamızın tipik bir küçük burjuva akımıdır. Küçük burjuva devrimcileri olarak bu arkadaşlar, anti-emperyalist, anti-faşist mücadelenin bir bileşenidirler. Dolayısıyla, bugün Maoculuk görünümünde, yarın başka bir görünümde küçük burjuva devrimciliği ile sürekli siyasi, ideolojik ve teorik olarak uğraşacağız. Türkiye'de küçük burjuvazinin de hala devrim yapma olasılığının olduğu; bunun nesnel bir gerçeklik olduğu göz önünde tutulursa, Maocularla bu denli uğraşmamın bir zorunluluğun ifadesi olduğu anlaşılır.
Coğrafyamızda toplumsal yapı, ağırlıkta küçük burjuva unsurların varlığı, bu düşüncelerin sürekli farklı siyasi ve teorik biçimlerde/görünümlerde yaşam bulmalarına maddi temel teşkil ediyor. Bu koşullar var olduğu müddetçe -istesek de istemesek de- küçük burjuva devrimciliğine karşı mücadele etmek zorunda kalacağız.
Maoculuk, toplumsal gelişmeyi analiz etmekte ve bundan siyasi sonuçlar çıkartmakta yetersizdir, bir çıkmaz içindedir. Ufku, en fazlasıyla küçük burjuva demokrasisiyle sınırlıdır; ondaki sosyalizm, Marksizm-Leninizm sadece lafızdadır; dünya görüşü olarak gelişmesinin maddi koşulları yoktur, çünkü hitap ettiği sınıf geleceği olan bir sınıf değildir ve bu nedenle ulusal ve uluslararası çapta Maocu akımlar olarak bölünüp parçalanmaktadır.
Coğrafyamızda Maocu düşünceyi katışıksız, şabloncu ve oldukça kaba bir şekilde savunanlar, “Partizan” camiasından devrimcilerdir. Bu arkadaşların Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısı, sınıflar, devrim vb. konularında “somut” olarak söylediklerinin öyle pek fazla bir önemi yoktur. Bu küçük burjuva akımla hesaplaşmayı önemli kılan, onların “somut” argümanlarından ziyade yöntemleridir. Dolayısıyla onlarla hesaplaşmanın temelinde yatan, yöntem sorunudur. Önemli olan, Marksist yöntemle Maocu yöntem arasındaki sınıfsal-ideolojik farkı ortaya koymaktır. Maocuların tarihsel materyalizme “saldırıları”, onu çarpıtmaları, yani Maoculaştırmaları karşısında susmak, bu saldırı ve çarpıtmaya ortak olmak anlamına gelir.
Onların düşüncelerinin ve tespitlerinin ne denli basit, gerçeklikten uzak, kaba ve geneli ifade eden, somutta hiçbir işe yaramayan “teoriler” toplamı olduğunu; teori ve yöntem cephaneliklerinin aynı genel formülasyonlardan ibaret olduğunu söylemek yetmiyor. Maoculuk biçiminde yansıyan küçük burjuva devrimciliğiyle teori ve yöntem açısından hesaplaşmak için anlayışlarını analiz etmek gerekir.
Emperyalizme, faşizme, baskı ve zulme karşı mücadele eden ve coğrafyamızda nasıl mücadele edilmesi gerekiyorsa öyle mücadele eden bu arkadaşlara yöneltilen eleştiriler, onları ne denli ciddiye aldığımın ve devrimci olarak gördüğümün doğrudan bir ifadesi olarak da algılanmalıdır.
Arkadaşların, eleştirilerimi “dost acı söyler” anlamında değerlendirmelerini isterim.
*
Ayrıca belirteyim: Okur bu kitapta, farklı açılardan yorumlamaya açık olan anlayışların tekrarıyla karşılaşacaktır. Lenin'in, Marks-Engels'in ve tabii ki Maocuların bazı anlayışları, farklı açılardan değerlendirilmek için tekrarlanmıştır.
Bu çalışmada bolca alıntı yapıldı; adeta yorumlama yerine alıntılarla cevap verildi. Sıkıcı olabilir; alıntıların çoğunu dipnot kısmına kaydırabilirdim, ama yapmadım. Olduğu gibi kalsın istedim. Tabii bu, bir tembelliğin yansıması değildir. Böyle hareket etmemin; dünya proletaryasının önderlerinin konuya ilişkin anlayışlarına sürekli ve bazen de tekrarlayarak yer vermemin bir nedeni var: Arkadaşların, bu önderlerin düşüncelerine verecekleri cevap veya düşüncelerini nasıl yorumlayacakları...
Türkiye somutuyla ilgili olarak arkadaşların analizleri oldukça sınırlıdır, ama çok amaçlı, farklı yaklaşımla değerlendirmeye açıktır. Bu nedenle görüşlerini farklı açılardan değerlendirmek için tekrarlamak zorunda kaldım. Aynı şekilde, Türkiye somutuyla ilgili verilerde de, özellikle tarım konusunda kaçınamadığım tekrarlar oldu. Bütün bunlar için şimdiden özür dilerim.
*
Türkiye'de Kapitalizmin Gelişmesi çalışmasının birinci kitabında dördüncü kitabın, yani bu kitabın içeriği de açıklanmıştı. Her ne kadar bazı konulara değinilse de dördüncü kitabı, çeşitli nedenlerden dolayı açıklanan içerik doğrultusunda hazırlayamadım. Belki başka bir zaman o konuları ele alan bir çalışma yapılır.
*
Bu kitabın I., II. ve IV. bölümleri 1986-1987 döneminde, III. bölümü 1997'de ve V. Bölüm de Ağustos-Kasım 1999'da hazırlandı ve bazı eklemelerle güncelleştirilerek (2000-2004 ve 2017) bu haline getirildi.
Çalışmanın kitap haline getirilmesine katkıda bulunan arkadaşlara ayrıca teşekkür ederim.

Mart 2001 (Ağustos 2005, Ağustos 2017, Ocak 2019)
İbrahim Okçuoğlu