deneme

16 Mayıs 2000 Salı

ZİMBABVE


 
1889’da Büyük Britanya, “Matabele Ülkesi”ni kendi çıkar sahası olarak ilan eder, yönetim ve talanını da Cecil Rhodes’e ait olan “British South Africa Company”ye bırakır. 1923’te Güney Rodezya’nın beyaz nüfusu, referandum sonucu, Güney Afrika Birliği’ne katılmama kararı alır. 1965’te Güney Rodezya, tek taraflı bağımsızlığını ilan eder ve Rodezya olarak “Commonwealth”in üyesi olmak ister. Aralık 1972’de Nkoma önderliğinde “Zimbabve Afrika Halk Birliği” (Zapu) ve Sithole önderliğinde de “Zimbabve Afrika Ulusal Birliği” (Zanu) gerilla savaşını başlatırlar. Mart 1978’de Başbakan Smith ve çok sayıda siyah muhalefet grubunun imzaladığı anlaşmayı ve bunun sonucu olarak 1979’da Muzoreva başkanlığında kurulan hükümeti ne Zanu ve Zapu ve ne de İngiltere tanır. 10 Eylül 1979’da Londra’da Rodezya konferansı başlar. 27-29 Şubat 1980 seçimlerini Mugabe kazanır. 18 Nisan 1980'de Rodezya, Zimbabve adını alır ve bağımsız ülke olur.

Zimbabve, ulusal burjuvazi önderliğinde uzun yıllar süren antiemperyalist, antisömürgeci kurtuluş mücadelesi sonucunda bağımsızlığını elde etmişti. Ülkenin en önemli sorunlarından birisi ve emekçi köylülüğü mücadeleye çeken temel neden, toprak sorunuydu. Beyaz büyük toprak sahipleri, devasa büyüklükteki çiftlikleriyle en verimli toprakları kendi aralarında paylaşmışlar ve siyahlar, topraklarından kovulmuşlardı. Mücadelenin önderi ve yeni hükümetin başkanı Mugabe, halka, durumun değişeceği, köklü toprak reformu yapılacağı sözünü vermişti. Ama o, sözünde durmadı ve emperyalistlere boyun eğdi. Özellikle İngiltere ve ABD’nin talebi üzerine beyaz büyük toprak sahiplerine önemli miktarlarda tazminat ödemeyi kabul etti, sömürgecilerin el koydukları toprakları tazminat ödeyerek geri alma yolunu seçti. Ama bu da yapılmadı. Mugabe, beyaz toprak beyleriyle işbirliği yolunu seçti. Bağımsızlıktan 20 yıl sonra da, yani bugün de hala 4500 beyaz toprak beyi, verimli toprakların %70’ine sahip. Mücadeleye, toprak umuduyla katılan siyah köylü nüfuz, verimsiz topraklarla yetinmek zorunda.

Zimbabve, ulusal ve sosyal kurtuluşun temel görevlerinden birisi olan toprak devrimini gerçekleştirmedi. Tam tersine, siyasi bağımsızlıktan sonra kurtuluş savaşı devam ettirilmedi, mücadele içinde olan ve mücadele etmek isteyen yığınlar, harekete geçirilmediler ve sorunlarını bizzat çözümlemek için örgütlendirilmediler. Zimbabve, siyasal bağımsızlığın ne olduğunu pek anlamadan yeni sömürgeci bağımlılık ilişkilerine girdi.

Emekçi ve topraksız köylüleri kandırmak için Mugabe hükümeti, yıllık ortalama olarak 50 kadar arazi parçasını dağıttı. Bu topraklar da ihtiyacı olan köylülere değil, yakın dostlara ve bakanların yakınlarına verildi. Hala, yarım milyondan fazla topraksız köylünün toprak beklemesi, halkın %60’ının yoksulluk sınırının altında yaşaması ve çalışabilir nüfusun %50’sinin işsiz olması Mugabe önderliğindeki iktidarın eseridir.

Mugabe yönetimi, onun önderliğindeki rejim, kısa zamanda yozlaştı, tam anlamıyla rüşvetçi oldu. Halkın yükselen muhalefeti Mugabe rejimini krize sürükledi. İngiltere’nin verdiği silahlarla donatılmış 13 bin askeri Kongo’ya göndermesi, tepkiyi daha da arttırdı. 12 yıl daha iktidarda kalmak için Şubat ayında gerçekleştirilen referandumu kaybeden Mugabe, ikili oyununu derinleştirdi: bir taraftan muhalefeti bastırmaya, ülkede terör estirmeye, önde gelen muhalefet önderlerini öldürtmeye devam ederken, diğer taraftan da keskin antiemperyalist oldu(!). Mugabe, topraksız köylüleri, toprakları, beyaz toprak beylerinin çiftliklerini işgal etmeleri için cesaretlendirdi. Lumpenlerin yanı sıra, kurtuluş savaşına katılmış olanların bir kısmı da toprak işgaline, kundakçılığı katıldı. Kendilerine sözü verilen toprağı almak için toprak işgaline katılan eski savaşçılar, Mugabe’nin kirli iktidar oyununa alet oldular. Mugabe, bir taraftan baskı ve diğer taraftan da “antiemperyalist”likle muhalefeti sindirmeyi ve halkı yeniden kazanmayı planlıyor. Bu arada emperyalistler de boş durmuyorlar. Beyaz toprak beylerini koruma bahanesiyle Zimbabve üzerinde baskıyı arttırıyorlar ve muhalefetin potansiyel devrimci gelişmesinin önünü almaya çalışıyorlar.