deneme

17 Şubat 2002 Pazar

S. P. HUNTİNGTON VE JEOPOLİTİKA


 
İstanbul’da gerçekleştirilen “AB-İKÖ Ortak Forumu”nda, “21. Yüzyılın bu ilk büyük toplantısı”nda “medeniyetler”in bir araya gelmesi söz konusu olduğu için Samuel P. Huntington’a da atıfta bulunuldu. Forumun, S.P. Huntington’un iddiasının aksine medeniyetlerin çatışmadığının, tersine birbirini anlamaya ve sorunlarını diyalog yoluyla çözmeye çaba harcadığının bir ifadesi olduğu vurgulandı.


Huntington kim ve görüşünün kıymeti harbisi ne?
Bu şahıs Amerikalı bir siyaset bilimcisi. Harvard Üniversitesi’nde Stratejik Araştırmalar John-M.-Olin-Enstitüsü yöneticisi. Aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanlığı danışmanı. Çoğu yazısında 21. yüzyıl dünya politikası sorunlarını, 21. yüzyılın nasıl şekillendirileceğini ele alan Huntington, Amerikan emperyalizminin stratejik sorunlarına, jeopolitik arayışlarına kafa yoran, bunun için görevlendirilmiş bir ideologdur, bir Amerikan jeopolitikacısıdır. Aynen Z. Brzezinski gibi bu şahıs da jeopolitikanın temel sorunlarını analiz etmekte ve Amerikan emperyalizmine yol göstermektedir.


Z. Brzezinski’nin “Yegane Dünya Gücü, Amerika’nın Hakimiyet Stratejisi” kitabında ele aldığı temel konular, S. P. Huntington’un “Medeniyetler Mücadelesi” veya “Kültürlerin Mücadelesi, 21. Yüzyılda Dünya Politikasının Yeniden Şekillendirilmesi” kitabında ele alınıyor. Tabii ki, tıpatıp aynılık yok. Brzezinski, sorunu doğrudan siyasi-ekonomik açıdan ele alırken, Huntington, aynı sorunu kültürlerin/medeniyetlerin sorunu olarak ele alıyor.


Huntington, adı geçen kitabında şöyle diyor:
Soğuk savaştan sonra bütün dünyada halklar arasındaki en önemli farklılıklar artık ideolojik, siyasi ve ekonomik cinsten değildir... En önemli devlet grupları, artık, soğuk savaş döneminin üç bloğu değil, bilakis dünyanın yedi veya sekiz büyük kültürüdür” (Syf., 21).
Soğuk savaştan sonraki dünya, yedi veya sekiz büyük kültür çevresinin veya ‘medeniyetler’in bir dünyasıdır” (s. 28). 
 
Şimdiki durumda Batı, yoğun olarak hakimdir ve 21. Yüzyılın (önemli bir bölümünde de) güç ve nüfuz bakımından numara bir olarak kalacaktır. Ama kültürler arasındaki güç dengesi bugün tedricen, önü alınamaz bir şekilde ve kökten değişmektedir” (Syf., 119).


Kültürlerin mücadelesinde Avrupa ve Amerika birleşik yürümek zorundalar veya ayrı ayrı yenileceklerdir. O büyük mücadelede, medeniyet ve barbarlık arasındaki küresel ‘esas’ mücadelede din, sanat ve edebiyat, felsefe, bilim ve teknik, ahlak ve duygusallık alanında büyük hizmetleriyle büyük dünya kültürleri de keza birleşik yürümek zorundalar. Aksi taktirde ayrı ayrı yenilecekler” (s. 531).


Huntington, Amerikan eski Dışişleri Bakanı ve jeopolitikacı H. Kissinger’in “21. Yüzyılın uluslararası sisteminde, bir dizi orta büyüklükte ve küçük ülkelerin yanı sıra, en azından altı büyük güç –ABD, Avrupa, Çin, Japonya ve muhtemelen Hindistan- olacaktır” tespitini aktarıyor ve ekliyor: “Kissinger’in altı büyük gücü, çok değişik beş kültüre aittir” (s. 21). Benzeri tespiti Brzezinski de yapıyor.


Burada söz konusu olan, 21. yüzyılda jeopolitika üretebilecek yeteneği olan güçlerin tespitidir. Huntington’un Çin(sin), Hindi, İslam, Batı, Latin Amerika ve Afrika kültürleri ayrımı işin hikaye tarafı. Bu ayrım, emperyalistler arası rekabetin ötesinde 21. Yüzyılda dünyanın hangi jeopolitik yetenekli güçler tarafından paylaşılacağının hesabıdır.


Huntington, emperyalist çıkar çatışmasını kültürler arası çatışma olarak göstererek, yığınların; dünya çapında emekçilerin, sınıf çıkarı temelinde birleşmelerini engellemeyi, ama kültür çatışması temelinde ayrı ayrı kümelenmelerini ve böylece kendi kültürü; kendi emperyalistinin/burjuvazisinin çıkarı için savaşmasını salık veriyor.


Huntington’un çekirdek devlet modeline göre, her bir kültür çevresi içinde belli bir devlet, o kültür çevresine dahil olan devletler üzerinde otorite kurabilecek, bu kültür çevresinde belli bir düzeni geçerli kılabilecek güçte olmalıdır.


Huntington, Batı kültürünün,yani ABD ve AB’nin hakimiyetini 21. yüzyılda da devam etmesi için birlikte hareket etmelerinin gerektiğini vurgulayarak kitabını sonluyor.


Kime karşı birlik? Diğer kültürlere karşı!
Huntington, medeniyet ve barbarlık arasındaki bir çatışmadan bahsediyor. Medeniyeti kim temsil ediyor ve neyin medeniyeti? Kendi çıkarları için dünyayı kana bulayanlar mı, işgalciler mi, talancıların mı, insanlığı açlık ve sefalete mahkum edenler mi medeniyeti temsil ediyorlar? Sonra ideolojiden, felsefeden, siyasetten bağımsız/kopuk bir medeniyet anlayışı, sınıfsal olmayan bir medeniyet anlayışı olur mu? Huntington açısından bunların hiç bir önemi yok. Önemli olan, Batı kültürünün 21. yüzyılda da hakimiyetini koruyabilmesidir ve bunun için mücadeledir.


Kültürlerin çatışması”nda Huntington, güçlünün hakkını savunuyor. Yani diyelim ki Çin, Vietman’ saldırdığında buna müdahale edilmemelidir. Bu anlayış şöyle de yorumlanabilir. Batı kültürü veya bu kültüre dahil bir ülke, diyelim ki ABD, başka bir kültüre dahil bir ülkeye saldırırsa buna müdahale edilmemelidir.


Samuel P. Huntington, bir provokatördür, farklı kültür çevresinde şekillenen yığınları birbirine karşı kışkırtan bir emperyalizm uşağıdır.