deneme

19 Aralık 2006 Salı

KİMİN BÜTÇESİ?


 
2007 yılı bütçesinde giderler 204.9 milyar YTL ve gelirler de 188,2 milyar YTL olarak belirlendi. Gelirlerin içinde vergi gelirlerinin payı yüzde 84 oranında. Yani 158,2 milyar YTL. Bütçe açığı da 16,7 milyar YTL.

2006 yılı gerçekleşme tahminleri üzerinden yapılan hesaplamaya göre 2007 yılı bütçesinde merkezi yönetim bütçe giderleri yüzde 16.9, merkezi yönetim bütçe gelirleri ise yüzde 9.3 oranında artıyor. Merkezi yönetim bütçesinde; 1) Personel giderlerine 43.7 milyar YTL; 2) Sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi ödemelerine 10.1 milyar YTL; 3)Mal ve hizmet alım giderlerine 15.6 milyar YTL; 4)Faiz giderlerine 52.9 milyar YTL; 5) Cari transferlere 60.9 milyar YTL; 6) Sermaye giderlerine 12.1 milyar YTL; 7) Sermaye transferlerine 3.6 milyar YTL; 8)Borç verme ödeneklerine 3.7 milyar YTL; 9)Yedek ödeneklere 2.3 milyar YTL tutarında ödenek ayrılıyor.

Yapılan tahminlere göre, 2007 yılı merkezi yönetim bütçesinde, vergi iadeleri sonrasında 158.2 milyar YTL tutarında haraç, vergi geliri adı altında toplanacak.

İddiaya göre 2007 yılı bütçesinin önemli özelliklerinden birisi, sosyal boyutunun güçlü olmasıymış. Veriler, 2007 bütçesinde Sağlık, Ulaştırma, Bayındırlık bakanlıkları ile Karayollarına ayrılan payların azaldığını, buna karşın Milli Eğitim, Enerji, Çalışma, Sanayi ve Tarım bakanlıklarına ayrılan payların arttığını göstermektedir. “İcracı” bakanlıklar içinde Milli Eğitim Bakanlığı 2007 merkezi yönetim bütçesinden en büyük payı alıyor: 21.4 milyar YTL. Sağlık Bakanlığının 2006'da 7.4 milyar YTL olan başlangıç ödeneği 6,6 milyar YTL’na düşürülüyor, yani yüzde 12 oranında bir azalma söz konusu. Diğer taraftan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına 15.5 milyar YTL, Tarım Bakanlığına 6.6 milyar YTL, Kültür ve Turizm Bakanlığına 809.4 milyon YTL ve Çevre ve Orman Bakanlığına 968.6 milyon YTL kaynak ayrılıyor.
Üst kurullara ayrılan miktar 1 milyar 437 milyon 179 bin 58 YTL. Bunlar içinde aslan payını 906 milyon 180 bin YTL ile Telekomünikasyon Kurumu (TK) alıyor.

Veriler göstermektedir ki, 2007 bütçesi yatırımları hesaba katan bir bütçe değildir. IMF’nin emriyle, küçülme adına kamu altyapı yatırımları ve hizmetler yerinde sayıyor. 2007’de bu alanlardaki faaliyet (mal ve hizmet alımları, yatırımlar) 2006 bütçesinin gerisinde kalıyor.

Neresinden bakılırsa bakılsın 2007 bütçesi de, daha önceki dönemlerdeki bütçeler gibi IMF’nin direktifi temelinde hazırlanmış ve öncelikle, Türkiye’deki yabancı sermayenin çıkarlarını dikkate alan bir bütçedir. Türkiye’de bütçeler 24 Ocak 1980’den bu yana IMF’nin öneri adı altında yaptığı dayatmalara göre hazırlanmaktadır.

Yapılan propagandaya göre, “2007 bütçesi fakire, fukaraya sahip çıkan” ve “sosyal yönü ağır basan” bir bütçeymiş. Oysa yapılan, söylenenin tam tersi: Bütçede yerli-yabancı sermayenin çıkarları ön planda tutulurken sosyal harcamalara ayrılan kısımda hiçbir iyileşme yok. Başka türlü de olamaz. Çünkü kapitalizmde, üretim araçlarının özel mülkiyette olduğu koşullarda bütçe, ulusal gelirin sömürücü sınıflar lehine yeniden dağıtımından başka bir anlam taşımaz. Burjuvazinin, kendisi ve yabancı sermaye adına her yıl bütçe adı altında belirlediği gelirler ve giderler, o yıl içinde ulusal gelirin nasıl pay edileceğinin açıklamaktan başka bir anlam taşımaz. Kapitalizm koşullarında bütçe, sınıfsal karakter taşır. Bu nedenle kapitalizm koşullarında bütçenin sınıfsal karakterini değiştirmek imkansızdır. Bunun ötesinde kapitalizm koşullarında adaletli bütçe de olamaz. Çünkü kapitalizm, adaletsizlik ve sömürü üzerine kurulmuş bir sistemdir. Adaleti, mülkiyetin sınıfsal karakterinden kopartmak ancak burjuvazinin işine yarar. Bu sistemde gerçekleştirilemez olanın, gerçekleştirilebileceği hayalini yayar.
Ama bütçe bazında da olsa ulusal gelirin paylaşımında işçi sınıfı ve emekçi yığınlar lehine bir gelişme, ancak ve ancak toplumsal mücadelenin doğrudan bir sonucu olur. Bu mücadelede bir taraftan işçi sınıfı ve emekçi yığınlar, diğer taraftan da kapitalist sınıf karşı karşıya gelir. Bu çatışmada sömürülenlerin talep ettiği adalet gerçekleşmez. Ancak, karşı karşıya gelen sınıflar arasındaki güç dengesi, işçi sınıfı ve emekçi yığınların lehine değiştiği oranda bütçe bazında da olsa ulusal gelirde bu sınıfların aldıkları pay görece artar.