deneme

21 Ekim 2009 Çarşamba

KAPİTALİZMİN ALTERNATİFİ SOSYALİZMDİR (II)


21.10.2009
KAPİTALİZMİN ALTERNATİFİ SOSYALİZMDİR (II)

SOSYALİZMDE VE KAPİTALİZMDE ULUSAL GELİRİN DAĞILIMI

Emeğe göre sosyalist dağıtım ilkesi
Ürünlerin nasıl dağıtılacağında (paylaşılacağında) belirleyici olan, hakim üretim biçimidir. Marks’ın dediği gibi, dağıtım, üretimin bir sonucudur. Ürünlerin dağıtım biçimi, toplumsal ürünün ve gelişmesinin tarihsel aşamasına, karakterine uygun olarak değişir. Ama bundan dağıtımın, üretimin pasif bir sonucu olduğu ve üretimin gelişmesi üzerinde bizzat etkide bulunmadığı sonucu çıkartılmamalıdır. Tersine, toplumsal üretime bağımlılık içinde gelişen dağıtım, üretim üzerinde etkide bulunur; gelişmesini hızlandırır veya yavaşlatır.

Üretim araçlarının özel mülkiyetine ve iş gücünün sömürüsüne dayanan kapitalist üretim biçiminde dağıtım, hakim/sömürücü sınıfların çıkarına göre gerçekleşir; işçiler ve emekçiler tarafından üretilen ürünün büyük kısmına bu sınıflar, artı değer biçiminde el koyarlar.

Kapitalist sistemdekinin tam tersi sosyalist sistemde geçekleşir; sosyalist toplumda üretim araçları toplumsal mülkiyettedir, iş gücünün sömürüsü söz konusu değildir ve bundan dolayı da toplumsal ürün, emekçi yığınların çıkarlarına göre paylaşılır.

Sosyalizmi inşa sürecindeki SB’nde toplumsal ürünün paylaşımı şöyleydi:
-Ürünün bir kısmı, çalışma sürecinde tüketilen üretim araçlarını oluşturuyordu.
-Ürünün diğer bölümü ise yeni yaratılan değeri veya başka bir kavramla ifade edersek, safi yıllık üretimi oluşturuyordu.

Toplumsal ürünün, yukarıda belirtilen sonuncu bölümü (yeni yaratılan değer) şu bölümlere ayrılır:

-Emekçi yığınların şahsi gereksinimlerini gidermeye ayrılan bölüm (Ücret, kolhozlarda iş birimi temelinde ödeme).
-Birikim fonuna ve toplumsal tüketim fonuna ayrılan bölüm.

Görüldüğü gibi sosyalizmi inşa sürecindeki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nde (SSCB) yeni yaratılan ürün, sadece ve sadece emekçi yığınların çıkarına göre pay edilmekteydi:
-Bu ürünün ana kütlesi, emekçi yığınların kişisel ve toplumsal gereksinimlerinin karşılanmasına ve
-diğer kısmı da üretimin genişletilmesine ayrılıyordu.

Tabii, bu bölüme askeri harcamalar da katılmalıdır. Kapitalist kuşatma koşullarında sosyalizmi inşa etmek, aynı zamanda, sosyalizmi savunmak anlamına gelir. Yani iç ve dış düşmanlara karşı proletarya diktatörlüğü, sürekli hazır silahlı güce sahip olmak zorundadır. Bu gücün harcamaları, toplumsal ürünün bir kısmını oluşturur.

Ancak bütün bu harcamaların çıkartılmasından sonra toplumsal ürünün emekçiler arasındaki dağıtımı söz konusu olabilir.
Sosyalist bir ülkede kişisel dağıtıma (tüketime) ayrılan fonun kapsamı
a)Üretici güçlerin gelişme durumuna ve
b)Somut görevlere bağlıdır.

1950 yılı başı itibariyle SB’nde ulusal gelirin yaklaşık dörtte üçü, emekçi yığınların kişisel ve toplumsal gereksinimlerine ayrılıyordu.

Sosyalist toplumda toplumsal ihtiyaca ayrılan her şey, sonuç itibariyle emekçi yığınların çıkarına kullanılır. Yani, Marks’ın dediği gibi, “özel birey niteliği ile üreticilerin elinden alınan, toplumun bir üyesi niteliği ile ona dolaylı ve dolaysız olarak dönmektedir” (1).

Sosyalizmi inşa sürecindeki SB’nde “herkes yeteneğine göre, herkese emeğine göre” ilkesi gerçekleştirilmiştir. Bu, SB’nde toplumsal yaşamın ana ilkesiydi, sosyalist ekonominin en önemli gelişme yasalarından birisiydi. Bu yasa, sosyalist toplumda emekçi yığınların kişisel ve toplumsal çıkarlarının doğru birleşimini teminat altına alır ve emekçilerde kendi emeğinin (çalışmasının) sonuçlarına maddi ilgi uyandırır ve böylece sosyalist toplumda üretici güçlerin gelişmesini hızlandırır.

Sosyalizmi inşa sürecindeki SB’nde Lenin ve Stalin, dağıtımın doğru örgütlenmesine sürekli önem vermişlerdi. Proletarya diktatörlüğünün daha ilk yıllarında Lenin, çalışmaya yönelik toplumsal teşvikin önemini vurgulamış ve sosyalist üretimin gelişmesine duyulan kişisel maddi ilginin önemine işaret etmiştir.

Kapitalizm ve sosyalizmde  toplumsal toplam ürünün ve ulusal  gelirin dağılımı(2).
1-Kapitalist üretim biçiminde toplumsal toplam ürünün ve ulusal gelirin dağılımı
Kapitalizmde üretim araçları kapitalistlerin ve toprak sahiplerinin elinde toplanmıştır. Bu sistemde işçi sınıfı ve emekçi köylülük mülksüzdür; üretim araçlarına sahip değildirler. Sınıfların, üretim ilişkilerindeki yeri, kapitalizmde ulusal gelirdeki konumlanmayı belirler. Bu konumu veya kapitalizmde ulusal gelirin nasıl paylaşıldığını bir şema ile gösterelim:

Kapitalizmde Toplumsal Ürün ve Ulusal Gelirin Paylaşımı
Toplumsal Toplam Ürün (TTÜ):
-Değişmeyen sermaye: s
-Değişken sermaye: d
-Artı değer: a



Şimdi bu şemanın kısa bir açıklamasını yapalım:


Toplumsal toplam ürün önce ikiye bölünür. Bu ürünün bir kısmı (s), tüketilmiş değişmeyen sermayenin, tüketilmiş üretim araçlarının teminine ayrılır. Şemada bu kısmı 60 birim (bu 60 milyon, milyar olabilir) ifade etmektedir. Toplumsal toplam ürünün diğer kısmını ulusal gelir oluşturur. O halde ulusal gelir (UG):
UG= d+a, yani s- d+a dır.

Ulusal gelirin iki bileşeni vardır: Bunlar, değişken sermaye (d), yani işçilere ödenen ücretler ve artı değerdir (a).

Ulusal gelirin paylaşımı şöyledir: Sanayi kapitalisti –burada bütün ülkedeki maddi değerlerin üretiminin tek bir kapitalistin işletmesinde gerçekleştirildiğini düşünelim- ulusal gelirin bir kısmını (örnekte d=10 birim) işçilere ve onlar gibi üretimde faal olan ücretlilere ücret olarak öder. Geriye kalan kısım ise artı değerdir. a= UG-d, 30-10=20. Sanayi kapitalisti bu miktarın, artı değerin hepsini cebine indirmez. Bu miktar içinde kapitalist sınıfın diğer katmanlarının da payı vardır. Yani sanayi kapitalisti sermayesinin üretimdeki konumundan dolayı; üretim aşamasında faal olmasından dolayı, önce kendi eline geçen artı değeri diğer kapitalistlerle; ticaret, bankacılık alanındaki kapitalistler ve toprak sahipleriyle paylaşmak zorundadır. Artı değer paylaşım sonucunda sanayi kapitalistinin eline kar, tüccar kapitalistin eline ticaret karı, bankacının eline faiz ve toprak sahibinin eline de toprak rant olarak geçer. Bazı durumlarda sanayi kapitalisti sermayesini, sermayenin bütün dolaşımından çekmez ve dolayısıyla ürünün satışıyla (sermayenin dolaşım safhası) doğrudan ilgilenir. Bu durumda tüccar kapitaliste vereceği pay da kendine kalır.

Yukarıdaki şemaya göre bu paylaşım şöyle: miktar olarak artı değerin 10’luk bölümü sanayi kapitalistinin (kar), 3’lük bölümü tüccar kapitalistin (kar), 2’lik bölümü faiz olarak bankacının ve 5’lik bölümünde toprak rant olarak toprak sahibinin eline geçmektedir.

Köylülerin ve zanaatçıların ürünleri de ulusal gelirin bir bileşimini oluştururlar. Bu alanda üretilen ürünün bir kısmını köylüler (emekçi köylüler) ve zanaatçılar alırlarken, diğer kısmı da kapitalistlerin -zengin köylülük, toptancılar, tüccarlar, bankacılar vs- eline geçer. Bu emekçi kesimin gelirlerinin kaynağı kendi iş güçlerinin ifadesi olarak elde ettikleri ürünlerdir; kendi çalışmaları, kendi emekleridir. Bu kesimin yabancı iş gücünü sömürerek gelir (artı değer) elde etme durumları istisnadır.

Kapitalistler, ulusal gelirin yukarıda belirttiğimiz tarzda paylaşımıyla tabii ki yetinmezler ve işçilere ücret olarak verdikleri miktarın -değişken sermayenin- bir kısmını başka yollarla yeniden ele geçirirler. Bunu bütçe yoluyla yaparlar. Marks’ın belirttiği gibi, kapitalist devletin bütçesi, “... sınıf bütçesinden, burjuvazi için bütçeden başka bir şey değildir”. Bütçe, ulusal geliri sömürücü sınıfların lehine yeniden paylaşmanın bir aracıdır. Bütçenin çok önemli bir kısmını vergiler oluşturur. Nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı ve emekçi yığınlar, dolaylı ve dolaysız vergi adı altında resmen soyulurlar ve kapitalist devlet,   bütçe gelirlerini kapitalist sınıfa yeniden -örneğin kredi, sübvansiyon vs.-  dağıtır.

Sonuç itibariyle; ulusal gelir paylaşım sürecinde ikiye ayrılır:
a- sömürücü sınıfların gelirleri,
b- her alanda çalışan emekçilerin gelirleri.

Kapitalizmde ulusal gelir aynı zamanda, tüketim ve birikim “fonu” anlamına da gelir. Yukarıda gösterdiğim gibi, emekçilerin ulusal gelirdeki tüketim payları oldukça düşüktür. Çünkü bu payın üst limiti ücretle sınırlıdır. Ulusal gelirin geriye kalan en büyük kısmı, kapitalistlerin kişisel tüketimine, birikime, bütçe giderleri biçiminde askeri harcamalara, devlet mekanizmasının giderlerine vs. ayrılmış olur.

Ulusal gelirde emekçilerin aldığı pay, sürekli azalır, yani kapitalistlerin eline geçen pay artar.
Kapitalizmde işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki “pasta”dan daha fazla pay alma kavgası (rekabet, ekonomik mücadele), ulusal gelirdeki mevcut paylaşmışlığı bozmak ve yeniden paylaşmak kavgasıdır.

2-Sosyalist üretim biçiminde toplumsal toplam ürünün ve ulusal gelirin paylaşımı
Sosyalizmde üretim araçları özel mülkiyette değildir, toplumun mülkiyetindedir. Bundan dolayı sosyalizmde -proletarya diktatörlüğü hakimiyeti- artı ürüne veya toplumsal ürüne özel el koymanın koşulları yoktur. Sosyalizmde esas olan, toplumsal üretmek ve toplumsal tüketmektir. Bu üretim ve tüketimin şemayla ifadesi şöyledir.

Sosyalizmde toplumsal ürünün ve ulusal gelirin paylaşımı:
 


“Gotha Programının Eleştirisi” yazısında Marks, Lassalle’ın “emeğin tüm geliri” anlayışını eleştirir ve bu vesileyle sosyalist bir toplumun normal işleyiş içinde olabilmesi ve gelişebilmesi için toplumsal toplam ürünün nasıl dağıtılması gerektiğini açıklar.

“Birincisi: tüketilmiş üretim araçlarının yenilenmesine ayrılan fon;
İkincisi: üretimin genişletilmesi (arttırılması, çn) için ek bir fon;
Üçüncüsü: kazalara karşı, doğal olaylardan vb. ileri gelen aksamalara karşı güvence ya da yedek bir fon.
‘Azaltılmamış iş geliri’nden bu kesintiler, ekonomik bir zorunluluktur ve onun büyüklüğü, mevcut güçlere ve araçlara göre belirlenir...
Geriye, toplam ürünün tüketime sunulacak olan diğer bölümü kalır. Kişisel paylaşıma gidilmeden önce, başka çıkarmalar da yapılmalıdır:
Birincisi: Genel, doğrudan üretime dahil olmayan idari giderler. Bu bölüm, daha baştan, şimdiki toplumla karşılaştırıldığında, en kaçınılmaz olanla sınırlanır....(3)
İkincisi: toplumsal gereksinimleri karşılamaya ayrılan bölüm; okul, sağlık kurumları vb. Bu bölüm, daha baştan, şimdiki toplumla karşılaştırıldığında önemli boyutlarda büyür....
Üçüncüsü: çalışamayanların vb. geçimi için gerekli fonlar, yani bugün resmi, fakirlere bakım olarak adlandırılanların kapsamına girenler” (4).

Yukarıda, sosyalist Sovyetler Birliği pratiğini yansıtan sosyalist toplumda toplam toplumsal üretimin dağılımını gösteren şema, Marks’ın sosyalizmde toplam toplumsal ürünün, toplumsal olarak nasıl paylaşılması gerektiği anlayışından çıkartılmıştır. Bu, Marks’ın bu konudaki anlayışını uygulanmasıdır.

Böyle bir paylaşım nasıl sağlanabilir? Her şeyden önce sömürücü sınıfların siyasi iktidarına son verilmiş ve proletarya diktatörlüğünün kurulmuş olması gerekir. Bunun diğer anlamı, üretim araçlarının özel mülkiyetten toplumsal mülkiyete geçirilmesidir. Bu koşullar, sosyalizmdeki söz konusu paylaşım için “olmazsa olmaz” koşullarıdır. Proletarya diktatörlüğü, hangi alanda ne kadar ve nasıl harcama yapılacağına somut durumun somut analizinden hareketle karar verir ve uygular. Kapitalizmde ise böyle bir anlayış söz konusu değildir. Kapitalizmde hakim sınıflar, devlet zoruna dayanarak işçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlarına karşı kendi sınıfsal çıkarlarına tekabül eden paylaşımı uygulamaya çalışır.

Son olarak, yukarıdaki şemalar temelinde kapitalist  ve sosyalist birikimin ana özelliklerini karşılaştıralım (Bütün bu sistemlerde genişletilmiş yeniden üretimi esas alıyoruz.

Birikimin sosyo-ekonomik biçimi açısından:

Birikimin sosyo-ekonomik biçimi

Kapitalist birikim
Sosyalist birikim
Sermaye birikimi
Sosyalist işletmelerin fon birikimi

Birikimin amacı açısından:

Birikimin amacı

Kapitalist birikim
Sosyalist birikim
İşçi sınıfının, emekçilerin (iş gücünün) sömürüsü temelinde sermaye birikimi.
Genişletilmiş yeniden üretimin emekçilerin, sosyalist toplumun çıkarı doğrultusunda gerçekleştirilmesi.

Kapitalist birikimin amacı: Kapitalist birikimde (kapitalizmde) amaç kardır, artı değerdir. Kapitalizmde artı değerin bir kısmı biriktirilir ve ek sermayeye dönüştürülür. Artı değerin geriye kalan bölümünü kapitalistler, kişisel ihtiyaçları için harcarlar/tüketirler. Kapitalist birikimin genel yasasına göre, sömürücü sınıfların zenginliğinin artması, proletaryanın yoksullaşmasını beraberinde getirir; kapitalist sınıf ne denli zenginleşirse, proletarya o denli yoksullaşır.

Sosyalist birikimin amacı: Sosyalizmde toplumun safi gelirinin bir kısmı üretimin genişletilmesi için, maddesel rezervlerin oluşturulması için ve üretim amaçlı olamayan fonun (sosyal-kültürel alan için fon) büyütülmesi için kullanılırken, diğer kısmı da tüketim fonu olarak kullanılır. Sosyalist birikimin yasasına göre, ulusal zenginliğin sürekli artması, toplumun safi gelirinin bir kısmının sistematik olarak, bütün toplumun sürekli artan ihtiyaçlarının giderilmesi için üretimin genişletilmesinde kullanılır. Sosyalist birikim yasasına göre, toplumun (halkın) maddi ve kültürel seviyesi sistematik olarak, ulusal zenginliğin artmasına paralel olarak yükselir.

Birikimin kaynağı açısından:

Birikimin kaynağı

Kapitalist birikim
Sosyalist birikim
1-Maddi değerlerin üretiminde çalışan işçilerin sömürülmesi sonucu elde edilen artı değerin bir kısmı.
2-Kredi ve borçlanma.
3-Ülkenin yeraltı. zenginliğinin talanı (ihracı) sonucu elde edilen miktar.
1-Sosyalist genişletilmiş yeniden üretimin sürekli artan boyutlarda sağlanması için sosyalist toplumun toplam ürününden tüketilmiş üretim araçlarının yenilenmesi için ayrılan kısmın dışında kalan –ulusal gelir- miktarın bir kısmı (şemadaki birikim fonu).
2-Halkın parasal birikimi.
3-Ülkenin yer altı zenginlikleri vb.

Birikimin karakteri açısından:

Birikimin karakteri

Kapitalist birikim
Sosyalist birikim
Birikime spontanlık ve anarşi hakimdir.
Birikim planlı ve oranlı gerçekleştirilir. Kapitalist ve revizyonist birikimde görülen spontanlık ve anarşi, sosyalist birikimde söz konusu olamaz.

Birikimin sosyal etkileri açısından:

Birikimin sosyal etkileri

Kapitalist birikim
Sosyalist birikim
Sınıfsal farklılığın; bir tarafta yoksulluğun, diğer taraftan da  zenginliğin giderek daha da derinleşmesi. Antagonist sınıf çelişkilerinin (proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişki) derinleşmesi ve keskinleşmesi, işçi sınıfı ve emekçi yığınların mücadelesini bastırmak ve ücretli köleliği ebedileştirmek için devletin; ordu, polis vb güçlerin güçlendirilmesi.
Emekçi yığınların refah seviyesinin yükseltilmesi.
Proletarya diktatörlüğünün; sosyalist üretim biçiminin (sosyalizmin) toplumun komünizme doğru geliştirilmesi.
Proletaryanın ve de emekçilerin yönetime katılmaları ve yönetimi kontrol etmeleri.

Gelecek makalede sosyalizmde ve kapitalizmde temel ekonomik yasaları ele alacağız.

KAYNAKLAR:

1)Marks/Engels; C. 19, Gotha Programı Eleştirisi.

2) Kapitalizm ve sosyalizmdeki paylaşıma ilişkin şemalar, konuya ilişkin hemen her ciddi kitapta bulunabilir veya anlatımdan hareketle çıkartılabilir. 

3)K. Marks, F. Engels; “Gotha ve Erfurt Programının Eleştirisi”, M. Kabagil tarafından çevrilmiş (Sol Yayınları, 3. Baskı)
Bu çevride yukarıdaki anlayış şu hale getirilmiş (Önce çevrinin aslını verelim):
“Dieser Teil wird von vornherein aufs bedeutendste beschraenkt im Vergleich zur jetztigen Gesellschaft und vermindent sich im selben Mass, als die neue Gesellschaft sich entwickelt” (Seçme Yazılar, C. II, s. 15).

M. Kabagil’in çevirisi:
“Bugünün toplumunda olanlara oranla, bu kısım bir hamlede azamiye çıkmaktadır ve yeni toplum geliştiği ölçüde azalır” (s. 28, abç.).

Doğru çeviri:
“Şimdiki topluma oranla bu kısım daha baştan en asgariye indirilir ve yeni toplumun geliştiği ölçüde azalır”.

Burada M. Kabagil, Marks ve Engels’in sosyalizmde “genel ve doğrudan üretime dahil olmayan idari harcamaların” bir hamlede azamiye çıkacağı” düşüncesinde olduklarını okura aktarıyor. Oysa Marks ve Engels, sosyalizmde “genel ve doğrudan üretime dahil olmayan idari harcamaların” daha baştan en asgari düzeye indirilmesinden veya en asgari düzeyle sınırlandırılacağından bahsediyorlar.

4)”Gotha Programı Eleştirisi”, C. 19, s. 19.