deneme

24 Haziran 2017 Cumartesi

“Hay Maşallah” - Değerlendirmeye bak!


Hay Maşallah” - Değerlendirmeye bak!

21 Haziran 2017 tarihli Evrensel gazetesinde Derya Dursun imzalı “Sömürerek Büyüyorlar!” başlıklı bir yazı yayınlandı*.

Yazı, yazarın ifadesiyle Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü(nün), TÜİK tarafından yayınlanan sanayi üretimi ve istihdam verilerini değerlendirmesini ele alıyor.

DİSK-AR'ın tespitlerinin ötesinde bir yorum getirilmediği, söz konusu bu rapordaki anlayış aynen kabul edildiği için Evrensel gazetesi de aynı görüşleri savunmuş oluyor. DİSK nihayetinde bir sendikadır, nasılını bir kenara bırakarak devrimci bir sendika olduğunu söyleyelim. İşçi sınıfının siyasi örgütlenmesinin; komünist partisinin görüşleriyle henüz bir bağı olmadığı için de işçi haklarını savunma, işçi sınıfına sahip çıkma adına bize ters düşen anlayışlar savunabilir. Bunu normal kabul edelim. Ama sendika da olsa, üstelik bir de devrimci, “Türkiye sanayisi istihdama faydası olmayan, işçinin daha yoğun çalıştırılması ve sömürülmesine dayanan bir büyüme süreci yaşamaktadır” tespitini yapıyor (Bkz. DİSK- AR Sanayide İstihdamsız Büyüme Raporu; https://disk.org.tr/2017/06/disk-ar-sanayide-istihdamsiz).

DİSK-AR'ın bu raporundan, sunduğu verilerden yararlanılamaz mı? Şüphesiz ki, yararlanılabilir; söz konusu verilerden hareketle ajitasyon, hatta propaganda amaçlı makaleler yazılabilir. Ama Evrensel gazetesi bunu yapmıyor. DİSK'in söz konusu raporundaki anlayışını aynen kabul ediyor. Sadece kabul etmekle yetinmiyor; DİSK'in bu görüşü tam da bizim görüşümüzdür demek istercesine okkalı bir başlık atıyor:
“Sömürerek büyüyorlar!”

Şimdi bu başlık altında bu gazetenin hangi onulmaz düşünceleri savunduğunu gösterelim:

1-”Sömürerek büyüyorlar” dendiğine göre kapitalizm, kapitalist ekonomi, sermaye, sömürmeyerek de büyüyebilir! Aynen bu savunuluyor.

2- “Üretimde yaşanan artışın istihdama yansıması”. Bu her zaman olmaz.

3-”Bu veriler net bir biçimde üretim artışının işçilerin üzerinden gerçekleştiğini gösteriyor”.
Demek ki, kapitalizmde işçilerin üzerinden gerçekleşmeyen üretim artışı mümkündür! Yani işçi veya işgücü sömürülmeden de üretim artışı, artı değer gerçekleştirilebilir.

4-”Türkiye sanayisi istihdama faydası olmayan, işçinin daha yoğun çalıştırılması ve sömürülmesine dayanan bir büyüme süreci yaşanıyor”.
Demek ki, kapitalizmde işçinin daha az yoğun çalıştırılmasına ve sömürülmemesine dayanan bir büyüme mümkündür!

Bu anlayışları, Marsk öncesi burjuva politik ekonomide bulabileceğiniz gibi şimdi de sayısız burjuva reformist akımların ekonomi üzerine teoriler dağarcığında da bulabilirsiniz. İsterseniz bunu sosyal demokrat sendikalist anlayış ve Marksizm-Leninizmi reddeden ütopyacıların anlayışlarıyla sınırlandıralım.

1-”Sömürerek büyüyorlar” dendiğine göre kapitalizm sömürmeyerek de büyüyebilir!
Kapitalizmde ekonomik büyüme ancak ve ancak işgücünün sömürülmesiyle; artı değer elde edilmesiyle mümkündür. Kapitalizmi kapitalizm yapan budur. Sömürü olmaksızın sermaye, sermaye olmaktan çıkar. ”Sömürerek büyüyorlar” demek, sermayenin, işletmelerin veya kapitalistlerin sömürmeden de, artı değer elde etmeden de veya azami kar (artı değer) elde etmek için rekabet etmeksizin de var olabileceklerini, hakimiyetlerini devam ettirebileceklerini savunmak demektir.

Bu anlayışı daha da ileriye götürelim ve kapitalizmde maddi değerlerin üretimi dışında bir büyümenin olabileceğinin savunulduğunu söyleyelim. Bunun adı para-sermayeyi kendi kendine çoğaltmaktır. Bu nasıl olur diyorsanız sorunuzu para-sermaye çoğaltma simyacılarına yöneltmeniz gerekir. Onlar kağıt üzerinde, karşılığı olmaksızın para-sermayeyi çoğaltmakta pek mahirdirler. Ama şu kadarını söyleyelim; kapitalizmin tarihinde bu yoldan bir büyüme şimdiye kadar hiçbir yerde görülmemiştir.
Öyleyse: kapitalist üretim artı değer üretimidir; artı değer üretimi de sermayenin değerlendirilmesi veya da çoğalmasıdır. Bu değerlendirme veya çoğalma ancak ve ancak işçinin işgücünün sömürülmesiyle gerçekleşebilir.
Bu pespaye küçük burjuva, bazen de radikal anlayışlarla Marks'ın “Kapital”ini çürütemezsiniz.

2- “Üretimde yaşanan artışın istihdama yansıması”.
Bu her zaman olmaz. Üretim ile istihdam arasında diyalektik bir bağ vardır. Bu bağ, kapitalizmin gelişmesine bağlı olarak değişim gösterir, ama asla kopmaz. Tabi bunu kopartmak isteyenler var. Kapitalizmin ilk dönemlerinde; daha doğrusu kapitalizmin makineli üretim aşamasına geçmesinden sonra istihdam ile üretim artışı arasındaki diyalektik bağın teknolojinin üretim sürecinde kullanılmasına bağlı olarak değişime uğradığını görmekteyiz. İlk fazla üretim krizinden buyana (1825, İngiltere) dönemsel, belli aralıklarla patlak veren ekonomik krizler (fazla ürerim krizleri) incelendiğinde üretim ile istihdam arasındaki diyalektik bağın teknolojinin üretim sürecine dahil edilmesiyle değiştiğini görürüz. İlk fazla üretim krizinden (fazla üretim krizi ancak ve ancak kapitalizmin makineli üretim aşamasında oluşur ve patlak verir) 1920'lere uzanan süreçte üretim ile istihdam arasındaki diyalektik bağ, üretim artışının istihdam artışını beraberinde getirdiğini göstermekteydi; üretim arttıkça istihdam artar, işsiz işçiler iş bulurlar, üretim sürecine katılırlar; kriz patlak verdiğinde ise çoğu yeniden işsizler kervanına katılır. Bu dönemde üretim artışı/azalışı ile istihdam artışı/azalışı arasında aynı doğrultuda bir hareket söz konusudur. Ama bu aynı doğrultudaki hareket, teknolojinin üretimde kullanılmasının yoğunluğuna paralel olarak üretim artışı ile istihdam arasındaki diyalektik bağda farklılaşmayı (üretim artarken, istihdamın artmaması) eğilim haline getirir.

1920'lerde Komünist Enternasyonal (Komintern) ekonomistlerinin yaptıkları inceleme, kapitalizmin kronik kitlesel işsizlik oluşturacak derecede geliştiğini göstermektedir. 1920'li yıllarda uçlanan bu süreç bugün Türkiye gibi ülkelerdeki kapitalizmde de hakimdir. Bunun anlamı şudur: Üretim ile istihdam arasındaki diyalektik bağ,1920'lerden buyana -ama geçen yüzyılın son çeyreğinden bu yana apaçık- yukarıda belirttiğimiz Marks'ın eğilim olarak tespit ettiği bu gelişme, eğilim olmaktan çıkarak kapitalizmin nesnel bir yasasına dönüşür. Bu yasa şunu der; kapitalizmin gelişmesine/teknoloji kullanımına paralel olarak işsizlik kronik kitlesel işsizliğe dönüşür. Bu, günümüz kapitalizminin nesnel bir ekonomik yasasıdır; eğilim yasaya dönüşmüştür. Şimdilerde üretim ile istihdam arasındaki diyalektik bağı bu yasa belirlemektedir. Bu ne anlama gelir: Kriz dönemleri dışında da işsizlik artar ama aynı zamanda üretim de artar. Bu, Türkiye'deki kapitalizmde dahi böyledir. Bu nedenle üretim artışı mutlaka ve mutlaka istihdam artışına yansımaz. Bunu unutalım.

Ama “örgütlü”, “adaletli”, “demokratik” kapitalizmden, “insancıl” sermayeden; sosyal demokrat, küçük burjuva hayalperest avanaklıktan bahsediyorsak; bu düşünceleri savunuyorsak, iflah olmaz bir biçimde kapitalizmi reforme etmek için mücadele ediyoruz demektir.

3-”Bu veriler net bir biçimde üretim artışının işçilerin üzerinden gerçekleştiğini gösteriyor”.
Demek ki, kapitalizmde işçilerin üzerinden gerçekleşmeyen üretim artışı mümkündür!

“Hay maşallah” bu dehşetli tespiti yapana! Koskoca Evrensel gazetesi abesle iştigal yapıyor, en azından bu konuda. Ne yani üretim artışı “işçilerin üzerinden” değil de “hokus pokuz”la mı sağlanıyor? Büyük bir keşifte bulunulmuş gibi yazılıyor: ”Bu veriler net bir biçimde üretim artışının işçilerin üzerinden gerçekleştiğini gösteriyor”!
Evrensel diyor ki, kapitalizmde işçi olmaksızın da, işgücü sömürüsü olmaksızın da üretim artışı sağlanır. Aynen bu savunuluyor.
“Hay maşallah” bu dehşetli görüşü keşfedene!

Bu görüş aslında hiç masum değildir; burada Marks'ın “Kapital”ini cepheden hedef alan; kapitalizmi kapitalizm olmaktan çıkartan, işgücünü ve dolayısıyla işçi sınıfını sınıf olarak kapitalizmden silen; onun tarihsel misyonunun, sosyalizmi kuracak yegane sınıf olmasının artık bir geçerliliği kalmadı diyen küçük burjuva hayalperestlikle karşı karşıyayız. Bu unsurlar, üretimi makinelere yaptırmanın ötesinde, artı değer üretimini de makinelere yaptırmaktalar ve bundan dolayı da işçi sınıfının artık var oluşunun maddi koşulları kalmamıştır diyorlar.

Makine veya teknoloji, tek başına üretmez. Ancak işçinin üretmesine, işgücü verimliliğinin artmasına katkıda bulunur. Artı değer ancak ve ancak işgücü sömürüsüyle elde edilir; makine, teknoloji artı değer üretmez. Bu Marksist-Leninist politik ekonominin; Marks'ın Kapital”inin abc'sidir.

4-”Türkiye sanayisi istihdama faydası olmayan, işçinin daha yoğun çalıştırılması ve sömürülmesine dayanan bir büyüme süreci yaşanıyor”.
Demek ki, kapitalizmde işçinin daha az yoğun çalıştırılmasına ve sömürülmemesine dayanan bir büyüme mümkündür!

“Hay maşallah”! Bu anlayışları okuyunca insanın aklına ister istemez “Elemtere fiş kem gözlere şiş” demek geliyor. “İstihdama faydası olmayan...bir büyüme”, günümüz kapitalizmde nesnel bir yasadır. Yukarıda bahsettiğimiz kronik kitlesel işsizliğin başka bir biçimde ifade edilmesidir.
Bu yasadan, kitlesel kronik işsizlikten kurtulmak istiyorsanız, bu mümkündür. Ama mümkün olanı gerçekliğe dönüştürmek istiyorsanız, bunun sadece ve sadece bir/tek yolu vardır: Devrim; kapitalizmi yıkmak sosyalizm kurmak.

Yukarıda bahsi geçen bilumum küçük burjuva hayalperestler, sosyal demokratlar, reformistler, post-marksistler vs., şimdiye kadar en azından teoride bu yasaya karşı mücadele ettiler ve ediyorlar. Ama olmadı; teorileri dahi kapitalizmin nesnel yasaları, işleyişi karşısında dikiş tutmadı. Tutamaz da.

“İşçinin daha yoğun çalıştırılması ve sömürülmesine dayanan bir büyüme süreci yaşanıyor” demek de ne oluyor? Kapitalizmin tarihinde bunun tersi olan, “işçinin daha (az) çalıştırılması ve sömürülme(me)sine dayanan bir büyüme süreci” nerede görülmüştür? Ama doğru, hangi akımından olursa olsun post-marksistler, sosyal demokratlar, reformistler adaletli, demokratik, paylaşımcı, işçiyi az yoğun çalıştıran ve de sömürmeyen (hani makineler üretim yapıyor ya!) bir kapitalizm için küreselleşmiş kapitalizme, sermayeye, burjuvaziye karşı değil, Marksizm-Leninizme, Marksist-Leninist politik ekonomiye, nihayetinde Marks'ın “Kapital”ine karşı en ön cephede kılıç sallıyorlar. Etrafınıza şöyle bir bakın. Bu türden ipini kırmış ne kadar çok akımın olduğunu göreceksiniz.

Evrensel reformisttir, devrimcidir vb. diyebilirsiniz. Ama bu gazetenin yarım asra yakın bir geçmişi vardır. En azından bu geçmişini hatırlamalıdır.
Marksizm-Leninizme, Marksist-Leninist politik ekonomiye, nihayetinde Marks'ın “Kapital”ine bir parça saygınız varsa, Marksizm-Leninizm, Marks'ın “Kapital”i sizin için hala bir değerse, sınıf mücadelesi, işçi sınıfı söylemin ötesinde sizin için bir anlam taşıyorsa; nihayetinde işçi sınıfını “sömürerek büyüyen” ekonomiyi (kapitalizmi) sömürülen o sınıfı örgütleyerek yıkmak ve sosyalizmi kurmak diye bir derdiniz, bir iddianız varsa o yazıyı çıkartmanız veya gözden geçirmeniz, özeleştiri vermeniz gerekir.

*

Ayrıca Evrensel camiasının teori vukuatı sadece bununla sınırlı değildir. İşin ayrıntısına girecek olursak karşımıza bir yamalı bohça çıkar ve bir ucundan çekerseniz geriye yamalı da olsa bohça kalmaz. Fırsatını bulunca dilden hiç düşürülmeyen şu “çalışma hakkı”nın ne menem bir hak olduğunu ele almak isterim.
*

*) Bkz. https://www.evrensel.net/haber/324268/somurerek-buyuyorlar