deneme

7 Kasım 2017 Salı

100. YILINDA EKİM DEVRİMİ DERSLERİ



100. YILINDA EKİM DEVRİMİ DERSLERİ

Aradan 100 sene geçmiş olmasına rağmen hala Ekim Devrimi üzerine tartışmaların, yeniden değerlendirmelerin yapılması, Ekim devriminin salt Rusya ile sınırlı olmadığını, Stalin’in dediği gibi “ulusal çerçevede ele alınamayacağını”, aksine uluslararası bir karakter taşıdığını göstermektedir.

Ekim Devrimi, o zamana kadar teoride var olan Marksizm’in her alanda yaşama geçirilmesinin ve böylece devrimci proletarya ve emekçi kitlelerin elinde maddi güce dönüştürülmesinin açık ifadesidir. Ekim Devrimi, Marksist teorinin uygulanmasında ve elde edilen derslerle; çıkartılan sonuçlarla geliştirilmesinde bir deneydir.

Ekim Devrimi, proletarya diktatörlüğünün kurulmasında ve uygulamasında; sosyalist mülkiyetin oluşturulmasında ve hakim mülkiyet olarak geliştirilmesinde; sosyalist demokrasinin uygulanmasında ve geliştirilmesinde; ulusların kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesinde; sosyalizmin sınanarak komünist toplum formasyonunun ilk aşaması olarak inşa edilmesinde bir laboratuvardır.

Ekim Devrimi, tarihte ilk kez sömürülen ve ezilen bir sınıfın; proletaryanın iktidara gelmesini sağlamış ve proleter devrimler çağını açmıştır.
Ekim Devrimi, proletarya diktatörlüğü ve Bolşevizm demektir. Bu anlamda Ekim Devrimi, daha önceki devrimlerden; burjuvazi önderliğindeki büyük devrimlerden (Fransa, İngiltere vs.) temelden farklıdır. Stalin’in dediği gibi Ekim Devrimi, “bir sömürü biçiminin yerine diğer birini geçirmeyi değil, insanın insan tarafından sömürüsünü ortadan kaldırmayı; sömürücü sınıfları yok etmeyi; proletarya diktatörlüğünü kurmayı ve sosyalizmi inşa ederek sınıfsız topluma geçmeyi” amaçlıyordu.

Ekim Devrimi, 20. yüzyılda bütün insanlığın gelişme seyrini temelden değiştiren ve yönlendiren, kapitalist dünya sisteminin bütünselliğini parçalayan ve güçler dengesini sosyalizm lehine değiştiren olgudur. Bu anlamda Ekim Devrimi, dünya ekonomisi sistemini, “dünya emperyalizmi cephesi”ni parçalamıştır; Ekim Devrimi, dünyayı iki farklı, birbirine tamamen zıt iki sisteme bölmenin ilk adımıdır.

Ekim Devrimini, sadece, burjuva mülkiyet ilişkilerini parçalayan ve yerine toplumsal; sosyalist mülkiyet ilişkilerini getiren bir devrim, yani sadece sosyalist bir devrim olarak görmek onun etkisini ve yol göstericiliğini sınırlandırmak anlamına gelir. Ekim Devrimi, emperyalist talana, sömürgeciliğe, feodalizme karşı mücadeleye; bir bütün olarak emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı burjuva demokratik, ulusal kurtuluşçu mücadele ve devrimlere de ilham kaynağı olmuş ve bu devrimci güçlerin gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Ekim Devrimi, emperyalist çağda dünya devrimi stratejisini geliştiren ve stratejinin ilk adımını da Rusya’da atan devrimdir. Bugün olduğu gibi o gün de dünyada iki güçlü devrimci hareket vardı; bir taraftan gelişmiş kapitalist ülkelerde proletaryanın sosyalist devrim hareketi ve diğer yandan da sömürgelerde ezilen ulusların anti-emperyalist demokratik devrim hareketi. Ekim Devrimi bu her iki hareketi birleştiren devrim olmuştur.
Bu anlamda Ekim Devrimi, kapitalizme ve emperyalist boyunduruğa; sömürgeciliğe karşı mücadele eden bütün dünya işçi sınıfına, ezilen uluslara emperyalizmin her şeye muktedir olmadığını, yenilir olduğunu göstermiş ve sosyalizm ve ulusal kurtuluş için mücadele edenlere dün olduğu gibi bugün de yol göstermeye devam etmektedir.
Bu anlamda Ekim Devrimi, uluslararası dayanışma, proleter enternasyonalizmi ve ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının uygulanması demektir.
Ekim Devrimini salt ekonomi ve toplumsal alanda bir devrim olarak görmek yanlıştır; Ekim Devrimi aynı zamanda veya esasen düşüncede; ideolojide devrimdir. Kendi düşünce tarzını, ideolojisini kavramayan bir sınıfın iktidar kavgası vermesi düşünülemez. Bu anlamda Ekim Devrimi, sadece Rusya’da değil, bütün dünyada proletaryanın kendi ideolojisini kavramada ve maddi güce dönüştürmesi için mücadelesinde meşale olmuştur.

Ekim Devrimi, emperyalist çağda, Marksizm’in –sonraki tanımlanmasıyla Marksizm-Leninizm’in- bayrağı altında doğmuş ve gelişmiştir. Bu anlamda Ekim Devrimi, emperyalist çağın ve emperyalist çağda Marksizmin bir ürünüdür.

Ekim Devrimi, II. Enternasyonal revizyonizmi üzerine, reformizm ve sosyal demokratizm üzerine Marksizmin zaferidir. Ekim Devriminin açtığı yol, troçkizm üzerine, faşizm üzerine; SSCB’nde sosyalizmin inşası sürecinde görüldüğü gibi sınıf uzlaşmacılığı üzerine Bolşevizmin zafer yoludur.

Ekim Devrimi, partinin, sınıf adına dövüşmesini değil, sınıfı dövüştürmesini ifade eder. Bu kavgada parti, önderlik görevini yerine getirir. Önderlik, mücadeleye katılan bütün sınıf ve tabakaların değil, partinin önderi; en yüksek siyasal örgütlenmesi olduğu sınıfın çıkarlarını savunarak yerine getirilir.
Ekim Devrimi,komünist partinin sınıf partisi olduğunu; işçi sınıfının partisi olduğunu ve sadece ve sadece bu sınıfın çıkarlarını savunduğunu, sadece ve sadece bu sınıfın güçlerini örgütlediğini ve sadece ve sadece bu sınıfa önderlik ettiğini göstermiştir.
Bu bakımdan Ekim Devriminden çıkartılması gereken en önemli derslerden birisi, komünist partisinin sınıfsal karakteridir; devrimde sınıf sorununu esas almasıdır.

Komünist partisinin sınıf partisi olması gerçeği, onun ezilen ve sömürülen diğer emekçi toplumsal sınıf ve tabakaların sorunlarına uzaktan bakması, kayıtsız kalması anlamına asla gelmez. Bolşevik Parti, somut koşulları dikkate alarak, her değişimi hesaba katarak, müttefikleriyle nesnel gerçeklik temelinde kurduğu bağlarla Ekim Devrimini gerçekleştirmiştir. Bu bakımdan komünist partisinin sınıf partisi olması, devrime bir biçimde katılabilecek toplumun diğer sınıf ve tabakaları karşısından kayıtsız kaldığı anlamına asla gelmez.
Ekim Devrimini o günün Rusya’sına özgü görenler, onun enternasyonal tarihi karakterini reddedenler, Marksist-Leninist parti anlayışını, tek ülkede de olsa devrimin gerçekleştirilebileceği ve sosyalizmin inşa edilebileceği anlayışını reddedenlerdir; emperyalizm her şeye muktedirdir, tek ülkede devrimi “boğar” anlayışında olanlardır. Bu, emperyalist kuşatma altında; her türlü zorluğu göğüsleyerek mücadele etme cüretinde olamayanların ve bütün ülkelerde devrim koşullarının zamandaş olgunlaşmasını beklemeyi vaazı verenlerin anlayışıdır.
Ekim Devrimi bir çığır açmıştır. Önemli olan bu çığırda yürümektir.

Açık ki, her devrim somut gerçekleşmesi bakımından ulusaldır; bu devrim Rusya topraklarından, Rusya’ya özgün görünümlü ama kapitalizme ve feodalizme özgün çelişkilerin çözümü için gerçekleşmiştir. Bu nedenle içeriği bakımında Ekim Devrimi enternasyonaldir.
Ekim Devrimi aynı zamanda proleter devrimler çağıdır; emperyalist sistemin dünya çapında yıkılması için ilk adımdır. İnsanın insan tarafından sömürülmesinin sonlandırılmasının; sınıfsız topluma doğru ilerlemenin ilk adımıdır. Bu devrimin tarihsel anlamını anlatırken Stalin şöyle der:
Ekim Devriminin zaferi, insanlık tarihinde köklü bir dönemeci, dünya kapitalizminin tarihsel kaderinde köklü bir dönemeci, dünya proletaryasının kurtuluş hareketinde köklü bir dönemeci, bütün dünyanın sömürülen yığınlarının mücadele yöntemlerinde ve örgütlenme biçimlerinde, yaşam tarzı ve geleneklerinde, kültür ve ideolojisinde köklü bir dönemeci kaydetmektedir.
Ekim Devriminin uluslararası çapta, dünya çapında öneme sahip bir devrim olmasının nedeni budur...
Ekim Devrimi her şeyden önce, dünya emperyalizmi cephesini yarmış, en büyük kapitalist ülkelerden birinde emperyalist burjuvaziyi devirmiş ve sosyalist proletaryayı iktidara getirmiş olmasıyla önemlidir” (Stalin; C. 10, s. 208, “Ekim Devriminin Enternasyonal Karakteri”).

Bolşevikler, Ekim Devriminin neden enternasyonal bir devrim olduğunu defalarca açıklamışlardır. Bu anlamda Lenin, Ekim Devriminin enternasyonal karakteri/anlamı üzerine şunları söyler:
Bu ilk zafer, henüz nihai zafer değildir ve Ekim Devrimimizle akıl almaz zorluklar ve sıkıntılar pahasına, emsalsiz cefalar pahasına ve kendi payımıza bir dizi ciddi başarısızlık ve hatayla birlikte elde edilmiştir. Geri kalmış bir halkın tek başına dünyanın en güçlü ve en gelişmiş ülkelerinin emperyalist savaşlarını başarısızlıklara uğramadan ve hata yapmadan boşa çıkarması nasıl beklenebilir ki! ...
Biz başlangıcı yaptık. Ne zaman, hangi gün ve saatte, hangi ülkelerin proleterlerinin bu süreci tamamlayacağı önemli değil. Önemli olan buzun kırılmış, yolun açılmış ve yönün gösterilmiş olmasıdır” (Lenin; C. 33, s. 36/37, “Ekim Devriminin Dördüncü Yıldönümü”).

Aynı sorun üzerine Stalin de değerlendirme yapar. Ekim Devriminin 10. yıldönümü vesilesiyle “Ekim Devriminin Enternasyonal Karakteri” üzerine şunları söyler:
Emperyalizmi sarsan Ekim Devrimi, aynı zamanda ilk proletarya diktatörlüğünün şahsında uluslararası devrimci hareketin güçlü ve açık bir üssünü , daha önce hiçbir zaman var olmamış olan ve şimdi dayanabileceği üssü yarattı. Dünya devrimci hareketinin açık bir merkezini , daha önce hiçbir zaman var olmamış olan ve etrafında bütün ülkelerin proleterlerini ve ezilen halklarını emperyalizme karşı devrimci bir birleşik cephede örgütleyerek onların kümelenebileceği o merkezi yarattı” (Stalin; agk., s. 212/213).

Emperyalist çağın nesnel yasallıklarından hareket eden Lenin “Rus devrimi, enternasyonal devrim zincirinin sadece bir halkasıdır” (Lenin; C: 31, s. 313, “Yürütme Komiteleri Başkanlarının Konferansında Konuşma”) derken Rus devriminin dünya devrimi için sadece bir başlangıç olduğunu söylemiş oluyordu. Ekim Devriminin üçüncü yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmada şunu diyordu: “Zaferimizin sadece, davamız bütün dünyada muzaffer olduğunda sürekli olacağını daha o zaman biliyorduk. Çünkü nihayetinde dünya devrimi beklentisiyle devrime başlamıştık” (Lenin; C. 31, s. 391).

Bolşeviklerin dünya devrimi beklentileri gerçekleşmedi. Başka ülkelerde devrimler gerçekleşmedi.
Dünya devriminin gerçekleşmemesi, yıkılan sömürü sistemine, dünya emperyalist sistemine teslimiyet anlamına gelmezdi. Öyle de oldu. Bolşevikler, tek ülkede sosyalizmi inşa etmek gibi devasa bir sorunla karşı karşıya kaldılar ve tek ülkede sosyalizmi de başarıyla inşa ettiler.

Ekim Devriminden ders çıkartmak ne dogmatik olmayalım diye bu devrimin yol gösterici temel gerçekliğinden uzaklaşmaktır ve ne de “yeni” adına bu devrimin öğretisini sulandırmaktır. Ekim devrimini 100. yılında ananlar şu soruları kendilerine sormalılar:

-Ekim Devriminden ders çıkartmak sınıf partisi miyim, işçi sınıfını örgütlüyor muyum veya herhangi bir bağım var mıdırdan ayrı ele alınamaz. O gün Bolşevik Parti, işçi sınıfının partisiydi, bugün nesnel gerçeklik değişmiştir ve komünist partisi “çokluk”un partisi olmalıdır, onları örgütleyerek devrim yapmalıdır denemez. Kapitalizm yıkılması gereken ve sosyalizmde kurulması gereken hedef olduğu müddetçe bu gerçeklikten bir şey değişmeyecektir.

-İdeolojik olarak lafta değil, fiiliyatta neyi savunuyorum sorusu her zaman sorulması gereken bir sorudur. Uluslararası komünist hareketin tarihinde programı başka, pratik faaliyeti başka olan ve son kertede revizyonistleşen sayısız örnek vardır. Sürekli işçi sınıfının ideolojisinden bahsederek; Marksizm-Leninizme sahip çıkıyor gözükerek bu ideoloji sulandırmaya, yozlaştırmaya çalışan çok örnek var. İdeolojide tutarlılık pratiğe yansımak zorundadır. Bu, 100 sene önce de böyleydi, bugün de böyledir.

-İdeolojik olarak Ekim Devrimini yıkmak için içte ve dışta karşı devrimcilik yapanların bugünkü uzantılarına karşı ne yapıyoruz? Bunları o gün yaptıklarıyla ve bugün yaptıklarıyla mahkum edebiliyor muyuz?
Bu anlamda örneğin Buharincilerinden Troçkistlerine karşı tavrımız nedir? İdeolojinin harmanlamasını yapmıyorsak, bu unsurların karşı devrimci faaliyetlerini ya desteklememiz ve Bolşevikleri mahkum etmemiz gerekir veya da tersi. Troçkistler bunu yapıyor. Dün olduğu gibi bugün de “çakı” gibi biz Bolşevik değiliz, “Leninist Bolşevik”iz diyerek Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin inşasına karşı mücadele ettiler; hala da bunun ideolojik mücadelesini sürdürüyorlar.
Soru şu: ideolojide harmanlama yoksa Ekim Devriminin 100. yılında komünist partiler Troçkizme karşı nerede duruyorlar? Onlardaki bu cüret; açık seçik Marksizm-Leninizme karşı mücadele cüreti karşısında komünist partileri de açık seçik Troçkizme karşı mücadele ediyorlar mı? Veya haksızlık etmeyelim hangileri mücadele ediyor?

-Dünya çapında kapitalist sistem var oldukça eşitsiz gelişme yasası da var olacağına göre, devrimler de tek tek ülkelerde aynı koşullarda gelişmeyecektir. Bu durumda tek ülkede devrimi örgütlüyor muyum yoksa devrimi bir biçimde rafa kaldırarak kapitalizmin kendi kendine çökeceğine mi bel bağlıyorum? Sorusun 100 sene önce olduğu gibi bugün de günceldir.

-Ekim Devrimi ulusal kurtuluş mücadelelerine de yol gösteriyor derken, örneğin Rojava devrimine yaklaşımım nedir, onun içinde, yanında yer alıyor muyum, onu bir biçimde destekliyor muyum?

-Ekim Devrimi dünya komünist hareketinin ideolojik ve örgütsel birliğini sağlamıştır ve şimdi dünya komünist hareketi ideolojik ve örgütsel kriz içindedir, bu krizin aşılması için ne yapıyorum?

-Ekim Devriminin her bir temel özellikleri sıralanarak bu sorular çoğaltılabilir. Her bir sorunun cevabı da somut verilmelidir. Yoksa Ekim Devriminden, bugüne çok şey değişmiştir türünden genel lafızlara sığınılarak, dogmatik olmamak adına Ekim Devriminin içi boşaltılarak, ondan dersler çıkartmış olunamaz.

-Komünist partisi işçi sınıfının partisidir, ideolojisi tektir; sınıfların ve ideolojilerin partisi değildir ve komünist partisi Ekim Devriminin bu temel özelliğini yerine getirmelidir demek yetmez; bu işin pratiği nedir sorusu 100 sene öncesi gibi bugünde günceldir.

-Bütün eksikliğine rağmen Ekim Devrimi aynı zamanda bir kadın devrimidir diyebiliyor muyuz? Yoksa kadın sorununda birtakım taleplerin formülasyonunda 1970’li yılların İtalyan feministlerinden medet mi umuluyor?

-Ekim Devrimi aynı zamanda bir kültür devrimidir; insanlık tarihinin gördüğü, bizzat yaşadığı en büyük kültür devrimidir diyebiliyor muyuz, yoksa kültür devrimini Mao’nun iktidar mücadelesiyle mi sınırlandırıyoruz?
Veya, aynı zamanda kadın devrimi, aynı zamanda kültür devrimi olmayan bir sosyalist devrim nasıl düşünülebilir?

Yeni” adına, “dogmatik” olmama adına, “Post-Marksizm”in yönlendirmesiyle devrim, sınıflar, ekonomi vb. adına değme komedyenlere taş çıkartacak teorik çözümlemeler yapmak yerine nesnel gerçeklik doğru okunarak hareket edilmelidir.
Bu anlamda yedi düvelde çok sayıda sosyalist devrimlere önderlik etmiş, en azından katılmış havasıyla “akıl” verme yerine Bolşeviklerin hangi koşullarda neyi nasıl yaptıklarını analiz eder ve ders çıkartırsak doğrusunu yapmış oluruz.

1956’da Sovyetler Birliği’nde Kruşçev revizyonistlerin siyasi iktidarı gasp etmeleri, sosyalist ülkeyi revizyonist, bürokratik kapitalist bir ülkeye dönüştürmeleri ve sonra sosyal emperyalistleşen bu ülkenin 1991’de dağılması ve klasik kapitalist bir ülke olması, Ekim Devriminin yanlış bir yol olduğu anlamına gelmez. 1956’dan sonarı gelişmeler, önceki dönemde; sosyalizmi inşa döneminde eksikliklerin ve hataların olduğunu gösterir. Önemli olan bundan öğrenebilmektir.

SSCB’de sosyalizmin dış faktörler tarafından yıkılmaması, doğrudan içteki birtakım hataların sonucunda yıkılmış olması ders çıkartmak bakımından oldukça öğreticidir. Tek ülkede sosyalizmi inşa etmek zorunda kalmanın nedenleri, sosyalizmin inşası ve ne türden hatalar yapıldı da kurulan sosyalizm yıkıldı sorularının cevabı için bkz. İbrahim Okçuoğlu; “SSCB’de Sosyalizmin Zaferi ve Kapitalizmin Yeniden İnşası Sorunları”, Akademi Yayın, Temmuz 2911).