KRİZ
MRİZ YOK, İNANMAYIN, HEPSİ MANİPÜLASYON
Kriz
kavramı çok, ama pek çok kolay kullanılıyor. Tamam, şunu
anlıyorum; sorunun teorik muhtevasına, kapitalist sistemin iç
çelişkilerine vakıf olmayanların, kendilerine göre ekonomide her
olumsuz gelişmeyi kriz olarak tanımlaması anlaşılır. Bu türden
olup da teori adına, sınıf adına, ideoloji adına; veya
toplamında Marksizm-Leninizm adına görüş açıklayanların
sayısı bu topraklarda hiç de az değildir. Ama bunların;
ideolojik, sınıfsal, örgütsel, teorik duruştan ve mücadeleden
bahsedenlerin kriz kavramını çok kolay kullanmaları oldukça
düşündürücüdür. Bunun birçok nedeni olabilir, ama başlıca
nedenler şunlar olabilir: Ya bunlar -bunlar örgütlü olanlardır-
kapitalist sistemin siyasi yapısıyla baş edemeyecekleri
düşüncesinden hareketle sistemi yıkma umutlarını krize
bağlamışlardır ve bu nedenle kriz patlak verir Erdoğan giderde
ısrar ediyorlar veya da Marksist kriz kavramının da birtakım
nesnel yasaları içerdiğinden, daha genel anlamda ifade edersek;
kapitalist ekonominin nesnel yasalarının olduğundan ve sermaye
çevriminin de bu nesnel yasaların bir yansıması olduğundan
bihaberler. Kriz veya değil, ne derseniz deyin, sermaye kendi
yolunda ilerler. Önemli olan o yolu; sermayenin hangi yolda hareket
ettiğini; çevriminin hangi aşamasında olduğunu anlamaktır.
Bunun için de oldukça can sıkıcı, şevk kırıcı verileri ele
almanız ve yüzde şu kadar arttı, yüzde şu kadar daraldı
türünden açıklamalar yapmanız gerekir. Hele hele bir ekonomik
krizin başlangıcından, ilk göstergelerinin analizinden
bahsediyorsanız, o sıkıcı işten hiç kurtulamazsınız. Ama
başka bir yol da yok değil: Kısa yolu, istatistiğin de bir bilim
olduğunu reddedip, kolaycılığı seçip, önsel olarak herkesin
kendiniz gibi düşündüğünden hareketle o sıkıcı işi
atlarsınız ve burjuva basında işinize geleni alırsınız, bir de
bunu uluslararası Post-marksist avane sürüsünün Marksizmin içini
boşaltan, Marksizm-Leninizmi reddeden “yeni” görüşleriyle
birleştirirseniz ekonomide kriz patlak verir ve diktatör gideri
açıklamış olursunuz. Laf aramızda şunu da belirteyim; bu
memlekette bu görüş son yıllarda, daha doğrusu sınıf
mücadelesinde uzaklaşıldıkça sık sık dillendirilmeye başlandı
ve hala da, hiçbir şey olmamış gibi savunuluyor. Tecrübe
göstermiştir ki, bu türden dehşetli değerlendirmelerin ömrü
çok kısadır. Doların TL karşısında hızlı değer kazanmasının
ekonomi çökecek, diktatör gidecek umudunu nasıl yeşerttiğini
unutmuş olamayız. Şimdi ne olacak? Yeşertilen o “umut”tan
geriye ne kaldı? “Umut” yerini kısa zamanda hüsrana bıraktı.
Aslında bu düşüncenin arkasında çok parlak bir zeka yatmakta!
Düşünebiliyor musunuz, tek taş atmadan, toplumsal değişimi,
altüst oluşu gerçekleştirecek özne diye gördüğün sınıfı
örgütlemeden diktatörü gönderen, Saray’ını başına yıkan
bir anlayış. Peki, dolar 10, 20, biraz da abartalım 30 TL’ye
çıkar ve diktatör gider. Sonra ne olacak? İktidara mı
geleceksin? Hayır. Aynı içerikli başka söylemlerle başka bir
diktatör iktidara gelecek; bu burjuva sınıfın, sermayenin
diktatörlüğüdür. Yoksa böyle olmayacak mı?
Uluslararası
komünist hareketin gerek ulusal ekonomiler gerekse de uluslararası
ekonomi üzerine değerlendirmelerine bakarsanız durumumuzun ne
denli umutsuz, feci olduğunu anlarsınız. Bu dünyada bir Marks,
Engels, Lenin, Stalin geldi ve geçti. Bu dünya bir Komünist
Enternasyonal’ler tecrübesi geçirdi. O dünyanın öğretileri
ulaşılamayacak bir yerde, başka bir gezegende değil. İsteyen her
an ulaşabilir ve öğrenebilir. Ama görünmez bir hayır,
öğrenmeyi, araştırmayı engelliyor. Buradaki “hayır”
Marksizm-Leninizme “hayır”dır. Bu da Post-marksizme,
emperyalist burjuvazinin radikal demokrasiyle soslandırılmış
pespaye neoliberal düşüncelerine “evet” demektir.
Kriz
konusunda Marks, Engels, Lenin ve Stalin’in düşünce bütünlüğünü
savunduğunuzu söyleyebilirsiniz. O zaman da ona göre hareket
etmeniz gerekir. Bir taraftan Marks, Engels, Lenin ve Stalin’in
düşünce bütünlüğünü; yani Marksizm-Leninizmi savunduğunuzu
söyleyip, diğer taraftan da o düşünce bütünlüğüne ihanet
eden görüşleri dillendirirseniz, kendinizi sorunlu yaparsınız.
Marks, Engels, Lenin ve Stalin; yani Marksizm-Leninizm kapitalizme
özgü çok sayıda ekonomik krizden bahsetmiyorlar. Kapitalizme özgü
olan tek bir kriz var, o da fazla üretim krizi veya ekonomik kriz
olarak tanımlanır.
Diğer
bir deyişle:
“Sol”da
ekonomik kriz ve kriz teorisi üzerine görüşlerin çok farklı
olmasının nedeni bu konuda Marksist-Leninist politik ekonominin
veya da başka türlü ifade edecek olursak, Marksist kriz teorisinin
emperyalist çağda Lenin’den başlayarak farklı yorumlanmasından
kaynaklanmamaktadır. Uluslararası komünist hareketin, özellikle
örgütlü ve Sovyetler Birliği’nin de sosyalist olduğu dönemde
(III. Enternasyonal dönemi ve SSCB açısından 1917-1956 arası) o
zaman yaşanan ekonomik krizlerin, özellikle ayrıntılı olarak
1929-’32 dünya krizi üzerine analizleri; ekonomik kriz konusunda
Marks ve Engels’in sermaye hareketinin seyri, kriz üzerine yapmış
oldukları tespitleri doğrulayan ve geliştiren analizleri var.
Marks ve Engels, bütünlüklü bir kriz teorisi geliştirmediler.
Ama yaşadıkları dönemde ekonomik krizleri analiz ettiler. Bu
analizlerin toplamı, aslında adı konmamış bir kriz teorisidir.
Onların bu konudaki anlayışları emperyalist çağda
Marksist-Leninist ekonomistler tarafından geliştirilmiştir.
Konjonktür çevrimindeki değişimi Engels’ten sonra, O’nun
analizlerine dayanarak geliştirenlerden birisi de Stalin olmuştur.
Ekonomik
kriz konusunda farklı görüşlerin nedeni Roza Luksemburg’un
Marks’ın Kapital’ini eleştirmesine ve bu eleştiriden üretilen
sistem çöküşü anlayışına da indirgenemez. R. Luksemburg’un
anlayışına göre kapitalizm, dönemsel krizlerden dolayı değil,
sistemin, yeniden üretimin koşulları kalmadığı için
çökecektir. Roza’nın bu konudaki görüşü Troçkistler
tarafından acımasızca kullanılmıştır ve hala da
kullanılmaktadır.
Bu
unsurlar, başka bir dünyanın, başka bir ideolojinin; görünümü,
kullandıkları kavramlar ne olursa olsun burjuva ideolojinin
savunucularıdır. “Sol”da ekonomik kriz ve kriz teorisi üzerine
görüşlerin çok farklı olmasının nedenini burada aramak
gerekir.
Troçkistlerin,
Post-marksistlerin; daha doğrusu Marksist-Leninist politik ekonomi
öğretisini reddetmeyi varlık koşulu yapmış, bu reddiye
üzerinden burjuva politik ekonominin bir parçası olmuş önde
gelen ne kadar görüş varsa bunları, önümüzdeki süreçte dünya
ekonomisinin seyri çerçevesinde ele almaya çalışacağız. Bu
unsuların Türkiye’de de uzantıları var ve bu bakımdan da bizi
doğrudan ilgilendiriyor.
Adı
üzerinde; Post-Marksizm = Marksizm sonrası “Marksizm”dir.
Post-marksizm, oluşumuna baktığınızda 20. yüzyılda, daha
yakından tanımlayacak olursak Ekim Devriminden sonra, geçen
yüzyılın ‘20’li yıllarından başlayarak çağımızın
Marksizmi olan Marksizm-Leninizme karşı mücadeleyi asli varoluş
görevi olarak görmüştür. Post-marksistler de bu görevi yerine
getirmek, Marks’ın, Engels’in; Marksizmin içini boşaltmak,
Marksizm-Leninizmi reddetmek için ellerinden geleni yapmışlardır,
yapmıyorlar. Bu unsurlar, Marksizmin içini boşaltmak,
Marksizm-Leninizmi reddetmek söz konusu olduğunda hep
“yenilikçi”olmuşlardır. Bu bakımdan bu unsurların asli
görevi, Marksizmi burjuvazinin kabul edeceği hale getirmektir;
Marksizm-Leninizmden Leninizmi çıkartarak “yenilenmek”tir.
Kapitalizmde
bütün sermaye türlerinin anası, kaynağı ve bağlı olduğu
sermaye, sanayi sermayesidir; maddi değerlerin üretimidir. Bu
unsurlar, tam da bu noktada, geçen yüzyılın son çeyreğinden bu
yana esen neoliberalizm rüzgarını da arkalarına alarak para
sermayeyi, onun da spekülatif olan kesimini ön plana çıkartarak
fazla üretim krizi kavramını da kendilerine göre yenilediler;
para sermayeye, onun da spekülatif olanına konjonktür oluşturma,
üretken sermayeden bağımsız hareket etme yeteneği verdiler. 2008
dünya krizinden de ders almadılar. Ayyuka çıkardıkları
spekülatif sermayenin, iki kriz arasındaki aşırı birikiminin
krizle buharlaştığını ve sonunda sanayi sermayesinin kuyruğuna
katıldığını, sanayi sermayesine göre hareket etmek zorunda
kaldığını görmediler veya görmek istemediler.
Bu
ayrık otları, dünya ekonomik konjonktüründeki kırılganlığı,
krize girme olasılıklarının çoğalmasını görünce, yeniden
yer altından çıkmaya başladılar. 2008 dünya krizi öncesinde ve
esnasında yazıp çizdikleri deli saçması görüşlerin gerçek
dışı olduğunu analiz bile etmediler. Aynı görüşleri yeniden
tekrarlamaya başladılar, henüz başlamamış olanlar da
başlayacaklar: Yine, devrimci öznenin eylemine ihtiyaç duymadan
kapitalizmi çökertecekler, yine kapitalizme yeniden yeni bir ömür
biçecekler, yine fazla üretim krizi, ekonomik kriz kavramlarını
başkalaştırmaya çalışacaklar.
Veya:
Marksist-Leninist politik ekonomi, somutta da kriz teorisi, diktatörü
ve Saray’ını, kriz patlak verir, dolar fırlar ve Erdoğan da
gider anlayışıyla yıkmayı öngörmüyorsa neye yarar
diyebilirsiniz! Doğrudur, böyle düşünenler için bir şeye
yaramaz.
Teori
dediğin, sınıf mücadelesinden umudun kesilmişliğini, örgütlü
özne dışından gelene tapmayı doğrulamıyorsa neye yarar! 21.
yüzyılda teoriden, sınıflardan, ideolojiden bahsetmek ne kadar da
dinozorca bir iş!
Bütün
bu konuları ele alacağız.
*
İlk
makalede enflasyonu, enflasyona karşı mücadelede hükümetin
programını ve neyin amaçlandığını açıklamaya çalıştık.
İkinci
(bu) makalede maddi değerlerin (sanayi) üretimindeki durumu güncel
verilerle analiz edeceğiz. Bu sefer sadece genel anlamda sanayi
üretimi verileriyle yetinmeyeceğiz, hemen bütün sektörlerdeki
gelişmeleri ele alacağız. Böylece mevcut krizin başlangıç
aşamasında birtakım özelliklerinin olup olmadığını tespit
etmeye çalışacağız.
1-Sanayi
Üretiminde Gelişme Eğilimleri
1.1-Toplam
sanayi üretimi
Aşağıdaki
grafiğin de gösterdiği gibi aylık değişim bazında toplam
sanayi verileri, sanayi üretiminin Nisan 2017’den itibaren oldukça
kırılgan bir sürece girdiğini; Ağustos 2017’den sonra üretimde
daralmanın süreklilik kazandığını ve Nisan 2018’den sonra da
kriz sürecine girildiğini göstermektedir. Temmuz ayındaki yüzde
3,5 oranındaki büyüme de genel gidişin seyrini değiştirmemiş
ve sanayi üretimi Ağustos ayında yüzde 1,1 oranında küçülmüştür.
1.2-İmalat
sanayi
Toplam
sanayi üretimindeki eğilimi, imalat sanayi üretiminin gelişmesinde
de görmekteyiz. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi imalat
sanayi verilerinde büyüme-küçülme oranları biraz yüksektir. Bu
da imalat sanayi çerçevesinde ele alınmayan, ama sanayi üretimi
çerçevesinde ele alınan sektörlerdeki büyüme oranlarının
toplam sanayi üretimini olumlu etkilemesinden kaynaklandığını
göstermektedir.
Kriz
mi, değil mi veya kriz başlangıcı sorularına cevap ararken bu
her iki veriyi ve aşağıda da göstereceğimiz gibi, hemen bütün
sanayi sektörleri verilerini -ne kadar sıkıcı olursa olsun- ele
almak ve yüzde şu kadar arttı, şu kadar azaldı demeyi sonuna
kadar götürmek gerekir.
Birbirini
destekleyen bu iki veri ekonomide uzun bir dönemden bu yana
yaşanmakta olan inişli-çıkışlı durgunluk sürecinin
Mayıs-Haziran’dan itibaren kriz sürecine girdiğini gösterir.
Şimdi
bir de her sanayi sektörünün temelini oluşturan ana meta
(mal-sermaye) üretimi guruplarına göre duruma bakalım.
1.3-Ara
malları üretimi
Türkiye’nin
ithalatında ara malları (1) sermaye malları (2) kalemleri büyük
bir oran tutmaktadır. Bu türden girdilerin toplam ithalattaki payı,
yıldan yıla değişik olsa da yüzde 80-85’ten aşağı değildir.
Bu mallar döviz karşılığı ithal edildiklerinden döviz
kurlarındaki her hareketlenmeden olumlu-olumsuz hemen etkilenirler.
Yukarıdaki
grafikte, ilk iki grafikteki gelişme seyri, farklı oranlarda
görülmektedir. Sanayide üretimin ithal ara malları üretimine
bağımlı olmasından dolayı, söz konusu gelişmenin böyle olması
doğaldır. Bu nedenle sanayi veya imalat sanayi üretimindeki her
gelişme, öncelikle ve hemen ara malları üretiminde yansımasını
bulur.
1.4-Dayanıklı
tüketim malları üretimi
Dayanıklı
tüketim malları (3) üretiminde Ağustos-Eylül 2017’de yüzde
12,5 oranına varan bir üretim artışı çıkışı olmuştur, ama
bunun arkası gelmemiş, aynı yılın Ekim ayında yüzde 19,2
oranında üretim daralması, sonraki aylarda günümüze kadar
üretimde istikrasızlığın damga vurduğu bir süreç takip
etmiştir. Bu verilere bakarak bu sektörün krizde olduğu
söylenemez.
1.5-Dayanıksız
tüketim malları üretimi
Dayanıksız
tüketim malları (4) sektöründe durum, dayanıklı tüketim
malları sektöründeki üretim seyrinden biraz farklı; grafikteki
veriler bu sektörün krizde olduğuna işaret ediyorlar. Bu sektörde
üretim Ağustos 2107’den bu yana oldukça istikrarsız bir gelişme
göstermektedir.
1.6-Sermaye
malları üretimi
Sermaye
malları üretimi Nisan 2017’deki yüzde 10,7 oranındaki
büyümesinin ardında, Mayıs ayında yaklaşık aynı oranda (yüzde
10) daralıyor. Haziran 2017’den Ağustos 2018’e kadar bu
sektörde büyüme oranları doğrudan kriz göstergesi olarak
görülemez. Nisan 2017-Ağustos 2018 arasında bu sektörde büyüme
oranları 2017’nin Mayıs ayında yüzde 10, Ağustos ayında yüzde
2,1, Kasım ayında yüzde 0,4; 2018’in Ocak ayında yüzde 4,3,
Mayıs ayında keza 4,3 ve Haziran ayında da yüzde 2,8 oranında
daralırken, aynı yılların diğer aylarında farklı oranlarda
büyümüştür.
Bu
sektördeki üretimin seyrinde de belli bir istikrarsızlık söz
konusudur.
1.7-Enerji
üretimi
Verili
dönem içinde enerji üretimde büyük dengesizlik, üretimdeki
büyüme ve daralma oranlarındaki farklılık diğer sektörlerde
pek görülmüyor. Veriler, bu sektörde üretimin ideal bir
inişli-çıkışlı durgunluk sürecinde olduğunu göstermektedir.
2-
Teknolojiye Göre Üretim
Teknolojiye
göre üretimi şimdiye kadar kriz göstergesi olarak olarak hiç ele
almamıştım. Bu sefer, teknoloji ile kriz olgusu arasında bağ
kurmanın sanayi üretiminin seyrini farklı bir açıdan
göstereceğinden hareket ediyorum. Türk ekonomisinin dışa
bağımlılığı, bu arada teknolojiye bağımlılığı sürekli
tartışılmıştır, tartışılmaktadır. Burada, en azından kriz
bazında önemli olan, teknoloji kalitesine (düşük, orta-düşük,
orta-yüksek, yüksek teknoloji) göre üretimin seyrini tespit
etmeye çalışmaktır. Burada sektör ayrımı yapmıyorum, daha
ayrıntılı analizler için yapılabilir. Aşağıda teknoloji
kalitesine göre üretimin seyri gösterilmiş olacak.
Önce
son birkaç yılın verilerine bakalım:
Teknoloji gruplarının ihracat ve ithalattaki
payı, dolar üzerinden hesaplama ve % olarak
|
||||||
Sınıflandırma
|
Teknoloji kalitesine göre ihracat
|
Teknoloji kalitesine göre ithalat
|
||||
2014
|
2015
|
2016
|
2014
|
2015
|
2016
|
|
Yüksek teknoloji ürünleri |
3,4
|
3,6
|
3,5
|
14,1
|
15,7
|
17,0
|
Orta-yüksek teknoloji ürünleri
|
31,6
|
31,8
|
33,1
|
42,1
|
44,3
|
44,9
|
Orta-düşük teknoloji ürünleri
|
29,2
|
29,5
|
28,3
|
30,3
|
26,5
|
25,6
|
Düşük teknoloji ürünleri
|
35,8
|
35,0
|
35,1
|
13,5
|
13,5
|
12,6
|
Toplam imalat sanayi ihracatı |
100.0
|
100,0
|
100,0
|
100,0
|
100,0
|
100,0
|
Türkiye İhracatçılar Meclisi Ekonomi ve
Dış Ticaret Raporu 2017 s. 41, 81.
|
Üretimde
kullanılan teknoloji kalitesine göre ihracat ve ithalatta iki
farklı gruplaşmanın olduğunu görüyoruz: Bir grubu yüksek
teknoloji ürünleri ve düşük teknoloji ürünleri oluşturuyor;
yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı oldukça düşük.
Ama ithalattaki payı, ihracatıyla karşılaştırıldığında
oldukça yüksek. Buna karşın düşük teknoloji ürünlerinin
ihracattaki payı oldukça yüksek; toplam ihracatın üçte biri bu
kesimden geliyor. İthalattaki payı ise, ihracatıyla
karşılaştırıldığında oldukça değilse de bayağı düşük.
Bu
durumda bu grupta yoğun teknoloji ithalatı olmaksızın yüksek
teknoloji ürünleri üretmek oldukça zor. Ama diğer taraftan yoğun
teknoloji ithal etmeksizin düşük teknoloji ürünleri
üretilebiliyor.
Diğer
grupta da aynı eğilim, farklı oranlarda görülmektedir:
Orta-yüksek teknoloji ürünleri ihracatın yaklaşık üçte birini
oluşturuyor. Bu oranda ihracat yapabilmek için teknoloji kalitesine
göre ithalattaki payı oldukça yüksek; örneğin 2016’da bu oran
yüzde 44,9’a varıyordu. Orta-düşük teknoloji ürünlerinin
ihracattaki payı, verili dönemde yüzde 28,3 – 29,5 oranları
arasında kalırken, ithalattaki payı belirgin bir biçimde giderek
düşüyor; 2014’te yüzde 30,3’ten 2017’de yüzde 25,6’ya
geriliyor.
Bu
durumda bu grupta yoğun teknoloji ithalatı olmaksızın orta-yüksek
teknoloji ürünleri üretmek oldukça zor. Ama diğer taraftan yoğun
teknoloji ithal etmeksizin orta-düşük teknoloji ürünleri
üretilebilme olanağı giderek artıyor.
İmalat
sanayinin bu teknolojik yapısı, dış ekonomik gelişmelerden
oldukça etkilenilebilir olunduğunu göstermektedir. Döviz
kurlarındaki hareketlenmenin, teknoloji girdilerinin fiyatlarını
nasıl yükselttiğini son birkaç aylık gelişmelerde gördük.
2.1-Düşük
teknolojiyle üretim
Bu
türden işletmelerde (5) üretimin Ağustos 2017’den itibaren
oldukça istikrarsız geliştiğini yukarıdaki grafik
göstermektedir. Ağustos 2017’den Ağustos 2018’e 12 ay içinde
üretim sadece 4 ay (Ağustos, Aralık 2017 ve Temmuz 2018) yüzde
3,4 ve üzerinde büyüyor. Diğer aylarda yüzde 1’e varmayan
büyüme ve yüzde 2,3’e kadar düşen üretim daralması oluyor.
2.2-Orta-düşük
teknolojiyle üretim
Verili
dönem içinde orta-düşük teknoloji kullanan işletmelerde (6)
sarsıntı Mart 2017’den sonra bariz biçimde görülüyor. Nisan
2017-Ağustos 2018 arasında, 17 aylık bir dönemde inişli-çıkışlı
durgunluğun sınırlarını zorlayan büyüme, 2017’nin Haziran
ayında (yüzde 2,5 oranında, Ağustos ayında yüzde 2,8 oranında
ve 2018’in Temmuz ayında (yüzde 3,7 oranında) görülüyor.
Diğer aylarda büyüme oranlarından ziyade daralma oranları daha
yüksek; üretim yüzde 1,9 ila yüzde -2,5 arasında gidip geliyor.
Bu
veriler, orta-düşük teknoloji kullanan birçok sektörün krizde
olabileceğini göstermektedir. Mart 2017’den sonra ise Temmuz 2018
çıkışı dışında aylık üretim oranlarının düzensiz
düştüğünü ve -2,3 ila -2,5 oranlarında daralmaların olduğunu
görüyoruz.
Açık
ki, orta-düşük teknoloji kullanan birçok sektör ya krizdedir
veya da krizin eşiğindedir.
2.3-Orta-yüksek
teknolojiyle üretim
Orta-yüksek
teknoloji kullanan işletmeler (7) toplamında üretim, 2015 ve
2016’da da 2017 ve 2018’deki gibi istikrarsız, sert
inişli-çıkışlı durgunluk içinde olan bir süreçten geçiyor.
2016’nın Ekim, Kasım ve Aralık aylarındaki arka arkaya büyüme
oranlarını 2017’de göremiyoruz.
Ocak
2018’den itibaren orta-yüksek teknoloji kullanan işletmelerde
üretim durumun pek iyi olmadığını, Temmuz çıkışını hesaba
katmazsak, yukarıdaki verilerde görüyoruz; bu dönem zarfında
üretim en fazlasıyla yüzde 0,9 oranında artarken, daralma yüzde
-4,4’e kadar düşüyor.
Ekonomiyi
krize sürükleyebilecek işletmeleri daha ziyade orta-yüksek
teknoloji kullanan işletmeler arasında aramak gerekir.
2.4-Yüksek
teknolojiyle üretim
Teknoloji
kullanımı bağlamında yukarıdaki grafiklerden yüksek
teknolojiyle üreten işletmeler (8) ayrışmaktadır. Bu kalitede
teknoloji kullanan işletmelerde üretim, Nisan 2107’de bir ay
öncesine göre yüzde 45,1 oranında artıyor, ama bir ay sonra,
Mayıs aynda yüzde 28,8 oranında daralıyor. Sonraki aylarda
inişli-çıkışlı durgunluk sürecinin sınırlarını aşan bir
sert üretim artışı ve daralması yaşanıyor. Son üç ayda
üretim sürekli artıyor. Diğer teknoloji türlerinde üretim
Haziran ve Ağustos aylarında daralırken, yüksek teknolojiyle
üretim yapan işletmelerde üretim artıyor. Bu seyirden
çıkartılması gereken sonuç şudur: Yüksek teknoloji ile üretim
yapan işletmelerde kriz süreci yaşanmamaktadır. Tekil olarak şu
veya bu işletme krizde olabilir, ama genel olarak bu türden
teknolojiyle üretim yapan işletmeler sermaye çevriminin kriz
aşamasında değiller. Bunlar genellikle yabancı sermayeli
işletmelerdir.
3-Krizde
Olan ve Olmayan Diğer Sektörler
Madencilik
ve taşocakçılığı: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 6,5 büyüme; Şubat yüzde 1,5 büyüme; Mart
yüzde 2,2 daralma; Nisan yüzde 3,4 büyüme; Mayıs yüzde 1,5
daralma; haziran yüzde 5 daralma; Temmuz yüzde 1,7 daralma ve
Ağustos yüzde 5 büyüme.
Bu
veriler, gelişme seyri krize açık, ama aynı zamanda üretimde
sert iniş ve çıkışların yaşandığı bir sektörle karşı
karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Kömür
ve linyit çıkartılması: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 4 büyüme; Şubat yüzde 5,4 daralma; Mart
yüzde 8,2 büyüme; Nisan yüzde 13,6 büyüme; Mayıs yüzde 8,9
daralma; haziran yüzde 2,3 daralma; Temmuz yüzde 2,7 daralma ve
Ağustos yüzde 7 büyüme.
Bu
veriler, bu sektörün krizde olmadığını ama üretimde
istikrarsızlığın olduğunu; üretim değerlerinde sert iniş ve
çıkışların yaşandığını göstermektedir.
Ham
petrol ve doğalgaz çıkarımı: 2018’de aylık
büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 1,8 büyüme; Şubat yüzde
3,6 büyüme; Mart yüzde 0,9 daralma; Nisan yüzde 2i1 büyüme;
Mayıs yüzde 2,2 büyüme; Haziran yüzde 0,5 büyüme; Temmuz yüzde
1,8 büyüme ve Ağustos yüzde 1,3 büyüme.
Bu
veriler, bu sektörün krizde olmadığını gösterir.
Metal
cevherleri madenciliği: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 2,5 büyüme; Şubat yüzde 13,0 büyüme;
Mart yüzde 8,8 daralma; Nisan yüzde 2,4 büyüme; Mayıs yüzde 1,5
büyüme; Haziran yüzde 3,1 daralma; Temmuz yüzde 6,2 daralma ve
Ağustos yüzde 1,0 büyüme.
Bu
veriler bu sektörün krizde olduğunu değil, ama üretimde
istikrarsızlığın olduğunu gösterirler.
Diğer
madencilik ve taşocakçılığı: 2018’de aylık
büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 10,1 büyüme; Şubat
yüzde 1,3 daralma; Mart yüzde 2,5 daralma; Nisan yüzde 0,6 büyüme;
Mayıs yüzde 0,7 daralma; Haziran yüzde 8,0 daralma; Temmuz yüzde
0,1 büyüme ve Ağustos yüzde 6,8 büyüme.
Bu
veriler, üretimin seyrinde istikrarsızlığın olduğunu, ama
sektörün krizde olmadığını gösteriyorlar.
Gıda
ürünleri imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 1,8 daralma; Şubat yüzde 0,7 daralma; Mart
yüzde 2,1 büyüme; Nisan yüzde 2,9 büyüme; Mayıs yüzde 1,8
daralma; Haziran yüzde 3,1 daralma; Temmuz yüzde 3,2 büyüme ve
Ağustos yüzde 0,1 daralma.
Bu
verilere bakarak bu sektörde üretimin, kriz eğilimli
inişli-çıkışlı durgunluk içinde olduğunu söyleyebiliriz.
İçeceklerin
imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme oranları: Ocak
yüzde 0,5 büyüme; Şubat yüzde 14,2 daralma; Mart yüzde 2,7
büyüme; Nisan yüzde 3,0 büyüme; Mayıs yüzde 1,8 büyüme;
Haziran yüzde 2,6 daralma; Temmuz yüzde 3,8 büyüme ve Ağustos
yüzde 0,1 daralma.
Bu
verilere göre bu sektörde üretimde istikrarsızlığın olduğunu
söyleyebiliriz.
Tütün
ürünleri imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 7,3 büyüme; Şubat yüzde 3,5 daralma; Mart
yüzde 6,4 büyüme; Nisan yüzde 8,8 daralma; Mayıs yüzde 2,1
büyüme; Haziran yüzde 9,9 büyüme; Temmuz yüzde 10,4 daralma ve
Ağustos yüzde 1,1 büyüme.
Bu
verilere göre bu sektörün krizde olduğu söylenemez.
Tekstil
ürünleri imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 0,3 büyüme; Şubat yüzde0,4 büyüme; Mart
yüzde 1,0 büyüme; Nisan yüzde 1,1 daralma; Mayıs yüzde 0,3
büyüme; Haziran yüzde 1,7 daralma; Temmuz yüzde 3,5 büyüme ve
Ağustos yüzde 1,7 daralma.
Bu
verilere dayanarak sektörün, kriz eğilimli bir inişli-çıkışlı
durgunluk içinde olduğunu söyleyebiliriz.
Giyim
eşyaları imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 1,9 büyüme; Şubat yüzde 0,7 daralma; Mart
yüzde 0,0 büyüme; Nisan yüzde 3,2 büyüme; Mayıs yüzde 4,2
daralma; Haziran yüzde 3,7 daralma; Temmuz yüzde 5,6 büyüme ve
Ağustos yüzde 1,3 daralma.
Bu
verilere dayanarak sektörde üretimin istikrarsız ve kriz eğilimli
olduğunu söyleyebiliriz.
Deri
ve ilgili ürünlerin imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 9,6 büyüme; Şubat yüzde 4,2 daralma; Mart
yüzde 1,8 büyüme; Nisan yüzde 4,4 daralma; Mayıs yüzde 1,0
büyüme; Haziran yüzde 3,4 daralma; Temmuz yüzde 6,7 büyüme ve
Ağustos yüzde 7,4 daralma.
Bu
verilerden hareketle sektörde üretimin istikrarsız ve belirgin
kriz eğilimli olduğunu söyleyebiliriz.
Ağaç,
ağaç ve mantar ürünleri: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 5,8 büyüme; Şubat yüzde 4,5 daralma; Mart
yüzde 5,9 daralma; Nisan yüzde 3,4 büyüme; Mayıs yüzde 4,1
daralma; Haziran yüzde 0,3 daralma; Temmuz yüzde 0,1 daralma ve
Ağustos yüzde 1,1 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyebiliriz.
Kağıt
ve kağıt ürünleri imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 2,6 daralma; Şubat yüzde 0,2 büyüme; Mart
yüzde 3,6 daralma; Nisan yüzde 0,9 büyüme; Mayıs yüzde 0,9
büyüme; Haziran yüzde 1,7 büyüme; Temmuz yüzde 1,9 daralma ve
Ağustos yüzde 3,3 büyüme.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğu sonucuna
varılamaz.
Kayıtlı
medyanın basılması ve çoğaltılması: 2018’de aylık
büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 6,4 daralma; Şubat yüzde
7,1 büyüme; Mart yüzde 1,0 daralma; Nisan yüzde 5,1 daralma;
Mayıs yüzde 7,2 daralma; Haziran yüzde 4,9 büyüme; Temmuz yüzde
5,1 büyüme ve Ağustos yüzde 1,2 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğu sonucuna
varılamaz.
Kok
kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı: 2018’de
aylık büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 7,0 büyüme; Şubat
yüzde 12,2 daralma; Mart yüzde 2,2 daralma; Nisan yüzde 2,8
daralma; Mayıs yüzde 15,3 büyüme; Haziran yüzde 0,2 daralma;
Temmuz yüzde 8,3 büyüme ve Ağustos yüzde 2,0 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğu sonucuna
varılamaz.
Kimyasalların
ve kimyasal ürünlerin imalatı: 2018’de aylık
büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 0,3 büyüme; Şubat yüzde
2,5 daralma; Mart yüzde 1,1 büyüme; Nisan yüzde 2,4 büyüme;
Mayıs yüzde 2,3 büyüme; Haziran yüzde 3,8 daralma; Temmuz yüzde
1,3 büyüme ve Ağustos yüzde 0,7 büyüme.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğu sonucuna
varılamaz.
Temel
eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin
imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme oranları: Ocak
yüzde 1,6 büyüme; Şubat yüzde 0,7 daralma; Mart yüzde 3,9
daralma; Nisan yüzde 2,0 daralma; Mayıs yüzde 1,6 daralma; Haziran
yüzde 4,6 büyüme; Temmuz yüzde 14,2 büyüme ve Ağustos yüzde
17,0 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyebiliriz.
Kauçuk
ve plastik ürünlerin imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 1,1 büyüme; Şubat yüzde 0,6 daralma; Mart
yüzde 1,2 daralma; Nisan yüzde 0,9 büyüme; Mayıs yüzde 0,4
daralma; Haziran yüzde 3,1 daralma; Temmuz yüzde 3,6 büyüme ve
Ağustos yüzde 2,8 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyebiliriz.
Diğer
metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı: 2018’de aylık
büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 3,1 büyüme; Şubat yüzde
2,6 daralma; Mart yüzde 1,6 daralma; Nisan yüzde 0,2 büyüme;
Mayıs yüzde 4,1 daralma; Haziran yüzde 1,4 daralma; Temmuz yüzde
5,9 büyüme ve Ağustos yüzde 4,6 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyebiliriz.
Ana
metal sanayi: 2018’de aylık büyüme-küçülme oranları:
Ocak yüzde 1,8 büyüme; Şubat yüzde 0,8 büyüme; Mart yüzde 2,2
daralma; Nisan yüzde 1,8 daralma; Mayıs yüzde 1,0 büyüme;
Haziran yüzde 4,1 daralma; Temmuz yüzde 2,0 büyüme ve Ağustos
yüzde 2,1 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyebiliriz.
Fabrikasyon
metal ürünleri imalatı (Makine ve teçhizat hariç): 2018’de
aylık büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 9,3 daralma; Şubat
yüzde 2,6 büyüme; Mart yüzde 0,9 daralma; Nisan yüzde 0,8
büyüme; Mayıs yüzde 3,6 daralma; Haziran yüzde 1,3 daralma;
Temmuz yüzde 1,1 büyüme ve Ağustos yüzde 1,5 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyebiliriz.
Bilgisayarların,
elektronik ve optik ürünlerin imalatı: 2018’de aylık
büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 12,2 daralma; Şubat yüzde
0,4 daralma; Mart yüzde 10,8 büyüme; Nisan yüzde 0,9 daralma;
Mayıs yüzde 7,3 büyüme; Haziran yüzde 15,2 daralma; Temmuz yüzde
1,0 daralma ve Ağustos yüzde 17,4 büyüme.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyemeyiz.
Elektrikli
teçhizat imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 0,6 büyüme; Şubat yüzde 0,9 daralma; Mart
yüzde 2,6 büyüme; Nisan yüzde 0,2 büyüme; Mayıs yüzde 1,3
büyüme; Haziran yüzde 6,4 daralma; Temmuz yüzde 6,8 büyüme ve
Ağustos yüzde 2,3 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyemeyiz.
Başka
yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı:
2018’de aylık büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 3,1
daralma; Şubat yüzde 0,8 büyüme; Mart yüzde 1,7 daralma; Nisan
yüzde 0,9 daralma; Mayıs yüzde 0,5 daralma; Haziran yüzde 4,7
daralma; Temmuz yüzde 2,8 büyüme ve Ağustos yüzde 2,5 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyebiliriz.
Motorlu
kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork)
imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme oranları: Ocak
yüzde 7,1 daralma; Şubat yüzde 3,3 büyüme; Mart yüzde 0,0
büyüme; Nisan yüzde 0,4 daralma; Mayıs yüzde 0,1 daralma;
Haziran yüzde 2,8 daralma; Temmuz yüzde 0,2 büyüme ve Ağustos
yüzde 11,0 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyebiliriz.
Diğer
ulaşım araçlarının imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme
oranları: Ocak yüzde 40,7 büyüme; Şubat yüzde 8,6 daralma; Mart
yüzde 9,1 büyüme; Nisan yüzde 12,6 büyüme; Mayıs yüzde 22,1
daralma; Haziran yüzde 15,7 büyüme; Temmuz yüzde 15,4 büyüme ve
Ağustos yüzde 27,2 büyüme.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyemeyiz.
Mobilya
imalatı: 2018’de aylık büyüme-küçülme oranları: Ocak
yüzde 2,6 büyüme; Şubat yüzde 4,9 daralma; Mart yüzde 2,0
büyüme; Nisan yüzde 1,4 büyüme; Mayıs yüzde 1,5 büyüme;
Haziran yüzde 5,9 daralma; Temmuz yüzde 2,8 büyüme ve Ağustos
yüzde 1,3 büyüme.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyemeyiz.
Diğer
imalatlar: 2018’de aylık büyüme-küçülme oranları: Ocak
yüzde 26,2 daralma; Şubat yüzde 1,8 büyüme; Mart yüzde 6,5
büyüme; Nisan yüzde 1,1 büyüme; Mayıs yüzde 2,5 daralma;
Haziran yüzde 5,5 daralma; Temmuz yüzde 9,0 büyüme ve Ağustos
yüzde 0,8 büyüme.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyemeyiz.
Makine
ve ekipmanların kurulumu ve onarımı: 2018’de aylık
büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 15,5 daralma; Şubat yüzde
21,1 büyüme; Mart yüzde 0,3 daralma; Nisan yüzde 1,6 büyüme;
Mayıs yüzde 4,1 daralma; Haziran yüzde 5,3 daralma; Temmuz yüzde
5,1 büyüme ve Ağustos yüzde 2,5 büyüme.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyemeyiz.
Elektrik,
gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı: 2018’de
aylık büyüme-küçülme oranları: Ocak yüzde 0,6 büyüme; Şubat
yüzde 1,0 daralma; Mart yüzde 0,2 büyüme; Nisan yüzde 0,7
büyüme; Mayıs yüzde 0,1 daralma; Haziran yüzde 2,2 büyüme;
Temmuz yüzde 2,2 büyüme ve Ağustos yüzde 0,8 daralma.
Bu
verilerden hareketle bu sektörün krizde olduğunu söyleyemeyiz.
4-İmalat
Sanayinde Kapasite Kullanım Oranı
4.1-İmalat
sanayi toplamında kapasite kullanım oranı
Kapasite
kullanım oranı, imalat sanayi üretiminin cari durumu hakkında
oldukça aydınlatıcıdır. Stokların eritilmesi söz konusu
değilse, sanayi üretiminin seyrini kapasite kullanım oranının
seyrine bakarak tespit edebilirsiniz. Kapasite kullanım oranının
gerilemesi, üretimin de gerilediği anlamına gelir. Aşağıdaki
ana sektörler bazında kapasite kullanım oranlarındaki değişim,
bu sektörlerde üretimin durumunu göstermektedir.
Kasım
2017’den itibaren imalat sanayi toplamında kapasite kullanım
oranı, 2018’in Mayıs, Haziran ve Ağustos aylarındaki yükseliş
hariç sürekli gerilemiştir. Kasım 2017’de yüzde 79,9 olan
kapasite kullanım oranı Ekim 2018’de yüzde 75,4’e kadar
düşmüştür. Bu demektir ki, Ekim 2018 itibariyle imalat sanayinde
mevcut kapasitenin dörtte biri kullanılmıyordu, atıldı.
2017’den
bu yana imalat sanayinde kapasite kullanım oranlarının aylık
seyrini aşağıdaki grafikte görüyoruz.
Belki
başka bir yazıda ayrıntılı olarak ele alınabilir, ama burada
kapasite kullanım oranıyla bağlam içinde şunu da belirtmek
isterim: Önceleri, sanayi işletmelerinin düşük kapasite
çalışması sadece ekonomik krizler esnasında yaygın bir
görünümdü. İşletmelerin kronik düşük kapasite çalışması
kapitalizmin genel krizi dönemi için, yani geçen yüzyılın
‘20’li yıllarından bu yana karakteristik olmuştur. Bu nedenle
düşük kapasite kullanımı her zaman kriz anlamına gelmez.
4.2-Dayanıklı
tüketim malları üretiminde kapasite kullanım oranı
Dayanıklı
tüketim malları üretiminde kapasite kullanım oranı, Eylül
2017’de yüzde 81,1’e kadar çıkıyor. Şubat 2018’de ise
yüzde 68,8’e kadar geriliyor; burada küçümsenemeyecek 12,3
puanlık bir gerileme söz konusudur. Bu sektörde kapasite kullanım
oranı 2018’in Haziran ayında yüzde 73,2’ye kadar çıksa da
Ekim 2018’de yüzde 70,4 oranında kalıyor. Yani Ekim ayı
itibariyle bu sektörde mevcut kapasitenin ancak üçte ikiye yakın
bir kısmı kullanılıyordu.
4.3-Dayanıksız
tüketim malları üretiminde kapasite kullanım oranı
Dayanıklı
tüketim malları, ara mallar ve yatırım malları üretimindeki
kapasite kullanım oranlarına göre bu sektörde kapasite kullanım
oranı zaten düşük. Kasım 2017’deki yüzde 75,9’luk kullanım
oranıyla Eylül 2018’deki yüzde 72,8 oranlık kapasite kullanım
oranı arasında gidip geliyor. Bu verilere göre bu sektörde kriz
var denemez. Şayet Haziran 2018’den sonraki düşüş, Ekim
2018’de de devam etmiş olsaydı, başka bir değerlendirme
yapmanın maddi zemini olurdu.
4.4-Tüketim
malları üretiminde kapasite kullanım oranı
Dayanıksız
tüketim malları üretiminde kapasite kullanım oranlarının benzer
bir seyrini tüketim malları toplam üretiminde de görüyoruz.
4.5-Ara
malları üretiminde kapasite kullanım oranı
Ara
malları üretiminde ortalama yüzde 80’lik bir kapasite kullanım
oranı yüksek bir orandır; ama çok yüksek bir oran da değildir.
2008 krizi öncesinde 2007’nin bazı aylarında bu oran yüzde
85’in üzerine de çıkmıştı. Bu sektörde kapasite kullanım
oranının 2018’in Ağustos ayından sonra arka arkaya gerilemesi
pak hayra alamet değildir. Ne de olsa ara malları üretimi
sanayinin bel kemiği olan sektördür ve doğrudan ithalat girdisi
olmaksızın üretemez. Burada döviz kurlarındaki (dolar) artışın
önemli bir rol oynadığını görüyoruz.
3 ay
içinde bu sektörde toplam kapasitenin Ağustos ayında beşte dördü
kullanılırken iki ay sonra, Ekim ayından dörtte üçü
kullanılıyordu.
4.6-Yatırım
malları üretiminde kapasite kullanım oranı
Bu
sektörde kapasite kullanım oranı 2008 krizi öncesinde yüzde
87,80’i (Mayıs 2007) görmüştü. Ocak 2017’den bu yana
Nisan-Mayıs 2018’e kadar kapasite kullanım oranının yüksek
olduğu söylenebilir. Ama oldukça yüksek de değil. Bunun doğrudan
doğruya verili dönem içinde ekonominin inişli-çıkışlı
durgunluk içinde olmasıyla ilişkisi vardır. Her halükarda bu
sektörde kapasite kullanım oranının Mart 2018’de yüzde
83,8’den sürekli düşerek Ekim 2018’de yüzde 75,7’ye
gerilemesi “kriz mriz yok” lafını tamamen çürütmektedir.
5-Dış
Borç Sorunu
Borçlanma
konusunda söylenmesi gereken şunlardır.
Kamu
dış borç stoku:
Kamu
sektöründe borç stoku gelişmesi: 2017’nin ilk çeyreğinde
toplam 127.899 milyon dolar olan kamu borcu 2018’in ikinci
çeyreğinde 139.193 milyon dolara çıkıyor; yüzde 8,8 oranında
bir artış.
Kamunun
uzun vadeli borç stoku, aynı dönemde 106.765 milyon dolardan
115.065 milyon dolara çıkıyor; bu, yaklaşık yüzde 7,8 oranında
bir artış demektir.
Kamunun
kısa vadeli borç stoku, aynı dönemde 21.134 milyon dolardan
24.129 milyon dolara çıkıyor; yaklaşık yüzde 14,2 oranında bir
artış.
Kamu
borçlanmasında uzun vadeli borçların toplam borç stokuna oranı
2017’nin ilk çeyreğinde yaklaşık yüzde 83,5’ten 2018’in
ikinci çeyreğinde yaklaşık yüzde 82,7’ye düşüyor. Önemli
bir değişim yok. Buna karşın kısa vadeli borçların toplam borç
stokundaki payı aynı dönemde yüzde 16,5’ten yüzde 17,3’e
çıkıyor.
TCMB
dış borç stoku:
TCMB
toplam borç stoku, 2017’nin ilk çeyreğinde 809 milyon dolardan
2018’in ikinci çeyreğine 578 milyon dolara düşerek yuvarlak
olarak yüzde 28,6 oranında azalıyor.
Aynı
dönemde uzun vadeli borç stoku, 701 milyon dolardan 497 milyon
dolara düşüyor; yüzde 29,1 oranında bir azalma.
Kısa
vadeli borç stoku ise -keza aynı dönemde- 108 milyon dolardan 81
milyon dolara gerileyerek yüzde 25 oranında azalıyor.
Uzun
vadeli borç stokunun toplama oranı 2017’nin ilk çeyreğinde
yaklaşık yüzde 86,7’den 2018’in ikinci çeyreğinde yaklaşık
yüzde 86’ya geriliyor. Bunun tersi olarak da kısa vadeli borç
stokunun toplam içindeki payı yüzde 13,3’den yüzde 14’e
çıkıyor.
Özel
sektör dış borç stoku:
Özel
sektörün dış borç stoku, 2017’nin ilk çeyreğinde 289.494
milyon dolardan 2018’in ikinci çeyreğinde 317.190 milyon dolara
çıkarak yaklaşık yüzde 9,6 oranında artıyor.
Aynı
dönemde uzun vadeli borç stoku, 204.038 milyon dolardan 221.678
milyon dolara çıkıyor; yüzde 8,6 oranında bir artış.
Keza
aynı dönemde kısa vadeli borç stoku, 85.456 milyon dolardan
95.512 milyon dolara çıkıyor; bu, yaklaşık yüzde 11,7 oranında
bir artış demektir. Kısa vadeli borç stokunun genel borç stokuna
ve uzun vadeli olanına göre daha hızlı arttığı görülüyor.
Uzun
vadeli borç stokunun toplama oranı 2017’nin ilk çeyreğinde
yaklaşık yüzde 70,5’ten 2018’in ikinci çeyreğinde yaklaşık
yüzde 69,9’a geriler. Bunun tersi olarak kısa vadeli borç
stokunun toplamdaki payı, aynı dönemde yüzde 29,5’ten 30,1’e
çıkar. Önemsiz bir artış.
Kamu
sektörü dış borç stokunun Türkiye brüt dış borç stokundaki
payı 2017’nin ilk çeyreğinde yaklaşık yüzde 30,6’dn 2018’in
ikinci çeyreğinde yaklaşık yüzde 30,5’e düşer; hemen hemen
hiç değişmez.
TCMB’nin
dış borç stokunun Türkiye brüt dış borç stokundaki payı aynı
dönemde yaklaşık 0,2 civarında kalır.
Özel
sektörün dış borç stokunun Türkiye brüt dış borç
stokundaki payı, keza aynı dönemde, yüzde 69,2’den yüzde
69,4’e çıkar.
Bu
üç sektörün dış borç stokundaki payları hemen hemen aynı
kalıyor.
Türkiye
brüt dış borç stokunun GSYH’ya oranı:
Bu
oran 2017’nin ilk çeyreğinde yüzde 49,4; ikinci çeyreğinde
yüzde 52,8; üçüncü çeyreğinde yüzde 52,7; dördüncü
çeyreğinde yüzde 53,4; 2018’in ilk çeyreğinde yüzde 52,9 ve
ikinci çeyreğinde de yüzde 51,8 oranlarında gerçekleşir.
Dış
borç stokunun GSYH’ya oranının düştüğü yıllar ekonomide
büyümenin yüksek olduğu yıllardır; bu nedenle oran, o yıllarda
düşmüştür. Alınan borç da ise sürekli bir artış vardır.
Türkiye’nin
toplam brüt borç stoku ise verili dönemde 418.202 milyon dolardan
456.961 milyon dolara çıkarak yaklaşık yüzde 9,3 oranında
artar.
TCMB’nin
tanımlamasına göre “Kısa vadeli dış borç stoku, herhangi bir
tarih itibarıyla kullanımı gerçekleştirilmiş olan ve bir
ekonomide yerleşik kişilerin yerleşik olmayanlara borçlu olduğu;
kullanım tarihinden itibaren 1 yıl içinde anapara ve/veya faiz
ödemesi/ödemeleri yapılmasını gerektiren cari, şartlı olmayan
yükümlülüklerin bakiyesidir”.
Bu
durumda Ağustos-Aralık 2018 itibariyle toplam olarak 15.723 milyon
dolar; Ocak-Temmuz 2019 itibariyle de 7.420 milyon dolar, toplamda
ise 23,143 milyon dolar ödenmesi gerekir. Tabii bu miktarın çok
önemli bir bölümü özel sektör borçlanmasıdır.
Ağustos-Aralık
2018 itibariyle ödenmesi gereken uzun vadeli borç miktarı 29,05 ve
2019 yılı itibariyle de 65.753 milyar dolardır. Bunun da çok
önemli bir kısmı özel sektör borçlanmasıdır.
(Bkz.:https://www.hazine.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri).
Türkiye’nin
dış borç stoku, 1989’dan (dördüncü çeyrekten) 2018’e
(ikinci çeyreğe) 10,4 misli artıyor. Aynı dönemde dış borç
stokunun GSYH’ya oranı ise ancak yuvarlak olarak 1,7 misli
artıyor.
Dış
borç stokunun GSYH’ya oranı ile ekonomide büyüme arasında
diyalektik bir bağ vardır: Ekonomi büyüdükçe dış borç
stokunun büyüyen ekonomiye oranı düşer veya tersi. Ama öyle
durumlar olur ki, ekonomi büyümesine rağmen alınan dış borç,
miktar olarak çoğalır; olağanüstü artar ve bu da dış borç
stokunun GSYH’ya oranını yükseltir.
1989’un
dördüncü çeyreğinde dış borç stoku 43.911 milyon dolar. Bu
miktar 1990’ın dördüncü çeyreğinde 52.381 milyon dolara
çıkıyor. Ama aynı dönemde dış borç stokunun GSYH’ya oranı
yüzde 30,8’den yüzde 26,1’e düşüyor. 1989’dan bu yana
(daha eski tarihlere bakmadım) dış borç stokunun GSYH’ya
oranının en düşük olduğu oran yüzde 26,1’dir.
Dış
borç stokunun GSYH’ya oranı ilk kez 2001’in üçüncü
çeyreğinde yüzde 50’nin üzerine çıkar. Bu oran 2001’in
üçüncü çeyreği ile 2003’ün ikinci çeyreği arasında yüzde
52,4 ila yüzde 59,8 arasında kalır. 2001’in üçüncü
çeyreğinde bu oran yüzde 53’ten 2002’nin ikinci çeyreğinde
yüzde 59,8’e kadar çıkar ve sonrasında giderek düşer ve
2003’ün ikinci çeyreğinde yüzde 52,4 olarak gerçekleşir.
Ama
aynı dönemde dış borç stoku 2001’in üçüncü çeyreğinde
119.774 milyon dolardan aynı yılın dördüncü çeyreğinde
113.592 ve 2002’nin ilk çeyreğinde 113.898 milyon dolara düşer.
Dış borç stoku 2002’nin ilk çeyreğinden itibaren sürekli
artar ve 2003’ün ikinci çeyreğinde 135.051 milyon dolara çıkar.
Bu dönem zarfında dış borç stokunun GSYH’ya oranı önce
yükseliyor, ama sonra düşüyor. Aynı dönemde dış borç stoku
yaklaşık yüzde 12,8 oranında artıyor.
Uzatmak
istemiyorum: 2003’ten sonra da, günümüze kadar ekonomik büyüme
ile dış borç stoku arasındaki birbirini karşılıklı
etkilemeden doğan değişim görülmektedir. Karşılaştırma
yapılması için bu verileri ekte bulabilirsiniz.
Dış
borç stokuyla bu stokun GSYH’ya oranı arasındaki diyalektik
bağın yukarıda belirttiğim çerçevede seyretmesi durumunda
borçlanma konusunda mevcut hükmet eleştirilebilir, ama bundan
“borç batağı” türünden sonuç çıkartılamaz; ötesi
abartma olur.
Ancak
bu bağ, döviz kurlarındaki değişimle hükümeti nezdinde
burjuvaziyi boğan bir düğüme dönüşebilir: Döviz kurlarındaki
olağandışı artış, borçların katlanmasını beraberinde
getirir. Buna bir de dış baskı, tehdit vs. eklenirse durum
burjuvazi açısından felaket çanlarının çalması anlamına
gelir ki, son birkaç aydır yaşanan da budur. İşte bu durumda
borç batağından bahsedebiliriz. Ne var ki, son haftalarda doların
TL karşısında değer kaybı, son dönemlerde Türkiye’den çıkan
büyük yabancı fonların Türk tahvillerine yeniden ilgi göstermeye
başlamaları durumu burjuvazi açısından biraz olumlu yönde
değiştirmiştir. Bunun ötesinde son haftalarda dış politikada
rüzgarın diktatör Erdoğan lehine esmesi, ekonominin dış
baskıdan biraz kurtulduğu anlamına gelir.
Vurgulama
adına: Borç sorunundan hareketle Türk ekonomisi borçlanma krizi
içindedir; borçlarını ödeyecek veya yeniden yapılandırarak
ödeyecek durumda değildir sonucunu çıkartmak biraz zor olur. En
azından mevcut gelişme bunu göstermiyor. Ancak, dış siyasi ve
ekonomik baskılarla, döviz değerlerinde -dolarda olduğu gibi-
yükselmeyle; buna bağlı olarak özellikle ithal edilen ara ve
yatırım malları harcamalarının zorlaşmasıyla ve bunun da
üretime yansımasıyla krizin önü açılır veya derinleşmesi
mümkün olabilir. Açık ki, ekonomi güncel olarak böyle bir
süreçten geçmektedir.
ABD
kaynaklı dış siyasi ve ekonomik baskının Türk ekonomisinin
seyrinde ne denli etkileyici olduğunu görebilmek için son 5 yılda
doların TL karşısında değer kazanma ve yeniden değer kaybetme
sürecine bakmak yeterlidir. Bu süreci aşağıdaki grafikte
görüyoruz.
Doların
2016’nın ikinci yarısından itibaren tırmanışını; TL
karşısında değer kazanmasını sadece ekonominin o dönemdeki
kırılganlığıyla, kötüye gidişiyle açıklamak sorunun
izahında zorlanmak anlamına gelir. 15 Temmuz askeri darbe girişimi
ve batılı emperyalist güçlerin, başta da ABD’nin suçüstü
yakalanmışlık durumu ve bunu hiç de gizlememeleri; Suriye eksenli
Ortadoğu politikasında farklı yerlerde durmak, Rusya ile
ilişkilerin dikkate değer derinleşmesi vb. ABD ile Türkiye
arasındaki gerginliğin çelişkiye dönüşmesini beraberinde
getirmiştir. ABD, Türk burjuvazisini terbiye etmek için ekonomi
silahını, aynı zamanda siyasi baskıyla çekmiştir. 2018’deki
gelişmeler ise bu çelişkilerin daha da keskinleşmesine yol
açmıştır.
Doların
TL karşısında hızlı değer kazanması, Türk ekonomisinin
seyriyle, son aylarda da krizde oluşuyla, borç batağında
debelenmesiyle açıklanırsa, şimdi doların TL karşısında değer
kaybetmesi, yani TL’nin dolar karşısında değer kazanması nasıl
açıklanabilir? Yoksa ekonomi krizden çoktu mı? Veya diktatörün
dediği gibi “kriz mriz yok” mu?
Sonuç:
Bir
fazla üretim krizinden bahsedebilmek için Marks ve Engels’in kriz
öğretisine göre, krizin ekonomiyi sürükleyen bir veya birkaç
ana sektörde patlak vermesi ve üretimin de en azından birkaç ay
arka arkaya veya en azından iki çeyrek mutlak küçülmesi gerekir.
Böylece bir veya birkaç sektörde başlayan “lokal” veya
sektörel kriz, diğer sektörlere sirayet ederek “ulusal” bir
ekonomik krize dönüşür. 2008 krizinde böyle olmuştu. Şimdiki
krizde böyle bir gelişmeyi henüz göremiyoruz. Ancak yukarıda
gösterdiğimiz gibi bazı sektörlerin tartışmasız kriz içinde
olmaları, genel ve özel olarak ana sektörlerde üretimdeki ve
kapasite kullanım oranlarının düşmesi mevcut durumun bir fazla
üretim krizinden faklı değerlendirilemeyeceğini göstermektedir
Yukarıya,
2017’den bu yana verileriyle birlikte görselleştirdiğimiz bütün
ekonomi sektörlerinin ancak birkaçında krizden bahsedilebilecek
bir gelişmenin olduğunu görüyoruz. 2010=100 bazında sanayi
üretimi 2018’in ilk çeyreğinden ikinci çeyreğine ancak yüzde
0,850 oranında küçülüyor (Yüzde bir oranında dahi değil).
Soruna aylık sanayi üretimi temelinde baktığımızda şunu
görüyoruz: Yine 2010=100 bazında toplam sanayi üretimi bir ay
öncesine göre 2018’in Ocak ayıda yüzde 0,8; Şubat ayında
yüzde 0,1; Mayıs ayında yüzde 1,7; Haziran ayında yüzde 2,1 ve
Ağustos aynda da yüzde 1,1 oranlarında geriliyor. Sadece Mart
ayında yüzde 0,1; Nisan ayında yüzde 0,9 ve Temmuz ayında da
yüzde 3,5 oranlarında artıyor.
Maddi
değerler üretimi (esasen sanayi) verilerinin kriz bağlamında pek
açıklayıcı olmamasından dolayı -bu, üretimin seyrinde bir
geçiş dönemidir- kapasite kullanımı, niteliğine göre teknoloji
kullanımı gibi faktörleri biraz ayrıntılı olarak; sektörler
bazında ele almak zorunda kaldık. Bunların sonuçları da
yukarıda.
İşsizlik,
çok ani veya kısa bir zaman dilimi içinde artmış olsa bunu
krizin doğrudan bir yansıması olarak değerlendirmek gerekir.
1920’lerden önce böyleydi; işsizliğin gelişmesine bakarak
ekonominin krizde olup olmadığı üzerine değerlendirme
yapılabiliyordu. O dönemde işsizlik ekonominin bir barometresiydi.
Ama 1920’lerden, kapitalizmin genel krizi sürecinin başlamasından
bu yana kapitalizm, sadece kriz döneminde artan işsizliğe değil,
teknolojinin yoğun kullanımından dolayı, ekonomi krizde olmasa da
artan bir işsizliğe; kronikleşmiş kitlesel bir işsizliğe neden
olmuştur. Bu nedenle ekonominin güncel sürecinde tek başına veya
daha ziyade işsizlik hareketine bakarak ekonomi krizde veya krizde
değil demek doğru olmaz.
Geriye
dövizdeki hareketlenme, dış borç sorunu kalıyor. Buna da
yukarıda değindik.
Ekonomik
kriz konusunda “Enflasyon
Dediğin Ne ki, İki Ayda Bitirirsin! Ekonominin
Güncel Seyri (I), ve “Marks’ı Kendimize Benzetmeye Çalışmayalım
- Marks’a Benzemeye Çalışalım!” makalelerinde ve “Yeni Bir
Fazla Üretim Krizine Doğru” makale serisinde söylediklerimden
farklı bir şey söylemem için ekonominin seyrinde değişim
olmamıştır. Burada ancak şunu tekrar edebilirim:
Öyleyse
nasıl bir krizle karşı karşıyayız?
Para-kredi-borsa-spekülasyon
krizleri: Mali
krizin bir yansıması olarak ekonomide böyle bir gelişme yok.
Borsa
krizi: Mali krizin bir yansıması olarak Türk ekonomisinin güncel
seyrinde borsa krizi yaşanmıyor.
Kredi-
para krizi: Mali krizin bir yansıması olarak Türk ekonomisinin
güncel seyrinde kredi-para krizi yaşanmıyor.
Borçlanma
krizleri: Mali
krizin bir yansıması olarak Türk ekonomisinin güncel seyrinde
borçlanma krizi yaşanmıyor.
Başka
bir ifadeyle: Bir mali krizden bahsedebilir miyiz? Bahsedemeyiz,
çünkü mali kriz diyebilmek için para ve kredi sisteminin
bozulması, işlevini yerine getirecek durumda olmaması, kredi
musluklarının tıkanması,
değerli kağıtların fiyatlarının düşmesi; bütün bu
gelişmelerden dolayı ekonomide ağırlığı olan bankaların, en
azından birkaçının iflasın eşiğine gelmesi gerekir. Böyle bir
durumla henüz karşı karşıya değiliz. Ayrıca ve bu
gelişmelerden dolayı alacaklıların “Asya Kaplanları”
krizinde olduğu gibi iflas etmiş veya zor durumda olan yerli
işletmeleri neredeyse bedavaya devralmak için memlekete “hücum”
etmeleri gerekir. Böyle bir gelişme de henüz yaşanmıyor.
Ama
son dönemde, ekonomik krizin dillendirilmeye başlanmasından bu
yana konkordato kavramı da sık sık kullanılır oldu. Konkordato,
borçlarını ödemede zorlanan şirket ve kooperatiflerin, bir kısım
borçlarından kurtularak borçlarını ödeyebilir duruma gelmeleri
için alacaklı ve borçlu olanların borçları ve alacakları
yeniden yapılandırma işlemine gitmeleri demektir. Son üç aydan
bu yana hız kazanan konkordato gerekçesiyle sadece bankaların
ertelediği borç tutarı 15 milyar lirayı geçti. Konkordato ilan
eden işletmelerin diğer işletme ve kişilere olan borçlarıyla
birlikte borç miktarı toplamda 30 milyar liraya varıyor. Böylece
konkordato nedeniyle toplamda 30 milyar liraya varan borç ödemesi
yeniden yapılandırılmış oluyor. Zamanında ödenmeyen ve
konkordato işlemiyle ertelenen bu miktarın banka bilançoları
üzerinde ciddi risk yarattığı ve yaratmaya devam edeceği
açıktır.
Konkordato,
dipten gelen bir dalgadır. Bankaların iflasa sürüklenmelerinin
nedenlerinden birisi olabilir.
Marksist-Leninist
politik ekonomi, kapitalist yeniden üretim sürecinden kaynaklanan
krizi, sisteme özgü kriz olarak tanır, tanımlar. Bu durumda söz
konusu olan, fazla üretim krizidir. Toplamına mali kriz denilen
diğer bütün krizler; para-kredi mali krizleri, spekülasyon
krizleri, ticaret krizleri vb. fazla üretim krizlerini gölge gibi
takip ederler. Bütün bu krizler, fazla üretim krizinin ne nedenini
oluştururlar ne de kapitalist yeniden üretim sürecinden
kaynaklanırlar.
Sonuç
itibariyle yukarıda veriler, Türkiye'de ekonominin yeni bir fazla
üretim krizi sürecine girdiğini, ama bunun bir ara kriz de
olabileceğini göstermektedir. 2001'de şiddetli bir mali kriz
eşliğinde fazla üretim krizi patlak vermişti. 2008 krizinde mali
krize girilmeden doğrudan fazla üretim krizi (maddi değerlerin
üretiminde kriz) patlak vermişti. Şimdiki kriz ise mali kriz
(borsa, kredi, borçlanma, döviz vb. krizler) patlak vermeden, ama
bu yöndeki gelişmelerin baskısıyla veya bu yöndeki gelişmelerin
eşliğinde patlak veren bir fazla üretim krizidir.
Bu
krizin bir ara kriz olma ihtimalinin nedenini şurada arıyorum:
Dünya ekonomisi henüz yeni bir fazla üretim krizi sürecine
girmemiştir. Bu durumda Türkiye'de ekonominin krizde olmasını,
kendi siyasi, askeri ve ekonomik çıkarlarından dolayı isteyen ve
istemeyen uluslararası sermaye çevreleri vardır. Örneğin
Amerikan emperyalizmi Türkiye'yi eskisi gibi yönetmek, kendi
çıkarlarına koşmak için her bakımdan baskı altına almaktadır.
Doların bu denli yükselmesi için yapılan baskı ortada. Bu baskı,
politikanın ekonomi üzerindeki baskısıdır. ABD, gerek Ortadoğu
politikalarında, gerekse Türkiye-Rusya ilişkilerinde Türk
burjuvazisi ile keskinleşen çelişkileri baskı ve ambargo
tehdidiyle çözmeye çalışmaktadır. ABD, ekonomisi krizde olan
bir Türkiye'nin kendisine muhtaç olabilecek duruma sürüklenmesini
istiyor.
Ama
yine kendi çıkarlarından dolayı AB, özellikle de Almanya,
ekonomisi krizde olan bir Türkiye'nin kendi ekonomisine de zarar
vereceğini ve sınırları açarak, AB'nin göçmen “istilası”na
uğrayacağını düşündüğü için ABD'den farklı bir yol
izliyor. Bunun anlamı şudur: Türkiye, karşı karşıya
kalabileceği birtakım ekonomik sıkıntıları, özellikle dolar
üzerinden borç ödemesinde ve borç yapılandırmasında Alman
sermayesinden yararlanabilir. Bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda
mevcut kriz bir ara kriz olarak gelişebilir. İstanbul
gerçekleştirilen Suriye sorunu üzerine dörtlü zirve (Almanya,
Rusya, Fransa ve Türkiye), Türk burjuvazisinin işine yaramıştır.
Aynı zamanda rahip A. Brunson'ın
serbest bırakılması, arkasından bakanlarla ilgili yaptırımların
kaldırılması, İran’a uygulanan ambargodan Türkiye’nin muaf
tutulması, burjuvazinin Kaşıkçı olayını uluslararası arenada
kendi çıkarları için iyi kullanması; toplamda bütün bu
gelişmeler, doların TL karşısında hızla değer kaybetmesini
beraberinde getirmiştir. Amerikan emperyalizminden kaynaklanan dış
siyasi baskının gevşemesi, doğrudan döviz kurlarını Türk
ekonomisi açısından olumlu etkilemiştir. Şüphesiz ki, bu
gelişmeler, Türk ekonomisi açısından ne kadar olumlu olursa
olsun, nihayetinde, kriz patlak vermediyse onun patlak vermesini
engelleyemezler, en fazlasıyla geciktirebilirler. Bu geciktirme ne
kadar sürer orası bilinmez, ama dünya ekonomisinin kriz sürecine
girmesi kaçınılmaz olarak Türk ekonomisini de beraberinde
sürükleyecektir.
Ara
kriz, sermayenin çevrim gelişmesinin olağanüstü koşul veya
koşullardan dolayı bozulması sonucu patlak verir. Örneğin
Türkiye'de 1999 Marmara depremi böyle bir gelişmeye neden olmuş
ve ekonomi o yıl yüzde 5 oranında mutlak küçülmüştü.
Yukarıda
belirttiğim nedenlerden dolayı mevcut ekonomik krizi hem ara kriz
olarak kalabilecek hem de fazla üretim krizi olarak derinleşebilecek
bir süreç olarak görüyorum. Bu durumda Türk ekonomisi, dünya
konjonktüründen daha erken bir dönemde yeni bir fazla üretim
krizine girmiş olacaktır. (Türk ekonomisi 1979/'80'de, tarihinde
ilk kez fazla üretim krizine girmişti. Dünya ekonomisinde ise kriz
1-2 sene sonra -1980/'81'de patlak vermişti. Böyle bir durum bugün
de gerçekleşebilir).
Her
halükarda önümüzdeki dönemde ekonomide küçülme trendi devam
edecektir; büyümedeki küçülmeye veya mutlak küçülme sert mi
olur veya olmaz mı bu, hükümetin ekonomi politikasından,
emperyalist ülkelerle ilişkilerinin seyrinden bağımsız değildir.
*
Notlar:
1)
Başka bir metanın üretiminde kullanılan yarı mamul ürünler
veya hammaddeler;Ağaç-mantar, kâğıt, basım-yayım, petrol
ürünleri, kimyasal ürünler, plastik-kauçuk, metalik olmayan
mineral ürünler ve ana metal sanayi sektörleri genellikle ara
malları üreten grubu oluşturmaktadır.
2)Yeniden
üretim sürecinde başka ürünlerin üretiminde kullanılan
teknoloji, araç, donanım, gibi üretim araçları ve işletme
binaları; fabrikasyon metal ürünleri imalatı,
bilgisayar-elektronik-optik ürünler, elektrikli teçhizat imalatı,
makine-ekipman imalatı, kara taşıtları imalatı ve diğer ulaşım
araçları imalatı sermaye/yatırım malları grubunu
oluşturmaktadır.
3)Ömrü
bir yıl ve daha uzun olan ürünler; örneğin otomobil, çamaşır
makinesi, bilgisayar, dikiş makinesi, buzdolabı, fırın, elektrik
süpürgesi, diğer ev eşyaları veya başkaca ürünler.
4)Ömrü
nispeten kısa olan nihai ürünler; örneğin giyecek, yiyecek,
içecek ve kısa ömürlü başkaca nihai ürünler.
5)Düşük
Teknoloji Yoğunluklu Sektörler: Gıda Ürünleri İmalatı,
İçeceklerin İmalatı, Tütün Ürünleri İmalatı, Tekstil
Ürünleri İmalatı, Giyim eşyaları İmalatı, Deri ve Deri
Ürünleri İmalatı, Ağaç ve Mantar ürünleri, Kağıt ve Kağıt
Ürünleri, Kayıtlı Medyanın Basım ve Dağıtımı, Mobilya
İmalatı, Gıda ürünleri imalatı, içkiler, tütün ürünleri,
tekstil, giyim eşyası, deri ve ilgili ürünleri, ağaç ve ağaç
ürünleri, kağıt ve kağıt ürünleri, Kayıtlı medyanın
basılması ve çoğaltılması, Mobilya imalatı...
6)
Orta-Düşük Teknoloji Yoğunluklu Sektörler: Kok Kömürü ve
Petrol Ürünleri, Kauçuk ve Plastik Ürünleri, Diğer Metalik
Olmayan Mineral Ürünler, Ana Metal Sanayi, Fabrikasyon Metal
Ürünleri, Diğer Ulaşım Araçları Sanayi, Kayıtlı medyanın
çoğaltılması, Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri
imalatı, Plastik ve kauçuk ürünleri imalatı. Metalik olmayan
diğer mineral ürünlerin imalatı, temel madenlerin imalatı,
Fabrikasyon metal ürünleri imalatı, makine ve teçhizat hariç
(Silah ve mühimmat imalatı hariç), Gemi ve tekne yapımı,Makine
ve ekipmanların onarımı ve kurulumu.
7)
Orta-Yüksek Teknoloji Yoğunluklu Sektörler: Kimyasal ürünler,
Elektrikli Teçhizat İmalatı, Makine ve Ekipman İmalatı, Kara
taşıtları İmalatı, Kimyasalların ve kimyasal ürünlerin
imalatı,Silah ve mühimmat imalatı, Elektrikli teçhizat imalatı,
BYS makine ve teçhizat imalatı, Motorlu kara taşıtı, römork ve
yarı-römork imalatı, Gemi ve tekne yapımı ve Hava ve uzay
araçları ve ilgili makinelerin imalatı hariç diğer ulaşım
araçlarının imalatı,Tıp ve diş hekimliği aletleri ve sarf
malzemeleri üretimi.
8)Yüksek
Teknoloji Yoğunluklu Sektörler: Eczacılık Ürünleri İmalatı,
Bilgisayar-Elektronik ve Optik Ürünler İmalatı, Temel eczacılık
ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı,
Bilgisayar imalatı, elektronik ve optik ürünlerin imalatı, Hava
ve uzay araçları ve ilgili makinelerin imalatı. (Teknolojiye göre
sektör sınıflandırması “Teknoloji Yoğunluğuna Göre İmalat
Sanayi Sektörleri (NACE Rev.2)”den alınmıştır.)
Grafik
verileri:
1.1-Toplam
sanayi üretimi
Dönem
|
Toplam sanayi üretimi
|
Toplam sanayi üretimi
|
|
Ocak 2017
|
1,4
|
Şubat 2017
|
1,8
|
Mart 2017
|
1,6
|
Nisan 2017
|
2,3
|
Mayıs 2017
|
-1,3
|
Haziran 2017
|
0,8
|
Temmuz 2017
|
1,0
|
Ağustos 2017
|
2,9
|
Eylül 2017
|
0,2
|
Ekim 2017
|
-0,2
|
Kasım 2017
|
0,6
|
Aralık 2017
|
2,2
|
Ocak 2018
|
-0,8
|
Şubat 2018
|
-0,1
|
Mart 2018
|
0,1
|
Nisan 2018
|
0,9
|
Mayıs 2018
|
-1,7
|
Haziran 2018
|
-2,1
|
Temmuz 2018
|
3,5
|
Ağustos 2018
|
-1,1
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
1.2-İmalat
sanayi
Dönem
|
İmalat sanayi
|
Ocak 2017
|
1,6
|
Şubat 2017
|
1,7
|
Mart 2017
|
1,8
|
Nisan 2017
|
2,5
|
Mayıs 2017
|
-1,5
|
Haziran 2017
|
1
|
Temmuz 2017
|
0,9
|
Ağustos 2017
|
3,1
|
Eylül 2017
|
0,2
|
Ekim 2017
|
-0,1
|
Kasım 2017
|
0,5
|
Aralık 2017
|
2,6
|
Ocak 2018
|
-1,3
|
Şubat 2018
|
-0,1
|
Mart 2018
|
0,2
|
Nisan 2018
|
0,8
|
Mayıs 2018
|
-1,8
|
Haziran 2018
|
-2,3
|
Temmuz 2018
|
3,9
|
Ağustos 2018
|
-1,5
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
1.3-Ara
malları üretimi
Dönem
|
Ara malları üretimi
|
Ocak 2017
|
1,2
|
Şubat 2017
|
3,8
|
Mart 2017
|
2,9
|
Nisan 2017
|
0,0
|
Mayıs 2017
|
1,1
|
Haziran 2017
|
0,4
|
Temmuz 2017
|
0,8
|
Ağustos 2017
|
3,4
|
Eylül 2017
|
0,1
|
Ekim 2017
|
-0,2
|
Kasım 2017
|
0,8
|
Aralık 2017
|
1,8
|
Ocak 2018
|
0,4
|
Şubat 2018
|
-0,3
|
Mart 2018
|
-1,2
|
Nisan 2018
|
0,8
|
Mayıs 2018
|
-0,9
|
Haziran 2018
|
-2,3
|
Temmuz 2018
|
2,5
|
Ağustos 2018
|
-1,8
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
1.4-Dayanıklı
tüketim malları üretimi
Dönem
|
Dayanıklı tüketim malları üretimi
|
Ocak 2017
|
-4,6
|
Şubat 2017
|
8,7
|
Mart 2017
|
4,1
|
Nisan 2017
|
-2,8
|
Mayıs 2017
|
-4,0
|
Haziran 2017
|
1,7
|
Temmuz 2017
|
-3,4
|
Ağustos 2017
|
12,5
|
Eylül 2017
|
12,5
|
Ekim 2017
|
-19,2
|
Kasım 2017
|
3,6
|
Aralık 2017
|
4,0
|
Ocak 2018
|
-5,4
|
Şubat 2018
|
-2,3
|
Mart 2018
|
2,8
|
Nisan 2018
|
0,4
|
Mayıs 2018
|
1,9
|
Haziran 2018
|
-6,3
|
Temmuz 2018
|
4,3
|
Ağustos 2018
|
0,8
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
1.5-Dayanıksız
tüketim malları üretimi
Dönem
|
Dayanıksız tüketim malları üretimi
|
Ocak 2017
|
1,0
|
Şubat 2017
|
2,5
|
Mart 2017
|
-1,5
|
Nisan 2017
|
0,9
|
Mayıs 2017
|
2,3
|
Haziran 2017
|
-0,5
|
Temmuz 2017
|
0,6
|
Ağustos 2017
|
5,6
|
Eylül 2017
|
-3,5
|
Ekim 2017
|
1,8
|
Kasım 2017
|
1,1
|
Aralık 2017
|
3,1
|
Ocak 2018
|
-0,2
|
Şubat 2018
|
-0,9
|
Mart 2018
|
0,8
|
Nisan 2018
|
0,5
|
Mayıs 2018
|
-2,0
|
Haziran 2018
|
-2,0
|
Temmuz 2018
|
5,1
|
Ağustos 2018
|
-2,8
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
1.6-Sermaye
malları üretimi
Dönem
|
Sermaye malları üretimi
|
Ocak 2017
|
3,8
|
Şubat 2017
|
-3,5
|
Mart 2017
|
3,6
|
Nisan 2017
|
10,7
|
Mayıs 2017
|
-10,0
|
Haziran 2017
|
3,4
|
Temmuz 2017
|
2,4
|
Ağustos 2017
|
-2,1
|
Eylül 2017
|
1,9
|
Ekim 2017
|
3,2
|
Kasım 2017
|
-0,4
|
Aralık 2017
|
2,0
|
Ocak 2018
|
-4,3
|
Şubat 2018
|
2,7
|
Mart 2018
|
0,8
|
Nisan 2018
|
1,2
|
Mayıs 2018
|
-4,3
|
Haziran 2018
|
-2,8
|
Temmuz 2018
|
3,7
|
Ağustos 2018
|
2,0
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
1.7-Enerji
üretimi
Dönem
|
Enerji üretimi
|
Ocak 2017
|
1,2
|
Şubat 2017
|
0,1
|
Mart 2017
|
-0,1
|
Nisan 2017
|
1,4
|
Mayıs 2017
|
-0,1
|
Haziran 2017
|
0,2
|
Temmuz 2017
|
2,8
|
Ağustos 2017
|
-0,7
|
Eylül 2017
|
1,5
|
Ekim 2017
|
-1,4
|
Kasım 2017
|
-1,2
|
Aralık 2017
|
0,3
|
Ocak 2018
|
1,3
|
Şubat 2018
|
-1,8
|
Mart 2018
|
0,7
|
Nisan 2018
|
1,7
|
Mayıs 2018
|
-0,1
|
Haziran 2018
|
1,6
|
Temmuz 2018
|
2,0
|
Ağustos 2018
|
-0,2
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
2.1-
Düşük teknolojiyle üretim
Dönem
|
Düşük teknolojiyle üretim
|
Ocak 2017
|
0,8
|
Şubat 2017
|
3,3
|
Mart 2017
|
-0,4
|
Nisan 2017
|
-0,4
|
Mayıs 2017
|
1,9
|
Haziran 2017
|
0,1
|
Temmuz 2017
|
0,9
|
Ağustos 2017
|
4,4
|
Eylül 2017
|
0,4
|
Ekim 2017
|
-2,1
|
Kasım 2017
|
0,6
|
Aralık 2017
|
3,5
|
Ocak 2018
|
-1,3
|
Şubat 2018
|
-0,8
|
Mart 2018
|
0,7
|
Nisan 2018
|
0,9
|
Mayıs 2018
|
-1,7
|
Haziran 2018
|
-2,3
|
Temmuz 2018
|
3,4
|
Ağustos 2018
|
-0,8
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
2.2-Orta-düşük
teknolojiyle üretim
Dönem
|
Orta-düşük teknolojiyle üretim
|
Ocak 2017
|
3,7
|
Şubat 2017
|
2,7
|
Mart 2017
|
3,2
|
Nisan 2017
|
0,2
|
Mayıs 2017
|
0,8
|
Haziran 2017
|
2,5
|
Temmuz 2017
|
-0,2
|
Ağustos 2017
|
2,8
|
Eylül 2017
|
0,5
|
Ekim 2017
|
0,2
|
Kasım 2017
|
1,0
|
Aralık 2017
|
1,9
|
Ocak 2018
|
-2,3
|
Şubat 2018
|
1,1
|
Mart 2018
|
-1,2
|
Nisan 2018
|
0,4
|
Mayıs 2018
|
-2,3
|
Haziran 2018
|
-2,4
|
Temmuz 2018
|
3,7
|
Ağustos 2018
|
-2,5
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
2.3-Orta-yüksek
teknolojiyle üretim
Dönem
|
Orta-yüksek teknolojiyle üretim
|
Ocak 2017
|
-0,2
|
Şubat 2017
|
0,3
|
Mart 2017
|
4,4
|
Nisan 2017
|
0,5
|
Mayıs 2017
|
-1,4
|
Haziran 2017
|
-0,1
|
Temmuz 2017
|
0,0
|
Ağustos 2017
|
2,5
|
Eylül 2017
|
1,5
|
Ekim 2017
|
1,1
|
Kasım 2017
|
-0,8
|
Aralık 2017
|
3,2
|
Ocak 2018
|
-1,6
|
Şubat 2018
|
-0,1
|
Mart 2018
|
0,3
|
Nisan 2018
|
0,9
|
Mayıs 2018
|
0,0
|
Haziran 2018
|
-3,8
|
Temmuz 2018
|
3,1
|
Ağustos 2018
|
-4,4
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
1.4-Yüksek
teknolojiyle üretim
Dönem
|
Yüksek teknolojiyle üretim
|
Ocak 2017
|
1,5
|
Şubat 2017
|
-9,2
|
Mart 2017
|
-0,1
|
Nisan 2017
|
45,1
|
Mayıs 2017
|
-28,8
|
Haziran 2017
|
2,8
|
Temmuz 2017
|
10,3
|
Ağustos 2017
|
-2,5
|
Eylül 2017
|
-8,0
|
Ekim 2017
|
9,6
|
Kasım 2017
|
2,2
|
Aralık 2017
|
-2,4
|
Ocak 2018
|
4,7
|
Şubat 2018
|
-2,0
|
Mart 2018
|
3,3
|
Nisan 2018
|
1,4
|
Mayıs 2018
|
-7,2
|
Haziran 2018
|
3,2
|
Temmuz 2018
|
11,2
|
Ağustos 2018
|
9,0
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
3-Krizde
Olan ve Olmayan Diğer Sektörler
Madencilik
ve taşocakçılığı:
Madencilik
ve taşocakcılığı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-2,2
|
9,8
|
0,6
|
2,8
|
-2,7
|
-0,9
|
-0,8
|
7,0
|
-0,5
|
-1,1
|
2,0
|
0,1
|
2018
|
6,5
|
1,5
|
-2,2
|
3,4
|
-1,5
|
-5,0
|
-1,7
|
5,0
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Kömür
ve linyit çıkartılması:
Kömür
ve linyit çıkartılması
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
3,8
|
12,3
|
-5,1
|
11,7
|
-16,0
|
9,9
|
2,5
|
-6,1
|
5,0
|
2,3
|
-10,3
|
12,2
|
2018
|
4,0
|
-5,4
|
8,2
|
13,6
|
-8,9
|
-2,3
|
-2,7
|
7,0
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Ham
petrol ve doğalgaz çıkarımı:
Ham
petrol ve doğalgaz çıkarımı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-5,1
|
4,2
|
1,9
|
0,1
|
-1,3
|
1,6
|
0,2
|
0,8
|
1,3
|
0,2
|
0,1
|
1,7
|
2018
|
1,8
|
3,6
|
-0,9
|
2,1
|
2,2
|
0,5
|
1,8
|
1,3
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Metal
cevherleri madenciliği:
Metal
cevherleri madenciliği
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-0,6
|
1,1
|
4,8
|
-10,7
|
13,8
|
-9,0
|
-1,1
|
7,5
|
11,6
|
-14,1
|
11,0
|
-1,8
|
2018
|
2,5
|
13,0
|
-8,8
|
2,4
|
1,5
|
-3,1
|
-6,2
|
1,0
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Diğer
madencilik ve taşocakçılığı:
Diğer
madencilik ve taşocakçılığı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-4,4
|
14,6
|
0,6
|
6,6
|
-4,5
|
-1,1
|
-2,1
|
13,3
|
-7,9
|
4,3
|
3,0
|
-3,2
|
2018
|
10,1
|
-1,3
|
-2,5
|
0,6
|
-0,7
|
-8,0
|
0,1
|
6,8
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Gıda
ürünleri imalatı:
Gıda
ürünleri imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
1,8
|
2,2
|
-1,7
|
-0,1
|
2,1
|
-0,2
|
-1,7
|
4,4
|
2,6
|
-0,9
|
1,3
|
4,5
|
2018
|
-1,8
|
-0,7
|
2,1
|
2,0
|
-1,8
|
-3,1
|
3,2
|
-0,1
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
İçeceklerin
imalatı:
İçeceklerin
imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-1,2
|
14,1
|
4,5
|
-9,0
|
3,8
|
-8,3
|
11,5
|
-1,7
|
-3,1
|
5,6
|
3,4
|
13,2
|
2018
|
0,5
|
-14,2
|
2,7
|
3,0
|
1,8
|
-2,6
|
3,8
|
-5,7
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Tütün
ürünleri imalatı:
Tütün
ürünleri imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-8,7
|
9,3
|
-7,9
|
9,2
|
-2,1
|
-11,7
|
19,0
|
2,6
|
-3,2
|
8,6
|
3,1
|
-7,0
|
2018
|
7,3
|
-3,5
|
6,4
|
-8,8
|
2,1
|
9,9
|
-10,4
|
1,1
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Tekstil
ürünleri imalatı:
Tekstil
ürünleri imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
0,1
|
3,0
|
1,2
|
-0,1
|
1,8
|
-0,7
|
2,5
|
1,6
|
0,3
|
-3,3
|
1,6
|
2,5
|
2018
|
0,3
|
0,4
|
1,0
|
-1,1
|
0,3
|
-1,7
|
3,5
|
-1,7
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Giyim
eşyaları imalatı:
Giyim
eşyaları imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
3,8
|
1,2
|
-1,6
|
0,0
|
5,5
|
2,0
|
0,6
|
7,0
|
-8,5
|
3,8
|
0,0
|
1,9
|
2018
|
1,9
|
-0,7
|
0,0
|
3,2
|
-4,2
|
-3,7
|
5,6
|
-1,3
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Deri
ve ilgili ürünlerin imalatı:
Deri ve
ilgili ürünlerin imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-2,7
|
6,0
|
3,5
|
-1,8
|
0,8
|
1,7
|
12,3
|
-0,3
|
-12,0
|
5,8
|
-2,0
|
-2,3
|
2018
|
9,6
|
-4,2
|
1,8
|
-4,4
|
1,0
|
-3,4
|
6,7
|
-7,4
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Ağaç,
ağaç ve mantar ürünleri:
Ağaç,
ağaç ve mantar ürünleri
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
0,5
|
3,8
|
3,9
|
-4,0
|
1,6
|
0,1
|
2,4
|
-2,5
|
5,2
|
-4,8
|
-3,6
|
4,3
|
2018
|
5,8
|
-4,5
|
-5,9
|
3,4
|
-4,1
|
-0,3
|
-0,1
|
-1,1
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Kağıt
ve kağıt ürünleri imalatı:
Kağıt
ve kağıt ürünleri imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
1,8
|
3,3
|
0,3
|
0,3
|
1,4
|
1,3
|
0,7
|
-0,3
|
1,0
|
-2,1
|
2,1
|
2,1
|
2018
|
-2,6
|
0,2
|
-3,6
|
0,9
|
0,9
|
1,7
|
-1,9
|
3,3
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Kayıtlı
medyanın basılması ve çoğaltılması:
Kayıtlı
medyanın basılması ve çoğaltılması
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
1,1
|
4,2
|
-2,0
|
2,0
|
-0,9
|
-3,9
|
8,6
|
-4,7
|
-0,7
|
22,7
|
-13,9
|
6,5
|
2018
|
-6,4
|
7,1
|
-1,0
|
-5,1
|
-7,2
|
4,9
|
5,1
|
-1,2
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Kok
kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı:
Kok
kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
7,9
|
-7,8
|
5,3
|
2,3
|
-3,1
|
-3,6
|
-8,0
|
7,5
|
-1,5
|
-4,4
|
-15,0
|
10,0
|
2018
|
7,0
|
-12,2
|
-2,2
|
-2,8
|
15,3
|
-0,2
|
8,3
|
-2,0
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Kimyasalların
ve kimyasal ürünlerin imalatı:
Kimyasalların
ve kimyasal ürünlerin imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-2,7
|
0,0
|
5,5
|
1,8
|
-4,5
|
0,5
|
3,2
|
4,8
|
1,1
|
-0,3
|
-0,1
|
4,4
|
2018
|
0,3
|
-2,5
|
1,1
|
2,4
|
2,3
|
-3,8
|
1,3
|
0,7
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Temel
eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin
imalatı:
Temel
eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin
imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-2,9
|
-1,2
|
-3,4
|
7,2
|
1,6
|
-6,0
|
-4,4
|
18,9
|
-11,6
|
0,9
|
10,7
|
-1,6
|
2018
|
1,6
|
-0,7
|
-3,9
|
-2,0
|
-1,6
|
4,6
|
14,2
|
-17,0
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Kauçuk
ve plastik ürünlerin imalatı:
Kauçuk
ve plastik ürünlerin imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
0,9
|
3,2
|
1,5
|
-1,5
|
2,3
|
0,8
|
1,7
|
1,1
|
1,8
|
-0,3
|
-0,5
|
3,4
|
2018
|
1,1
|
-0,6
|
-1,2
|
0,9
|
-0,4
|
-3,1
|
3,6
|
-2,8
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Diğer
metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı:
Diğer
metalik olmayan mineral ürünlerin imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
4,4
|
8,0
|
4,0
|
-0,7
|
2,2
|
1,8
|
-1,6
|
8,8
|
-4,9
|
2,2
|
2,1
|
-0,1
|
2018
|
3,1
|
-2,6
|
-1,6
|
0,2
|
-4,1
|
-1,4
|
5,9
|
-4,6
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Ana
metal sanayi:
Ana metal
sanayi
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
1,4
|
2,6
|
3,2
|
0,1
|
3,0
|
-0,2
|
1,4
|
-0,2
|
2,9
|
-1,8
|
1,4
|
0,4
|
2018
|
1,8
|
0,8
|
-2,2
|
-1,8
|
1,0
|
-4,1
|
2,0
|
-2,1
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Fabrikasyon
metal ürünleri imalatı (Makine ve teçhizat hariç):
Fabrikasyon
metal ürünleri imalatı (Makine ve teçhizat hariç)
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
7,1
|
-1,5
|
2,6
|
-0,4
|
1,6
|
3,4
|
0,7
|
1,9
|
0,1
|
1,4
|
0,1
|
6,6
|
2018
|
-9,3
|
2,6
|
-0,9
|
0,8
|
-3,6
|
-1,3
|
1,1
|
-1,5
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Bilgisayarların,
elektronik ve optik ürünlerin imalatı:
Bilgisayarların,
elektronik ve optik ürünlerin imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
7,9
|
-6,7
|
1,5
|
7,1
|
-9,8
|
20,2
|
24,0
|
-16,4
|
-3,7
|
8,3
|
-6,9
|
12,6
|
2018
|
-12,2
|
-0,4
|
10,8
|
-0,9
|
7,3
|
-15,2
|
-1,0
|
17,4
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Elektrikli
teçhizat imalatı:
Elektrikli
teçhizat imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-2,1
|
2,0
|
8,8
|
1,3
|
-4,3
|
1,7
|
-1,2
|
1,2
|
0,7
|
0,7
|
-1,2
|
-0,4
|
2018
|
0,6
|
-0,9
|
2,6
|
0,2
|
1,3
|
-6,4
|
6,8
|
-2,3
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Başka
yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı:
Başka
yerde sınıflandırılmamış makine ve ekipman imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-1,9
|
5,5
|
1,7
|
0,6
|
1,6
|
2,3
|
-1,3
|
5,0
|
3,2
|
-3,7
|
0,2
|
5,7
|
2018
|
-3,1
|
0,8
|
-1,7
|
-0,9
|
-0,5
|
-4,7
|
2,8
|
-2,5
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Motorlu
kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork)
imalatı:
Motorlu
kara taşıtı, treyler (römork) ve yarı treyler (yarı römork)
imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
2,7
|
-6,1
|
1,1
|
5,9
|
0,1
|
-2,2
|
0,1
|
-4,6
|
5,3
|
1,2
|
4,0
|
3,6
|
2018
|
-7,1
|
3,3
|
0,0
|
-0,4
|
-0,1
|
-2,8
|
0,2
|
-11,0
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Diğer
ulaşım araçlarının imalatı:
Diğer ulaşım araçlarının imalatı
|
|
|||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-8,5
|
1,2
|
13,4
|
63,8
|
-51,9
|
2,3
|
13,6
|
-4,5
|
-10,4
|
37,0
|
-14,3
|
-19,0
|
2018
|
40,7
|
-8,6
|
9,1
|
12,6
|
-22,1
|
15,7
|
15,4
|
27,2
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Mobilya
imalatı:
Mobilya
imalatı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-3,1
|
10,3
|
0,8
|
0,9
|
-2,7
|
3,5
|
-2,7
|
3,2
|
36,7
|
-33,4
|
0,4
|
1,1
|
2018
|
2,6
|
-4,9
|
-2,0
|
1,4
|
1,5
|
-5,9
|
2,8
|
1,3
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Diğer
imalatlar:
Diğer imalatlar
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
-2,6
|
4,8
|
-1,9
|
-2,4
|
-1,5
|
-0,1
|
-4,8
|
27,5
|
-7,1
|
-4,9
|
9,0
|
11,1
|
2018
|
-26,2
|
1,8
|
6,5
|
1,1
|
-2,5
|
-5,5
|
9,0
|
0,8
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Makine
ve ekipmanların kurulumu ve onarımı:
Makine ve ekipmanların kurulumu ve onarımı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
13,0
|
-9,3
|
8,2
|
5,5
|
-8,2
|
10,8
|
-3,1
|
-2,6
|
9,7
|
-2,0
|
3,6
|
-6,3
|
2018
|
-15,5
|
21,1
|
-0,3
|
1,6
|
-4,1
|
-5,3
|
5,1
|
2,5
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
Elektrik,
gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı:
Elektrik,
gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
|
||||||||||||
Yıl
|
Ocak
|
Şubat
|
Mart
|
Nisan
|
Mayıs
|
Haziran
|
Temmuz
|
Ağustos
|
Eylül
|
Ekim
|
Kasım
|
Aralık
|
2017
|
0,8
|
-0,6
|
0,0
|
0,3
|
2,1
|
-0,5
|
3,8
|
-0,8
|
1,4
|
-1,6
|
0,6
|
-1,5
|
2018
|
0,6
|
-1,0
|
0,2
|
0,7
|
-0,1
|
2,2
|
2,2
|
-0,8
|
|
|
|
|
Aylık
değişim oranları, 2015=100, Mevsim ve takvim etkisinden
arındırılmış endekslerden hesaplanmıştır, Tüik.
|
4.1-İmalat
Sanayi Kapasite Kullanım Oranı
Kapasite
|
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı
|
Ocak 2017
|
77,00
|
Şubat 2017
|
76,80
|
Mart 2017
|
76,70
|
Nisan 2017
|
78,40
|
Mayıs 2017
|
78,80
|
Haziran 2017
|
79,00
|
Temmuz 2017
|
78,70
|
Ağustos 2017
|
78,80
|
Eylül 2017
|
79,00
|
Ekim 2017
|
79,70
|
Kasım 2017
|
79,90
|
Aralık 2017
|
79,00
|
Ocak 2018
|
78,20
|
Şubat 2018
|
77,80
|
Mart 2018
|
77,80
|
Nisan 2018
|
77,30
|
Mayıs 2018
|
77,90
|
Haziran 2018
|
78,30
|
Temmuz 2018
|
77,10
|
Ağustos 2018
|
77,80
|
Eylül 2018
|
76,20
|
Ekim 2018
|
75,40
|
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Reel+Sektor+Istatistikleri
|
4.2-Dayanıklı
tüketim malları üretiminde kapasite kullanım oranı
Dönem
|
Dayanıklı tüketim malları üretiminde
kapasite kullanım oranı
|
Ocak 2017
|
70,10
|
Şubat 2017
|
71,40
|
Mart 2017
|
73,70
|
Nisan 2017
|
76,30
|
Mayıs 2017
|
77,80
|
Haziran 2017
|
77,70
|
Temmuz 2017
|
76,20
|
Ağustos 2017
|
75,30
|
Eylül 2017
|
81,10
|
Ekim 2017
|
80,50
|
Kasım 2017
|
73,90
|
Aralık 2017
|
75,00
|
Ocak 2018
|
69,70
|
Şubat 2018
|
68,80
|
Mart 2018
|
72,10
|
Nisan 2018
|
72,80
|
Mayıs 2018
|
72,90
|
Haziran 2018
|
73,20
|
Temmuz 2018
|
71,40
|
Ağustos 2018
|
71,60
|
Eylül 2018
|
70,70
|
Ekim 2018
|
70,40
|
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Reel+Sektor+Istatistikleri
|
4.3-Dayanıksız
Tüketim Malları Üretiminde Kapasite Kullanım Oranı
Dönem
|
Dayanıksız Tüketim Malları Üretiminde
Kapasite Kullanım Oranı
|
Ocak 2017
|
72,60
|
Şubat 2017
|
72,50
|
Mart 2017
|
71,50
|
Nisan 2017
|
72,20
|
Mayıs 2017
|
72,40
|
Haziran 2017
|
72,00
|
Temmuz 2017
|
72,20
|
Ağustos 2017
|
72,90
|
Eylül 2017
|
73,70
|
Ekim 2017
|
75,20
|
Kasım 2017
|
75,90
|
Aralık 2017
|
75,00
|
Ocak 2018
|
74,60
|
Şubat 2018
|
73,10
|
Mart 2018
|
73,40
|
Nisan 2018
|
74,20
|
Mayıs 2018
|
74,10
|
Haziran 2018
|
74,60
|
Temmuz 2018
|
73,30
|
Ağustos 2018
|
73,30
|
Eylül 2018
|
72,80
|
Ekim 2018
|
74,20
|
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Reel+Sektor+Istatistikleri
|
4.4-Tüketim
Malları Üretiminde Kapasite Kullanım Oranı
Dönem
|
Tüketim Malları Üretiminde Kapasite Kullanım
Oranı
|
Ocak 2017
|
72,20
|
Şubat 2017
|
72,30
|
Mart 2017
|
71,90
|
Nisan 2017
|
72,90
|
Mayıs 2017
|
73,30
|
Haziran 2017
|
73,00
|
Temmuz 2017
|
72,90
|
Ağustos 2017
|
73,30
|
Eylül 2017
|
75,00
|
Ekim 2017
|
76,10
|
Kasım 2017
|
75,60
|
Aralık 2017
|
75,00
|
Ocak 2018
|
73,70
|
Şubat 2018
|
72,40
|
Mart 2018
|
73,20
|
Nisan 2018
|
74,00
|
Mayıs 2018
|
73,90
|
Haziran 2018
|
74,40
|
Temmuz 2018
|
73,00
|
Ağustos 2018
|
73,00
|
Eylül 2018
|
72,40
|
Ekim 2018
|
73,60
|
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Reel+Sektor+Istatistikleri
|
4.5-Ara
Malları Üretiminde Kapasite Kullanım Oranı
Dönem
|
Ara Malları Üretiminde Kapasite Kullanım Oranı
|
Ocak 2017
|
76,50
|
Şubat 2017
|
76,50
|
Mart 2017
|
77,20
|
Nisan 2017
|
79,00
|
Mayıs 2017
|
79,60
|
Haziran 2017
|
80,30
|
Temmuz 2017
|
79,70
|
Ağustos 2017
|
79,90
|
Eylül 2017
|
79,40
|
Ekim 2017
|
79,80
|
Kasım 2017
|
80,20
|
Aralık 2017
|
80,30
|
Ocak 2018
|
79,80
|
Şubat 2018
|
80,60
|
Mart 2018
|
80,00
|
Nisan 2018
|
78,90
|
Mayıs 2018
|
80,20
|
Haziran 2018
|
80,00
|
Temmuz 2018
|
78,80
|
Ağustos 2018
|
79,70
|
Eylül 2018
|
77,70
|
Ekim 2018
|
75,60
|
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Reel+Sektor+Istatistikleri
|
4.6-Yatırım
Malları Üretiminde Kapasite Kullanım Oranı
Dönem
|
Yatırım Malları Üretiminde Kapasite Kullanım
Oranı
|
Ocak 2017
|
82,00
|
Şubat 2017
|
81,00
|
Mart 2017
|
81,10
|
Nisan 2017
|
84,30
|
Mayıs 2017
|
84,20
|
Haziran 2017
|
83,70
|
Temmuz 2017
|
83,90
|
Ağustos 2017
|
82,90
|
Eylül 2017
|
82,70
|
Ekim 2017
|
83,70
|
Kasım 2017
|
84,30
|
Aralık 2017
|
84,00
|
Ocak 2018
|
82,30
|
Şubat 2018
|
81,80
|
Mart 2018
|
83,80
|
Nisan 2018
|
80,90
|
Mayıs 2018
|
80,90
|
Haziran 2018
|
79,70
|
Temmuz 2018
|
78,50
|
Ağustos 2018
|
78,90
|
Eylül 2018
|
76,40
|
Ekim 2018
|
75,70
|
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Istatistikler/Reel+Sektor+Istatistikleri
|
-Dış
borç stoku
Dış Borç Stoku ile GSYH arasındaki oransal
gelişme
|
||
Dönemler
|
Dış borç stokunun GSYH’ya oranı
|
Türkiye’nin brüt dış borç stoku, milyon
dolar
|
1989 Ç4
|
30,8 |
43.911 |
1990 Ç4
|
26,1 |
52.381 |
1991 Ç4
|
26,7 |
53.623 |
1992 Ç4
|
27,8 |
58.595 |
1993 Ç4
|
29,6 |
70.512 |
1994 Ç4
|
38,8 |
68.705 |
1995 Ç4
|
33,6 |
75.948 |
1996 Ç4
|
32,6 |
79.299 |
1997 Ç4
|
33,2 |
84.356 |
1998 Ç4
|
34,7 |
96.351 |
1999 Ç1
|
34,6 |
94.915 |
1999 Ç2
|
34,6 |
93.619 |
1999 Ç3
|
37,1 |
97.384 |
1999 Ç4
|
40,7 |
103.123 |
2000 Ç1
|
41,1 |
104.752 |
2000 Ç2
|
42,2 |
109.477 |
2000 Ç3 |
41,8 |
110.712 |
2000 Ç4 |
43,6 |
118.602 |
2001 Ç1 |
43,3 |
116.946 |
2001 Ç2 |
45,5 |
114.376 |
2001 Ç3 |
53,0 |
119.774 |
2001 Ç4 |
56,5 |
113.592 |
2002 Ç1 |
58,6 |
113.898 |
2002 Ç2 |
59,8 |
123.359 |
2002 Ç3 |
57,2 |
124.948 |
2002 Ç4 |
54,8 |
129.601 |
2003 Ç1 |
53,7 |
130.942 |
2003 Ç2 |
52,4 |
135.051 |
2003 Ç3 |
48,1 |
138.734 |
2003 Ç4 |
45,9 |
144.172 |
2004 Ç1 |
42,1 |
144.810 |
2004 Ç2 |
40,3 |
147.366 |
2004 Ç3 |
40,1 |
153.118 |
2004 Ç4 |
40,0 |
161.154 |
2005 Ç1 |
38,1 |
160.335 |
2005 Ç2 |
36,6 |
162.715 |
2005 Ç3 |
35,1 |
166.497 |
2005 Ç4 |
34,2 |
170.774 |
2006 Ç1 |
36,1 |
185.472 |
2006 Ç2 |
36,2 |
191.541 |
2006 Ç3 |
36,8 |
197.141 |
2006 Ç4 |
38,0 |
208.001 |
2007 Ç1 |
38,2 |
214.113 |
2007 Ç2 |
38,2 |
224.401 |
2007 Ç3 |
37,8 |
236.355 |
2007 Ç4 |
36,9 |
249.925 |
2008 Ç1 |
36,5 |
264.858 |
2008 Ç2 |
37,6 |
286.972 |
2008 Ç3 |
36,4 |
291.823 |
2008 Ç4 |
36,2 |
280.841 |
2009 Ç1 |
36,7 |
265.445 |
2009 Ç2 |
39,5 |
268.048 |
2009 Ç3 |
42,5 |
271.104 |
2009 Ç4 |
41,6 |
268.802 |
2010 Ç1 |
39,4 |
267.318 |
2010 Ç2 |
37,6 |
265.545 |
2010 Ç3 |
38,6 |
283.840 |
2010 Ç4 |
37,8 |
291.732 |
2011 Ç1 |
37,8 |
301.583 |
2011 Ç2 |
37,7 |
313.337 |
2011 Ç3 |
37,0 |
311.726 |
2011 Ç4 |
36,7 |
305.338 |
2012 Ç1 |
38,2 |
318.419 |
2012 Ç2 |
39,1 |
324.550 |
2012 Ç3 |
39,1 |
330.006 |
2012 Ç4 |
39,3 |
342.126 |
2013 Ç1 |
39,4 |
355.224 |
2013 Ç2 |
39,8 |
370.945 |
2013 Ç3 |
39,8 |
376.626 |
2013 Ç4 |
41,3 |
392.638 |
2014 Ç1 |
41,8 |
391.906 |
2014 Ç2 |
43,8 |
406.428 |
2014 Ç3 |
43,2 |
402.178 |
2014 Ç4 |
43,4 |
405.690 |
2015 Ç1 |
42,4 |
395.745 |
2015 Ç2 |
44,6 |
408.101 |
2015 Ç3 |
46,3 |
409.825 |
2015 Ç4 |
46,4 |
400.262 |
2016 Ç1 |
48,7 |
414.390 |
2016 Ç2 |
49,5 |
424.142 |
2016 Ç3 |
49,0 |
419.588 |
2016 Ç4 |
47,4 |
409.195 |
2017 Ç1 |
49,4 |
418.202 |
2017 Ç2 |
52,8 |
440.348 |
2017 Ç3 |
52,7 |
445.405 |
2017 Ç4 |
53,4 |
454.803 |
2018 Ç1 |
52,9 |
466.743 |
2018 Ç2 |
51,8 |
456.961 |
https://www.hazine.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri
|