İDEOLOJİ TACİRLERİ,
HAYAL PAZARLAMACILARI
İdeoloji tüccarlığı, hayal pazarlamacılığı nasıl yapılır, insanlığın geleceği daha bugünden nasıl satılır (tabii ideolojik olarak) diye sorarsanız bunun cevabını her yerde bulamazsınız. Bu türden anlayışların pazarlandığı özel borsalar var, o “siyaset” borsalarına bakmanız gerekir. Buralar bugünle; toplumsal gelişmenin mevcut haliyle gelecek arasında ilişki kuran platformlardır. Geleceğe nasıl varılacağı, bunun için nelerin yapılması gerektiği konusunda bolca verilere ulaşabilirsiniz. Ancak, bizzat bugün ben ne yapıyorum sorusuna asla bir cevap bulamazsınız. Bizzat yapmak, örneğin, geleceği bizzat örgütlemek, yani gelecekteki toplumu gerçekleştiren özne olmak onların işi değildir. Bu mücadelede kendilerine düşen payın “akıl” vermekten ibaret olduğuna inanırlar. Verdikleri “aklı” gerçekleştirmek zorunda olanlar başkalarıdır. O “başkaları”yla da bunların bir ilişkisi yoktur.
Bunlar önlerine insanlığın bugün çözemeyeceği görevleri koyarlar. Yani bugünün görevleriyle uğraşmazlar, geleceğin görevlerinin muştusunu bugünden verirler. İdeolojiler ve sınıf mücadelesi tarihi bunları troçkizm ve tasfiyecilik olarak tanımlıyor. Yüzyıldır bir türlü bitiremedikleri, insanlığı ikna edemedikleri kapitalizmin geleceği tartışmalarına baktığımızda ne demek istediklerini anlıyoruz.
Anlaşılması için sadeleştirelim:
-“Bu kriz, emperyalist kapitalizmin periyodik bunalımlarının çok ötesindedir. Yaşanmakta olan, tekelci ilişkilere eşlik ettiği bilinen durgunluk eğilimini derinleştirip neredeyse kalıcılaştıran boyutta bir yapısal krizdir.” (E. Çağlı)
-“Kapitalizm tarihsel bir tıkanma içindedir ve peş peşe gelen ölüm sancıları kaçınılmazdır. Daha önce dünya üzerinden gelip geçmiş çeşitli toplumsal düzenleri tarihin çöp tenekesine sürükleyen akıbet, şimdi kapitalizm için pusuda...” (E. Çağlı)
-“Kapitalist sistem artık kendini ileriye taşıma potansiyellerini tüketmiş ve onun için de ölüm çanları çalmaya başlamıştır.” (E. Çağlı)
- “Yaygın emperyalist paylaşım savaşlarıyla seyreden tüm tarihsel dönemeçlerde gözlemlenen ve ekonomik, siyasal, sosyal yaşamda kapitalizmin yol açtığı birikimli çelişkilerin ürünü olan büyük sistem krizleri” (E. Çağlı)
-“Kapitalist sistemin artık tarihsel bir gerileme ve durgunluk eğilimi içine girmiş”. (E. Çağlı)
-“Dünyanın kapitalistleşmesi ve kapitalizmin bir dünya sistemi olarak iyice olgunlaşması neticesinde bu üretim tarzı artık iyice yaşlanıp köhnemiştir. Ortalama kâr hadlerindeki düşüş eğilimi, ürkütücü düzeyde büyüyen bir işsiz nüfus, çözümü olmayan bir eksik tüketim sorunu, bunalım erteleyici mekanizmaların giderek daha yıkıcı bunalımları hazırlaması gibi belirtilerden de anlaşıldığı üzere kapitalizmin tarihsel ölüm çanları çalıyor. Kapitalizm insanlık açısından artık tamamen yıkıcı bir sisteme dönüşmüştür.”(E. Çağlı)
-”Yaşanmakta olan... bir yapısal kriz...” (E. Çağlı)
-”-Günümüzde yaşanmakta olan sistem krizi” (E. Çağlı)
-“Kapitalizm bir sistem krizi içerisinde debelenmektedir ve bu tarihsel bir krizdir.”
-“Demek ki, kapitalizmin tarihsel sistem kriziyle, çok boyutlu, çok katmanlı, toplumsal yaşamın her alanını kapsayan ve geçmişte görülmeyen nitelikte bir krizi anlatmaktayız.”
-“Bu bir sistem krizidir, tüm sistemi, onun tüm alanlarını kapsamakta ve sistemi bir varoluş sorunuyla karşı karşıya getirmektedir.”
-“Kapitalizm artık ihtiyarlık dönemindedir, geçmişteki gibi, böylesi bir dönemi çeşitli yapısal dönüşümlerle atlatıp yeniden uzun ve güçlü bir yükseliş dönemine girme potansiyelini tüketmiştir.”
-“Bu süreç içerisinde giderek olgunlaşan ve bugün artık saklanamaz olan bir ideolojik kriz de sözkonusudur.” (1)
Peki, bu konuda Marksizm-Leninizm ne diyor? Bir de buna bakalım
Bu yüzyılın başından bu yana, ama genellikle 2008 dünya ekonomik krizinden bu yana dünya ekonomisi, bu ekonomide uluslararası sermayenin/tekellerin rolü, ulus devletin giderek önemsizleşmesi, emperyalist küreselleşmenin geriye dönüşümü olmayan bir süreç olarak bütünlüklü dünya ekonomisi olarak taçlandığı; yani sermaye ve üretimin uluslararasılaşması sürecinden artık geriye dönüşümün olamayacağı ve kapitalizmin “sistem krizi” üzerine farklı çevrelerden bolca teori ve anlayış üretildi.
Ancak, Rusya-Ukrayna savaşı her şeyi altüst etti. Diğer şeylerin yanı sıra kapitalizm “sistem krizi”ne çakılıp kaldı diyerek onun çökeceğini muştulayanlar; dünya ekonomisi bütünleşmiştir, geri adım atılamaz, uluslararası sermaye ne derse olur diyenler; jeopolitikanın bütün bu değişimlerde oynadığı rolü göremeyenler adeta teorileriyle ortada kaldılar...
Sermaye ölümcül bir bunalım sarmalına yakalanıyor, kapitalizm bir “sistem krizi” içinde kıvranıyor ve bu krizini aşmasının hiçbir koşulu kalmamış, deniyor. Onlara göre, sermayenin üretici güçleri geliştirme yeteneği giderek zayıfladığından dolayı kendisini genişletme düzeyi sürekli düşüyor. Sermaye daha çok yoğunlaşıp merkezileşerek, sömürüyü daha çok yoğunlaştırarak bunu kendi elleriyle hazırlıyor.
Soru şu: kapitalizmin “sistem krizi” ne demek?
“Ne demek” sorusuna cevap bulmak istiyorsak adres ne Marks ne Engels ne Lenin ne Stalin ne de Marksist-Leninist politik ekonomidir. İster istemez Troçki’ye baş vurmak zorundayız. Çare Troçki’de! Troçki’nin “Geçiş Programı”nda (1938) kapitalizm bağlamında yaptığı tespit oldukça öğreticidir.
Troçki'ye göre gelişmesinde kapitalizm son aşamasına gelmiştir:
1)“Proleter devrimin ekonomik ön koşulları, genelde kapitalist düzende ulaşabileceği en yüksek olgunluk düzeyine ulaşmıştır.”
2)”İnsanlığın üretici güçleri durgunluk içindedir.”
3)”Artık yeni buluş ve teknik gelişmeler maddi zenginliğin yükselmesini sağlayamamaktadır.” 4)”Bütün kapitalist sistemin içinde bulunduğu toplumsal kriz koşullarında konjonktürel krizler kitleleri gittikçe ağırlaşan yokluk ve acılarla karşı karşıya bırakmaktadır.”
5)”Gerek demokratik gerekse de faşist rejimler, bir iflastan diğerine yuvarlanmaktalar.” 6)”Burjuvazinin kendisi de bir çıkış yolu görememektedir.”
7) “Tek çıkış yolu burjuvazinin devrilmesidir.”(2)
8)“Çürüyen kapitalizm koşullarında proletarya ne sayısal olarak ne de kültürel olarak büyümektedir. Bu nedenle, ileri bir zamanda proletaryanın devrimci görevlerinin seviyesine yükseleceğini beklemek için hiçbir neden yoktur.”(3)
Troçki'nin bu tespitinden hareketle tasfiyeciler, bir kısım Troçkist bugün emperyalist aşamasındaki kapitalizmi, çöktü/çökecek, öldü/ölecek (“sistem krizi”) olarak tanımlıyorlar. Onlara göre:
1)Üretici güçler artık büyümemektedir/gelişmemektedir;
2)Artık artı değer üretilememektedir;
3)Yatırım yapma olanakları kalmamıştır;
4)Kar elde edilememektedir;
5)Bütün sistem durağanlaşmıştır;
6)Bütün sistem var olmak yok olmak krizi içindedir;
7)Burjuva sistem sürekli barbar ve ilkel özelliklerini ortaya çıkartmaktadır. (Yani burjuva sistem daha önce demokratik miydi?)
Sadece başlık olarak ‘artık artı değer üretilememektedir; yatırım yapma olanakları kalmamıştır; kar elde edilememektedir’ demek, ‘kapitalizm öldü, kapitalizm çöktü, artık böyle bir sistem yok’ demekle eş anlamlıdır. Buna bir de “Kapitalizm artık ihtiyarlık dönemindedir” tespitini eklediğimiz zaman yaşayanı, canlı canlı mezara gömmüş oluyoruz. (4)
Ancak, unutulan veya görmezlikten gelinen gerçek şudur: “Ölüm döşeğin”de de olsa kapitalizm, kapitalizmdir, yani hala artı değer üretiyor; yatırım yapıyor; kar elde ediyor. Aksi taktirde dünya ekonomisindeki ve tekil ülke ekonomilerdeki maddi değerlerin üretimi, yani artı değer üretimi bazındaki büyüme, Çin’in yükselişi nasıl açıklanabilir?
Bu durumda söz konusu olan şudur; karşımızda genel anlamda çürüyen, olması gerektiği düzeyde yatırım yapamayan; olması gerektiği seviyede artı değer üretemeyen; olması gerektiği seviyede kar elde edemeyen bir kapitalizm var. Emperyalist aşamasında kapitalizmin bu halinin ne anlama geldiğini Marksist-Leninist politik ekonominin geliştirdiği kapitalizmin genel krizi teorisi her bir aşamasında bize göstermektedir.
Troçki ve bugün onun yolundan yürüyenler “sistem krizi”ni aslında üretim ilişkilerinin üretici güçlerin karakteriyle uyumluluk yasasının uyumsuzluğa dönüşmesiyle açıklamaya çalışırlar. Bu konuda öğretici olduğu için Marks’ın “Politik Ekonominin Eleştirisine Katkı – Önsöz”ünde o ünlü tespitine bir göz atalım: “Gelişmelerinin belirli bir aşamasında toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine veya da bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar. İktisadi temeldeki değişme, kocaman üstyapıyı, büyük veya da az bir hızla altüst eder...
(Altüst oluş) değerlendirmeleri(ni) maddi hayatın çelişkileriyle, toplumsal üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki çatışmayla açıklamak gerekir.”(5)
Burada Marks’ın ne söylediği oldukça açık. Ama bunu anlamak istemeyenlerin başında kapitalizmin “sistem krizi”nden bahseden Troçki ve Troçkistler gelir. Marks diyor ki, bir toplumda, örneğin kapitalist toplumda bu toplumun karakterini belirleyen üretici güçler engelsiz gelişebilirler. Ancak, bu gelişmenin olması için üretim ilişkilerinin, üretici güçlerin düzeyine denk düşmesi gerekir. Ne var ki, bu gelişme sonsuza dek devam etmez; gelişmelerinin belirli bir aşamasında üretim ilişkilerinin çerçevesi üretici güçlere dar gelir. Bu dar gelme durumu üretici güçlerin, üretim ilişkileri ile çelişkiye düşmüş olması demektir. Bu çelişkinin ortadan kalkması için toplumun üretici güçlerinin ulaşmış olduğu gelişme seviyesine ve karakterine tekabül eden yeni üretim ilişkileri, eski üretim ilişkilerinin yerini alırlar. Bu bir sosyal devrim demektir. Devrim, toplumun eskimiş ekonomik altyapısının ve onunla birlikte üstyapısının da değişmesi demektir. Burada söz konusu olan üretim ilişkilerinin üretici güçlerin karakteri ile mutlak uyumu yasasıdır. Bu yasanın uyumsuzluğa dönüşmesi sosyal devrimin maddi zemininin oluşmuş olması demektir. Yasanın uyumluluk halinin devamı devrimin maddi koşullarının henüz olgunlaşmaması demektir. Sonuçta, kapitalizmin “sistem krizi”nden, kapitalizmin kendiliğinden çökeceğinden bahsedenler, toplumun bu ekonomik gelişme yasasını anlamıyorlar demektir.
Anlamıyorlar, çünkü bu yasanın da kapitalizmde ülkeden ülkeye eşitsiz geliştiğini görmüyorlar. Bu nedenle kapitalizmin “sistem krizi”nden bahsediyorlar. Bu sistem krizinin nasıl oluşacağını ve değişimin, altüst oluşun nasıl gerçekleşeceğini Marks’ın yukarıdaki anlayışında görüyoruz. Ancak, bu gerçekliğe ve Lenin’in bu konuda Marksizm’e katkısına (emperyalizm) rağmen; eşitsiz gelişme yasasına rağmen hala kapitalizmin toptan çöküşüne umut bağlayanlar var. Ama Ukrayna (ABD/AB/NATO)-Rusya arasında devam eden jeopolitik içerikli savaş bu anlayışı da yerle bir etti.
Bu yasanın uyumluluktan uyumsuzluğa dönüşmesi hiç de yeni değildir. Marks’ın o meşhur anlayışı bunu gösteriyor. Kapitalizm o zamandan bu yana serbest rekabetçi döneminden emperyalizm dönemine geçiyor. Lenin, emperyalizm çağını aynı zamanda proleter devrimler çağı olarak tanımlıyor. Proleter devrimler çağı demek, toplumun söz konusu bu ekonomik gelişme yasasının uyumsuzluk halinin süreklilik kazandığını; en azıdan gelişmiş kapitalist ülkelerde süreklilik kazanmış olduğunu gösterir. Ancak, Troçki “Geçiş Programı”ndan yukarıya aktardığımız anlayışıyla söz konusu yasa bağlamında uyumluluğun uyumsuzluğa dönüşmesinden kapitalizmin “sistem krizi” sonucunu çıkartıyor. Buna hala inanan, bu görüşün doğru olduğunu savunan Troçkistler de var. (6)
Peki, Marksist-Leninistler veya Marksist-Leninist politik ekonomi, serbest rekabetçi döneminde ve emperyalist döneminde kapitalizmin çelişkilerini; söz konusu o toplumsal yasanın uyumsuzluğa dönüşmüş halini, neden Troçki ve Troçkistler gibi kapitalizmin çökeceğiyle eş anlamlı olan “sistem krizi”yle değil de, kapitalizmi yıkma anlayışlarına denk düşmeyen kapitalizmin genel krizi teorisiyle açıkladılar ve açıklıyorlar?
Bu teorinin nasıl bir içeriği var?
“Emperyalizmin çelişkilerinin büyümesiyle, kapitalizmin genel krizinin ön koşulları da birikti. Emperyalizm kampındaki çelişkilerin son derece keskinleşmesi, emperyalist güçlerin dünya savaşlarına varan çatışmaları, metropollerdeki proletaryanın sınıf mücadelesiyle sömürgelerdeki halkların ulusal kurtuluş mücadelelerinin birleşmesi –bütün bunlar, kapitalist dünya sisteminin ciddi bir şekilde zayıflamasına, emperyalizmin zincirinin yarılmasına ve tek tek ülkelerin devrimci yoldan kapitalist sistemden kopmalarına yol açar. Kapitalizmin genel krizi öğretisinin temellerini Lenin hazırlayıp ortaya koydu.
Kapitalizmin genel krizi, tüm kapitalist dünya sisteminin, savaşlar ve devrimler, can çekişen kapitalizmle yükselen sosyalizm arasındaki mücadele tarafından belirlenen çok yönlü bir krizidir. Kapitalizmin genel krizi, kapitalizmin tüm yönlerini, hem ekonomiyi hem de politikayı kapsar. Onun temelini bir yandan kapitalist dünya ekonomi sisteminin artan çöküşü ve diğer yandan kapitalizmden kopmuş ülkelerin artan ekonomik gücü oluşturur.
Kapitalizmin genel krizinin temel özellikleri şunlardır: Dünyanın iki sisteme –kapitalist ve sosyalist– bölünmesi ve bunlar arasındaki mücadele, emperyalizmin sömürge sisteminin krizi, pazar sorununun keskinleşmesi ve bununla bağıntı içinde işletmelerin kronik olarak kapasitelerinin altında kullanılması ve kronik kitlesel işsizlik.
Emperyalizm çağında kapitalist ülkelerin gelişmesinin eşitsizliği, zamanla sürüm pazarlarının, etki alanlarının ve sömürgelerin mevcut paylaşımının en önemli kapitalist devletler arasındaki değişen güç dengesiyle uyuşmazlığını doğurur. Bu temelde, kapitalist dünya sistemi içindeki dengenin şiddetli bir şekilde bozulması ortaya çıkar; bu da, kapitalist dünyanın düşman gruplara bölünmesine ve bunlar arasında savaşa yol açar. Dünya savaşları, emperyalizmin güçlerini zayıflatır ve emperyalist cephenin yarılmasını ve tek tek ülkelerin kapitalist sistemden kopmasını kolaylaştırır.
Kapitalizmin genel krizi, emperyalizm çağının bir bileşeni olan tüm bir tarihsel dönemi kapsar ... emperyalizm çağında kapitalist ülkelerin ekonomik ve politik gelişmesinin eşitsizliği yasası, sosyalist devrimin çeşitli ülkelerde çeşitli zamanlarda olgunlaşmasını beraberinde getirir. Lenin, kapitalizmin genel krizinin eşzamanlı bir eylem değil, tersine uzun süren bir şiddetli ekonomik ve politik sarsılmalar dönemi, keskin bir sınıf mücadelesi dönemi, ‘kapitalizmin bütün yönleriyle çöküşü ve sosyalist toplumun ortaya çıkması’ dönemi olduğuna işaret etti.”(7)
Söylenen oldukça açık:
Kapitalizmin genel krizi, somut durumun somut analizine dayanır.
Kapitalizmin genel krizi, çok yönlü bir krizdir. Kapitalizmin sadece şu veya bu krizini; sadece ekonomik krizlerini veya sadece sosyal, toplumsal krizlerini kapsamaz; bütün krizlerini kapsar.
Kapitalizmin genel krizinin zamansal sınırlandırması yoktur; emperyalist çağın bir ürünü, bileşeni olan bu kriz tarihsel bir dönemi; emperyalist çağın sonuna kadar bütün dönemini kapsar.
Kapitalizmin genel krizi, uzun süren şiddetli bir ekonomik ve politik sarsılmalar dönemidir, keskin bir sınıf mücadelesi dönemidir. Lenin’in işaret ettiği gibi; kapitalizmin genel krizi “kapitalizmin bütün yönleriyle çöküşü ve sosyalist toplumun ortaya çıkması” dönemidir.
Tarihi olguların gösterdiği gibi kapitalizmin genel krizi, tesadüfi bir görünüm değildir. Bu kriz, kapitalizmin gelişmesinin belli bir aşamasında, o gelişme aşamasının doğasını ifade ederek açığa çıkıyor. Bundan dolayıdır ki, kapitalizmin serbest rekabetçi döneminde, kapitalizmin genel krizi diye bir krizin gelişmesinin maddi koşulları yoktu. Bu koşullar serbest rekabetçi dönemden tekelci kapitalizme geçişle; kapitalizmin emperyalist aşamasına geçişle ve bu aşamanın tekelci devlet kapitalizmine doğru gelişmesinin bir ifadesi olarak doğuyordu ve şimdi de kapitalizmin genel krizinin aşıldığını, tekelci kapitalizmin içsel gelişmesi sonucu kapitalizm ötesi bir çağa girildiğini gösteren hiçbir maddi koşul/neden yoktur.
Kapitalizmin genel krizi, başladıktan sonra bütün ülkelerde kapitalizmin nihai çöküşüne, tarih sahnesinden yok edilene kadar devam edecek olan tarihi bir süreçtir.
Kapitalizmin genel krizi, bütün kapitalist dünya sistemini kapsar, ekonomik krizlerin daha sıklaşması, daha uzun sürmesi, daha sert olması, ekonomi ve emekçi kitleler üzerindeki etkilerinin daha yıkıcı olması anlamına gelir.
Kapitalizmin genel krizi, burjuvaziyi ekonomik krizlerden, kapitalizmin iç ekonomik dinamiklerine dayanarak çıkış yolu bulmada zorlamaktadır; kapitalizmin genel krizi, burjuvazinin çaresizliği demektir.
Kapitalizmin genel krizi, uzun bir dönem sonunda; kapitalizmin dünya ölçeğinde çökmesiyle sonlanmış olur. Bu krizin uzun bir dönemi kapsamasının nedeni, kapitalizmin dünya ölçeğinde bir vuruşla çökertilemeyeceğinden, devrimlerin -sosyalist- her bir ülkede zamansal açıdan oldukça eşit olmayan bir süreç içinde olgunlaşacağından ve dolayısıyla kapitalizmin genel krizi süreci içinde devrimini gerçekleştiren ülkelerin kapitalist sistemden kopacağından ve kapitalist sistemin giderek çıkmaza gireceğinden dolayıdır.
Kapitalizmin genel krizini keskinleştiren sadece sosyalist devrimler değildir. Demokratik devrimler, devrimci kurtuluş savaşları, antiemperyalist savaşlar, emperyalistler arası savaşlar vb. de kapitalizmin genel krizini derinleştiren, dünya kapitalist sistemine darbeler vuran faktörlerdir.
Kapitalizmin genel krizinin, proletarya ve ezilen, sömürülen emekçiler ve halklar için kesintisiz zafer anlamına geldiği sanılmamalıdır. Kapitalizmin genel krizi sürecinde bir adım ileri atıp, üç adım gerileyebiliriz. Büyük zaferleri korkunç yenilgiler takip edebilir. Nitekim SB'de sosyalizme vurulan darbe, revizyonist ihanet, en büyük zaferimizin en ağır/korkunç yenilgiye uğraması anlamına gelmiyor mu? Ama bütün bu gelişmeler veya bu gelişmelere rağmen artık dünya ölçeğinde kapitalizm, ne yaparsa yapsın, içine düştüğü genel krizinden çıkma, kendini gençleştirme, yani kendini boğan, genel krize sokan çelişkilerini yok etme olanağına sahip değildir. Kapitalizmin çöküşü kaçınılmazdır ve kapitalizmin genel krizi de bu tarihi çöküşün ifadesidir. Ama bundan kapitalizmin kendiliğinden çökeceği sonucu da çıkartılmamalıdır.
Kapitalizmin genel krizi anlayışı, çağımızda kapitalizmin bütün çelişkilerinin gelişme seyrini analiz etmeye ve sınıf mücadelesinde proletaryanın elinde burjuvaziye, sermayeye karşı silah olarak kullanılmasına hizmet etmektedir. Bu nedenle komünistler bu krizin gelişmesini çürüyen kapitalizmin, yani emperyalizmin çelişkilerinin derinleşmesine ve kapsamlaşmasına göre aşamalarına ayırarak incelemişlerdir.
Kapitalizmin genel krizi somut durumun somut analizine dayanır dedik yukarıda. Şimdi bunu somutlaştıralım ve başlıkta dediğimiz gibi teori ve ideoloji tacirlerinin, hayal pazarlamacılarının durumuna bakalım.
“İçerebildiği bütün üretici güçler gelişmeden önce, bir toplumsal oluşum asla yok olmaz; yeni ve daha yüksek üretim ilişkileri, bu ilişkilerin maddi varlık koşulları, eski toplumun bağrında çiçek açmadan, asla gelip yerlerini almazlar. Onun içindir ki, insanlık kendi önüne, ancak çözüme bağlayabileceği sorunları koyar, çünkü yakından bakıldığında, her zaman görülecektir ki, sorunun kendisi, ancak onu çözüme bağlayacak olan maddi koşulların mevcut olduğu veya da gelişmekte bulunduğu yerde ortaya çıkar.” (8)
Bizi burada ilgilendiren, alıntının “Onun içindir ki, insanlık kendi önüne, ancak çözüme bağlayabileceği sorunları koyar, çünkü yakından bakıldığında, her zaman görülecektir ki, sorunun kendisi, ancak onu çözüme bağlayacak olan maddi koşulların mevcut olduğu veya da gelişmekte bulunduğu yerde ortaya çıkar.” kısmıdır. Diğer kısmını bağlamından kopartmamak için aktardık.
Peki, neye göre “Proleter devrimin ekonomik ön koşulları, genelde kapitalist düzende ulaşabileceği en yüksek olgunluk düzeyine ulaşmıştır.” Bunun kıstası, ölçeği ne? Emperyalist ve bazı gelişmiş ülkelerde bu söz konusu olabilir, ya Asya’da, Afrika’da, Ortadoğu’da. Buralarda da “Proleter devrimin ekonomik ön koşulları, genelde kapitalist düzende ulaşabileceği en yüksek olgunluk düzeyine ulaşmış” mıdır?
Peki, neye göre ”İnsanlığın üretici güçleri durgunluk içindedir.” ”İnsanlığın üretici güçleri durgunluk içindedir.” diyebilmek için elinizde bir veri var mı?
Peki, neye göre ”Artık yeni buluş ve teknik gelişmeler maddi zenginliğin yükselmesini sağlayamamaktadır.” Böyle bir şey iddia edebilmek için bu dünyada yaşıyor olmamanız gerekir.
Peki, neye göre “Çürüyen kapitalizm koşullarında proletarya ne sayısal olarak ne de kültürel olarak büyümektedir. Bu nedenle, ileri bir zamanda proletaryanın devrimci görevlerinin seviyesine yükseleceğini beklemek için hiçbir neden yoktur.” Bu saçmalığa nasıl inanalım? Tam tersi söz konusu değil mi?
Somut durumun somut analizine dayanmayan 1938’den kalma bu tespitlerden hareketle kaosçular, bir kısım Troçkistler bugün emperyalist aşamasındaki kapitalizmi, çöktü/çökecek, öldü/ölecek (“sistem krizi”) olarak tanımlıyorlar:
Peki, neye göre Üretici güçler artık büyümemektedir/gelişmemektedir. Var mı elinizde bir veri?Batı’da öyle olabilir ama Doğu’da öyle değildir diyebilirsiniz. Ama bu sefer de “amentü”nüzü kurtaramazsınız.
Peki, neye göre artık artı değer üretilememektedir saçmalığına inanıyorsunuz? Artı değer kapitalizmin olduğu her yerde; her işletmede, işgücünün alınıp satıldığı her yerde üretiliyor. Hatta ‘sömürge’ Türkiye’de bile üretiliyor! İhracat rekorları kıran baş “ekonomist” Erdoğan yönetiminde Türk ekonomisi artı değer üretmiyor mu? Koskoca baş “ekonomist” diktatör hava mı ihraç ediyor?
Peki, neye göre yatırım yapma olanakları kalmamıştır? Teknolojik yapıdaki değişime; yeni teknolojilere göre yeni şirketlerin kurulmasına ve bunların yaptıkları yatırımlara hiç mi bakmıyorsunuz?
Peki, neye göre kar elde edilememektedir? Yani, hiçbirşey bilmiyorsanız Türk şirketlerinin açıkladıkları karlara bakın. Veya Çin ekonomisi kar elde etmeden mi satıyor? Yoksa kapitalistler tarihsel olarak sistemlerinin, yani kapitalizmin “artık ihtiyarlık dönemine” girdiğini anladıkları için “ensar” mı oldular?
Peki, neye göre bütün sistem durağanlaşmıştır?
Peki, neye göre bütün sistem var olmak yok olmak krizi içindedir? Neye göre kapitalizmin “sistem krizi”nden bahsediyorsunuz? Var mı elinizde bir veri? Anladığım kadarıyla veriye ihtiyacınız yok. Troçki’nin yukarıya aktardığım 1938’den kalma saçmalıkları size yetiyor.
Somut durumun somut analizini yapmıyorsunuz. Birtakım genel lafızları, daha doğrusu Troçki’nin saçmalıklarını temcit pilavı gibi tekrarlıyorsunuz. Bu tekrarlarınıza “Kapitalizm artık ihtiyarlık dönemindedir” tespitini de ekleyince dört başı mamur bir “sistem krizi” tanımlaması yapmış oluyorsunuz.(9)
Peki, Marks ne diyor? İdeoloji tüccarlarlığı, hayal pazarlamacılığı yapma, “önüne, ancak çözüme bağlayabileceğin sorunları koy” diyor. Çözüme bağlayabileceğimiz sorunları önümüze koymamız ise ancak ve ancak somut durumun somut analizinden geçer. Bunu da “maddi koşulların” nasıl geliştiğini analiz ederek, kapitalizmin karşı karşıya kaldığı sorunları ve ona karşı mücadeleyi analiz ederek, açıklayarak sınıf mücadelesine yol gösteren, ivme kazandıran kapitalizmin genel krizi sürecinin gelişmesinden anlıyoruz.
Peki, böyle bir derdiniz var mı? Yok. Olsaydı, Lenin’in deyimiyle “hergele” Troçki’nin 1938’den kalma saçmalıklarıyla kesinlikle yetinmezdiniz, o saçmalıkları reddeder, tarihsel gelişmenin; ekonomik, siyasi, askeri, felsefi, sınıfsa, kültürel vs. her bir aşamasını ayrıntılı olarak analiz eder ve o an, aşama için tutulması gereken halkanın ne olduğunu tespit ederdiniz. Hayır siz bunu yapmıyorsunuz, yapamazsınız, ancak ideoloji tüccarlığı, hayal pazarlamacılığı yapabilirsiniz, yapıyorsunuz. Konuyu dağıtmaması için ekte kapitalizmin genel krizinin aşamaları ve bu aşamaların özelliklerini sadece başlık olarak veriyorum. (10)
Bu aşamalar en geniş kapsamıyla Rekabetin Tarihi kitaplarında ele alınmıştır. O çalışmanın her bir kitabı kapitalizmin genel krizinin her bir aşamasını ayrıntılı olarak ele almaktadır. (11)
Şimdi bir de ideoloji tüccarlığı, hayal pazarlamacılığı yapanların, siyasi bezirganların bugünden değil gelecekten bahsedenlerin haline bakalım.
Kısa kısa başlıklar:
-Üretici güçler artık büyümemektedir/gelişmemektedir demek için, tarihsel ve güncel olarak hangi verileri analiz ettiniz? Neye dayanarak “komünizmi” daha şimdiden pazarlıyorsunuz?
-Artık artı değer üretilememektedir diyebilmek için, tarihsel ve güncel olarak kapitalist ekonomiyi hangi verilere göre analiz ettiniz?
-Yatırım yapma olanakları kalmamıştır diyebilmek için, kapitalist ülke ve dünya ekonomisini analiz mi ettiniz?
-Kar elde edilememektedir diyebilmek için, işletmelerin bilançolarını mı incelediniz?
-Bütün sistem durağanlaşmıştır demek için, elinizde bir veri var mı?
-Bütün sistem var olmak yok olmak krizi içindedir demek için, kapitalizmin nasıl kırılıp döküldüğünü analiz etmeniz gerekmez mi?
-Felsefi, aynı zamanda siyasi olarak emperyalist burjuvazinin son umudu olan Post-Modernizm veya namı diğer Post-Marksizm, Marksizm-Leninizm’e her alanda saldırıyor.
-Devrim, sınıf, ideoloji alanlarında tasfiyeci tahribatı korkunç. Ortaya attığı kavramlar (örneğin kimlikler için mücadelenin esas alınması) kanıksanmış, işçi sınıfı, proletarya, sosyalizm içeriksizleştirilmiş, daha doğrusu burjuvazinin kabul edeceği hale getirilmiş.
Peki, gelecek pazarlamacılığı yapacağınıza bu tasfiyeciliğe karşı mücadele etseniz nasıl olur?
-Bir bakıma burjuvazi bitti diyorsunuz. Ama burjuvazi bitmedi, sistemi “ihtiyarlamış” olsa da bitmedi. Ortaya Post-Modernizm’i, Post-Marksizm’i attı. Kim tuttu, buna kim sarıldı? Tasfiyeciler...
-Hayal satmak, cennet vaat etmek yerine somut konuşsanız olmaz mı? Örneğin, kimlik mücadelesi değil de, sınıf mücadelesi, işçi sınıfının örgütlenmesi, sınıf düşmanının durumu önümüzdeki somut sorunların çözümünde kavranacak halkalardan olsalar nasıl olur? Ama bunun için sınıfın içinde olmak gerekir değil mi?
Bazen kapitalizmin genel krizi çerçevesinde ele alınması gerekenlerden bahsediyorsunuz. Örneklendirecek olursak, E. Çağlı’nın “Bu kriz, emperyalist kapitalizmin periyodik bunalımlarının çok ötesindedir. Yaşanmakta olan, tekelci ilişkilere eşlik ettiği bilinen durgunluk eğilimini derinleştirip neredeyse kalıcılaştıran boyutta bir yapısal krizdir.” veya “...emperyalist paylaşım savaşlarıyla seyreden tüm tarihsel dönemeçlerde gözlemlenen ve ekonomik, siyasal, sosyal yaşamda kapitalizmin yol açtığı birikimli çelişkilerin ürünü olan” krizler veya “Kapitalist sistemin artık tarihsel bir gerileme ve durgunluk eğilimi içine girmiş” olması veya Oktay Baran’ın “Demek ki, kapitalizmin tarihsel sistem kriziyle, çok boyutlu, çok katmanlı, toplumsal yaşamın her alanını kapsayan ve geçmişte görülmeyen nitelikte bir krizi anlatmaktayız.”, ”Bu bir sistem krizidir, tüm sistemi, onun tüm alanlarını kapsamakta”dır tanımlaması, kapitalizmin genel krizini kısmen de olsa tarif eden anlayışlardır.
Peki, o zaman kapitalizmin genel krizi ve aşamaları teorisinin “suyu mu çıktı” da “sistem krizi”nden bahsediyorsunuz? Neden kapitalizmin genel krizi ve aşamaları teorisini geliştirmiyorsunuz, neden günümüzdeki aşamasına tekabül eden, günümüzdeki aşamasının ortaya çıkardığı sorunlara sınıf mücadelesi açısından çözüm üretmiyorsunuz da ‘kapitalizm yıkılıyor, gelecek kendiliğinden geliyor’ pazarlamacılığı yapıyorsunuz?
Gören de sizleri teori dünyasının bezirgan başları sanacak!
Dünyadan haberiniz yok, sınıfla bağınız yok, mücadele dışındasınız. Bir işçiyle sohbet etmek durumunda olsanız, Lenin’in Babuşkin’i terlettiği gibi, siz işçiyi terletemezsiniz, işçi, sınıf mücadelesinden, örgütlenmekten, sosyalizmden, devrimden, Marksizm-Leninizm'den bahsederek sizi terletir. Yaşamın içinde olan birini, bir işçiyi geleceğin propagandasını yaparak kazanamazsınız.
‘Bütünlüklü dünya ekonomisi’ yıkılmış, dünya ekonomik, siyasi ve askeri olarak hızla kutuplaşıyor.
Gelecek, komünizm, sistem krizi pazarlamacılığı yerine birazcık da şu dünyanın “hali pür melali”ni analiz etseniz nasıl olur?
Peki, şu geriye dönüşümü olmayacak olan sermaye ve üretimin uluslararasılaşmasının bir savaşla (Rusya-Ukrayna arasındaki savaş) ne hale geldiğini analiz etseniz nasıl olur? Niye, “İhtiyar” kapitalizmin hala ne kadar rekabetçi olduğu, eşitsiz gelişme yasasının hala ne kadar dinamik ve işlevsel olduğu açığa çıkar, teori dünyamız başımıza yıkılır korkusuyla yaşamayı yeğleme halinizi devam ettiriyorsunuz?
Kısacası, gelecek tüccarlığı yapacağınıza, Marks’ın dediği gibi, önünüze ancak çözüme bağlayabileceğiniz sorunları koysanız nasıl olur?
Önünüze koyabileceğiniz en önemli sorunların başında ise, işçi sınıfını örgütlemek ve bulunduğunuz ülkede devrim yapmak gelmektedir. Böyle bir derdiniz var mı?
Bunların hiçbirini yapamazsınız, çünkü bunları yapabilmek için sadece Marksist olmak, Marksizm’den bahsetmek yetmez. Yalın haliyle Marksizm 19. yüzyılda kaldı. Çağımızda Marksizm’in adı, tanımlaması Marksizm-Leninizm’dir. Siz Marksist de değilsiniz, olamazsınız da. Çağımızda Marksist-Leninist olmadan nasıl Marksist olunur?
Bu ideolojik nedenle, Marksizm-Leninizm’le burjuva ideolojisi arasındaki mesafe ne kadarsa, Troçkizm’le Marksizm-Leninizm arasındaki mesafe de o kadardır. Bunu söyleyen, bu mesafeyi koyan da ben değilim. Bu mesafeyi koyan Troçki’den başkası değildir. Sizler de onun takipçilerisiniz.
Marksist-Leninist öğreti sizin için yöntem olarak da bir şey ifade etmez. Bu nedenle her açıklamanız, dünyayı yorumlamanız soyuttur. Hiçbir şey ifade etmez. Aynen kapitalizmin geleceği üzerine yazıp-çizdikleriniz gibi.
Kapitalizmin genel krizi olgusundan nihai olarak nasıl bir sonuç çıkartabiliriz?
Kapitalizmin genel krizi süreci, tekelci devlet kapitalizmin oluşumundan bu yana devam eden süreçtir. Son 30-40 senelik süreçte kapitalizmi kapitalizm olmaktan çıkartan sayısız teoriler üretilmiştir. Bunların hepsi yaşamın dayattığı gerçeklik; kapitalizm gerçekliği karşısında erimiştir. İsterse Negri, bir imparatorluk daha kurabilir; emperyalizmin “miadını” bir kez daha doldurtabilir. İsteyen emperyalizm ötesi bir çağda yaşadığına inanabilir.
İsteyen kapitalizmi kendiliğinden çökertebilir. İnsanların inancını ve umudunu elinden almak istemeyiz, ama gerçeklik neyse onu görmek ve ona göre hareket etmekten de vazgeçmeyiz.
Kapitalizmin genel kriz süreci, bu sistemin -ne denli çürümüş, kokuşmuş olursa olsun- kendiliğinden çökmeyeceği gibi, emperyalizm ötesinin olmadığını da göstermiştir.
Bu süreç aynı zamanda kapitalizmin kendiliğinden çökmeye karşı ne denli “duyarlı” olduğunu da göstermiştir; açık ki kapitalizm, süreklilik arz eden formasyon dönüşümlerine tabidir; birikim biçiminde ve regülasyonunda sürekli bir değişimin olması bu üretim biçiminin normalliğidir (Erken kapitalizm, tekelci devlet kapitalizmi, neoliberalizm vb.)
Tam da bu nedenle kapitalizm, “kaskatı bir kristal olmayıp, değişebilen ve sürekli olarak değişen bir organizmadır.” (12)
Bu sistemden onu aşarak kurtulabiliriz. Bu ise devrimle kapitalizmin üstesinden gelmek; onu yıkmak; özel mülkiyeti ortadan kaldırmak ve sosyalist ilişkileri hakim kılmak anlamına gelir. Böyle bir mücadele ancak ve ancak işçi sınıfı ve emekçi müttefiklerinin yapabileceği bir iştir. İşçi sınıfının ötesinde, Negri'nin “çokluk”u da dahil hiçbir toplumsal sınıf veya tabaka sosyalizm için mücadele etmez; onların bütün mücadeleleri en fazlasıyla kapitalizmi reforme etme mücadelesidir.
Kaynak/Açıklama:
1) Bkz.:Yerli Troçkistlerin beylik değerlendirmelerini başka yazılarımda da ele aldım. Ancak buradaki E. Çağlı’dan aktarmalar da dahil derleme Gülhan Dildar imzalı, 5 Şubat 2018 tarihli “Burjuvaziyi Korkutan Sistem Krizi Gerçeği” ve Oktay Baran imzalı, 22 Nisan 2020 tarihli “Kapitalizmin Tarihsel Sistem Krizi” başlıklı yazılardan alınmıştır.
2) Leo Trotzki; “Der Todeskampf des Kapitalismus und die Aufgaben der IV. Internationale (Das Übergangsprogramm)” Eylül 1938, s. 1 ve 2. Türkçesi; s. 13-15.
3)L. Trotzki; “Verteidigung des Marxismus - Die UdSSR im Krieg”, Eylül 1939. “Das Proletariat und seine Führung” -”Defense of MarxismThe - Proletariat and Its Leadership” alt başlığı altında. www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1939/09/vdm-ussrkrg.html.
4) Gerçekten de E. Çağlı çevresi “Tarihsel önemde bir kriz demekle, kapitalizmin, geçmişteki büyük bunalım dönemlerindekilerden farklı olarak yapısal bir tıkanmışlık içinde olduğuna işaret (ediyor). Kapitalizm artık ihtiyarlık dönemindedir, geçmişteki gibi, böylesi bir dönemi çeşitli yapısal dönüşümlerle atlatıp yeniden uzun ve güçlü bir yükseliş dönemine girme potansiyelini tüketmiştir.” sonucuna varıyor.(Oktay Bara, 22 Nisan 2020, “Kapitalizmin Tarihsel Sistem Krizi
5)Marks-Engels Toplu Eserleri, C. 13, s. 9.
6)Elif Çağlı, Kızıl Kanatlı Rosa /6, Mayıs 2009] https://marksist.net/elif_cagli/kizil_kanatli_rosa.htm_3
- Çürüyen Kapitalizm, 29 Kasım 2007, https://marksist.net/elif_cagli/curuyen_kapitalizm.htm_0
Oktay Baran “Kapitalizmin Tarihsel Sistem Krizi”
https://marksist.net/oktay-baran/kapitalizmin-tarihsel-sistem-krizi
7)Akademie der Wissenschaften der UdSSR Institut für Ökonomie; Politische Ökonomie – Lehrbuch, Dietz Verlag Berlin 1955, s. 299/300 – Politik Ekonomi Ders Kitabı, C. I, s. 364/365, İnter Yayınları.
8)Marks-Engels Toplu Eserleri, C. 13, s. 9.)
9) Oktay Baran, 22 Nisan 2020, “Kapitalizmin Tarihsel Sistem Krizi”
KAPİTALİZMİN GENEL KRİZİ, AŞAMALARI VE ÖZELLİKLERİ
Başlıklar:
Kapitalizmin genel krizinin birinci aşamasının genel özellikleri:
1-Dünya Savaşının kapitalist dünya sistemini sarsıntıya uğratması.
2-Sosyalist Ekim devrim, sosyalizmin güçlenmesi ve kapitalizmin çöküş sürecine girmesi.
3-Komünist enternasyonalin (III.) kurulması.
4-Tekelci devlet kapitalizminin oluşması.
5-1923’e kadar devrimci savaş sonrası krizi.
6-1924-1928 döneminde kapitalizmin görece istikrarı.
7-1929-1932 krizi sonucunda kapitalist sistemin yeniden sarsılması.
8-ABD’de, Batı Avrupa’da ve Japonya’da tekelci devlet kapitalizminin güçlenmesi.
9-Başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde faşizme geçiş.
10-Emperyalist sömürge sistemi krizinin başlaması.
11-Başta Asya olmak üzere ulusal kurtuluş mücadelesinin yükselişi.
Sosyalizmin yükselmesi ve kapitalizm ile sosyalizm arasındaki mücadele bakımından:
1-Rusya’da sosyalist devletin kurulması ve böylelikle kapitalist sistemin dünyadaki yegane
hakimiyet sistemi olgusunun kırılması.
2-Sosyalist Ekim devriminin ve SSCB’nde sosyalist inşanın prestijinin artması.
3-Sovyetler Birliği'ne karşı emperyalist müdahalenin, saldırganlar açısından hezimetle
sonuçlanması.
4-SB’ni tecrit etme politikasının yenilgiye uğratılması.
5-SB’nde sosyalizmin zaferi.
6-Almanya, İtalya ve Japonya tarafından saldırgan bloğun oluşturulması ve dünya hegemonyası için
çabaların yoğunlaşması (“Anti-Komintern-Pakt”).
7-Emperyalistler arası çelişkilerin keskinleşmesi ve bunun sonucu olarak II. Dünya Savaşının patlak
vermesi.
8-Hitler faşizminin SB’ne saldırısı ve Büyük Anavatan Savaşının başlaması.
9-Anti-Hitler Koalisyonu’nun oluşması.
Emperyalist-kapitalist sistemin iç çelişkilerinin gelişmesi bakımından:
Kapitalizmin temel çelişkisi ve tekelleşmenin boyutları açısından:
1-Dünya savaşı döneminde devlet tekelciliği temelinde savaş kapitalizminin oluşması (Bu olgu
özellikle Almanya’da gelişmiştir).
2-Kapitalizmin “görece istikrarı” döneminde tekelci devlet kapitalizmi temelinde sermaye
yoğunlaşmasının hızlanması.
3-Teknik ilerleyişin hızlanması.
4-Ekonominin birçok bölümünde kitlesel üretimin hızlandırılması.
5-Üretim ve sermayenin yoğunlaşmasının ve merkezileşmesinin güçlenmesi ve bunun bir sonucu
olarak tekellerin güçlenmesi.
6-Özellikle Taylor sistemi vasıtasıyla sömürünün artırılması.
1929-1933 krizi açısından:
1-Kapitalist işletmelerin kitlesel iflası.(Bunların arasında büyük sanayi ve banka tekelleri de vardı).
2-Sermayenin merkezileşmesinin hızlanması.
3-Tekelci devlet kapitalizminin daha da güçlenmesi.
4-Emperyalist ülkelerde devlet tekelciliği temelinde savaş ekonomisinin gelişmesi.
Ekonomik sistemin istikrarsızlığı açısından:
1-Batı Avrupa’da ekonominin sarsıntıya uğraması ve savaş sonrası enflasyonun korkunç boyutlara
varması (özelilikle Almanya’da).
2-Kitlesel işsizliğin kronikleşmesi.
3-Üretim kapasitelerinin tam olarak kullanılmamasının kronikleşmesi.
1929-1933 krizi açısından:
1-Bütün emperyalist ülkelerde krizin yumuşatılması ve aşılması için alınan tedbirlerin boşa
çıkması.
2-Toplumsal sermayenin korkunç boyutlara varan yıkımı.
3-Şehirde ve kırda küçük meta üreticilerinin kitlesel yıkımı.
Çevrimli krizler açısından:
1-Dünya savaşının, fazla üretim krizlerinin çevrimini kesintiye uğratması.
2-1919-1921’deki savaş sonrası krizi (ABD, Japonya, İngiltere, Kanada).
3-1924 ve 1927’de ABD’de ve 1926’da da İngiltere’de ara kriz.
1929-1932 krizinin tahribatı açısından:
1-Kapitalist dünyada sanayi üretiminin o zamana kadar görülmemiş boyutlarda gerilemesi. Bu
gerileme ABD’de %46 ve Almanya’da %42 oranına varıyordu.
2-Kapitalist dünyada ticaret cirosunun yaklaşık %60 gerilemesi.
3-Özel cinsten bir durgunluğun gündeme gelmesi ve üretimin 1935-1936’ya kadar durgunlaşması.
4-1937/38’de yeni bir fazla üretim krizinin patlak vermesi (ABD, Fransa, İngiltere).
5-Almanya, İtalya ve Japonya’da savaş ekonomisinden dolayı kriz çevrimin bozulması.
6-Bütün gelişmiş kapitalist ülkelerde savaş ekonomisine geçilmesi.
Sınıf mücadelesi ve sosyal (politik) istikrarsızlık bakımından:
1-Sosyalist Ekim devriminin bir sonucu olarak dünya çapında devrimci hareketlerin ve kitlesel
grevlerin artması.
2-Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Türkiye’de devrimler.
3-Savaş sonrasında devrimci kriz, 20’den fazla yeni komünist partisinin kurulması.
1929-1932 krizi (sınıf mücadelesi ve sosyal (politik) istikrarsızlık bakımından:
1-Sosyal çelişkilerin derinleşmesi, 1933’te işsiz sayısının 30 milyona varması.
2-Sınıf mücadelesinin yükselmesi; İspanya’da burjuva-demokratik devrim; antifaşist birlikler, halk
cephesi temelinde geniş siyasi hareketlerin gelişmesi; Fransa’da Halk Cephesinin kurulması.
3-Birçok ülkede faşist diktatörlüklerin kurulması (Almanya, İtalya, İspanya vs.).
4-Antifaşist mücadelede komünist partilerin önderliğinde partizan ve kurtuluş hareketlerinin
oluşması.
Kapitalist dünya ekonomisi ve dengesiz gelişme açısından:
1-Savaştan sonra yeniden paylaşımın ve emperyalist nüfuz alanlarının özellikle ABD ve İngiltere
lehine sonuçlanması.
2-Kapitalist üretimin ağırlığının Batı Avrupa’dan ABD’ye kayması ve ABD’nin önder emperyalist
güç olması.
3-Kapitalist dünya ticaretinin, sanayi üretimini geriden takip etmesi.
1929-1932 krizi:
1-Kapitalist dünya ticaretinde durgunluk.
2-Özellikle Avrupa’nın kapitalist ülkelerinde otarşik politikanın güçlenmesi.
3-Kapitalist dengesiz gelişmenin özellikle Almanya ve Japonya gibi faşist, askeri-emperyalist
güçlerin lehine hızlanması.
Emperyalist sömürge sisteminin çökmesi ve ulusal kurtuluş mücadelesinin gelişmesi açısından:
1-Sosyalist Ekim devriminin zaferi.
2-Yeni kurulan SB’nde ulusal ve sömürge sorununun devrimci çözümü.
3-Türkiye’de anti-emperyalist mücadelenin zaferi.
4-Emperyalist sömürge sisteminin başlaması.
5-Sömürge ve yarı-sömürge ve bağımlı ülkelerde kapitalizmin gelişmesi, sanayileşmenin artması ve
buna bağlı olarak proletaryanın büyümesi ve bu ülkelerde komünist partilerin kurulması.
2-Kapitalizmin genel krizinin ikinci aşaması
Kapitalizmin genel krizinin ikinci aşamasının genel özellikleri:
1-Kapitalist dünyanın savaş döneminde ve sonrasında giderek zayıflaması.
2-Savaş sonrasında kapitalist dünya pazarının parçalanması, bütünlüklü özelliğini kaybetmesi ve
daralması.
3-Avrupa ve Asya’da birçok ülkenin (Polonya, Alman Demokratik Cumhuriyeti, Çekoslovakya,
Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Çin, Kuzey Kore) sosyalist kampta yer almaları;
sosyalist dünya sisteminin oluşumu.
3-Kapitalizmin iç ekonomik çelişkilerinin derinleşmesi; uzun vadeli tekelci devlet tedbirlerinin
alınmaya başlanması.
4-Emperyalist ülkelerin dengesiz gelişmesinin güçlenmesi, bu gelişmenin ABD emperyalizminin
aleyhine olması; savaşta yenik düşen Almanya ve Japonya'nın galip olmasına rağmen
güçsüzleşen Fransa, İngiltere gibi emperyalist ülkelerin yeniden ABD emperyalizmi ile pazar
yeri, hammadde kaynakları ve nüfuz sahaları için rekabete girişmesi ve bu rekabetin giderek
keskinleşmesi.
5-Sosyalist kampa karşı saldırgan pakt sisteminin kurulması (NATO vs.); “soğuk” savaşa geçiş.
6-Emperyalist sömürge sisteminin çökmeye ve yeni sömürgeciliğin oluşmaya başlaması.
7-Afrika ve Asya’da ulusal kurtuluş mücadelesinin yükselmesi.
8-Dünya komünist hareketinin yükselmesi; 1935’de toplam 3,1 milyon üye ile 57 parti; 1945:
toplam 20 milyon üye ile 70 parti.
9-Dünya barış hareketinin, enternasyonal alanda demokratik kuruluşların güçlenmesi.
Sosyalist kampın güçlenmesi ve kapitalizm ile sosyalizm arasındaki mücadelenin gelişmesi:
1-Belirleyici payı SSCB’ne ait olan faşizm üzerine zafer.
2-Avrupa halklarının faşist boyunduruktan kurtulması.
3-Doğu ve Güney doğu Avrupa’da halk demokrasisi düzenlerinin kurulması.
SB ekonomisinin yeniden kurulması ve ülkenin enternasyonal alanda büyüyen nüfuzu ve prestiji:
1-Comecon’un ve Varşova paktının kurulması; sosyalist sistem ilişkilerinin gelişmesi.
2-Emperyalist güçlerin Potsdam anlaşmasına uymamaları.
3-ABD’nin yönlendirdiği koyu bir anti-komünizm kampanyasının başlatılması; anti-komünist
“Rollback”- stratejisi.
4-NATO’nun kurulması; atomlu silahlanmanın geliştirilmesi.
5-SENTO VE CENTO saldırgan paktlarının kurulması.
6-Kore’ye emperyalist saldırı.
Kapitalist emperyalist sistemin iç çelişkilerinin gelişmesi bakımından:
Kapitalist temel çelişki ve tekelleşmenin boyutları açısından:
1-Kapitalist Avrupa’da yıkılmış ekonomilerin yeniden kurulması; devletin yardımıyla tekelci
yapıların yeniden örgütlenmesi; özel ve devlet tekellerinin artan kaynaşması; savaş sonrası
enflasyonun bir sonucu olarak emekçi kitlelerin yoğun sömürülmesi.
2-Bilimsel-teknik ilerlemenin hayatın her alanında, özellikle de ekonomide yoğun olarak
kullanılmasına başlanması (önce ABD’de sonra Batı Avrupa’da ve nihayet Japonya’da).
3-Kapitalist Avrupa’da tekelci devlet tedbirlerine geçilmesi.
4-Ekonominin giderek artan askerileştirilmesi.
Kapitalist ekonomi sisteminin istikrarsızlığı açısından:
1-Ekonominin yıkılması ve savaş sonrası depresyon ve bunların, Avrupa’nın bazı kapitalist
ülkelerinde savaş sonrası enflasyon ile birlikte gelişmesi.
2-Özellikle ABD’de ve Avrupa’nın Almanya, İngiltere gibi ülkelerinde işsizliğin yeniden
yaygınlaşması.
3-Emperyalist ülkelerin ekonomilerinde yapısal krizlerin gündeme gelmesi.
Kriz çevrimi açısından:
1-ABD’de 1946’ya kadar süren savaş sonrası kriz.
2-Batı Avrupa’da ve Japonya’da 1948/49’a kadar süren az üretim “krizi”.
3-ABD’de 1948/49 ekonomik krizi.
4-Kore savaşının neden olduğu yüksek konjonktür.
5-ABD’de krizsel gelişme (1953/1954).
6-Batı Avrupa’da tali (kısmi, ara) krizler (1951 ve 1952).
7-Krizde eşzamanlılığın olmaması (ülkelerde krizin aynı dönemde başlamaması).
Kapitalist ülkelerde sosyal politik istikrarsızlık ve sınıf mücadelesi açısından:
1-II. Dünya Savaşının sonucu olarak kapitalist ülkelerde artan ve derinleşen kitlesel yoksulluk ve
siyasi sarsıntılar.
2-Devrimci güçlerin kapsamlı, etkili aktiviteleri.
3-Demokratik hareketlerin toplumsal dönüşümler için mücadelesi.
4-Kapitalist ülkelerde yaşam şartlarının iyileştirilmesi amacıyla sürdürülen grevler.
5-Birçok ülkede yeni komünist partilerin kurulması.
6-Uluslararası çapta atom silahını kınama (Stockholm çağrısı), emperyalist ülkelerin atomlu
silahlanmalarını protesto hareketinin gelişmesi.
7-ABD’de koyu anti-komünist, gerici bir dalganın örgütlenmesi (MC Carthyizm).
8-Almanya’da komünist partisinin yasaklanması (1956).
Dünya kapitalist ekonomisi ve eşit olmayan gelişme açısından:
1-Ekonominin hemen hemen her alanında (ticaret, sanayi, üretim, sermaye ihracı vs.) ABD
emperyalizminin dünya hakimiyeti.
2-ABD sermayesinin Batı Avrupa’ya, o zamana kadar görülmemiş yoğunluk da akması.
3-“Marshall-Planı” ve başka ekonomik ilişkilerden dolayı Batı Avrupa’nın ABD hegemonyasına
girmesi.
4-ABD emperyalizmi önderliğinde, BM şemsiyesi altında IMF, Dünya Bankası, GATT,
“Uluslararası Para Fonu” (Bretten-Wood-Sistemi”) gibi uluslararası örgütlerin kurulması.
5-Avrupa’da ilk uluslararası tekelci devlet kuruluşunun gerçekleştirilmesi (Montan Birliği).
6-Önceleri ABD’nin lehine olan eşit olmayan gelişmenin giderek ABD’nin aleyhine, ama diğer
emperyalist güçlerin özellikle de Batı Almanya ve Japonya’nın lehine gelişmeye başlaması ve
bunun giderek derinleşmesi; emperyalistler arası rekabetin kapsamlaşmaya, derinleşmeye ve
keskinleşmeye başlaması.
7-Kapitalist dünya ticaretinin, kapitalist dünya üretiminin gerisinde kalmaya devam etmesi.
Emperyalist sömürge sisteminin yıkılması, yeni sömürgeciliğe geçiş ve ulusal kurtuluş mücadelesinin gelişmesi bakımından:
1-Eski tipte emperyalist sömürge sisteminin devam eden çöküşü, Çin’de anti-emperyalist,
demokratik devrimin zaferi; Hindiçin’i halklarının Fransız emperyalizmine karşı başarılı kurtuluş
mücadelesi.
2-20’den fazla ülkenin (Asya’da Çin, Pakistan, Hindistan, Burma, Endonezya vs; Kuzey Afrika’da
Tunus, Mısır, Fas ve Libya; Yakın Doğuda Yemen, Suriye ve Lübnan) siyasi bağımsızlığa
kavuşması.
3-Sosyalist kamp ile genç bağımsız ülkeler, kurtuluş mücadelesi veren örgütler arasında yeni
ilişkilerin gelişmesi.
4-Mısır ve Endonezya örneğinde olduğu gibi sömürgeci saldırganlığın canlanması.
5-Yeni sömürgeci sömürü ve baskının başlaması.
Dikkatimizden kaçan başka şu veya bu gelişme olabilir. Ama kapitalizmin genel krizinin 2. aşamasına damgasını varan olgular bunlardır.
3-Kapitalizmin genel krizinin üçüncü aşaması
Kapitalizmin genel krizinin üçüncü aşamasının genel özellikleri:
1-Sovyetler Birliği'nde revizyonizmin siyasi iktidarı gasp etmesi; proletarya diktatörlüğünün
yıkılması.
2-Revizyonizmin iktidara gelmesinden sonra uluslararası komünist ve işçi partileri arasında
Moskova’da 1957'de başlayan ve 60’ların başında uluslararası komünist hareketin bölünmesiyle
sonuçlanan tartışmalar.
3-Sovyet revizyonizminin tahribatı sonucu halk demokrasisi ülkelerinde de iktidarların yozlaşması
ve Kruşçev revizyonizminin safında yer almaları.
4-Bu gelişmenin sonucu olarak uluslararası komünist hareketin büyük bir darbe yemesi.
5-Sovyet revizyonizmine karşı Marksizmin AEP ve Brezilya komünist partisi tarafından
savunusunun sınırlı etkili olması.
6-Küba’da burjuva-demokratik devrimin gerçekleştirilmesi.
7-Uluslararası küçük burjuva oportünist ve revizyonist hareketin güçlenmesi: 1960’da 38 milyon
üyesiyle 83 parti; 1970’de 60 milyon üyesiyle 89 parti.
8-1960’dan sonra (ayrışmadan sonra) ve özellikle de 70’li yılların başında küçük-burjuva-komünist
hareketin ÇKP-AEP önderliğinde gelişmesi; uluslararası planda bu konumda olan örgütlerin
çoğalması.
9-1970’li yılların ikinci yarısında küçük burjuva –oportünist-komünist hareketin ayrışması; AEP’in
ÇKP revizyonizmine köklü eleştirileri (“Üç Dünya Teorisi” ve Mao Zedong Düşüncesi).
10-AEP-ÇKP ayrışması sonucunda birçok küçük burjuva oportünist ve komünist örgütün AEP
tarafından yer alması.
11-Teknik-bilimsel alanda atılan devasa adımlar ve yaşamın hemen hemen her alanında, özellikle de
ekonomide etkisini göstermesi.
12-Emperyalist ülkelerde tekelci devlet hakimiyet biçimlerinin uygulanıyor olması.
13-İktisadi yaşamda uluslararasılaşmanın hızlanması: Avrupa Topluluğu –EFTA ilişkileri;
Sovyet sosyal emperyalizminin ve Çin sosyal emperyalizminin uluslararası planda artan
ekonomik faaliyetleri.
14-İki süper gücün (SB-ABD) yanı sıra başka rekabetçi merkezlerin tamamen açığa çıkmış/oluşmuş
olması: Japonya, Çin, Avrupa Topluluğu; bu topluluk içinde Almanya, Fransa, İngiltere.
15-Emperyalist ve sosyal emperyalist paktlarda kriz: Örneğin Fransa’nın NATO’nun askeri
kanadından ayrılması; Arnavutluk’un Varşova paktından ayrılması; Çekoslovakya’nın işgali.
16-Klasik emperyalist sömürge sisteminin nihai çöküşü: Yeni sömürgeciliğin tam şekillenmesi.
17-Uluslararası komünist hareketin gerilmesi, Sovyet modern revizyonizminin güçlenmesi;
revizyonizm ile kapitalizmi-revizyonizm ile sosyalizm ve sosyalizm ile kapitalizm arasındaki
mücadele.
18-SB’nde Sosyalist inşanın kazanımlarının; sosyalist inşanın ortaya çıkardığı materyal-teknik alt
yapının; bilimsel-teknik devrimin kazançlarının Sovyet sosyal emperyalizminin oluşumunda ve
güçlenmesinde çıkış noktası olarak kullanılması.
19-Halk demokrasisi ülkelerinde de aynı yolun izlenmesi; işçi sınıfı ve emekçilerin kazanımlarının;
materyal-teknik birikiminin revizyonist diktatörlüklerin oturaklaşması için kullanılması.
20-Küba’da iktidara gelen küçük-burjuva devrimci güçlerin Sovyet revizyonizminden yana tavır
almaları.
21-Komünist ve işçi partilerini temsilcilerinin Kasım 1957’de Moskova’da başlayan görüşmelerinin
esas sonucu olarak ortaya çıkan modern-revizyonizm-Marksizm arasındaki ideolojik
mücadelenin sonraki dönemlerinde –Bükreş görüşmeleri- (1960)- açık mücadeleye dönüşerek
devam ettirilmesi (1960-1964 döneminde ÇKP-SBKP arasındaki, “açık mektup”-“cevaplar”
formunda sürdürülen mücadele).
22-Sosyalizmin ve sosyalist “pazar”ın uluslararası gücünü kaybetmesi, çökmesi.
23-Revizyonizm ile sosyalizm arasındaki ayrışmaya varan bu mücadelede Sovyet modern
revizyonistleri uluslararası komünist harekete büyük bir darbe vurmuşlar ve uluslararası
komünist hareket yine uluslararası planda etkileyici, kapitalist sistemi tehdit edici faktör
olmaktan fiilen çıkmıştı.
24-Sovyet modern revizyonizminin geliştirdiği “kapitalist olmayan gelişme yolu”, “sosyalizme
yönelme” gibi anti-marksist teorilerle birçok ülkede hakimiyetini geliştirmiş ve ideolojide de
Marksizm’i tabela olarak kullanmaya devam etmiştir.
25-Sosyalizmde materyal-teknik birikimin, bilimsel teknik devrimin bir sonucu olarak SB’nde atom
bombasının inşa edilmesi ve dünya da ilk kez içinde insan bulunan bir füzenin (Sputnik) uzaya
fırlatılması.
1970’li yıllardan itibaren:
1-Comecon ülkelerinin Sovyet sosyal emperyalizminin her alanda tam yeni sömürgeleri haline
getirilmeleri; bu ülkelerde ulusal ekonomilerin yıkılması ve Sovyet ekonomisinin bir parçası
haline getirilmesi.
2-Başta ABD olmak üzere emperyalizmle-Sovyet sosyal emperyalizmi arasında “yumuşama”
politikasının başlatılması; “soğuk savaş”ın “yumuşama”ya taktiğine geçiş.
3-Kapitalist/emperyalist sistem karşısında yenilginin ve bu sistemle bütünleşme yolunda
ilerlemenin bir ifadesi olarak “barışçıl bir arada yaşama”nın ilanı (Avrupa’da İşbirliği ve Güvenlik
Konferansı”-Helsinki).
4-Hindiçini halklarının ve özellikle Vietnam’ın ABD emperyalizmine büyük bir darbe vurmaları
(1975).
5-Şili’de seçimle iktidara gelen “sosyalist” Allende hükümetine karşı faşist darbe (1973).
6-ÇKP revizyonizmine karşı AEP önderliğinde açık mücadelenin başlaması ve küçük burjuva
oportünist hareketle-komünist hareketin uluslararası planda ayrışması.
7-İki süper gücün “silahsızlanma” için “mücadele” ederken, silahlanmayı korkunç boyutlara
vardırmaları.
8-'80’li yılların başında gelişen barış hareketi.
9-Sovyet revizyonizminin çöküşünün, klasik kapitalizme geçişin bir başlangıcı olarak Gorbaçov’un
1985’te iktidara gelmesi ve “Perestroika”,”Glasnost” politikalarını geliştirmesi.
Kapitalist ve revizyonist sistemin iç çelişkilerinin gelişmesi bakımından:
Kapitalist ve revizyonist sistemlerde genel çelişkiler açısından:
1-Bilimsel-teknik devrimin, en ileri teknolojinin tekelci devlet kapitalizmi ve bürokrat kapitalizm
şartlarında yoğun bir şekilde uygulamaya konması.
2-Kapitalist dünyada (gelişmiş kapitalist ülkeler) sanayi ve tarımda yapısal değişmelerin başlaması.
3-Gelişmiş kapitalist ülkelerde tekel birleşmelerinin artması.
4-Tekellerin ve Sovyet bürokrat kapitalizminin uluslararası plandaki güçlü yayılmacılığı.
5-Her iki sistemde de silahlanma yarışının devam ettirilmesi.
'70’li yıllardan itibaren:
1-Her iki sistemde ekonomik gelişmede baş gösteren kriz.
2-Sovyet ekonomisinde, gelişmiş kapitalist ülkelerde olduğu gibi bilimsel-teknik devrimin üretime
sokulması, üretimde durgunlaşmanın başlaması.
Kapitalist ve revizyonist ekonomik sistemin istikrarsızlığı açısından:
1-Bütçe açıklarının büyümesi, para, maliye ve borsa alanında krizler.
2-Enflasyonun artması.
'70’lı yıllardan itibaren:
1-Enflasyonun hızlanan artışı, ekonomide durgunluğun ve enflasyonun kaynaşması (stagflasyon).
2-ABD ve Batı Avrupa’da işsizliğin yeni boyutlar alması.
3-Sermayenin değerlendirilememesi, toplumsal sermaye kıyımı; otomobil, çelik, inşaat gibi
sektörlerde mevcut kapasitelerin düşük kullanımı.
4-Bilimsel-teknik devrimin sonucu olan otomasyon ve elektrotekniğin Sovyet ekonomisinde
üretime sokulması, Sovyet ekonomik sisteminin çöküşünün hızlanması.
Krizlerin çevrimi açısından:
1-Kapitalist dünyada ekonomik büyümenin hızlanması ve kriz, krizsel olguların artması.
2-Ekonomik ve yapısal krizlerin bir birine geçmesi.
3-1974/75 dünya ekonomik krizi.
4-1981-1983 dünya ekonomik krizi.
Kapitalist ve revizyonist ülkelerde sosyal-politik istikrarsızlık ve sınıf mücadelesi bakımından:
1-Kapitalist ülkelerde sınıf yapılarında baş gösteren değişmelerin hızlanması.
2-İtalya’da (1960); Danimarka’da(1961); Fransa’da (1963); Belçika’da (1960-61, 1966) ve diğer
kapitalist ülkelerde grevler.
3-Fransa’da (1968) ve Almanya’da (1970’den sonra) gençlik hareketinde radikalleşme.
4-Sovyet sosyal emperyalizminin Varşova paktı adı altında Çekoslovakya’yı işgalinin (1968)
Çekoslovak halkı tarafından ve uluslararası alanda protesto edilmesi.
5-ABD’de ırk ayrımına karşı mücadelenin yoğunluk kazanması.
'70’lerden sonra:
1-Kapitalist ülkelerde işsizliğin büyük boyutlara ulaşması.
2-Artan işsizliğe karşı grevlerin gelişmesi; Fransa’da, İtalya’da, İngiltere’de ve başka kapitalist
ülkelerde genel grevlere gidilmesi.
3-Anti-emperyalist, anti-sosyal-emperyalist hareketin gelişmesi, özellikle Hindiçini, Vietnam
halklarıyla dayanışma mücadelesinin güçlenmesi.
4-'70’li yılların başında Polonya’da revizyonist, sosyal-faşist diktatörlüğe karşı toplumsal
muhalefetin şekillenmesi (tersane işçilerinin grevi).
5-Gorbaçov’un iktidara gelmesiyle, 1983’ten beri devam eden iki süper devlet arasındaki atom
silahı krizi göz önünde tutularak “silahsızlanma” yarışının başlatılması.
6-Gorbaçov’un Sovyet ekonomisinin ve siyasi yapısının krizini, çöküyor oluşunu sürekli dile
getirmesi, demokrasiden, açıklıktan bahsetmesi.
7-Sovyetler Birliği’ndeki gelişmelerin sonucu olarak ülke içinde ve Doğu Avrupa ülkelerinde
toplumsal muhalefetin ortaya çıkması ve gelişmesi.
8-Sovyetler Birliği’nde maden/kömür işçilerinin grevi.
9-1989 yılında revizyonist iktidarların arka arkaya çökmesi.
10-Arnavutluk’ta da, 1985’ten sonra başlayan geriye dönüş eğilimlerinin tamamen açığa çıkmasıyla
proletarya diktatörlüğünün yıkılması.
Kapitalist-revizyonist ekonomi ve eşit olmayan gelişme bakımından:
1-Sermayenin ve üretimin uluslararasılaşmasında yeni boyutlara varılması.
2-Gelişmiş kapitalist ülkelerin ekonomilerinin giderek daha çok bir birlerine geçmesi.
3-Çeşitli uluslararası ekonomik örgütlerin gelişmesi (Avrupa Ekonomik Topluluğu) ve kurulması
(EFTA).
4-Uluslararası tekellerin, kapitalist dünya ekonomisinde giderek daha fazla ağırlık kazanmaları.
5-AET ülkelerinin ve Japonya’nın bilim, teknik, ticaret vs . alanlarında konumlarının güçlenmesi.
1970’den sonra:
1-Kapitalizmde eşit olmayan gelişmenin sonucu ABD ve Sovyet sosyal emperyalizmi odağından
başka emperyalist/rekabet merkezlerinin (Almanya, Japonya, Fransa, bir bütün olarak AET)
tamamen ortaya çıkmış olması ve aralarındaki çelişkilerin derinleşmeye başlaması.
2-AET’in (şimdi AB) genişlemesi.
3-Revizyonist Sovyetler Birliği'nin sermaye ihracı, uluslararası planda ekonomik yayılmacılı.
4-Brettan-Woods-Sisteminin çökmesi.
5-ABD’nin kapitalist dünyadaki tartışmasız hakimiyetinin yıkılması.
6-Bürokrat kapitalizmin çökme sürecine girmesi ve çökmesi.
7-Klasik kapitalizmin bürokratik kapitalizm üzerine zaferi.
Emperyalist klasik sömürgeciliğin tamamen çökmesi, yeni sömürgeciliğin ve sosyal-emperyalist sömürgeciliğin ve ulusal kurtuluş mücadelelerinin gelişmesi bakımından:
1-Emperyalizmin klasik sömürgeci sisteminin tamamen çökmesi; çoğunluğu Afrika’da olmak üzere
50’den fazla ülkenin devletsel bağımsızlık elde etmeleri.
2-Emperyalist yeni sömürgeci sistemin tamamen gelişmesi.
3-Birçok geri ülkede ve yeni bağımsız olan genç ülkelerde Sovyet modern revizyonizminin
etkisinin artması.
4-Çin ve Küba devriminin uluslararası planda prestij kazanması, bu anlayışlar temelinde
anti-emperyalist, ulusal kurtuluş mücadelelerine girişilmesi.
1970’den sonra:
1-Özellikle ABD’ye karşı anti-emperyalist mücadelelerin ve tavır alışların gelişmesi, bu durumdan
Sovyet sosyal emperyalistlerinin yararlanmaya çalışması.
2-Sovyet sosyal emperyalizmiyle “üçüncü dünya” ülkeleri arasındaki ilişkilerin kapsamlaşması ve
derinleşmesi, Çin halk Cumhuriyeti’nin de aynı paralelde ilişkilere ağırlık vermeye başlaması.
3-Arap-Filistin halklarının İsrail saldırganlığına karşı mücadelesinin sürmesi.
4-Bağımlı, geri kalmış ülkelerin dünya ekonomisindeki paylarının artması ve bunun emperyalist
ülkelerle gelişen ülkeler arasında sürtüşmelere neden olması.
5-Geri kalmış ülkelerin Birleşmiş Milletlerde ABD emperyalizmine karşı daha bilinçli hareket
etmeye başlamaları.
6-Hammadde zengini (petrol) ülkelerin OPEC adı altında ayrı bir petrol politikası izlemeleri.
4- Kapitalizmin genel krizinin dördüncü aşaması
Kapitalizmin genel krizinin dördüncü aşamasına geçişin faktörleri
1-Üretim ve sabit sermaye yatırımlarının dinamiğindeki gelişme ve yapısal kriz
2-Tekelci devlet tedbirleri
3-Bilimsel-teknik devrimin etkisi
4-Ekonomide yapısal krizin ve buna bağlı olarak tekeller ve emperyalist devletler arasındaki çelişkilerin kapsamlaşması ve keskinleşmesi
5-Süreklilik arz eden kitlesel işsizlik
6-Kar oranının eğilimli düşme yasası ve sermayeler arası ilişkiler
7-Pazar sorunu
8-Tekelci devlet tedbirleri ve üretimde durgunluk
Pazar sorunu ve emperyalistler arası rekabet
1-Dünya pazarının yeniden bütünleşmesi, pazar hacminde büyümenin sınırları ve sınırların büyümesi:
- Pazar hacminde büyümenin sınırları
-Pazar hacminde sınırların büyümesi
2-Uluslararası planda hegemonya mücadelesinin yeni boyutları
3-Emperyalizmle geri ülkeler arasındaki ilişkilerin/çelişkilerin yeni boyutlar kazanması
11) Birçok kitap çalışmasında kapitalizmin genel krizinin gelişmesine temel teşkil eden anlayışlara, değerlendirmelere yer verdim. Makaleler dışında bu konudaki anlayışımı şu çalışmalarımda bulabilirsiniz:
Kapitalizmin genel krizi teorisinin her bir aşaması en kapsamlı olarak, Kapitalizmde Eşitsiz Gelişmenin ve Rekabetin Tarihi kitaplarımda ele alınmıştır
- Kapitalizmde Eşitsiz Gelişme ve REKABETİN TARİHİ – 1, Ceylan Yayınları, 2. Baskı, Ocak 2006.
- Kapitalizmde Eşitsiz Gelişme ve REKABETİN TARİHİ – 2, Ceylan Yayınları, Kasım 2001.
- Kapitalizmde Eşitsiz Gelişme ve REKABETİN TARİHİ – 3, Ceylan Yayınları, Mayıs 2002.
- Kapitalizmde Eşitsiz Gelişme ve REKABETİN TARİHİ – 4, Ceylan Yayınları, Eylül 2002.
- Kapitalizmde Eşitsiz Gelişme ve REKABETİN TARİHİ – 5, Ceylan Yayınları, Ocak 2006.
Rekabetin Tarihi çalışmasının 3., 4. ve 5. kitaplarında, kapitalizmin genel krizinin birinci (1914-1940), ikinci (1940-1956) ve üçüncü (1956-1990) aşamalarındaki bütün yönlü çelişkilerin gelişmesi analiz edilmiştir.
Kapitalizmin genel krizinin dördüncü aşaması Sovyetler Birliği ve revizyonist blokun dağılmasından, 1989/1991’den sonraki süreci kapsar. Bu aşama için henüz kapsamlı bir çalışma yapmadım. Ancak, Kapitalizmin Tarihi çalışmasında kapitalizmin genel krizinin dördüncü aşamasına geçiş kapitalist ekonominin sorunları açısından nispeten ayrıntılı ele alınmıştır. Dördüncü aşamayı “Kapitalizmin Genel Krizi, Aşamaları ve Özellikleri” makalesinde ele aldım (Bkz. http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/search?q=kapitalizmin+genel+krizi+ve+a%C5%9Famalar%C4%B1)
Emperyalist küreselleşme, bütünlüklü dünya ekonomisi bağlamında:
-Kar Oranı ve Sermayenin Uluslararası Diyalektiği, AKADEMİ Yayın, Kasım 2010.
-Emperyalist Küreselleşme ve Değişen Güçler Dengesi, s.12. Sınırsız Kitap Yayın, Eylül 2018.
-Emperyalist Küreselleşme ve Jeopolitika, Ceylan Yayınları, Şubat 2009.
-Kapitalizmin ve Krizlerin Tarihi, 1600-1990 arası, Sınırsız Basım ve Yayın, 2016.
12) Marks; Kapital, C. I, s. 16.