deneme

22 Ağustos 2001 Çarşamba

ŞİMDİ DE MAKEDONYA İŞGAL EDİLİYOR


 
Balkanların(eski Yugoslavya’nın) yerel çatışmalar sonucunda emperyalist ülkeler tarafından işgali son aşamasına geldi. Yugoslavya’nın parçalanmasıyla başlayan yerel çatışmalar süreci Makedonya’nın işgaliyle sonuçlandırılıyor. Makedonya’ya NATO çerçevesinde emperyalist ülkelerin müdahalesini, UÇK’yı (Ulusal Kurtuluş Ordusu) silahsızlandırmak olarak açıklamak -asker göndermenin resmi açıklaması böyle- ne kadar inandırıcı ve doğruysa, Kuveyt’in bağımsızlığını savunmak adına Irak’a saldırmak da o kadar doğru ve inandırıcıdır.

NATO Konseyi’nin aldığı karar üzerine “durumun yerinde bir fotoğrafını çıkartmak” için NATO’nun Avrupa baş komutanı Joseph Ralston, Makedonya’ya gitti ve “silahların istikrarlı bir susuşunun”, planlanmış 3500 NATO askerinin gönderilmesi için ön koşul olduğunu açıkladı. Ama silahlar istikrarlı susmadan önce -susmuyor- öncü askerler Makedonya’ya indirildi. Aynen Kosova’da olduğu gibi Makedonya’da da NATO askerleri, hazırlanan plan gereği her bir emperyalist ülkenin kontrol etmekle -Nato’nun resmi açıklamasına göre UÇK’yı silahsızlandırmak için- görevlendirildikleri bölgelere yerleşecekler. Nasıl ki Kosova, Amerikan, Alman, Fransız, İngiliz vb. bölgelerine ayrılmışsa, Makedonya da UÇK’nın eylem alanı veya Arnavutların yaşadıkları alan bazında bölgelere ayrılıyor.

Kim ne istiyor?
NATO çerçevesinde emperyalist ülkelerin Makedonya politikası, Kosova politikalarının bir devamıdır. Bütünselliği içinde AB, Makedonya’da NATO faaliyetinin sorumluluğunu üstlenmekle ne derece ortak hareket etme yeteneğine sahip olduğunu gösterecek. Ama AB sorumluluğuna rağmen NATO, ABD’nin çıkarlarına ters düşen bir politika izleyemez.

Alman emperyalizmi açısından Balkanlar, bu ülkenin dünya politikasında önemlidir. Çünkü Alman emperyalizminin Ortadoğu’ya, bunun ötesinde Kafkasya/Hazar Havzası’na, Akdeniz’e doğru yayılmasında veya Almanya’nın etrafının İtalya, Fransa, İngiltere ve doğuda da Rusya tarafından çevrili olduğunu düşünürsek, Balkanların Alman emperyalizminin dünyaya açılabileceği yegane koridoru oluşturduğunu görürüz. Alman emperyalizmi yüz yıllık “Drang nach Osten”; Doğuya yöneliş ve “Drang nach Südosten”; Güneydoğuya yöneliş politikasından vazgeçmemiştir. Bu jeopolitik anlayış Balkanları, Alman emperyalizmi açısından önemli kılmaktadır. 
 
Amerikan emperyalizmi, AB’nin bağımsız askeri ittifak oluşturma çabasını nihayetinde kendine karşı bir güç oluşturma olarak algılıyor. Amerikan emperyalizmi Balkanları böyle bir oluşuma terk etmek istemiyor. Özellikle Alman emperyalizminin yayılmacılığını (Balkanlar, Orta ve doğu Avrupa) ve Hazar Havzası petrol ve doğal gazını dünya pazarlarına taşıyan boru hatlarından birisinin Karadeniz-Bulgaristan-Balkanlar (muhtemelen Kosova veya Makedonya) üzerinden geçmesi durumunda bu hattı kontrol etmek amacıyla Balkanlara yerleşmiş durumda.

Fransa ve İngiltere gibi emperyalist ülkelerin Makedonya’daki fonksiyonu, ABD ve Almanya’nın politikalarını kontrolden pek öteye geçmiyor. Bu iki ülke, Balkanlarda, somutta da Makedonya’da Almanya ve ABD ile “aşık atacak” durumda değil.

Kosova’da olduğu gibi Makedonya’da da emperyalist ülkeler birbirlerini izliyorlar, UÇK’yı silahsızlandırma adı altında faaliyetlerini karşılıklı kontrol ediyorlar.

Rusya şimdilik sessiz kalıyor. Ama bu, Makedonya’da NATO çerçevesinde emperyalist ülkelerin faaliyetini onadığı anlamına gelmez. 
 
Tarihi bağlarından dolayı Kosova’ya asker gönderen Türkiye, aynı nedenlerden dolayı Makedonya’ya da asker gönderiyor. Emperyalist kurtların sofrasında Türkiye’ye yer yok. Sadece, verilen görevi yerine getiriyor, emperyalist işgale hizmet ediyor ve aynı zamanda bölgede var olduğunu göstermiş oluyor.

Makedon devleti, Arnavut milliyetçileriyle tek başına baş edemeyeceğini, bölünmenin kaçınılmaz olduğunu ve bölünme durumundan sonra geriye kalan Makedonya üzerinde komşu ülkelerin (Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan) baskıların artacağını hesap ederek NATO’nun UÇK’yı silahsızlandırma adı altında ülkeye müdahalesini kabul etti. 
 
Kosova savaşı ve Makedonya’ya müdahale en çok Arnavut milliyetçilerin işine yaradı. Büyük Arnavutluk politikası güden Kosova ve Makedonya’da UÇK, emperyalistler arası çelişkilerden yararlanıyor. Arnavutlar, Büyük Arnavutluğu kurmak için acele etmiyorlar. Bu amaca tek başına ulaşamayacaklarını da biliyorlar. Kosova, fiilen bağımsız. Oradaki emperyalist hakimiyetin devamı, Kosova üzerinde Sırp talebinin giderek hayal olması anlamına geliyor. Aynı taktik şimdi Makedonya’da uygulanıyor. Makedonya’da NATO’nun varlığı, bu ülkenin Makedon ve Arnavut nüfusların yaşadıkları bölgelere göre bölünmesi anlamına geliyor. Bu bölünme, sonuç itibariyle, fiili bölünmeye doğru gelişen sürecin başlangıcı olmaktadır. Kendiliğinden olmazsa, terör ve baskıyla nüfus hareketi de olacak; ülkelerin demografik yapısı değişecek. Arnavutların hak talep ettikleri bölgelerde sadece Arnavutlar yaşar olacak, oradaki Makedonlar kovulacak. Tersi bir gelişme de Makedonların yaşadığı bölgelerde olacak. Aynen Kosova’da, Bosna-Hersek’te, dağılan Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi.

Balkanlar, emperyalistler arası çelişkilerin en çok keskinleştiği üç bölgeden birisi. Revizyonist blokun dağılmasından sonra Balkanlarda keskinleşen emperyalistler arası çelişkiler, Yugoslavya’nın dağılmasını beraberinde getirdi. Dağılan Yugoslavya toprakları üzerinde yerel savaşlar kapsamında sürdürülen emperyalist hegemonya mücadelesi, Makedonya’ya NATO çıkartmasıyla nihai aşamasına varıyor. 
 
NATO’nun Makedon macerası güya bir ay sürecek. Ama Makedonya’da bir ay kalmanın değil, daha uzun bir dönem kalmanın nedenleri çok. Makedonya’nın Kosova olmamasının değil, olmasının nedenleri çok. Bu durumda NATO çerçevesinde emperyalist ülkeler, bu ülkeye asker gücüyle de yerleşecekler ve böylece, emperyalistler arası çelişkilerin günümüzde en çok keskinleştiği üç bölgeden birisi olan Balkanlarda güya barış sağlanmış olacak. Bu “barış” adı altında emperyalistler arası rekabet sürecek.

Anlaşılan o ki, sıra Hazar Havzası petrol ve doğal gaz boru hattı için rekabete geliyor. Bu bölgedeki doğal enerji kaynakları; çıkarımı ve üretimi çok uluslu tekeller tarafından paylaşıldı.

Şimdi sıra bu enerjinin dünya pazarlarına taşınmasına geldi. Balkanların bu şekilde halledilmesiyle hegemonya mücadelesinde öncelikle boru hatlarının güzergahına kayacağa benziyor.