deneme

26 Temmuz 2002 Cuma

DÜNYA EKONOMİSİ VE KRİZ

Dünya ekonomisi 2. Dünya savaşından bu yana en derin krizinde. Dünya ekonomisinin üç büyük merkezi olan ABD, Japonya ve AB´de sanayi üretimi 2. Dünya savaşından sonra görülen en derin düşüş sürecinde. Dünya ekonomisini kontrol eden bu üç rekabet merkezindeki ekonominin gelişme seyri, mevcut haliyle ekonomik kriz, diğer ülkelerin ekonomilerini, dolayısıyla bütün dünya ekonomisini kendi girdabına çekmektedir.

Önde gelen çok uluslu tekeller, kapsam ve derinliği henüz kestirilemeyecek bir ölçüde fazla üretim krizi içindeler. Bu seferki fazla üretim krizinde tekeller, önceki krizlere oranla daha güçlü olarak etkilenmekteler. Örneğin 1990/91-94 dünya krizi döneminde 100 Amerikan tekeli arasında 32`sinde (1992) ciro düşüşü görülmüştü. Ciro düşüşü olan tekel sayısı 1993`te 40`a çıkmıştı. Bu kriz döneminde görülen ciro düşüşleri pek derin değildi. Sadece az sayıdaki tekelde ciro düşüşü %10`dan fazlaydı. Bu seferki krizde ise durum, krizin derinliği ve tekellerin etkilenmeleri bakımından oldukça farklı. Daha 2001`de önde gelen 100 Amerikan tekeli arasında 45`inde ciro düşüşleri oldu. Ciro düşüşü 20 tekelde %0 ila %5; 12 tekelde %5 ila %10 ve 13 tekelde de %10 ila %40 arasındaydı.

Benzeri bir gelişmeyi Alman ekonomisinde de görmekteyiz. Bu ülkenin önde gelen tekellerinde ciro düşüşü 2001 yılı itibariyle, Daimler-Chrysler‘de %5,9; E.on‘da %5,7; BHSF`de %9,6; Ergo Sigorta`da %5,7; RWE-Dea`da %5,6; AMB Generali Holding`de %10,2; Infineon Technologies`de %22,1; MAN`da %26,3 ve Degussa`da da %29 oranındaydı.

Bu veriler ve son hafta içinde dünya borsalarında görülen şiddetli düşüşler ve ABD`de yaşanan şirket bilanço skandalları, dünya ekonomisinde hâkim konumda olan tekellerin bu seferki dünya ekonomik krizinin patlak vermesinde önemli ölçüde etkili olduklarını göstermektedir.

Üretimde ve ciroda görülen düşüşler, tekeller arasındaki yok etme, birbirini yutma veya uluslararası çapta sürdürülen iktisadi meydan muharebesine neden olan çelişkileri kaçınılmaz olarak daha da keskinleştiriyor ve kapsamlaştırıyor. Böyle bir süreçte tekeller arasındaki güçler dengesi; önde gelen tekeller arasındaki güç dengesi sıçramalı olarak değişir. Bunun böyle olduğunu ve başka türlü olamayacağını tekeller arasında sürdürülen iktisadi meydan muharebesinde; yok etme, zayıflatma ve devralma stratejilerinde görüyoruz. ABD`de ENRON ve WORLDCOM`un başına gelenleri biliyoruz. 2001 yılı itibariyle Avrupa`nın en büyük 500 tekeli arasında da güç değişimi olmuştur. Özellikle enerji, telekomünikasyon ve bankacılık alanlarında tekellerin güç kıstasına göre yapılan sıralamasında yer değişimi olmuştur. Bazı tekeller ilk sıralara doğru tırmanırken (örneğin BASF 50. sıradan 40. sıraya, RWE 31. sıradan 15. sıraya) bazı tekeller gerilemişler, ya iflasa sürüklenmişler ya da başka tekeller tarafından ucuza devralınmışlardır. Bu gelişmenin, sosyal sonucu işçilerin kitlesel olarak işten atılmaları olmuştur.

- Sanayi Üretimi ve Krizin En Derin Noktası

Emperyalist ülkelerde burjuvazinin ekonomi uzmanlarına hazırlattığı tahminlerin hiçbirisi tutmamıştır. Kriz en derin noktasına ulaştı, artık yeniden yükseliş sürecine giriyoruz vb. sözlerin beş paralık değerinin olmadığını, yığınları aldatmak, dikkatlerini ekonomiden çekmek amaçlı demagoji olduğunu söz konusu bu rekabet merkezlerindeki sanayi üretiminin seyri göstermektedir.

ABD, Almanya ve Japonya`da sanayi üretimi seyri (1995=100)

ABD ALMANYA JAPONYA

Yıllar oran zincirleme oran zincirleme oran zincirleme
endeksi (1) endeksi (1) endeksi (1)
1978 69,4 6,0 80,7 2,5 63,0 6,4
1980 69,7 -2,8 84,7 -0,1 70,8 4,7
1981 70,9 1,7 83,1 -1,9 71,5 1,0
1982 67,0 -5,5 80,4 -3,2 71,7 0,3
1983 69,5 3,7 80,9 0,6 73,8 3,0
1990 86,5 -0,2 101,8 5,1 104,4 4,1
1991 84,8 -2,0 104,7 2,8 106,2 1,7
1992 87,5 3,2 102,4 -2,2 99,7 -6,1
1993 90,5 3,4 95,5 -6,7 95,9 -3,8
1994 95,4 5,4 99,6 4,3 96,8 0,9
1998 116,9 4,7 106,2 3,3 98,5 -7,1
1999 121,8 4,2 107,7 1,4 99,3 0,8
2000 128,6 5,6 113,4 5,3 105,2 5,9
2001 124,5 -3,2 113,3 -0,1 96,8 -7,9
1) Bir yıl öncesine göre

Gerçek durum böyle olmasına rağmen emperyalist burjuvazi, geçiciliği ifade eden birtakım göstergeleri, krizin aşıldığı anlamında yorumlamaya devam ediyor. Yani tekil veriler, esas bağlamından kopartılarak, amaca uygun yorumlanıyor. Bir kaç örnek. Geçen Mayıs ayında ABD`de işsizlerin sayısındaki (resmi verilere göre) gerileme, Amerikan tekelci burjuvazisi tarafından “yükselişin başlangıcı” olarak yorumlandı. Ama Haziran ayında işsizlerin sayısında yeniden artış oldu. Çünkü tekeller işçileri kitlesel olarak işten attılar. Almanya`da geçen Nisan ayında ihracatın ve siparişlerin artması, ekonominin yeniden yükselişe geçmesi olarak yorumlandı. Oysa bu gelişme, kriz içinde bir iniş-çıkışın, dengesiz gelişmenin ifadesiydi ve kapitalist ekonominin seyrinde, kriz döneminde de böylesi iniş-çıkışlar normal bir görünümdür. Ama soruna perakende cirolarındaki ve yatırımların 2001 yılı itibariyle %4,7 gerilemesi göz önünde tutulursa, yani perakende cirosu bazında satışların gerilediği, yatırımların düştüğü göz önünde tutulursa, Nisandaki sipariş ve ihracat artışının belli bir dengesiz gelişmeyi ifade ettiği görülür.

ABD`de sanayi üretiminin gerilemesi, geçici olarak durağanlaşmıştır. Yani üretimin düşmesi durmuş ve belli bir üretim artışı da görülmüştür. Bunun nedeni stokların eritilmesidir. Örneğin bu yılın ilk çeyreğinde ABD`de sanayi üretimi stok değeri 119 milyar dolardan 28 milyar dolara düşmüştür ve ayrıca, kısa bir zaman için de olsa sanayi üretiminde belli bir artış olmuştur. Bu gelişme, Amerikan burjuvazisinin, ekonomide gidişatın olumlu olduğu yorumunu yapmasına neden olmuştur. Oysa ekonominin devrevliğinin her bir aşamasında ve bir bütün olarak ekonomide inişlerin, çıkışların, zikzakların olması doğaldır. Krizde de olsa ekonominin sürekli iniş içerisinde olması düşünülemez. Örneğin satışlar gerilese de, üretim belli bir zaman daha devam eder; Stok üretimi. Ama belli bir noktadan sonra üretim durur veya yavaşlatılır. Bu süreç içinde de stoklar eritilir.

- Borsalardaki Hareketlilik

Enron`un iflasını emperyalist burjuvazi, “ABD`de krizin en derin noktası” olarak yorumladı. Gelişmeler burjuvaziyi bir kez daha yalanladı. Bilanço skandalları ve devam eden fazla üretim krizinin başka tekelleri de girdabına çekmesi, dünya borsalarında yıllardan beri görülmeyen değer kayıplarına neden olmuştur. Geçen Çarşamba (24.07.02) dünya borsaları için bir “kara Çarşamba” olmuştur. ABD`de Daw Joues, Nasdaq, Almanya`da Dax, Fransa`da Coc40, İngiltere`de FTSE100, bunun ötesinde Rusya`da, Japonya`da ve dünyanın başka ülkelerinde endeksler, Worldcom`un iflasa gidişinin açığa çıkmasından sonra birkaç sene önceki değerlere düşmüşlerdi.

Şüphesiz dünya borsalarında yaşanan “kara Çarşamba”, 1929`da yaşanan “kara Cuma” ile karşılaştırılabilecek boyutta bir çöküşün ifadesi değildi. Ama sermaye kıyımı bakımından durum farklıydı. 1929`da borsa krizi sonucunda kıyıma uğrayan sermaye miktarı; yani hisse senetlerine yatırılan sermaye miktarı, ABD`de 50 milyar dolardı. Ama şimdi, Mart 2000`den bu yana ABD borsalarında kıyıma uğrayan, yok edilen hisse senetlerine yatırılmış sermaye miktarı, 1400 milyar dolar tutarında. Bu miktar dünya çapında 7000 milyar dolara varmaktadır. Yani bugün borsa değerleri, oransal olarak 1929`daki kadar gerilememesine rağmen, hisse senetlerine yatırılan ve yok olan sermaye miktarı 1929`daki krizin birkaç mislidir.

Borsalarda yok edilen sermaye miktarının ABD açısından 1400 ve bütün dünya çapında 7000 milyar dolar olması, bu gelişmeden mali sermayenin mutlaka yoğun etkilendiği anlamına gelir. Son birkaç günün gelişmeleri bunun böyle olduğunu, mali sermayenin bu gelişmeden oldukça etkilendiğini göstermiştir. Öyle ki bankalara güven kalmamıştır.

Borsalardaki bu gelişme, tekelleri zor durumda bırakmıştır. Çünkü borsalar, bugün, Lenin`in tespitinin aksine, süreç içinde uluslararası üretimin yeniden örgütlenmesinin önemli düzenleyici araçlarından birisi olmuştur. (Lenin, “Emperyalizm“ yapıtında “serbest rekabetin egemen olduğu eski kapitalizmin yerini, tekellerin egemen olduğu yeni kapitalizmin alması, ifadesini, başka şeylerin yanı sıra, borsanın öneminin azalmasında bulmaktadır“ tespitini yapar. Bkz. C. 22 s.221/222 Alm. Lenin`in bu tespiti o dönem için doğruydu. Ama emperyalizme, tekelci devlet kapitalizminde görülen içsel gelişme, kapitalist üretim biçiminin uluslararasılaşma boyutları, yani üretimin ve sermayenin (banka, borsa vs) uluslararasılaşması, uluslararası alanda sermaye birleşmeleri, “küreselleşme”, borsaların önemini yeniden arttırmıştır. Bu gelişmenin açıklanması ve teorik olarak temellendirilmesi başka bir yazının konusudur. Ama açıklama çerçevesinde de söylenmesi gereken, bugün “borsaların azalan öneme” (Lenin) sahip olmadıklarıdır.) Borsa, sermaye birikiminin önemli kaynaklarından birisidir ve bu alandaki kriz, bu önemli sermaye birikimi kaynağının sınırlandırılması anlamına gelmektedir. 2001`den bu yana yeni hisse senedi çıkartılmıyor. Bundan dolayı zorunlu yatırımlar yapılmıyor ve aşırı borçlanma riski artıyor. Sürekli kredi alabilmek için yeni hisse senetlerini piyasaya sürme yerine mevcut olanların değeri yapay olarak arttırılıyor. Yani yaygın bir şekilde mali sahtekârlığa, bilanço çarpıtmalarına başvuruluyor. Bilanço skandallarına ABD`den birkaç örnek verebiliriz. Son dönemlerde ABD`nin önde gelen tekellerinden MERCK, ADELPHIA, XEROX, IMCLONE, TYCO, MERRILL LYNCH, GLOBAL CROSSING, ENRON ve son olarak da WORLDCOM bilanço sahtekârlığına başvurmuşlardır. Yaşanan ekonomik, kriz birçok tekelin iflasına neden olmuştur. ABD`de görülen son dönemin büyük tekel iflaslarının başında gelen tekeller şunlardır.

Tekel Adı İflas Yılı Miktar (Milyar dolar)

Worldcom 2002 107
Enron 2001 63
Texaco 1987 36
Fin. corp. 1988 34
Global Crossing 2002 26
Adolphia 2002 24
Pacific Gas 2001 21
M corp 1989 20
Kmart 2002 17
NTL 2002 17

Sadece 2002 yılında iflas eden yukarda belirtilen tekellerin toplam iflas değeri 191 milyar dolar. 2001/2002 iflas değeri toplamı ise 275 milyar dolar. Yani bu miktarlara varan sermaye yok edilmiştir, kıyıma uğramıştır. Worldcom, Amerikan tarihinin en büyük iflasıdır.

Önceki yazılarımızda dünya ekonomisinin yeni bir fazla üretim krizine doğru bir seyir izlediğini, bazı emperyalist ülkelerin (ABD, Almanya, Japonya vs) fazla üretim krizi sürecinde olduklarını ve yeni bir fazla üretim krizi patlak verirse bundan, daha önceki krizlerle karşılaştırıldığında, tekellerin daha yoğun etkileneceği tespitini yapmıştık.

Gelinen nokta, fazla üretim krizinin belli ülkelerle sınırlı kalmadığını ve bir dünya krizine dönüştüğünü göstermektedir. Bu krizin ne zaman ve nasıl sonuçlanacağını tahmin etme durumunda değiliz. Ama bu krizin şimdiden tespit edebileceğimiz bazı özellikleri vardır.

- 2001`de başta ABD, Japonya ve Almanya’da patlak veren ve 2002`de dünya krizine dönüşen bu fazla üretim krizi, emperyalist burjuvazinin her derde deva olarak öne sürdüğü “küreselleşme” ve krizlerin sonu savının çürütülmesidir.
- Bu kriz, “küreselleşme‘nin bütün iktisadi ve sosyal sonuçlarını, borsanın önemini arttırarak gözler önüne sermektedir.
- Bu krizden, geçmişleriyle karşılaştırdığımızda, daha çok tekelin yoğun bir şekilde etkilendiğini ve aynı zamanda dünya krizinin patlak vermesinin önemli bir nedeni olduğunu göstermiştir.
- Daha öncekileriyle karşılaştırdığımızda bu kriz döneminde –bugüne kadar- kıyıma uğrayan, yok edilen sermaye miktarının akıl almaz boyutlara vardığını göstermektedir. Örneğin, sadece ABD`de sanayi üretimi kapasitesi 1990`lı yılların başından bugüne 1,5 misli artmıştır. Bu ülkede krizin başlamasından bu yana sürekli sermaye kıyımı yapılmasına, yani kapasite indirimine gidilmesine rağmen, kapasite fazlalığı hala %25`tir. Yani sermaye kıyımına (makine, üretim vb olarak) devam edilecektir. (Dünya otomobil sektöründe ise toplam kapasite fazlalığı %40`tır. Yani mevcut otomobil fabrikalarının üretiminin neredeyse yarısının yok edilmesi söz konusu).
- Sermaye kıyımı, mevcut kapasitelerin yok edilmesi anlamına geldiği için, aynı zamanda bu, işçilerin kitlesel olarak sokağa atılması, işsizler ordusunun sayısal olarak artması demektir. Özellikle ABD ve Almanya`da emperyalist burjuvazinin görüşünün aksine, bu ülkelerde işsizlerin sayısı daha da hızlı bir şekilde artacaktır. Çok sayıda tekelin krizde olması veya krizden etkilenmesi, işçilerin kitlesel olarak sokağa atılacağının açık ifadesidir.
- İşsiz sayısının artması, yığınların alım gücünün daha da düşmesi anlamına gelir. Bu da krizin devamını sağlayan bir durumdur.
- Ekonomik kriz, iflasların sıçramalı artması demektir. Dünya çapında iflasların sayısı son dönemlerde olağanüstü artmıştır. Bu iflaslardan dolayı bu yılın ilk yarısında işyerini kaybedenlerin sayısı 300 bin civarındadır. Sadece Almanya`da iflas eden firma sayısı 2001 yılında, daha öncesine göre %15 artarak 32200`e çıkmıştır ve bu yılın ilk yarısında da bu eğilim %25,2 oranında artarak güç kazanmıştır.
- Bu kriz de, hükümetlerin aldığı ulusal-devletsel kriz yönlendirmesiyle, krizin üstesinden gelinemeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Dünya ekonomisinin her bir ulusal parçasının içice girmişliği, üretimin ve mali piyasaların uluslararasılaşma derecesi, krizi önlemeye hizmet etmesi gereken kriz önlem ve düzenleme olanaklarını boşa çıkartmıştır. Örnek; ABD`de kredi faizleri 40 yıl öncesinin seviyesine (%1,75) düşürülmesine rağmen ne yatırım kredilerinde nede tüketici kredilerinde bir canlanma olmuştur. Yani üretim teşvik edilememiştir. Tersine ABD`de faizlerin düşmesi, sermayenin bu ülkeden kaçmasına ve AB ülkelerine akmasına, yani Euro`nun Dolar karşısında değer kazanmasına neden olmuştur.
- 2002 dünya ekonomik krizi, önde gelen emperyalist ülkelerde görece eş zamanlı patlak vermiştir. Ama buna rağmen eşit olmayan gelişme yasası etkisini başka bölgelerde/ülkelerde gösteriyor. Örneğin Doğu Avrupa ülkelerinin bir kısmında ekonomik kriz henüz başlıyor ve bu gelişme, AB ülkelerini kaçınılmaz olarak olumsuz etkileyecektir. Bunun ötesinde Latin Amerika‘da Arjantin, Uruguay, Paraguay gibi ülkeler krizle boğuşuyorlar. Türkiye`de, jeostratejik konumundan dolayı ve Amerikan emperyalizminin jeopolitik çıkarlarına hizmet olasılığından dolayı 2001`den bu yana devam eden ekonomik krizi aşmak için aldığı mali yardımın etkisiyle üretimde görülen, ama henüz krizi aşmaya yetmeyen görece üretim artışının devam edip etmeyeceği belirsizdir.

Türk ekonomisinde söz konusu olan belli canlanma, dünya krizinin ortaya çıkaracağı bazı olanaklardan yararlanarak üretimin görece hızlı artışına neden olabileceği gibi, dünya krizinin derinleşmesi durumunda, dış mali “yardım“ın durmasına ve krizin yeniden derinleşme sürecine girmesine de neden olabilir.