MUSTAFA
SUPHİ VE ETHEM NEJAT’IN YAŞAMLARINDAN
Mustafa
Suphi
Mustafa
Suphi yoldaş, 1883 yılında, o zaman Trabzon’a bağlı Giresun
kazasında doğmuştur. Babası memur olduğundan dolayı ilk ve
orta öğrenimini Kudüs, Şam ve Erzurum gibi çeşitli yerlerde
yapan M. Suphi, İstanbul’da hukuk öğrenimini tamamladıktan
sonra siyasi ilimler okulunda eğitim görmek için Paris’e gider.
Öğrencilik yıllarında Tanin gazetesinin muhabirliğini de yapan
Mustafa Suphi, 1910’da “L’Ecole libre des sciences politiques”i
bitirir.
Mustafa
Suphi, İstanbul’a döndükten sonra yaşamını gazetecilik ve
öğretmenlik yaparak kazanır: Tanin, Servet-i Fünun ve Hak
gazetelerinde yazılar yazar. “Ticaret Mekteb-i Ali”sinde,
“Malumatı Hukuki’ye”, “Darülmuallimini Aliye” ve “Mektebi
Sultani”de iktisat bilimi hocalığı yapar.
Suphi’nin
öğrencilik yıllarında işçi hareketine ilgi duyduğu, işçi
örgütlerini, sendikaları sosyolog olarak incelediği
bilinmektedir. Açık ki, o, Fransız işçi hareketinin etkisi
altında da kalmıştır. Ama Mustafa Suphi’nin o dönem gerçekten
komünist olduğu pek söylenemez. Ama o, sosyalist düşüncelere
açık olan, bu düşüncelere sempati duyan bir aydındır.
Mustafa
Suphi, siyasi yaşamına özgürlük savaşçısı ve örgütçü
olarak başlar. O, 1912 yılında “İttihat ve Terakki”
gericiliğine karşı mücadele etmek için “Milli Meşrutiyet
Perver Fırkası”nı kurma amacıyla “İtham” gazetesini
çıkarmaya başlar.
1913
senesinde ise Mehmet Şevket Paşa’nın öldürülmesi meselesinden
dolayı Sinop’a sürgüne gönderilenlerin biri de Mustafa
Suphi’dir.
Mustafa
Suphi, bazı arkadaşlarıyla birlikte Sinop’tan Rusya’ya kaçar
ve çarlık Rusyası’na siyasi mülteci olarak sığınır. I.
Dünya Savaşı patlar ve o, “Düvel-i Muhasıma Teb’ası”
olduğu için Kaluga iline sürgün olarak gönderilir. Mustafa Suphi
orada boş durmaz. Türk kökenli devrimcilerle tanışır, işçiler
arasında devrimci propaganda yapar.
Almanların
Polonya üzerinden ilerlemeleri üzerine Mustafa Suphi de diğer Türk
esirleriyle birlikte Kaluga’dan Ural’a gönderilir. Mustafa
Suphi, burada; esaretin bütün güçlüklerine rağmen esir Türkler
arasında devrimci propaganda yapar, onları örgütler.
Mustafa
Suphi bu dönemde emperyalizmi, “sahte sosyalist ve
milliyetçileri” teşhir eden bir yazı yazar. Ne var ki, bu yazıyı
yayımlama imkanı bulamaz ve yazı, istenmeyen nedenlerden dolayı
emanet edilen Osman adında genç bir komünist tarafından yakılır.
Ekim
devriminden sonra Mustafa Suphi Moskova’ya gelir. Moskova’da
Rusya Komünist Partisi ile ilişkiye geçer. Orada Tatar ve Başkurt
devrimcileriyle birlikte “Yeni Dünya” gazetesini çıkartır.
Bu, ilk Türk komünist gazetesidir.
Mustafa
Suphi, 25 Temmuz 1918’de Moskova’da “Moskova Müslüman
Komiserliği” binasında “Türk Sol Sosyalistlerinin Birinci
Kongresi”ni toplar. Kendisinin başkan seçildiği bu kongrede Türk
işçi ve köylülerinden oluşan 20’ye yakın delege, Rusya
Komünist Partisi’nden, Müslüman Komünistler ve Müslüman
Sosyalistler Komitesi’nden, İdil-Ural Tatar ve Başkurtlardan
temsilciler ve Petrograd ve Moskova’dan gazeteciler hazır
bulunurlar. Bu kongre TKP’nin kuruluşu için atılan ilk
adımdır.
Mustafa
Suphi Kasım 1918’de Moskova’da düzenlenen Müslüman
Komünistler Birinci Kongresi’ne katılır. Bu kongrede
“Milliyetler Halk Komiserliği”ne (Stalin önderliğinde) bağlı
olarak kurulan “Doğu Halkları Merkezi Bürosu”nun Türk
Seksiyonu Başkanlığı‘na getirilir.
Mustafa
Suphi, Rusya’daki Türk esirleri ve diğer halklar arasında Ekim
devriminin propagandasını yapmak için Moskova, Kazan, Samara,
Saratov, Rezan, Esterhan gibi şehirleri dolaşır ve buralar da Türk
komünist örgütlerini kurar. Nitekim o, 1919’da bu örgütler
tarafından III. Enternasyonal’in Birinci Kongresi’ne delege
olarak gönderilmiştir.
Mustafa
Suphi, 22 Ocak 1919’da Kırım’a gider ve orada “Müslüman
Komünistler Ülke Bürosu”nu açar. Mustafa Suphi Kırım’dayken
“Yeni Dünya” gazetesinin yayınına devam edilir, aynı zamanda
“Kırım Haberleri” adında yeni bir gazete daha çıkartılır.
Denikin
orduları 1919 baharında Kırım’a saldırıya geçince Mustafa
Suphi de 23 Nisan 1919’da Odessa’ya geçer ve faaliyetlerini
orada sürdürür.
Mustafa
Suphi’nin bu bölgelerdeki faaliyetlerinin sonucu olarak Türkçe’ye
çevirilen birtakım yazılar, belli bir eğitimden geçmiş bazı
işçi ve köylü esirler, kaçak Türk kayıkçılarıyla Türkiye’ye
gönderilirler.
İngilizlerin
İstanbul’u işgalinden sonra, Anadolu’da gelişen
antiemperyalist mücadeleye katılmak için Suphi harekete geçer.
Ama gerekli görüldüğü için o, Türkistan’da kalır. Mustafa
Suphi, Türkistan’da “Yeni Dünya” gazetesini çıkarmaya devam
eder ve faaliyet alanı Çin, Kaşgar, Buhara, Hiran, İran ve
Türkiye’yi kapsadığı belirtilen “Beynelminel Şark Şurası”nı
(Enternasyonal Doğu Konseyi) kurar, Taşkent’teki komünist
örgütleri yeniden düzenler ve bir de Doğu cephesi komutanlığına
bağlı olan bir Türk Kızıl Ordusu kurar.
1920’de
Azerbaycan’da Sovyet devrimi gerçekleştirilir ve Mustafa Suphi
bunun üzerine 27 Mayıs 1920’de Baku’ya geçer.
Mustafa
Suphi, Bakü’de daha önce oluşmuş olan “Türkiye Komünist
Fırkası”nı, ittihatçılardan temizlemek amacıyla dağıtır.
“Bakü Komitesi Nezdinde Bir Türk komünist Şubesi”ni kurar,
açtığı bir siyasi okulda 100 kadar Türkü komünist olarak
yetiştirir ve nihayet Rusya ve Türkiye’de (İstanbul ve Anadolu)
kurulmuş olan 15 örgütün gönderdiği 32 tam yetkili ve 42
gözlemci delegeyle (toplam 74) 10 Eylül 1920’de Baku’da “Umumi
Türk Komünistler Kongresi”ni toplar. Bu, Türkiye Komünist
Partisi‘nin kuruluş kongresidir. Kongre, hazırlanan ve tartışmaya
sunulan parti tüzük ve programını onaylar.
TKP’nin
kurulmasından sonra Mustafa Suphi, Mustafa Kemal hükümetiyle
görüşmeyi, Türkiye’ye dönerek ulusal kurtuluş savaşına
katılmayı önplana çıkartır. Bir dizi zemin yoklama, aracılar
vasıtasıyla haberleşme, yazışma sonrası Mustafa Suphi, Ethem
Nejat ve daha 13 komünist, yeni Sovyet elçisi Budu Mdivan’inin de
bulunduğu kafile ile yola çıkar.
28
Aralık 1920’de Kars’a gelirler. Türk burjuvazisi bolşevik
hareketin gelişmesinden, kendini aşmasından ve siyasi önderliğe
alternatif olacağından çekinmektedir. Bunun için komünistlerin
Anadolu’ya geçmelerini engellemeye uğraşır. Kars’ta
bekletilirler, halk sizleri istemiyor havasını uyandırmak amacıyla
çeşitli yerlerde (Erzurum) provokatif gösteriler örgütlenir.
Erzurum’a sokulmayan kafile Batum’a geçmek üzere Trabzon’a
gönderilir. Trabzon’da da provokatif gösteriler düzenlenir.
Sonrası belli: Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve daha 13 komünist
Batum’a gönderilmek için 28-29 Ocak 1921’de bir motor ile
Karadeniz’e açılırlar. Aynı gece, arkalarından yetişen başka
bir motordaki katil sürüleri, burjuvazinin çıkarına 15 komünisti
Sürmene açıklarında katlederler.
Ethem
Nejat
Ethem
Nejat 1887’de doğmuştur. Eski bir Türkçü’dür.
İttihatçılarla ilişkilerinden dolayı 1908’den önce yurt
dışına kaçmıştır. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra da
İstanbul’a dönmüştür.
Nejat’ın
sosyalist düşünceleri benimsemesi pek eski değildir. Nejat’ın
“sosyalistliği ancak 1919 senesinde başlıyordu”. O da tam
anlamıyla Marksizmi kavrama temelinde bir sosyalistlik değildi. O
zamanlar Türk sosyalistlerinin ve komünistlerinin Marksizmi genel
kavrayışları Ethem Nejat’a da yansıyordu.
Ethem
Nejat eskiden beri, gençlerin ve yoksul emekçilerin örgütlenmeleri
gerektiği düşüncesine sahipti. Onun 1910 ve 1914 senelerinde
Eskişehir’deyken Anadolu’nun çeşitli merkezlerinde
öğretmenleri örgütlemek için verdiği uğraşıları çeşitli
mektuplarında görmekteyiz.
Ethem
Nejat, sanatkarlardan, ustalardan olan ve ustabaşılardan oluşan
“Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti”nin savaş döneminde giderek
Türkleşmesinde ve “Türk Sanatkarları Yurdu” adını almasında
belirleyici bir rol oynamıştır. O, etnik köken itibariyle Çerkez
olmasına rağmen 1917 senesine kadar tam bir “Türkçü”ydü ve
bu konuda bir çok makale yazarak yayınlamıştı. “Fakat Ethem
Nejat Türkçülüğünde de bir yenilik ruhu, yeniye koşmaya doğru
(bir) eğilimin varlığını inkar etmemek gerekir”. Bu anlamda
Ethem Nejat’ın Türkçülüğü ile iktidarın tutuculuğu
birbirine karıştırılmamalıdır. “Onun takip etmekte olduğu
Türkçülük, ‘Ziya Gökalp’in mistik, skolastik idealizmle
karışık propaganda yapmakta olduğu ve bir ‘Osmanlı’
gazetecisi tarafından bilhak ‘kara
tehlike’
diye resmiye edilmiş olan ‘mürteci Türkçülük’ten tamamen
ayrı idi.”
Bu
dönemin Ethem Nejat’ı, milliyetçi bir sosyalistti. Onda “milli
sosyalizm” anlayışı hakimdi. Öğretmenler ve sanatkarlar
arasında yaptığı propaganda ondaki bu eğilimi göstermektedir.
1918
senesinde Ethem Nejat hem Türkçülüğü, hem de “milli
sosyalistliği” düşünce dünyasında bütünleştirebiliyordu.
1918-1919
döneminde Ethem Nejat Almanya’dadır. Orada komünist hareketi ve
Alman işçi hareketini yakından izleyen ve bazı arkadaşlarıyla
Almanya’daki sınıf mücadelesine fiilen katılan Ethem Nejat,
Marksizmi daha yakından tanıma, irdeleme olanağına kavuşuyor,
ondaki Marksist düşünce derinleşiyordu. Bu dönemde Ethem Nejat,
III. Enternasyonal’le bütünleşiyordu.
“Kurtuluş”un
1. sayısında (20 Eylül 1919) çıkan “Proletarya Kimlerdir?”
makalesi Ethem Nejat’taki gelişmeyi gösterir. O, orada şöyle
diyordu:
“Nüfusumuzun
yüzde doksan beşi proletarya olan Türk’ün, menfaat ve refahını
sosyalizmde araması pek makul ve doğru bir çaredir.”
Yurt
dışına kaçtıktan sonra Fransa ve Amerika’ya da giden Nejat,
İstanbul’a döndükten sonra öğretmen olarak çalışmaya
başlar. I. Dünya Savaşı öncesi dönemde Manastır, Bursa ve
İzmir’in öğretmen okullarında müdürlük ve maarif müdürlüğü
görevlerinde bulunur. Bu dönemde Ethem Nejat, “Sura-yı Ümmet”,
“Siper-i Saika”, “Say ve Amel” gibi gazete ve dergilere
makaleler yazmış, “Terbiyevi Yeni Fikir” adında pedagojik bir
dergi çıkartmıştır. Ethem Nejat’ın, İzmir’de öğretmen
okulu müdürlüğü yaparken Aydın ili genel meclisi için verdiği
rapor, “Terbiye-i İptidaiye Islahası” adı altında bir
kitapçık olarak yayınlanmıştır.
Ethem
Nejat’ın 1912’de “Türk Yurdu” dergisinde Şubat-Mart
aylarında çıkan ve iki sayı devam eden “Manastır’da Hayat-ı
Aile” başlıklı iki makalesinin olduğu da söylenmektedir.
Nejat’ın
1913’te İstanbul’da yayınladığı “Tekamül ve Kanunları”
adlı çalışmasını, U. Z. Ülkem, Türkiye’de yazılmış ilk
sosyoloji kitaplarından birisi olarak tanımlar.
I. Dünya
Savaşı döneminde E. Nejat, Eskişehir maarif müdürlüğü yapar
ve gönüllü olarak da askerliğe gider. Daha sonra “Maarif
Nezareti Neşriyat Dairesi”nde (Öğretim ve Eğitim Bakanlığı
Yayın Dairesi) görevliyken, Eylül 1918’de araştırma amacıyla
Almanya’ya gider.
Yurda
döndükten sonra siyasi faaliyetlerini, 23 Eylül 1919’da
İstanbul’da kurulan “Türkiye İşçi ve Çiftçi
Sosyalist Partisi” ve onun yayın organı olan “Kurtuluş”
dergisinde sürdürür. E. Nejat, bu partiyi, bir aydınlar partisi
olarak görür ve “sosyal demokrat” ve “Türkiye Sosyalist”
örgütlerini de halk kitlelerinin örgütleri olarak değerlendirir.
Amacı kitlelerle birleşmek olduğu için bu üç kuruluşun
birleşmesi için başarısız kalan bir mücadele sürdürür.
Bu
başarısız faaliyetten sonra, Ethem Nejat Rusya’ya geçer. TKP’nin
kuruluş kongresine katılır. O, 28-29 Ocak 1921’de Mustafa Suphi
ve diğer 13 komünist ile birlikte katledilir.
Buradaki
verilerin derlendiği kaynaklar:
1-“Mustafa
Suphi ve Yoldaşları”, Günce Yayınları, İstanbul 1977. Bu,
1923’te Moskova’da Kızıl Şafak Matbaası tarafından basılan
kitabın yeni bir baskısıdır.
2-Mete
Tuncay; Türkiye’de Sol Akımlar (19081925), 1, 3. basım 1978,
3-A.
Cerrahoğlu; Tükiye’de Sosyalizmin Tarihine Katkı, İstanbul,
1975.
4-İ.
Topçuoğlu; “Neden 2. Sosyalist Partisi - TKP Kuruluş ve
Mücadelesinin Tarihi, 1914-1960, Kitap I ve II, 1976.
5-Tarık
Zafer Tunaya; Türkiye’de Siyasi Partiler, C. I ve II, 2. baskılar
19841986),
6-“Der
Tod der Türkischen Kommunisten” -”Türk Komünistlerinin Ölümü”,
Kommunistische Internatinale, Sayı 17, s. 554-558, 1921.
Proleter
Doğrultu, Sayı 9, Ocak - Şubat 1997