deneme

11 Ağustos 2017 Cuma

DÜNYA VE TÜRKİYE EKONOMİSİNDE GENEL GELİŞME EĞİLİMİ (I)


DÜNYA VE TÜRKİYE EKONOMİSİNDE GENEL GELİŞME EĞİLİMİ (I)

I-DÜNYA EKONOMİSİ

1- Dünya sanayi üretimi
Bu yazıda dünya ekonomisi üzerine ayrıntılı bir analiz yapmayacağız. Mayıs-Temmuz 2015 tarihli makaleden (BİR AYRIK OTU HİKAYESİ! Dünya Ekonomisinde Çevrim (Konjonktür) Seyri) buyana dünya ve ülke grupları bazında ekonomin seyrinde dikkate değer değişimlerin olup olmadığını ele alacağız. Bu nedenle bu yazının “BİR AYRIK OTU HİKAYESİ” yazısıyla birlikte ele alınması doğru olur. (O makalede veriler 2005 = 100 ve bu makalede de 2010 = 100 bazında değerlendirildi). Bu makalede yeni olan, sanayi üretiminin Mayıs 2015-Nisan 2017 arasındaki seyrinde ne türden değişimin olduğudur.

Öncesi bakımından:
Dünya sanayi üretiminin kriz öncesindeki en yüksek seviyesinden Mayıs 2015'e kadarki seyri üç aşamadan oluşan bir süreçtir.

Birinci aşama: Bu aşama konjonktürün kriz evresini ifade eder; yani dünya sanayi üretiminin krize girmesinden çıkmasına kadarki süreç. Dünya sanayi üretimi Şubat 2008 itibariyle en yüksek seviyesinden Şubat 2009 itibariyle dibe vuruyor.
Kasım 2010'da Şubat 2008'deki seviyesini aşıyor. Seviye aşma süreklilik kazandığı için Kasım 2010'u dünya sanayi üretiminin krizden çıkış dönemi olarak tanımlıyoruz.

İkinci aşama: Bu aşama üretimde canlanmanın-artışın gözlendiği süreci ifade eder. Kavramsal olarak literatürde bu sürece konjonktür hareketinde üretimde canlanma aşaması denir. Bu aşamada üretim hızla yüksek oranlarda artabileceği gibi, yavaş ve küçük oranlarda, bir önceki aya göre gerileyerek de artabilir. Nitekim bu aşamada dünya sanayi üretimininde hızlı bir artışı değil, yavaş ve küçük oranlarda bir artış söz konusu olmuştur. Toplamda krizden çıkışı ifade eden Kasım 2010 ve Aralık 2014 arasında üretimde 14,6 puanlık bir artış gerçekleşmiştir.

Üçüncü aşama: Aralık 2014-Mayıs 2015 arasıdır. Aralık 2014 üretimde bir kırılma noktasını oluşturmaktadır. Bu aydan sonra dünya sanayi üretimi inişli-çıkışlı olarak sürekli gerilemektedir. Açık ki, burada üretimde belli bir durgunluk söz konusudur.
Burada soru şu: Dünya sanayi üretimindeki söz konusu bu gerileme; inişli-çıkışlı durgunlu süreci bugün de veya Nisan 2017 itibariyle de devam ediyor mu? Aşağıdaki grafikte de gördüğümüz gibi bu süreç açık ki devam etmiyor.



Yukarıdaki grafikte şunu görüyoruz: Krizden çıkışı ifade eden Kasım 2010 ve Aralık 2014 arasında üretimde 14,6 puanlık bir artış gerçekleşiyor. Aralık 2014-Mayıs 2105 arasında bir durgunluk sürecinde geçiliyor ve 2010=100 bazında Haziran 2105-Nisan 2017 arasında dünya sanayi üretimi yüzde 115’den yüzde 120,4’e çıkarak 5,4 puanlık bir artış gösteriyor.

Dünya sanayi üretiminin seyrindeki dördüncü aşama diyeceğimiz bu gelişme bize sadece şunu göstermektedir: Dünya sanayi üretimi (dolayısıyla dünya ekonomisi) oldukça kırılgan olmanın ifadesi olan inişli-çıkışlı durgunluk aşamasından daha az kırılganlığın olduğu belli bir canlanma aşamasında seyretmektedir. Üretimin gelişme yönünü gösteren eğilim çizgisinden de bunun böyle olduğunu anlıyoruz. Ama bu, bugün-yarın yeni bir fazla üretim krizinin patlak vermeyeceği, hızlı bir değişimin; krize doğru gidişin olmayacağı anlamına gelmez. Bunda önde gelen ülke ekonomilerinin seyri belirleyici olacaktır.

Gelişmiş” ve “gelişen” ülkeler toplamında aylık sanayi üretiminin seyri:
Bu grafikte önemli olan, sanayi üretiminin söz konusu bu ülke gruplarında ve dünya çapında ne kadar büyüdüğünden veya küçüldüğünden ziyade genel eğilimin yönünü göstermektir. Bu anlamda grafikte şunu görüyoruz.
1-Krizden en erken, gelişen ülkelerde sanayi üretimi çıkıyor; Eylül 2009.
2-Dünya sanayi üretimi de Kasım-Aralık 2010’da krizden çıkıyor.
3- Gelişmiş ülkelerde sanayi üretimi ise hala kriz öncesi seviyesine ulaşamamıştır.


Bu durumda, sanayi üretimi bazında dünya ekonomisinde, ekonominin ülke grupları bakımından daha önceki değerlendirmelerde gösterdiğimiz farklı eğilimleri hala devam etmektedir.

Dünya sanayi üretimi bu her iki ülke grubundan kaynaklanan dinamiğin etkisinde seyretmektedir: Gelişen ekonomiler, sanayi üretimini artış eğilimine çekerken, gelişmiş ülke grubunda sanayi üretimi, dünya sanayi üretimini krize doğru çekmektedir. 
 

Yukarıdaki grafikte 2008 krizinden bu yana süreklilik, adeta istikrarlı süreklilik arz eden gelişmeyi görmekteyiz: Avro Bölgesi ekonomileri toplam sanayi üretimi hala krizdedir; kriz öncesi seviyesini aşamamıştır, Nisan 2017 itibariyle o seviyeden 8,5 puan geridedir. Buna karşın Asya’nın gelişen ekonomilerinde toplam sanayi üretimi, Haziran 2008’deki kısa süreli üretim gerilemesini Nisan 2009’da aşıyor. Bu ekonomilerde sanayi üretimi, Nisan 2009-Nisan 2017 arasında sürekli artmıştır. Bu, Nisan 2009’dan Nisan 2017’ye 61,2 puanlık bir artıştır.

2-Önde gelen emperyalist ülkelerde (ABD, Almanya, Fransa, Japonya) sanayi üretimi

OECD verilerine göre yıllık sanayi üretimi Fransa’da 2016’da 2008’deki kriz öncesi seviyesini henüz aşamamış (2008=110,3, 2016= 100,8; -9,5 puan). Aynı durum Japonya ve İngiltere için de geçerlidir. İngiliz sanayi üretimi 2008’deki (kriz öncesi) en yüksek seviyesini 2016’da da aşamadı; 2008=106,0, 2016= 99,8; -6,2 puan. Japon sanayisi de 2008’deki seviyesini aşmaktan uzaktır. 2008=110,1 ve 2006=97,1; -13 puan.

Alman sanayi üretimi kriz öncesi seviyesini 2016’da aşmış durumda: 2008=108,3, 2016=112,3; +4.
Amerikan sanayisinde de benzer bir gelişme söz konusu. Bu ülke sanayisi kriz öncesi seviyesini 2016’da 2,3 puanla aşıyor.

Alman ve ABD sanayi üretimi 2010=100 bazında 2013’de krizden çıkmıştı. 2013’ten bu yana Alman sanayisinde üretimde yükseliş trendi, Amerikan sanayisinde de gerileme trendi görülmektedir. Aşağıdaki grafikte bu eğilimleri görüyoruz.


Bu ülkelerde sanayi üretiminin seyrini yılın çeyrekleri bazında ele aldığımızda da aynı eğilimleri görüyoruz. 2008’deki kriz öncesi seviyesine ulaşamamış, bundan dolayı da hala kriz içinde olan Japonya, Fransa ve İngiltere 2008’deki seviyenin altında birbirine yaklaşık verilerle bir durgunluk sürecini ifade ederken, Almanya ve ABD sanayi üretimi, krizde olmamasına rağmen 2011’den itibaren belli bir üretim seviyesinde, yine birbirine yakın değerlerle başka bir durgunluk sürecini ifade etmektedir.
Bu gelişmeyi 2011’den itibaren grafikleştirelim.


2012’nin ilk çeyreği ile 2017’nin ilk çeyreği arasında Fransız sanayi üretimi 102,7-101,8; Alman sanayi üretimi 108,7-113,9; Japon sanayi üretimi 93,0-99,3; İngiliz sanayi üretimi 99,5-100,5 ve Amerikan sanayi üretimi de 102,4-110,0 bandında seyrediyordu.

3-Entegre ülke gruplarında sanayi üretiminin seyri


2008-2016 arasında Avro Bölgesi (19 ülke) sanayi üretimi 109,7-104,8; AB (28 ülke) sanayi üretimi 108,7-105,6; G7 sanayi üretimi 108,1-105,7; OECD-Avrupa sanayi üretimi 107,7-107,3 ve OECD toplamında sanayi üretimi de 105,7-107,3 bandında seyrediyordu. Bu durumda 2008-2016 arasında Avro Bölgesi (19 ülke) sanayi üretiminde -4,9 puan; AB (28 ülke) sanayi üretiminde -3,1 puan; G7 sanayi üretiminde -2,4 puan; OECD-Avrupa sanayi üretiminde -0,4 ve OECD toplamında sanayi üretiminde de 1,6 puan fark vardı; Bu veriler, sadece OECD toplam sanayi üretimini krizde olmadığını, diğer kategorilerde olan ülke gruplarında sanayi üretiminin hala krizde olduğunu göstermektedir.

Yılın çeyreklerine göre:

Bu ülke gruplarında farklı değerler bazında iki durgunluk süreci görmekteyiz. İlk durgunluk süreci söz konusu ülke gruplarının hepsi için geçerli. 2011’in başından 2013’ün ikinci yarısına kadar devam eden bir durgunluk süreci. Bu süreçte üretim değerleri örneğin 2011’in ikinci çeyreğinde 100,4 ila 101 ve 2013’ün üçüncü çeyreğinde 99,6 ila 102,9 arasında değişmektedir. İkinci süreçte üretim değerlerinde belli bir artış olmakta ama üretim yaklaşık aynı düzeyde devam etmektedir. Bu süreç de 2014’ün ilk çeyreğinden bugüne kadar devam etmektedir. Bu süreçte değerlerdeki farklılaşma veya ülke gruplarının üretim değeri bazında ayrışmasında OECD toplamında sanayi üretimi belirleyicidir. Bu da Avrupa dışı OECD ülkelerindeki üretim dinamiğinden kaynaklanmaktadır.

Krizin patlak verdiği 2008’den günümüze baktığımızda şunu görüyoruz:
Avro Bölgesi (19 ülke) yılın çeyreklerine göre hala krizdedir; 2008’in ilk çeyreğindeki 113,8 değerini 2017’nin ilk çeyreğinde de aşamamıştır. Bu çeyrekteki üretim değeri 106,0; yani 113,8-106 = -7,8 puan.

AB de (28 ülke) yılın çeyreklerine göre hala krizdedir; bu entegrasyonda sanayi üretimi 2008’deki kriz öncesi en yüksek seviyesini (112,6) 2017’nin ilk çeyreğinde de aşamamıştır (107,1); 112,6-107,1 = -5,5 puan.

Yılın çeyreklerine göre sanayi üretimi G7 ülkelerinde de 2008’deki en yüksek seviyesini (112,19 2017’nin ilk çeyreğinde aşamamıştır (106,9).

Sanayi üretimi OECD Avrupa ve OECD toplamında da 2008’deki kriz öncesi seviyesine ulaşamamıştır.

Tabii bu değerler yılın çeyrekleri bazında olduğu için ülkenin krizde olup olmadığını göstermekten ziyade uzun vadede sanayi üretiminin seyrini göstermeye daha uygundur. Sanayi üretiminin yıllara göre gelişmesi yukarıda belirtildiği gibi bu ülke gruplarından sadece OECD toplamının krizde olmadığını göstermektedir.

Dünya sanayi üretimi ve önemli emperyalist ülkelerde sanayi üretimi bazında ekonominin seyri hakkında şu sonuca varabiliriz:

Veriler, ABD ve Almanya’da sanayi üretiminin kriz öncesi en yüksek seviyenin üzerinde olduğunu, adı geçen diğer emperyalist ülkelerde, Avro Bölgesi’nde, AB ve G7 ülkelerinde kriz öncesi en yüksek seviyenin altında kaldığını göstermektedir. Bu durumda ülke olarak Almanya ve ABD, ülke grupları olarak OECD toplamı kriz sürecini geride bırakmışlardır. Ama yine yukarıda da gösterdiğimiz gibi krizde olmayan ülkelerde ve OECD toplamında sanayi üretiminin bir yükselişi değil, durgunluk içinde; inişli-çıkışlı bir seyri söz konusudur.

Kriz, emperyalist ülkelerde hemen hemen aynı dönemde; ay ve çeyrekte patlak vermesine rağmen, krizden çıkış süreci her bir ülkede oldukça farklı gelişmiştir. Yukarıdaki grafiklerde bunun görüyoruz.
Bu gelişmeyi şöyle de ifade edebiliriz: Krizden çıkışın göstergesi olarak dünya ekonomisinde ve bu ekonomiyi etkileyen ülke ekonomilerinde konjonktür çevriminde bir yükseliş aşaması görmüyoruz. Kriz çevriminin yükseliş aşaması yerine hem bir bütün olarak dünya ekonomisinde hem de tekil ülkelerin ezici çoğunluğunda sanayi üretiminde büyüme ve küçülmenin birlikte var oldukları bir süreçten; inişli-çıkışlı durgunluk sürecinden geçildiğini ve bu sürecin hala devam ettiğini görüyoruz.

4-BRİC ülkelerinde sanayi üretimi

BRIC diye adlandırılan Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya sanayi üretiminde de büyüme dinamiğinin yerine durgunluk ve üretimde gerileme, Brezilya örneğinde olduğu gibi kriz öncesi seviyenin gerisine düşme süreçleri hakim hale gelmiştir. Bu nedenle, genel anlamda bu ülkelerde sanayi üretiminin inişli-çıkışlı bir durgunluk sürecinde olduğunu söyleyebiliriz. 
 

Aslında sanayi, üretiminin gelişmesi bakımından bu dört ülkede üç farklı eğilim görülmektedir:
-Çin sanayi üretimini diğer ülkelerde sanayi üretimine nazaran hızlı büyümesini sürdürmektedir. Ama bu büyüme oranları 2009-2015 dönemiyle karşılaştırıldığında oldukça küçülmüştür. Bu da Çin sanayi üretiminin kendi seyri içinde belli bir durgunluk sürecinden geçtiğini göstermektedir.
-Rusya ve Hindistan’da sanayi üretimi 2015’ten bu yana belli bir durgunluk içindedir.
-Brezilya’da sanayi üretimi oldukça kırılgan bir süreçten geçmektedir. Üretimde 2014’de 2010’e göre 16,7 puanlık bir düşüş söz konusu. 2014’ten 2015’e üretimdeki yeniden artışı göz önünde tutarsak bunu yeni bir krizden ziyade birtakım faktörlerin neden olduğu ara bir kriz olarak görebiliriz. Sonraki dönemde de üretimde gerileme devam etmiştir; Yılın çeyrekleri bazında sanayi üretimi, 2010=100 bazında 2016’nın ilk çeyreğinde yüzde 82,7’ye kadar düşmüştür (100-82,7=1 -17,3). Son bir sene (2016/I-2017/I) içinde üretim 82,7-83,8 bandında seyretmektedir. Bu gelişmeyi aşağıdaki grafikte görmekteyiz.


BRIC ülkeleri bağlamında bu veriler, bu ülkelerde de krizden çıkıştan veya kriz etkilenmesinin üstesinden gelindikten sonra sanayi üretiminin gelişmesinde farklı süreçlerin olduğunu görmekteyiz: Rusya ve Hindistan’da sanayi üretimi durgunluk; Çin’de büyüme oranlarının küçüldüğü ve Brezilya’da krizsel, ara kriz sürecinin söz konusu olduğu üç farklı eğilimi görüyoruz.

5- MİST ülkelerinde sanayi üretimi





















BRIC ülkeleri sanayi üretiminde gördüğümüz eğilmeleri MIST (Meksika, Endonezya, Güney Kore ve Türkiye) ülkeleri sanayi üretiminin gelişmesinde de görmekteyiz.
Bu ülkeler grubunda en dinamik olanı Endonezya’dır. Diğer ülkelerden farklı olarak Endonezya sanayi üretimi sürekli büyümüştür. Aylık verilerdeki inişler çıkışlar yıllık bazda büyümenin sürekliliğini fazla etkilememiştir. Bunun böyle olduğunu yukarıdaki grafikte görüyoruz.

Aşağıdaki grafikte de son bir yıl içinde aylık büyüme bazında bu ülkelerde sanayi üretiminin seyrini görmekteyiz. Burada da Endonezya sanayi üretiminin oldukça dinamik bir büyüme sergilediğini, Türkiye’de sanayi üretiminin G. Kore ve Meksika’ya göre daha canlı olduğunu ve Meksika ve G. Kore sanayi üretiminin de oldukça kırılgan olduğunu görmekteyiz. 
 





















Aşağıdaki grafikte söz konusu bu ülkelerde yılın çeyreklerine göre sanayi üretimi Meksika ve G. Kore ekonomilerinin 2014’ten bu yana inişli-çıkışlı durgunluk içinde olduklarını göstermektedir.


G. Kore sanayi üretimi 2014’ün ilk çeyreği ile 2017’in ilk çeyreği arasında (109,7 -111,7= 2) 2 puanlık bir bantta seyretmekte; 2016’nın son çeyreğine göre hesaplarsak, bu band (109,7-109,9=0,2) 0,2 puanlık bir farka denk düşmektedir.

Meksika sanayi üretimi de 2014-2017 çeyrekleri arasında (107,5-109,6=2,1 puanlık farklılık arz eden bir bantta seyretmekteydi.

Sonuç itibariyle:
Türkiye, Meksika ve G. Kore’de sanayi üretimi her biri için farklı eğilimlerde inişli-çıkışlı durgunluk süreci devam etmektedir. Sadece Endonezya'da sanayi üretimi dinamik bir büyüme sergilemektedir.

Endonezya hariç diğer MIST ülkelerinde sanayi üretimi dünya sanayi üretimindeki genel durgunluk eğilimi sürecine girmiştir.

2008 krizininden bu yana gelişmiş ülkeler, BRIC ve MIST ülkeleri sanayi üretiminin krizi aşma sürecine baktığımızda MIST ülkelerinde sanayi üretiminin diğerlerine nazaran belli bir dönem daha dinamik olduğunu görmekteyiz.

6-Genel birkaç sonuç:
Burada, daha önceki dünya ekonomisi üzerine analizlerde tespit ettiğimiz iki eğilimin son makaleden bu yana (Bir Ayrık Otu Hikayesi!, Dünya Ekonomisinde Çevrim (Konjonktür) Seyri Mayıs-Temmuz 2015) seyrini ele almakla yetineceğiz.
Bu eğilimler şunlardı:
1-Dünya krizi -bölgesel kriz ikilemi.
2-Sermaye hareketi (konjonktür hareketi) ve inişli-çıkışlı durgunluk aşaması.

1-Dünya krizi -bölgesel kriz ikilemi

Bu konuda söylenecek fazla bir şey yok. Eğer fazla üretim krizini, Marksist-Leninist politik ekonomi temelinde ele alıyor, bu krizin kapitalist üretim biçimine tekabül ettiğini, onun içselliğinin bir yansıması olduğunu, bu krizin sadece ve sadece maddi değerlerin üretiminde gündeme geldiğini, kapitalizmde maddi değerlerin üretimi dendiğinde belirleyici olanın sanayi üretimi olduğunu; bu krizin belli dönemsellik içinde patlak verdiğini, yani sürekli olmadığını kabul ediyorsak burada söylenmesi gereken kısaca şudur:

Dünya sanayi üretiminin seyrine baktığımızda üretimin kriz öncesinde, Şubat 2008'de, (2005=100 bazında) en yüksek seviyesine (113,5) ulaştığını ve Kasım 2010'da bu seviyesini aştığını (113,6) ve sonrasında da bu seviyenin altına düşmediğini görmekteyiz. Krizin patlak vermesi ve krizden çıkış için üretimin belli bir dönem (genellikle birkaç ay) sürekli düşmesi veya sürekli artması gerekir. Bu durumda dünya sanayi üretimi için Şubat 2008 sonrası krizin başlangıcı ve Kasım 2010 ve sonrası da krizin sonlanması anlamına gelmektedir.

Dünya çapında sanayi üretiminin, önemli emperyalist ülkelerde ekonominin, BRIC ve MIST ülkeleri ekonomisinin gelişme seyri, daha önce analiz edilen eğilimlerin devam ettiğini göstermektedir. Ama hiç değişme olmadı diyemeyiz. Buna göre:

a) ABD ve Almanya hariç birçok emperyalist ülke, öncelikle de entegrasyon olarak AB ve Avro Alanı bir bütün olarak hala krizdedir. Üretimde belli bir artış olmasına rağmen, kriz öncesi seviye henüz yakalanamamıştır. Sadece OECD toplamında sanayi üretimi bazında ekonominin krizde olduğu artık söylenemez.

b)Krizde olmayan, ekonomisi dinamik olan ülkelerde de üretimde büyüme oranları giderek küçülmektedir. Buna Çin, Endonezya, Türkiye, Hindistan ve başka birkaç ülke örnek olarak gösterilebilir.

c) Krizden hızla çıkan ve belli bir büyüme dinamiğine sahip olan Brezilya, G. Kore, Meksika gibi ülkelerde sanayi üretimi kriz-ara kriz-kriz eğilimli durgunluk arasında gidip gelmektedir.

d) Üretimde inişli-çıkışlı durgunluk genelleşmektedir. Kriz, bölgesel olma karakterini hala korumaktadır. Birkaç ülkede sanayi üretiminde görülen dinamik, büyüme oranlarının küçülmesiyle kaybolabilir ve sonuçta dünya ekonomisi konjonktür hareketi bakımından yeniden tekleşebilir. Yukarıdaki verilerin ortaya koyduğu mevcut gelişme bunun gerçekleşmesi yüksek olan bir olasılık olduğunu göstermektedir.

Burada özden kaçırılmaması gereken bir gelişme de şudur: Makalenin başında dünya sanayi üretiminin aylık gelişmesini grafik olarak göstermiştir. Son dönem verileri dünya sanayi üretiminin (dolayısıyla dünya ekonomisinin) oldukça kırılgan olmanın ifadesi olan inişli-çıkışlı durgunluk aşamasından daha az kırılganlığın olduğu belli bir canlanma aşamasına doğru geliştiğini göstermektedir.

2- Kriz çevriminin ne öldüren ne de onduran aşaması -
Özel tipte durgunluk ve dünya ekonomisi

(Burada özel tipte durgunluk üzerine bir değerlendirme yapmayacağız. Bu değerlendirme için bkz.: ibrahimokcuoglu.blogspot.com - Bir Ayrık Otu Hikayesi!, Dünya Ekonomisinde Çevrim (Konjonktür) Seyri Mayıs-Temmuz 2015).

Kapitalist ekonomide kriz sonrası durgunluk olgusu ilk kez F. Engels tarafından tespit edilmiştir (1).

Engels'in işaret ettiği, Stalin'in “özel tipten durgunluk” dediği bu olgu neyi ifade ediyor?

26 Ocak 1934’te SBKP- XVII. Kongresine sunduğu siyasi raporda Stalin şöyle diyordu:
Kapitalizm, işçilerin emek yoğunluğunu arttırma yoluyla sömürülmelerini artırarak işçilerin sırtından; emeklerinin ürünü olan maddeler üzerinde, gıda maddeleri ve kısmen de hammaddeler üzerinde en düşük fiyat politikası uygulayarak çiftçilerin sırtından; emeklerinin ürünlerinin, esasen hammaddelerin ve sonra da gıda maddelerinin fiyatlarını daha da düşürerek sömürge ve ekonomik bakımdan zayıf ülkelerin köylülerinin sırtından, sanayinin durumunu biraz hafifletmeyi başardı.
Bu, sanayinin yeni bir yükselişini ve yeni bir açılıp gelişmesini beraberinde getiren krizden olağan bir durgunluğa geçişin söz konusu olduğu anlamına mı gelir? Hayır, bu anlama gelmez. Her halükarda şu durumda kapitalist ülkelerde sanayinin yeni bir bir yükselişini gösteren ne doğrudan ne de dolaylı emareler vardır. Dahası: öyle geliyor ki, en azından yakın gelecekte böylesi emareler hiç olmayacaktır, olmaz da. Çünkü kapitalist ülkelerin sanayisinin biraz da olsa ciddi bir yükselişe ulaşmasını imkansız kılan bütün o olumsuz koşullar etkilidir. Burada söz konusu olan, kapitalizmin devam eden genel krizidir. Ki bu kriz temelinde, ekonomik (aç. Stalin) kriz cereyan etmektedir; işletmelerin kronikleşmiş düşük kapasite çalışması; tarım krizini sanayi kriziyle iç içe geçmesi; olağan yükselişin başlangıcını haber veren sabit sermayenin biraz da olsa anlamlı bir yenilenmesi için eğilimin yokluğu vs. vs.

Açık ki burada, sanayinin çöküşünün derin noktasından, sanayi krizinin derin noktasından bir durgunluğa geçişle, ama olağan bir durgunluğa değil, yeni bir atılıma ve sanayinin yeni bir yükselişine, açılıp-gelişmesine götürmeyen, ama sanayiyi çöküşün derin noktasına da geri götürmeyen özel cinsten bir durgunlukla karşı karşıyayız” ( aç. İ.O.)(18). (2)


1873 krizinden sonra kapitalist ekonomilerde uzun süren ve en derin noktasına 1878/79’da varan bir durgunluk dönemi yaşanır. Ancak bu durgunluk (depresyon) dönemi aşıldıktan sonra kapitalist ülkelerde yeniden bir ekonomik canlanma, yükseliş başlar. Yeniden, kapsamlı sabit sermaye yatırımları, yeni işletmeler vs. gündeme gelir.

1929 krizi döneminde görülen özel cinsten depresyonla kast edilen, tek tek kapitalist ülkelerde ve bir bütün olarak kapitalist ülkelerde sanayi üretiminin; sermayenin genişletilmiş yeniden üretiminin hiç gerçekleştirilmediği veya da az boyutlarda gerçekleştirildiği değildir. Soruna bu açıdan baktığımızda hiç de öyle “özel cinsten bir depresyon”dan bahsedemeyiz. Çünkü bu dönemde sanayi üretimi; sermayenin genişletilmiş yeniden üretimi hem kapitalist dünya hem de tek tek kapitalist/emperyalist ülkeler açısından çeşitli boyutlarda gerçekleştirilmişti. Burada söz konusu olan, sanayi üretiminin, yeniden, en dip noktasından daha geriye düşmeden, ama aynı zamanda yükselişe de geçmeden sergilediği seyirdir”

Stalin'in belirttiği “Sanayi çöküşünün derin noktasından, sanayi krizinin derin noktasından bir durgunluğa geçişle, ama olağan bir durgunluğa değil, yeni bir atılıma ve sanayinin yeni bir yükselişine, açılıp-gelişmesine götürmeyen, ama sanayiyi çöküşün derin noktasına da geri götürmeyen özel cinsten bir durgunluk” ifadesini ekonomide nasıl bulmaktadır?

Daha önceki birçok makalede, örneğin 16.01.2010 tarihli “Kriz Karşılaştırması ve Krizden Çıkış Senaryoları (2) (Aynen Kitaplarda Yazıldığı Gibi Klasik Bir Ekonomik Kriz Süreci)” makalesinde bu konu ayrıntılı olarak ele alındı ve 2011 yılından sonra böyle bir inişli-çıkışlı durgunluk sürecinin gündeme geleceği belirtildi. Gerçekten de veriler 2011 yılından sonra konjonktür çevriminin inişli-çıkışlı durgunluk aşamasına vardığını göstermiştir.
Aralık 2013-Mayıs 2015 arasında (değerleri 2013 öncesine de çekebilirsiniz) dünya sanayi üretimi 1,19 ve -0,47 arasında büyüyor veya küçülüyor; üretim veya çevrim ne yükselişe ne de kriz denebilecek bir düşüşe geçebiliyor. Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi 2016’nın son çeyreğinden itibaren dünya sanayi üretiminde bahsi geçen dördüncü aşama -biraz canlanma, daha az kırılganlık- gündeme gelmiştir.

3-BRIC ülkeleri sanayi üretimi

BRIC diye adlandırılan Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya sanayi üretiminde de büyüme dinamiğinin yerine durgunluk ve üretimde gerileme, Brezilya örneğinde olduğu gibi kriz öncesi seviyenin gerisine düşme süreçleri hakim hale gelmiştir. Bu nedenle, genel anlamda bu ülkelerde sanayi üretiminin inişli-çıkışlı bir durgunluk sürecinde olduğunu söyleyebiliriz.

4-MIST ülkeleri sanayi üretimi

Türkiye, Meksika ve G. Kore’de sanayi üretiminde inişli-çıkışlı durgunluk süreci devam etmektedir. Sadece Endonezya'da sanayi üretimi dinamik bir büyüme sergilemektedir.
Endonezya hariç diğer MIST ülkelerinde sanayi üretimi dünya sanayi üretimindeki genel durgunluk eğilimi sürecine girmiştir.

Notlar:
1)“Daha önceki 10 yıllık döngüleriyle, devresel süreçlerin had biçimi, yerini –çeşitli sanayi ülkelerinde çeşitli zamanlarda yer alan- işlerde nispeten kısa ve hafif bir iyileşme ve nispeten uzun ve belirleyici olmayan, daha kronik ve daha uzun süreli baskıya bırakmıştır. Belki de burada söz konusu olan, döngülerin sürelerinin uzaması sonucudur”(15). Marks-Engels; Toplu Eserleri; C. 25, s. 506.

13 Kasım 1885’te Engels, Danielson’a yazdığı mektubu şu paragrafla noktalar:
1870’den beri Almanya ve özellikle de Amerika modern sanayide İngiltere’nin rakipleri oldular. Bunun sonucu, fazla üretim sürecinin, İngiltere’yle sınırlı oluşundan daha büyük bir sahaya yayılması ve en azından şimdiye kadar had (akut -çn.) yerine kronik karakter almasında önceleri on senede bir atmosferi temizleyen bu fırtınanın gecikmesi sayesinde bu uzun devam eden kronik buhran (depresyon -çn.), şimdiye kadar eşi görülmemiş güçte ve genişlikte bir krizi hazırlayacaktır. Bu, yazarın bahsettiği ve bütün Avrupa ülkelerine sirayet eden tarım krizinin şimdiye kadar devam etmesiyle daha da kaçınılmaz olacaktır. Ve tarım krizi Amerika’nın batısındaki bakire siyah topraklar yorgunlaşana kadar devam edecektir” (16). Marks-Engels; Toplu Eserleri; C. 36, s. 386

İngiltere'de Çalışan Sınıfın Durumu” yapıtının Almanca baskısına yazdığı önsözde Engels şöyle der:
Her on yılda bir sanayinin seyri, genel bir ticari krizle sert bir kesintiye uğruyordu. Bunu, kronik halsizliğin uzun bir döneminden sonra kısa, birkaç yıllık bir gönenç dönemi izliyor ve her zaman hummalı bir aşırı üretim ve onun sonucu olan yeni bir çöküşle sona eriyordu...”

1866 krizini gerçekten de 1873 dolayında kısa süreli ve hafif bir ticari yükseliş takip etti, ama bu uzun sürmedi...1876'dan bu yana bütün başat sanayi kollarında süreğen bir durgunluğa girdik. Ne tam çöküntü geldi ne de çöküntü öncesi ve sonrasında hak ede geldiğimiz özlenen gönenç. Öldürücü bir sıkıntı, bütün işkollarında ve bütün pazarlarda süreğen bir mal fazlalığı - yaklaşık on yıldır yaşadığımız bu. Bu nasıl oluyor?”

“…Modern sanayinin koşulları, buhar gücü ve makine donanımı; yakıt, özellikle kömür olan her yerde yerine getirilebilir ve İngiltere'nin yanı sıra başka ülkelerde -Fransa, Belçika, Almanya, Amerika, hatta Rusya'da- kömür vardır. Ve oralardaki insanlar, sırf İngiltere'nin şanı-şerefi ve daha büyük bir zenginlik elde etmesi uğruna, İrlandalı yoksul çiftçilere dönüştürülmenin hiçbir yararı olmadığını gördüler. Kararlı bir biçimde, yalnızca kendileri için değil, ama dünya için mal üretimine giriştiler ve sonuç şu ki, İngiltere'nin neredeyse bir yüzyıldır tadını çıkardığı imalat tekeli geri döndürülemeyecek biçimde kırıldı...”
Bu tekel ayakta kaldığı sürede bile pazar, İngiliz sanayinin artan üretkenliğine ayak uyduramıyordu; sonuç, on yıllık bunalımlardı” (17). F. Engels; Vorwort zur zweiten deutschen Ausgabe (1892) der "Lage der arbeitenden Klasse in England": Marks-Engels; Toplu Eserleri; C. 22, s. 326/327.

2)Stalin; C. 13, s. 258/259.