deneme

24 Şubat 2021 Çarşamba

”KAPİTALİZMİN VAROLUŞSAL KRİZİ” Mİ YOKSA KAPİTALİZMİN GENEL KRİZİ Mİ?

 

KAPİTALİZM SONRASI (“POST-KAPİTALİZM”) ÜZERİNE

DÜŞÜNCELER VE FANTEZİLER (III)

(Birikmiş Sorular Dosyasından)


KAPİTALİZMİN VAROLUŞSAL KRİZİMİ YOKSA

KAPİTALİZMİN GENEL KRİZİ Mİ?

DÜNYANIN HAL-İ PÜR MELALİ!

Bu makalede, özellikle 2008 dünya krizinden buyana sıkça konuşulan “kapitalizmin varoluşsal krizi”nin, “sistem krizi”nin ne olup olmadığını ve Marksist-Leninist politik ekonominin geliştirdiği kapitalizmin genel krizinin ne anlama geldiğini ele alacağız.

Kapitalizmin Varoluşsal Krizi”, “Sistem Krizi”

Troçki, 1938’de “Geçiş Programı”nın hemen girişinde Burjuvazinin kendisi de bir çıkış yolu görememektedir. Son kozu faşizmin oynamak zorunda kaldığı ülkelerde bugün, gözleri sımsıkı kapalı, ekonomik ve askeri bir yıkıma doğru son sürat koşmaktadır” tespitini yapar. Hal böyle olunca dünya, tarihteki en sert ekonomik çöküşünü yaşıyor olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Aynı şekilde sermayenin stratejistlerinin çılgına döndüğünü, şirazesinin kaydığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Günümüzde kapitalizm, ayakları üzerinde ölen, ölümcül hasta, yıpranmış ve çürüyen bir canavar gibidir. Ne var ki, ölmeyi reddediyor. Ölmeyi reddediyor, ama aynı zamanda kalıcı bir çözüm de üretemiyor, üretemez de...

Kapitalizmde kısmi ve geçici toparlanma dönemleri artık hiçbir zaman olmayacaktır diyemeyiz, ama genel çizgi, genel eğilim açıkça çürümüşlüğün ortaya saçılmasıdır. Bir sonraki iyileşme, üretici güçlerin yeni ve daha derin bir çöküşünün başlangıcı olarak sadece geçici olabilir. Bu, kapitalizmin her devrevi krizinin başındaki ve sonundaki halidir.

Ancak, kapitalizm kendi çelişkilerinin ağırlığı altında çökmeyecektir. Şimdiye kadar olduğu gibi, en derin krizden çıkabilir ve mevcut krizden de çıkacaktır.

Ne var ki, kapitalizm gerçekliğini anlamamaya çalışanlar da var. Troçkist dünyada kapitalizmin yukarıda tanımladığımız hal-i pür melalini “varoluşsal kriz”, “sistem krizi” olarak ve bundan dolayı da artık geriye dönüşü olmayan kendiliğinden çöküş olarak değerlendirenler olduğu gibi, kapitalizmin bu haline rağmen kendiliğinden çökmeyeceğini, yani çökertilmesi gerektiğini savunanlar da var.

Kapitalist gelişme tıkanmıştı. Ve tıkanıklığın nasıl aşılacağına dair kimsenin fikri yoktu. Yoktu; çünkü kapitalizm genişlemesinin sınırlarına dayanmıştı, yaşadığı bir varoluşsal krizdi. Burjuvazi derin bir hegemonya krizine saplanmıştı, dahası bu krizi atlatmasının maddi zemini, koşulları geri dönüşümsüz biçimde ortadan kalkmıştı...

Kapitalizmin üçüncü evresinin özelliği emeğin sermayeye tabi olmasının koşullarının bizzat sermaye tarafından ortadan kaldırılmasıdır...

Çöküş ve çıkış. Kapitalizm kendi kendine çökmez. Ama kendi kendini çökertecek güçleri oluşturur. Onun çöküşünün kaçınılmazlığı buradan gelir. Sermaye tekeli, kendisiyle birlikte ve kendi egemenliği altında fışkırıp boy atan üretim tarzının ayak bağı olur. Üretim araçlarının merkezileşmesi ve emeğin toplumsallaşması, en sonunda, bunların kapitalist kabuklarıyla bağdaşmadıkları bir noktaya ulaşır. Böylece kabuk parçalanır. Bu, kapitalizmin tarihsel gelişiminin kaçınılmaz sonudur...

...Üretim tarzının üretici güçlerdeki gelişmeyle şiddetli çatışma hali kapitalizmin bugünkü aşamasının genel varoluş biçimidir. Açıktır ki, bu ‘varoluş’ tarzı bir kriz halini tarif eder. Bu ‘varoluş krizi’ insanlığın önünde çözülmesi zorunlu bir sorun olarak durmaktadır...

Kapitalist üretim biçimi gelişmesinin sınırlarına dayandı. Bundan ötesi uçurum. Daha ileri gidemiyor...Kapitalizm üretici güçleri geliştirmiyor... Sınıflar arası uçurumun kazandığı derinlik geri dönülemez bir noktaya vardı. Sermaye sermayenin engelidir artık...

Varoluşsal krize saplanan kapitalizmde şu ya da bu ülke değil kapitalist üretim ilişkilerinin bütünü zayıf halkadır. Bundan dolayıdır ki, devrimci patlamalar dünyanın herhangi bir yerinden kopabilir...

Kapitalizmin bugünkü gelişim evresinde, sermaye de emek de varoluşsal bağıntının dışına çıkıyor.” (Nelte)

Bir taraftan zamanın ruhunu isyan, kaos ve anarşi olarak okumak ve aynı zamanda kapitalizm kendi kendine çökmez; ama kendi kendini çökertecek güçleri oluşturur; onun çöküşünün kaçınılmazlığı buradan gelir demek boş laftır. Sadece ve sadece kendiliğinden çöküş savunusunun üstünü örtmeye yarar.

Kapitalist üretim biçimi gelişmesinin sınırlarına dayandı. Bundan ötesi uçurum. Daha ileri gidemiyor, üretici güçleri geliştiremiyor. Saplandığı ekonomik krizi aşamıyor. Aşmak bir yana kriz içinde dalgalanmalar, gelgitler yaşıyor’ diyen, aynı zamanda isyana, kaos ve anarşi diyendir.

Bu türden bilimsellikle ilişkisi olmayan anlayışlar Marksizm-Leninizm ortamına yerleştirilmiş, pimi çekilmeye hazır birer Troçki bombasıdır.

İsyan, kaos ve anarşiyle kapitalizmi kendiliğinden çökertenler, kar oranının eğilimli düşüş yasasının geçersiz olduğunu savunuyorlar.

Çöküş teorisi kaçınılmaz olarak sermayenin nesnel gelişme hareketinden ve sermayeye karşı direnişin koşullarından ve perspektiflerinden kopmaya götürür.

Çöküş teorisi kaçınılmaz olarak kapitalizm “değişebilen ve sürekli olarak değişen bir organizma” (Marks) olduğunu inkara götürür.

Marks, şunu diyor:

1- Kapitalizm ne kadar gelişirse gelişsin artı değer üretme olanağı ortadan kalkmayacaktır.

2- Kapitalizm ne kadar gelişirse gelişsin yeniden üretim imkansız olamayacaktır.

3- Kapitalizm ne kadar gelişirse gelişsin kendiliğinden çökmeyecektir ve

4-Nihayetinde oluşturduğu özne, mezar kazıcısı sınıf; işçi sınıfı tarafından zor yoluyla yıkılacaktır.

Bu konuda; yukarıdaki kendiliğinden çöküş savlarının Marksist-Leninist politik ekonomiyle; özellikle Marks’ın kapitalist sistem, sermayenin hareket yasaları üzerine analizleriyle hiçbir ilişkisi yoktur. (1)

Kendiliğinden çöküşü savunan Troçkistlerin yanı sıra kapitalizmin kendiliğinden çökmeyeceğini savunan Troçkistler de var.

Örneğin Troçkist Oktay Baran “Kapitalizmin Tarihsel Sistem Krizi” makalesinde “milenyum dönemecinden bu yana kapitalizmin varoluşsal bir sistem krizi içine girmiş” olduğunu açıklamaya çalışıyor ve bu krizi “Kapitalizmin tarihsel sistem krizi olarak” adlandırdıklarını yazıyor (2)

Ancak, “Kapitalizmin varoluşsal sistem krizi” ile “Kapitalizmin tarihsel sistem krizi” bir ve aynı kriz değildir. “Varoluşsal kriz”ciler bundan kapitalizmin sonuna geldiğini, isyan, kaos, anarşi eşliğinde çökeceğini, bazen de zaten çökmüş olduğunu kast ediyorlar. “Varoluşsal kriz”ciler kapitalizm sonrasını bir “geçiş toplumu” olarak tanımlıyorlar.

Kapitalizmin sistem krizi”nin anlamı başkadır: Sistem krizi, kapitalizmin şimdiye kadar birikmiş, çözemediği ve çözemeyeceği sorunları içinde debelenmesini ifade eder. Bu krizi bazen ekonomide, burjuva ideolojide görebiliriz, bazen ekolojik bir sorun olarak karşımıza çıkar. Sistem krizi kavramıyla ifade edilen bütün krizler gerçek anlamda ifadesini kapitalizmin genel krizinde bulurlar. Oktay Baran’ın aynı makalesinde, E. Çağlı’yı referans alarak, kapitalizmin sistem krizi diye yaptığı açıklamalar, sunduğu örnekler kapitalizmin genel krizinin açıklanmasından başka bir şey değildir.(Kapitalizmin genel krizini ayrıca ele alacağız).

Varoluşsal kriz”, kapitalizmin isyan, anarşi, kaos ile yıkılacağını söylüyor.

Sistem krizi” ise kocamış kapitalizmin ekonomik ve toplumsal çelişkilerinden dolayı çökmeyeceğini, bu çelişkilerin ne denli keskinleştiğini söyler.

Troçkist Elif Çağlı, “Kapitalizmin Krizleri ve Devrimci Durum” yazısının 3. bölümünde şu tespiti yapıyor:

Kapitalizm krizlerinin sonucunda kendiliğinden çökmez.

Kapitalist ekonomi bir işleyiş yasası olarak her an kriz potansiyelini içinde taşır; ama krizlerin kapitalist sistemi kendiliğinden ölüm döşeğine sürükleyeceğini iddia etmek asla doğru olmaz. Kapitalizm işçi sınıfının devrimiyle yıkılmadığı sürece, yeni boom’lar ve krizler yaşamak üzere varlığını sürdürebilir. Yaşanmakta olan kriz döneminin kapitalizmin son dönemi olacağı yolundaki iddialar bugün olduğu gibi geçmişte de çeşitli kereler ileri sürülmüştür. Kapitalizmin içinde debelenmekte olduğu derin bunalım döneminden çıkışı ne denli zor görünürse görünsün ve üstelik ilerleyen zaman içinde kapitalizm bunalımlarını atlatabilme bakımından ne denli daha zayıf duruma düşüyor olursa olsun, kapitalizmin yıkılışını nihai kriz kehanetine bağlayan yaklaşımlar özünde yanlıştır... kapitalizmin salt ekonomik işleyişten kaynaklanan iç çelişkilerinin birikimi sonucunda çökeceğini iddia eden görüşler temelsizdir...

Kapitalist üretim tarzının kelimenin gerçek anlamında bir dünyasal sistem düzeyine yükseldiği emperyalizm çağından başlayarak, ilk atılım dönemlerine oranla artık bir çürüme çağı içine girdiği açıktır. Lenin de bunu ifade etmiştir... Örneğin Lenin’in emperyalizm dönemi için kullanmış olduğu “çürüyen kapitalizm”, “çöküş halindeki kapitalizm” gibi nitelemeler, kapitalizmin artık üretici güçleri geliştiremediği ve böylece sistemin kendiliğinden bir çöküşe sürüklendiği anlamına gelmez. Bu nitelemeler, emperyalizm çağında kapitalizmin içsel çelişkilerinin alabildiğine olgunlaşıp çürümeye yüz tuttuğunu, tekellerin dünyayı sömürüsünün büsbütün asalak ve çürümüş bir karakter kazandığını anlatır... Emperyalizm döneminin ... temel özelliklerini, ekonomik büyümenin durması şeklinde yorumlamak isteyenleri şöyle eleştirir Lenin: “Ancak, bu çürüme eğiliminin, kapitalizmin hızlı gelişmesini önleyeceğini sanmak yanlış olur... Genel olarak, kapitalizm, eskiye göre çok daha büyük bir hızla gelişmektedir.”

Kapitalizm tarihsel olarak kendinden önce gelen diğer üretim tarzlarına kıyasla son derece dinamik bir karaktere sahiptir.” (3)

Troçki’nin “Geçiş Programı”nda kapitalizm ve burjuvazinin sonuyla bağlam içinde yaptığı değerlendirmeyi farklı yorumlayan iki Troçkist anlayış: Birisi isyan, kaos, anarşi ve çöküş derken, diğeri kapitalizm kendiliğinden çökmez diyor.

Peki, emperyalizm veya emperyalizm aşamasındaki kapitalizm veya tekelci kapitalizm neden kendi kendine çökmez? Bu soruya cevap vermeksizin sorun anlaşılmamış, isyan, kaos, anarşi ve çöküş anlayışına cevap verilmemiş olacaktır.

Yukarıda isyan, kaos, anarşi ve çöküşten ne anlaşıldığını veya ne anlaşılması gerektiğini, bu düşünceyi savunanların anlayışında bir derleme sundum. O anlayışların merkezinde çok kaba bir demagoji var. Bir taraftan her yerde isyan, kaos, anarşi var; isyan, kaos, anarşi uluslararasıdır; kapitalizmin “zayıf halkası” bütün dünya coğrafyası olmuştur deniyor, ama aynı zamanda kapitalizm kendiliğinden çökmeyeceğinden bahsediliyor. Diğer taraftan da kapitalizmin nesnel ekonomik yasalarının artık işlemez hale geldiği açık açık anlatılıyor, yeni ekonomik yasalar icat ediliyor (Nelte). İnsanlığın “baldırı çıplak” kesimine, yani işçi sınıfı ve emekçilere başka bir alemde, emperyalizm ötesinde; kapitalist üretim biçiminin nesnel ekonomik yasalarının artık geçerli olmadığı bir alemde yaşandığı anlatılıyor. Açık değil mi? Kapitalist üretim biçiminin temel yasaları; kapitalizmi veya emperyalizmi, kapitalizm/emperyalizm yapan temel ekonomik yasalar artık işlevsel değilse başka bir alemde yaşıyor olduğumuz tartışma götürmez bir gerçeklik olması gerekir. Ama öyle denmiyor; bir taraftan isyan, kaos, anarşi üzerinden ve kapitalizmin nesnel ekonomik yasalarının keyfi olarak, eşi görülmemiş bir öznellikle (subjektivizmle) kapitalizm ortadan kaldırılıyor, ama öbür taraftan da ortadan kaldırılan kapitalizm kendiliğinden çökmez deniyor. Demagoji bu; hem öyle hem de böyle!

Bu yasa meselesi çok soruluyor. Bu nedenle bu soruları başka bir makalede ele alacağım. Burada, kapitalizmi anında ortadan kaldırmak istiyorsanız onun hangi nesnel ekonomik yasasının artık işlemiyor olduğunu söylemeniz gerektiğini belirteceğim:

Günümüz koşullarında emeğin sermayeye tabi olmasının koşullarının bizzat sermaye tarafından ortadan kaldırıldığını söylemekle, sermaye ve işgücü arasındaki bağı kopartmış olursunuz. Yani kapitalistin amacı olan sömürü, artı değer üretimi bir anda yok olur. Bu, kapitalimin yok edilmesi demektir. Bunu dedikten sonra, kapitalizm aslında örgütlü mücadele ile devrimle yıkılır ve yerine sosyalizm kurulur demenin hiçbir anlamı yoktur. Ancak, örgütlü mücadeleden umudunu kesmiş olanlar, her ne kadar sürekli ama sürekli devrimden bahsetseler de esasen isyan, kaos ve anarşiye bel bağlamaktalar. Bu nedenle ve sadece bu nedenle; yani isyan, anarşi ve kaosun maddi zeminini, kapitalizmi iradi olarak ortadan kaldırmakta görüyorlar.

Sermaye ile işgücü (emek) arasındaki bağ kopartılınca kapitalizmin var oluş zemini de ortadan kalkıyor; sistem çöküyor, isyan, kaos, anarşi hakim oluyor. Kapitalist üretim biçiminin diğer nesnel ekonomik yasaları da doğal olarak işlemez hale geliyor.

İnsanlık kendi tarihinde çok şeye şahit olmuştur; nice dahiler görmüş, onların eserlerinden yararlanarak sürekli ilerlemiştir. Ancak, nesnel durumu analiz etme adına kapitalizmi kağıt üzerinde ortadan kaldıran anlayışlara pek şahit olmamıştı. Şüphesiz, birtakım hesaplamalara göre kapitalizmi ortadan kaldıranlar oldu. Ancak, burada söz konusu olan çökertmeciliğin en yeni versiyonudur. Kapitalist ekonominin nesnel yasaları, işlerlik kuralları üzerinde oynamak!

Tuhaf, algılanması zor, eklektik, çok farklı, birbirine zıt, uzlaşmaz anlayışların bir arada savunulması gerçekten yetenek ister:

Bir bakıyorsunuz artık artı değer üretmenin olanakları tükendi deniyor.

Bir bakıyorsunuz kapitalizmin bugünkü gelişim evresinde, sermaye de emek de varoluşsal bağıntının dışına çıkartılıyor.

Bir bakıyorsunuz sermaye, olanaklarının olduğu yerde genişletilmiş yeniden üretimini sürdürür deniyor.

Bir bakıyorsunuz kapitalizmin rekabet yasası bir anda ortadan kaldırılıyor.

Bir bakıyorsunuz kapitalizmin eşitsiz gelişme yasası bazen ortadan kaldırılıyor, bazen de bazı ülkeler bağlamında işlerliği yasaklanıyor.

Bir bakıyorsunuz isyan, kaos ve anarşi naraları eşliğinde kapitalizm çökertiliyor.

Bir bakıyorsunuz, kapitalizm kendiliğinden çökmez deniyor.

Bir bakıyorsunuz kapitalizm esnemez, ancak kırılır deniyor.

Bir bakıyorsunuz kapitalizm acayip bir biçimde bayağı esnetiliyor.

Bir bakıyorsunuz ortalık Marksizm-Leninizm’den, devrimden geçilmiyor.

Bir bakıyorsunuz yasalarla kapitalist sınıf hizaya getiriliyor.

Bu ve benzeri anlayışların bir aradalığı Marksizm-Leninizm ortamına yerleştirilmiş, pimi çekilmeye hazır birer bombadır.

Marks, Kapital’de sermaye hareketini, nesnel yasalarını; bir bütün olarak kapitalist üretim biçimini analiz eder. Ama bu analizinde öyle bir zaman gelir ki, kapitalizm kendiliğinden çöker sonucunu çıkartabileceğimiz bir değerlendirmede bulunmaz. Şüphesiz ki, bu, kapitalizmin kendiliğinden çökmeyeceğine dair bir kanıt değildir. Ancak, kapitalizmin, sistem olarak kendi çelişkilerinden dolayı çökmeyeçeğini kendi tarihsel gelişmesi göstermektedir; kendi çelişkilerinden dolayı çöküş, sistemin doğasına; iç diyalektiğine aykırıdır. Kapitalizmde sermayenin genişletilmiş yeniden üretim koşulları da hiçbir zaman yok olmaz. Bu da onun doğasına aykırıdır. Sermayenin genişletilmiş yeniden üretim koşullarının ortadan kalktığı, yani artı değer üretmenin koşullarının ortadan kalktığı bir kapitalizm düşünebiliyor musunuz? Her kriz döneminde sermaye, kendi kendini kıyıma uğratarak -tahrip ederek, değersizleştirerek- genişletilmiş yeniden üretiminin kanallarını açar. Ötesinde savaş veya büyük yıkıma neden olan bir doğa felaketi de aynı etkide bulunur.

Emperyalizm yapıtında Lenin emperyalizmin çürüyen, asalak kapitalizm olduğu tespitini yapar. Emperyalizm aynı zamanda kapitalizmin hem siyasi hem de ekonomik sorunlarının, krizlerinin, çözümsüzlük bağlamında süreklilik kazandığını gösterir. Buna bakarak kapitalizmin sonu geldi demek; bundan bir çöküş, “varoluşsal kriz” çıkartmak başka bir şeydir, Lenin’den bu yana Marksist-Leninist politik ekonominin emperyalizm aşamasındaki kapitalizmin her bir gelişme seyrini analiz ederek kapitalizmin genel krizinin içeriğini ortaya koymak ve bunu işçi sınıfının kapitalizme karşı mücadelesinde silaha dönüştürmek başka bir şeydir.

Devam edecek

Kapitalizmin genel krizi bize ne öğretiyor?


*

Kaynaklar/Açıklamalar:

1)Bkz.:

- DÜNYA EKONOMİSİNİN KRİZ SEYRİ VE GÜÇLER DENGESİNDE DEĞİŞİM (I)

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2013/04/dunya-ekonomisinin-kriz-seyri-ve-gucler.html

-DÜNYA EKONOMİSİNİN KRİZ SEYRİ VE GÜÇLER DENGESİNDE DEĞİŞİM (II)

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2013/05/dunya-ekonomisinin-kriz-seyri-ve-gucler.html

-DÜNYA EKONOMİSİNDE BİRBİRİNİ ETKİLEYEN İKİ EĞİLİM VE SONUÇLARI (GÜÇLER DENGESİNDE DEĞİŞİM EĞİLİMLERİ)* (I)

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2014/07/dunya-ekonomisinde-birbirini-etkileyen_23.html

-DÜNYA EKONOMİSİNDE BİRBİRİNİ ETKİLEYEN İKİ EĞİLİM VE SONUÇLARI (GÜÇLER DENGESİNDE DEĞİŞİM EĞİLİMLERİ)* (II)

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2014/08/dunya-ekonomisinde-birbirini-etkileyen.html

-13 Aralık 2015 Pazar BİR AYRIK OTU HİKAYESİ! (I)* - Dünya Ekonomisinde Çevrim (Konjonktür) Seyri

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2015/12/bir-ayrik-otu-hikayesi-i-dunya.html

-20 Aralık 2015 Pazar, BİR AYRIK OTU HİKAYESİ! (II)*

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2015/12/bir-ayrik-otu-hikayesi-ii_20.html

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (I); TEORİ SORUNU, EKONOMİK KRİZ VE MARKSİST KONJONKTÜR TEORİSİ

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2018/07/yeni-bir-fazla-uretim-krizine-dogru-i_15.html

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (II), II-KAPITALIZMDE EKONOMIK KRIZIN OLASILIĞI, 20 Temmuz 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (III), III- EKONOMİK KRİZLERİN ZORUNLULUĞU/KAÇINILMAZLIĞI

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2018/08/yeni-bir-fazla-uretim-krizine-dogru-iii.html

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (IV), IV- MARKSİST KONJONKTÜR POLİTİKASI http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2018/08/yeni-bir-fazla-uretim-krizine-dogru-iv.html

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (V), VI-EKONOMİK KRİZ TEORİLERİ

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2018/07/yeni-bir-fazla-uretim-krizine-dogru-v_17.html

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (VI), DÜNYA VE TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GÜNCEL SEYRİ ÜZERİNE, 11 Eylül 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-GÜNCEL KRİZ TEORİLERİ (I), BURJUVA KRİZ TEORİLERİ (I), http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-GÜNCEL KRİZ TEORİLERİ (II), BURJUVA KRİZ TEORİLERİ (II) - BİR BURJUVA EFSANE: MALİ KRİZİ!

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-MARKS, ENGELS, LENİN, STALİN - EKONOMİK KRİZ GÜNCEL KRİZ TEORİLERİ (III)*

MARKSİST KRİZ TEORİSİ

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2019/06/marks-engels-lenin-stalin-ekonomik-kriz.html

-DÜNYA EKONOMİSİNİN GELİŞME SEYRİ – FAZLA ÜRETİM KRİZİ - https://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2019/11/dunya-ekonomisinin-gelisme-seyri-fazla.html)

-YENİ BİR “AYRIK OTU HİKAYESİ” - “HERGELE” TROÇKİ’NİN TETİKÇİLERİ İŞ BAŞINDA!

(http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2019/12/yeni-bir-ayrik-otu-hikayesi-hergele.html)

2)Oktay Baran; “Sınıf Mücadelesinde Marksist Tutum”, https://marksist.net/oktay-baran/kapitalizmin-tarihsel-sistem-krizi, 22 Nisan 2020.

3)Elif Çağlı, Kapitalizmin Krizleri ve Devrimci Durum,3. Bölüm, 2 Kasım 2003, https://marksist.net/elif_cagli/kapitalizmin_krizleri_ve_devrimci_durum.htm